• Sonuç bulunamadı

1.6. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM SÜREÇLERİ

1.6.1. Kimlik ve Kültürlerarası İletişim

Kimlik, kültür ve iletişim arasında bir köprü görevi görür. Önemlidir çünkü kimliğimizi başkalarına anlatırız ve iletişim yoluyla kim olduğumuzu öğreniriz. Kültürlerarası etkileşimlerde kimlik konuları özellikle önemlidir. Kimliğin özellikleri, insanların, örneğin sosyal bilim, yorumlayıcı ya da eleştirel bakış açısı gibi bakış açısına bağlı olarak farklı şekilde anlaşılabilir. Kimlik çoğu insan için temel bir konudur (Martin ve Nakayama, 2010: 162).

Kimlik kavramı insanoğlunun tarihi geçmişi kadar eskiye dayandığın belirtmek yanlış olmasa gerekir. Çünkü kimlik birey ve bireylerden oluşan grupların varlığında bir anlam kazanır. Bu sebeple, ilk insandan başlayarak kimlik, birey ve ya toplumsal gruplar için varlığı tartışılmaz bir durum olarak kabul edilmektedir. Coğrafi keşifler sonucunda farklı kültürlerin/kimliklerin fark edilmesi ve bunun neticesi olarak farklılıkların açıklama çabalarının sistematik hale getirilmesi sonucu; Kimlik kavramının olgusal bir gerçeklik olarak farkına varılmasına ve sosyal bilimler alanının önemli bir nesnesi haline gelmesini sağlamıştır (Akkaş, 2015: 69).

Günümüzde kimlik en büyüleyici ve en dikkat çekici kavramlardan biridir. Bir özellik ve nitelik belirtisi olan kimlik, farklılıkları ortaya koyduğu için önemlidir. Bireyin tüm niteliklerini gösterir. Kişinin kendini nasıl gördüğü ya da toplum tarafından

nasıl görüldüğüyle ilgilidir. Öznel bir bütünlük, tutarlılık ve süreklilik arz eden kimlik, davranış bilimlerinde, benlik ve kişilikle beraber analiz edilerek tanımı yapılır (Aşkın, 2007: 213).

Kimlik kavramı, toplumsal sistemin temel ve önemli kökenini oluşturur. Bireylerin yaşadıkları çevrelerdeki sosyal statülerinin karşılığı olan geniş kapsamlı, inanç, tutum, değer yargıları gibi yaşam biçimlerini simgeleyen bir alana sahiptir (Karaduman, 2010: 2886). Büyüklük ve özellik bakımından farklılaşan toplumsal grupların ve kişilerin “kimsiniz, kimlerdensiniz?” sorusuna verdikleri cevaplardır (Güvenç, 2000: 3).

Çağdaş dünyada kimlik temel bir kavramdır. Kimlik politikaları ya da kimlik temelli toplumsal hareketler kimlik konusunun toplumsal, siyasal, kültürel ve akademik alanlarda önemli bir odak noktası haline gelmesini sağlamıştır. Şöyle ki, İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren sömürgeciliğin, göç olgusunun ve küreselleşmenin getirdiklerinin yanı sıra yeni toplumsal hareketlerin gelişimi ve kimlik politikalarının çeşitli formlarının yükselişi, kimlik kavramını beşeri ve sosyal bilimlerin merkezi tartışma konularından birisi yapmıştır. Ulusal özgürlük hareketleri, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan etnik çatışmalar, Doğu Avrupa’da komünist rejimlerin çöküşü, Avrupa’da hakların olağanüstü yükselişi gibi tüm bu olaylar ve gelişmeler, kimlik olgusunu politik gündemin de önemli konusu haline getirmiştir. Kısaca, kimlik kavramı, çağdaş dünyanın algılanması, anlaşılması ve anlamlandırılması noktalarında da anahtar konumdadır (Weedon, 2004: 1-2).

Kimlik konusunda, sosyal bilim, yorumlayıcı ve eleştirel olmak üzere üç çağdaş iletişim perspektifi vardır. Sosyal bilimler perspektifi, psikolojide yapılan araştırmalara dayanarak, benliği bir kişinin ait olduğu milliyet, ırk, etnisite, din, cinsiyet gibi çeşitli kültürel topluluklarla ilişkili olarak nispeten statik bir tarzda gösterir. Bu perspektife göre benlik birden fazla kimlikten oluşur ve bu kimlik kavramları kültüre bağlıdır. Erik Erikson gibi batılı psikologlara göre kimliklerimiz, kimlik çatışmaları ve krizler yoluyla, kimlik yayılımı ve karışıklıkla oluşturulmuş, kendi kendine yaratılmışlardır. Bazen, süreç içinde bir zaman aşımına ihtiyaç duyabiliriz. Kültürlerarası Bakış Açıları Amerika Birleşik Devletleri’nde, gençlerin sıklıkla, “kim olduklarını bilmek” için güçlü bir kimlik duygusu geliştirmelerini, bağımsız olmalarını ve kendi kendine

yetebilmelerini, bireyciliğin kültürel değerine vurgu yapmalarını teşvik eder. Buna karşın, birçok kollektivist kültürde görülen ailesel kimlik, başkalarıyla duygusal bağlılığın ve bağımlılığın önemini vurgular. Yorumlayıcı bakış açısı, daha önce tartışılan kimlik oluşumu kavramlarına dayanır, ancak daha dinamik bir tarz içerir. Yani, kimlikler başkalarıyla iletişim kurularak müzakere edilir, birlikte oluşturulur, güçlenir ve meydan okunur; insanlar arasında mesajlar alınıp verildiğinde ortaya çıkar. Bu, kimliklerimizi sunmanın basit bir süreç olmadığı anlamına geliyor. Yorumlayıcı bakış açısı daha dinamiktir ve benliğin gelişiminde bir faktör olarak başkalarıyla etkileşimde bulunmanın rolünü önemli görür. Eleştiriler perspektif, kimliklerin dinamik doğasını vurgular, ancak ek olarak, kimliğin gelişiminde bağlamsal ve çoğunlukla çelişkili unsurları vurgular. Bu perspektif, kimlikleri sınırlayan toplumsal yapılara ve kurumlara özellikle dikkat etmekte ve çoğunlukla adaletsizlik ve baskıya neden olmaktadır. Eleştirel perspektif, bireyden oldukça uzak bağlamların bir sonucu olarak kimliği daha dinamik olarak görüntüler (Martin ve Nakayama, 2010:163-167).

Çocukluğun ilk yıllarında başlayan kimlik oluşumu kademeli olarak hayat boyu devam eder. Başlangıçta aile içi etkileşimlerle şekillenen kimlik, kendine güven, özsaygı gibi duygularla olumlu ve ya olumsuz bir şekilde gelişmeye başlar. Tarihte toplumsal yapıların oluşum biçimlerinden kimliklerin oluşumlarından etkilendiği bilinmektedir. Toplumsal yapının karmaşık ve çeşitlenmesine bağlı olarak üzerimize giydiğimiz bir kıyafet gibi tanımlayabileceğimiz kimliklerimiz inde değişken bir yapı gösterdiğini ifade edebiliriz Bu değişken yapı mesela geleneklerin ön planda olduğu toplumlarda bireyin dışında ve içinde yaşadığı toplumda şekillenirken, modern toplumlarda ise bireysel akıl ve bireysellik ön plandadır (Karaduman, 2010: 2887).

Toplumsal ve kişisel olmak üzere iki tür kimlik vardır.Toplumsal/kollektif kimlik bireylerin kim oldukları ve onlar için neyin önemli olduğuyla ilgili kabul ettikleri anlayışlarla alakalıdır.kollektif kimlik bir süreci yansıtır.Bir kişiye öğrenci, anne, baba, öğretim üyesi gibi başkaları tarafından verilen özellikler toplumsal kimlik örnekleridir.Kişisel kimlik, bireyin dışındaki dünyayla arasındaki sürekli devam eden müzakeredir birkişinin kim olduğu, konumu ve özellikleriyle ilgilidir (Erdem, 2016: 164-165).

Kimlik, psikolojik ve sosyal faktörlerden oluşan ve iletişimcilerin kimlik konusunda karşılıklı anlayışa ve anlaşmaya varmalarına kadar müzakere edilen çok boyutlu bir kavramdır. Bununla birlikte, modern paradigma, kimliği, çoklu biçimi sosyal bağlam ve zamana bağımlı, hareketli ve dinamik bir düşünce olarak varsayar. (Croucher ve ark, 2015: 72).

Kimlik konusunun özel bir boyutunu oluşturan kültürel kimlik kültürlerarası iletişimin inceleme ve araştırma alanı içerisinde bulunmaktadır. Çünkü kültürlerarası iletişim, değişik kültürlerden gelen ve farklı kültürel kimliklere sahip bireyler arasındaki iletişim ve etkileşimi konu edinmektedir (Kartarı, 2014: 49).Kültürel kimlik, sosyal bilimler alanında özellikle iletişim ve sosyal psikoloji alanında merkezi bir konumdadır. Kültürel kimlik terimi, alt kültürel, ulusal, etnolinguistik ve ırksal kimlik gibi ilgili kavramları kapsayacak şekilde geniş ölçüde kullanılmaktadır. Kültürel kimlik aynı zamanda bir sosyolojik ya da demografik sınıflamanın yanı sıra belirli bir grupla bireyin psikolojik tanımlamasını da belirtir. (Kim, 2007: 237-238).

Kimlik genellikle, kimlik oluşumu ve değişimi üzerinde bireysel, ilişkisel veya kolektif kimlik oluşum süreçlerine karşılık gelen odaklanma ile karakterize edilir. Bir kişinin kimliği sadece zihnini, bedenini, arkadaşlarını, eşini, atalarını ve soyundan gelenleri değil aynı zamanda kıyafetlerini, evini, arabasını ve banka hesabını da içerebilir. Başka bir deyişle, insanlar sadece kimliklerinin ötesindeki toplumsal varlıkları değil, aynı zamanda maddi eşyaları ve önemli yerleri kimliklerinin bir parçası olarak görür ve bunlara bu şekilde muamele eder. Bireysel, ilişkisel ve kolektif kimliklerin ötesinde, insanların aynı zamanda maddi kimliklere sahip oldukları söylenebilir. Birlikte ele alındığında, kimliğin bu dört yönü, kimliğin bütünleşik işlevsel bir tanımına temel oluşturabilir. Kimlik, kişinin kendi seçtiği veya atfedilen taahhütlerinin, kişisel özelliklerinin ve kendisine ilişkin inançlarının birleşmesinden, önemli diğerleriyle ilişkili roller ve pozisyonlardan, (hem grup içerisinde onun statüsü hem de daha geniş kapsamda grubun statüsü dahil olmak üzere) sosyal gruplara ve kategorilere üyeliğinden oluşur; ayrıca değerli maddi eşyaları ve coğrafi alanda nereye ait olduğun duygusu da kimlikte önemlidir. Açıkçası, bir kişinin kendisini aynı anda bir doktor, yetenekli bir tenisçi, doğacak çocuğunu bekleyen bir baba, Küba asıllı bir Amerikalı, akademik olarak yetenekli bir kişi, bir BMW sürücüsü ve diğer birçok şey

olarak tanımlayabilmesi açısından, kimliğin birden çok yönü bir arada var olabilir ve var olmaktadır. Tabii ki, kimliğin bu farklı yönleri, değişik sosyal bağlamlarda az ya da çok belirgin ve uygun olacaktır (Schwarts ve ark, 2011: 2-4).

Kimlikler hayatınızın ayrılmaz bir parçasıdır. Kendimizi tanımlama kaynağı olarak hizmet ederek tüm etkinliklerimizde merkezi bir rol oynarlar. Kültür, kimliğin oluşumunda ve devamında önemli bir merkez konumundadır. Kimlik, aynı zamanda, ulus, eyalet, bölge, din, etnik, cinsiyet, sosyo-ekonomik statü, meslek ve diğerlerini kapsayan çeşitli zaman ve senaryoya bağlı formları da almaktadır. Kimliğiniz, iletişim ortamını kullanan bir kültürel mercek aracılığıyla toplumsal olarak oluşturulmuştur. Örneğin Bireysel olarak önemli olduğunuzu, kendinize karşı ayaklanmanız gerektiğini, yaptığınız herhangi bir şeyin başına gelebileceğinizi söyleyerek büyürseniz, kimliğinizin güçlü bir bireysel yönelimi olacaktır (Samovar ve ark, 2012: 81).

Küreselleşmeye bağlı olarak artan kültürlerarası etkileşim, benlik ve kimliğin anlamını etkilemektedir. Her iki tarafın empati veya duyarlılık yeteneğinden yoksun olmasının, ben ile diğeri arasındaki farklılıklara vurgu yaparak, kültürlerarası etkileşimin dinamik sürecindeki yanlış anlaşılmayı derinleştirmesi olasıdır (Chen, 2012: 95).

Kimlik, kültürlerarası iletişim süreçleri üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Bazen başka bir kişinin kimliğiyle ilgili belirli bir kültürel gruba üyeliğine dayanarak bilgi sahibi oluruz. Bunu yaptığımızda, bireysel yönü görmezden geliriz. Diyalektik bir bakış açısı edinmek, başkasının kimliğinin hem bireyi hem de kültürel yönlerini tanıyıp dengelemenize yardımcı olabilir. Sonuç olarak; Kimlik, dil ve etiketler aracılığıyla ifade edilir ve ayrıca azınlık ve çoğunluk grubuna üyelik bakımından gelişir. Kimlikler birden fazladır ve cinsiyet, cinsellik, yaş, ırk, etnisite, din, sınıf, uyrukluk, bölge ve yaşamımızın diğer yönlerini yansıtmaktadır. Kimlik özellikleri bazen basmakalıp ve önyargı için temel oluşturur. İletişim, kimlik oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır. Kimlikler iletişim yoluyla oluşturulmakta ve ifade edilmektedir (Martin ve Nakayama, 2010: 208-212).

Avrupa konseyi raporunda; kimliğimiz bizi başkalarıyla aynı kılan değil, aynı şeyi bizleri eşsiz yapan şey ve karmaşık ve içeriğe duyarlı öğelerin birleşimi olarak tanımlanmıştır (White Paper on Intercultural Dialogue, 2008: 18).

Sonuç olarak kimlik çeşitli boyutlarıyla kültürlerarası iletişimin konusu olarak araştırılmakta, toplumsal hareketler yada kimlik politikaları adı verilen bir eksende modern dünyamızda merkezi tartışma ve araştırma alanları içerisinde önemli bir yer oluşturmaktadır.