• Sonuç bulunamadı

1.3. Ulus-Ötesi (Transnasyonal) Demokrasi Tartışması ve Kuramı

1.3.4. Kozmopolit Demokrasi

Kozmopolitanizm, Antik Yunan demokrasi düşüncesinde belirtildiği gibi, Sofistler’in insanı her şeyin ölçüsü olarak almasında ve diğer insanlarla eşit görüşünde ve bağlantılı olarak Stoacılar ve Epikürcülerde de bulunabilecek denli eski bir fikirdir (Wood, 2009, s.118 & Ferry, 2011, s. 69). İsminden de anlaşılacağı üzere; Kozmopolitanizm, bütün yönleri ve renkleri ile kozmosu/evreni polisin (dar anlamıyla şehir, daha geniş anlamıyla siyasal örgütlenme) içinde tasavvur etmektedir. Ulus-ötesi demokrasi bağlamında ise, kozmopolitan veyahut kozmopolit demokrasi daha ayrıntılı bir teorik ve kurumsal çerçeve sunmaktadır.

Kozmopolit demokrasi, yukarıda bahsedilen radikal çoğulculuğa kıyasla, demokratik yönetim bağlamında siyasal koşul ve kurumlara daha özel bir vurgu yapmakta, devletler-arası ve devletler-üstü iletişimi önemsemektedir. Kuramın önde gelen düşünürlerinden David

Held, kozmopolit demokrasi modelini; hukuk devleti ve insan hakları gibi mevcut liberal

enternasyonal ilkelere dayandırmakta ve modelini demokrasinin sınırlarını enlemesine kestiği devlet ve diğer siyasal örgütlere bağlamaktadır. Söz konusu modele göre, ulus-ötesi demokrasi ve territoriyal/alansal demokrasi politik kurumlar bağlamında çatışmak yerine birbirlerini güçlendirmelidir. Bununla birlikte, kozmopolitan düşünürler, demokrasi ve hukuk bağlamında küresel konuların ulus-devletlerin kapasitelerini aştığını açıkça belirtmekte ve onların yerine değil ama yanına yeniden dizayn edilmiş ulus-ötesi kurumlar öngörmektedir. Modelin merkezindeyse demokratik özerklik bulunmaktadır ki bununla kastedilen “demokratik yasalara hem kendi içerisinde hem de devletler-arası ilişkilerde uyan, demokratik devlet ve toplumların oluşturduğu uluslararası topluluğun inşası”dır (Held, 2000, s. 89 & McGrew, 2013, s. 17).

Söz konusu proje ve düşüncenin içerisinde olmakla birlikte yukarıdaki tanım ve tespitlere cevap niteliğinde, Norberto Bobbio, yalnızca otokratik devletlerden oluşan uluslararası bir demokratik sistem ile yalnızca demokratik devletlerden oluşan otokratik bir uluslararası sistem olmak üzere iki marjinal olasılığın tartışmasını yapmaktadır (Bobbio, 2000, s.22). Örneğin, kendi vatandaşlarına kendi ülke sınırları içerisinde geniş liberal haklar tanıyan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), aynı özelliğini uluslararası ilişkilere yansıtmamaktadır. Veyahut tarihsel bir örnek olarak, uluslararası ilişkilerde bağımsızlık hareketlerinde Üçüncü Dünya ülkelerinin yanında durarak kendi kaderini tayin hakkı gibi demokratik bir talebi destekleyen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), kendi içerisinde pek çok temel hak ve hürriyeti ihlal etmiştir. Gerçekten de, kozmopolit demokrasinin anılan tanımı/tasarımı bu iki yönüyle ele alındığında, ortaya başka soru ve sorunlar çıkmaktadır.

Bobbio’nun da belirttiği gibi bu iki marjinal durumun gerçekleşmesi, yukarıda bahsedilen tekil örnekler dışında, imkansız görünmektedir. Dünya sistemi, ne tamamen otokratik ülkelerden oluşmakta ne de tamamen demokratik ülkelere dayanmaktadır; ya da uluslararası sistem ne tamamen demokratiktir ne de tamamen otokratik özelliktedir. Fakat söz konusu bu durum, kozmopolit demokrasinin gelişmesinin önünde aşılmaz bir engel değildir. Düşünüre göre, özellikle yargısal güçle ilişkili uluslararası aktif bir “Üçüncü Taraf/Hakim” devletlerarası problemlerde çözüm yolu bulmakla birlikte, devletler-üstü demokratik bir düzenin yaratılmasında da önemlidir. Bununla birlikte, yazar üç tür Taraf/Hakim öngörmektedir: Tarafları uzlaşmaya çağıran fakat herhangi bir çözüm yolu sunmayan, aracı rolündeki Taraf birinci türdür. İkincisi ise, tarafların kararlarına uyacaklarını taahhüt ettikleri ve yetki verdikleri Taraftır. Üçüncü tür taraf ise, çatışmanın veyahut çelişkinin (ki Bobbio Taraf’ın oluşum koşulu olarak agonistik durumları gösterir) daha yüksek bir düzeyde/düzlemde çözümü için karar ve müdahale gücüne sahip “Yargıç” olan taraftır. Tasavvur ettiği ve belirttiği “Uluslararası Adalet Divanı” gibi bir kurum olmakla birlikte, yazara göre mevcut veya gelişmekte olan uluslararası sisteme kıyasla eski olan sistem, etkin fakat meşru değildir, yeni sistem ise daha meşru olduğu halde eski/mevcut sisteme nazaran daha etkisizdir (Bobbio, 2000, s. 27 & 32).

Kozmopolit demokrasinin ulus-ötesi kurumların yeniden düzenlenmesine ilişkin diğer önemli ve uygulanabilir görünen tasarısı Daniele Archibugi’den gelmektedir. Yazara göre, uluslararası sistemi kozmopolit hale getirmeye yönelik ütopik tasarımlar (ulus-devlet ordularının dağıtılıp küresel bir ‘bekçi’nin tesisi gibi) idealleri oluştururken kısa vadede daha yumuşak geçişleri sağlayacak daha somut adımlar atılabilir. Bunlar birisi de, Birleşmiş Milletleri (BM) kurumsal anlamda yeniden dizayn etmektir37: İlkin, Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisinin ‘yumuşatılması’ kısa vadede uygulanabilir gözükmektedir. Beş daimi üyenin bir oyunun diğer üyelerin oylarını geçersiz kılması yerine, vetonun en azından iki daimi üyenin oyuyla oluşması düşünülebilir. Bununla birlikte; “her devlete bir oy” prensibiyle ile çalışan Genel Kurul, tüzel kişilik yerine popülâsyona dayalı ve belli bölgelerden (Latin Amerika, Avrupa, Uzak Asya gibi) doğrudan seçimle gelen temsilcilerin oluşturduğu bir Halk Meclisi’nin yanında bir tür senato işlevi görecektir. Böylelikle Birleşmiş Milletler, iki kamaralı bir parlamento rolü oynayacak ve daha kozmopolit ve demokratik bir yapıya kavuşacaktır (Archibugi, 2000, s. 113–124).

37 Çalışmanın “biçim/prosedür” kısmında karar organlarının halklara yakınlığı-uzaklığı tartışılacağı gibi, söz

Kozmopolit demokrasi projesi, ulus-ötesi demokrasiye siyasal örgüt çerçevesinden (devletler) ve reformist bir biçimde yaklaşmaktadır. Bu anlamıyla, kozmopolit demokrasi fikri sosyal demokratik düşünceye yakın durmaktadır. Bununla birlikte; kozmopolitan demokrasi yaklaşımı, Batılı demokratik değerleri evrenselleştirmesi sebebiyle, emperyalizmin yeni bir biçimini meşrulaştırmaya açık olmasa bile, ona ‘duyarlı’ olduğu savıyla eleştirilmektedir (McGrew, 2013, s. 21).