• Sonuç bulunamadı

Neo klasik iktisat, fayda değer teorisi ile emek değer teorisine bir alternatif oluşturarak 1870’li yıllarda gelişmeye başlamıştır85. Neo klasik iktisat marjinal değer ve bölüşüm teorileri ile klasik düşüncede86 köklü değişiklik yaparak geçimlik veya tabii ücret yaklaşımından marjinal verime bağlı ücret anlayışını ortaya koyan ve aynı zamanda klasik görüşleri ve bir takım kayıtlarla liberal ideolojiyi sürdüren iktisatçıların okulu olmuştur. 1929 depresyonuyla birlikte yaklaşık yarım yüzyıllık bir süre yerini özellikle makro iktisat alanında keynesyen iktisada bıraktıysa da 1980’li yıllardan itibaren yeni teoriler ile tekrar varlığını göstermiş ve dünyanın çok geniş bir yerine yayılmıştır87.

Neo klasik iktisatın farklı düşünce tarzları ve farklı ekoller tarafından birbirinden bağımsız olarak geliştiğini ve bunlar arasında belli düzeyde sürekliliğin olduğunu söylemek mümkünse de, üretim, sermaye ve bölüşüm teorilerini içeren bir 83 SAVAŞ, a.g.e., s. 483. 84 UYSAL, a.g.e., s. 20. 85

Ufuk BAŞOĞLU-Nalan ÖLMEZOĞULLARI-Đlker PARASIZ, Gelir Bölüşümü Teori ve Politika, Ekin Kitabevi, Bursa 1999, s. 4.

86

ZARAKOLU, a.g.e., s. 102.

87

Gülten KAZGAN, Đktisadi Düşünce veya Politik Đktisadın Evrimi, Baskı: 7, Remzi Kitabevi, Đstanbul 1997, s. 106.

bütün halinde incelenmesi, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Đngiltere’de Edgeworth, Wicksteed ve Marshall; Avusturya’da Wieser ve Böhm- Bawerk; Đsveç’te Wicksell; Amerika’da Clark ve Fisher’in katkılarıyla mümkün olmuştur88.

Neoklasik iktisadi düşünce, tüketim, üretim, birikim gibi ekonomik olguların bireysel karar ve tercihlerin uygulanması sonucu ortaya çıkacağını, fiyat mekanizmasının ise bu karar ve tercihler arasında denge sağlayacağını ileri sürmektedir. Dolayısıyla, neoklasik iktisadın hareket noktası birey, ulaştığı yer ise toplumsal ve ekonomik dengedir. Bireyler tüketim ile ilgili karar aldıklarında tüketici, üretim için karar aldıklarında da üretici olarak ortaya çıkarlar. Dolayısıyla, bireylerin ekonomik davranışlarının temelinde rasyonellik olduğu için, tüketici olarak hareket ettiklerinde fayda maksimizasyonu, üretim için hareket ettiklerinde ise kâr maksimizasyonuna göre faaliyet gösterirler. Bu şekilde rasyonel hareket eden bireylerin tercihleri sonucunda toplumsal ve ekonomik denge sağlanmış olur89.

Neoklasik iktisat gelir dağılımının üretim sürecine katılan faktörlerin produktif hizmetlerinin marjinal faydasına göre belirleneceğini ileri sürmektedir90. Yani, tam rekabet varsayımı altında üretim faktörlerinin ürüne yaptıkları katkı derecesinde bir gelir sağladığını ve bu gelirin de adil olduğunu ileri sürmüşlerdir. Aynı zamanda, belli varsayımlar altında, toplam çıktının bütün girdiler arasında paylaşıldığını ve geriye herhangi bir artığın kalmadığını gösteren bir bölüşüm teorisi kurmuşlardır91. Üretim faktörleri ihtiyaçları direkt karşılayamadığından, ihtiyaçları direkt karşılayan malların üretiminde kullanılırlar. Bu nedenle, üretim faktörlerinin faydaları üretilen nihai malın faydasına bağlıdır. Böylece, üretim faktörlerinin değerinin bu faktörlerle üretilen malların değeri tarafından belirlendiği kabul edilmektedir92.

Neticede, Neoklasik gelir dağılımı teorisi üretim ile değer teorisine bağlanmış, marjdaki eşitlik, değer-bölüşüm teorisine ortak anlamı veren ve bunları birleştiren temel ilke haline gelmiştir. Dağılım, tamamen piyasa tarafından

88

Yılmaz AKYÜZ, Sermaye, Bölüşüm, Büyüme, Baskı:2, A.Ü.S.B.F. Yayınları, Ankara 1980, s. 89. 89 y.a.g.e., s. 92. 90 ZARAKOLU, a.g.e., s. 105. 91 KAZGAN,a.g.e., s. 137. 92 ZARAKOLU, a.g.e., s. 105.

belirlenen, kurumsal-toplumsal yapı ve şartlardan bağımsız olduğu varsayımı altında, marjinal verime göre belirlenen dağılımının evrensel olduğu kanısına varılmıştır93.

Neoklasik iktisadi düşünce sistemi, farklı kişiler tarafından birbirinden bağımsız olarak gelişmesine rağmen, burada Clark ve Wicksteed’in gelir dağılımı teorisi ele alınacaktır. Çünkü, Neoklasik gelir dağılımı teorisi 19. yüzyılın sonlarında Clark ve Wicksteed’in katkılarıyla en olgun düzeye ulaşmıştır94.

Clark’ın Neoklasik düşünceye olan en önemli katkısı gelir dağılımı konusunda olmuş ve aynı zamanda gelir dağılımı teorisinin en açık bir şekilde ortaya konmasını sağlamıştır. Gelir dağılımı teorisini azalan verimler yasasına dayandırmış ve bu yasayı üretim faktörlerinin tümüne uygulamıştır. Clark, azalan verimler yasasının sadece emeğe değil, sermaye ve toprağa da uygulanabileceğini ileri sürerek, emek, toprak, teşebbüs becerisi sabitken sermaye miktarı arttırılırsa sermayenin marjinal verimliliğinin önce artan sonra azalan bir hızla artacağını ileri sürmüştür95. Clark’ın ileri sürdüğü bu görüşü aşağıdaki şekiller yardımıyla açıklayabiliriz.

Şekil 3: Emek ve Sermayenin Marjinal Verimliliği

Kaynak: SAVAŞ, a.g.e., s. 569.

Şekil 3a’da BC eğrisi, emeğin marjinal verimliliğini göstermektedir. Diğer faktörler sabitken kullanılan emek miktarı arttıkça emeğin marjinal verimlilik azalmakta ve bu nedenle BC eğrisi ters eğimlidir. Kullanılan emeğin ilk birimi ile AB kadar üretim yapılırken, emek artışı ile birlikte, emek başına düşen sermaye 93 KAZGAN,a.g.e., s. 137. 94 AKYÜZ, a.g.e., s. 90. 95 SAVAŞ, a.g.e., s. 568. Emek E A (a) C B Đlave Emek Başına Üretim D Kapital E A (b) C B D Đlave Kapital Başına Üretim

miktarı azalacağından üretimde azalacaktır. Neticede, AD kadar emek kullanıldığında son emek biriminin üretimi AE kadar olacaktır. Burada, ücret üretim miktarına eşit olacağı için toplam ödenen ücret AECD alanı kadar olup, EBC alanı kadar kısım ise sermayenin payı olacaktır. Şekil 3b’de ise tam tersi emek sabitken sermaye değişken girdi olarak varsayılmıştır. Burada BC eğrisi, sermayenin marjinal verimliliğini göstermekte ve şekil 3a’da olduğu gibi ters eğimlidir. Azalan verimler yasası nedeniyle emek sabitken sermaye miktarının arttırılması ile, sermayenin marjinal verimliliği azalacak ve AD miktar sermaye kullanımıyla, sermayenin marjinal verimliliği AE olacaktır. Dolayısıyla, şekil b’de ADCE alanı sermayenin payını gösterirken, geriye kalan EBC alanı da ücretin payını göstermektedir96. Clark, ekonomide statik şartlar varsayımı altında yani, emek ve sermaye miktarı sabit kalırsa, üretim tarzındaki ilerleme (teknoloji) durursa, sermaye birikimi durur ve tüketici tercihleri değişmezse marjinal verime göre oluşacak olan gelir dağılımının haklı ve adil oluğunu ortaya koymaya çalışmıştır97.

Clark’a göre bölüşümün doğal kanunları var ve bu kanunlar her üretim faktörüne üretime yaptığı katkı derecesinde pay verdiğini savunmaktadır. Dolayısıyla, statik tam rekabet şartlarında, toplam ürünün emek ve sermaye arasında artık bırakmadan dağıldığını ve bu bölüşümün adil olduğunu kabul etmektedir. Fakat, üretim faktörü birim başına marjinal verime eşit pay alamıyorsa kurumsal hırsızlıktan bahsedilebileceğini ileri sürmektedir98.

Neo klasik gelir dağılımı teorisine önemli katkıları olan Philip Henry Wicksteed’de Clark’tan bir adım daha ileri giderek faktör miktarlarının değiştirilmesi suretiyle üretim miktarının değiştirilebileceğinin iki yolu olduğunu ileri sürmüştür. Birincisi, Ricardo’dan beri bilinen ve toprağın sabit kalarak diğer faktörlerin tek tek veya birlikte değiştirilmesi yöntemidir. Đkincisi ise, Wicksteed tarafından ilk kez vurgulanan, tüm üretim faktörlerinin miktarlarının birlikte arttırılabileceği yöntemidir. Dolayısıyla, tüm üretim faktörlerinin birlikte değiştirilmesi sonucu, Wicksteed’e göre, sabit verimler hali, artan verimler hali ve azalan verimler

96 y.a.g.e., s. 568. 97 KAZGAN, a.g.e., s. 139. 98 y.a.g.e., s. 139.

hali’nden her hangi birisi ortaya çıkacaktır99.

Neo klasik gelir dağılımı teorisinin en çok eleştirilen yönü, faktör fiyatlarının marjinal ürün tarafından belirlenmesidir. Piyasa ekonomisinde herhangi bir faktör fiyatı, marjinal üründen fazla olamayacağı gibi, faktör fiyatlarının neden marjinal ürünün altında oluşmayacağı konusunda kesin bir delil ileri sürülememektedir100.