• Sonuç bulunamadı

1.7. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

2.1.1. Kültürlerarası Duyarlılığın Gelişimsel Modeli

Bennett kültürlerarası duyarlılığı, duyuşsal, bilişsel ve davranışsal olarak etnomerkezcilik evrelerden etnorelatif evreye dönüştürülebildiği gelişimsel bir süreç olarak düşünmüştür (Chen, 1997: 4). Geliştirdiği Kültürlerarası Duyarlılık Gelişim Model’inde kültürlerarası duyarlılığı iki aşamada incelemektedir. Bunlardan ilki, bireyin, çoğu zaman farkında olmadan, bütün insanları kendi değerleriyle yargıladığı etnikmerkezci (ethnocentric) aşama; diğeri ise bireyin diğer kültürel bağlamları deneyimlediği etnik göreceli (ethnorelative) aşamadır. Kültürel farklılıklara yönelik bu etnikmerkezcilik ve etnoratif yönelimler, bireylerin kültürlerarası durumlarda nasıl tepki vereceğini tanımlamak için rehber olarak kullanılabilir Milton Bennett tarafından geliştirilen Kültürlerarası Duyarlılık Gelişim Modeli’nde (Development Model of Intercultural Sensitivity ‐DMIS), kültürlerarası duyarlılıkla ilgili süreç, etnomerkezcilik durumundan etnorelativizm durumuna doğru gelişimsel bir seyir göstermektedir (Bekiroğlu ve Balcı, 2014: 434-435).

Bennett’in kültürlerarası duyarlılık modelinin gelişim aşamaları aşağıdaki şekil de gösterildiği gibi gelişimler göstermektedir (Hammer‐Bennett vd. 2003: 300).

Şekil 8: Kültürlerarası Duyarlılık Gelişim Modeli

Reddetme Savunma Azaltma Kabul etme

Uyum

Sağlama Bütünleşme

2.1.1.1. Ethnocentric Aşamalar (Stages)

Etnomerkezcilik modelin aşamaları, Reddetme, Savunma ve Minimizasyondur. Bu aşamalar, kültürel farklılıklara karşı Etnomerkezcilik bir yönelimin bir parçasıdır. Etnomerkezcilik dönemde yer alan ilk evre reddetme (denial). Bu evredeki bireyler, şartlar gereği veya tercihe bağlı olarak diğer kültürlerden uzak yaşamaktadır. Bu bireyler, kültürel farklılıkları ya hiç algılamazlar ya da farklı kültürlerden gelen insanları, yabancı, zenci, Afrikalı gibi belli başlı sınıflamalar içinde değerlendirirler. Sonuç olarak, bireyler kültürel çeşitlilik yüzünden gerçek anlamda kültürel farklılarla yüzleştiklerinde farklı kültürlerden kişilere insan muamelesi yapmazlar ve hissettikleri tehdit uç boyutlara vardığında soykırıma olanak sağlayabilmek adına bu kişileri insan dışı bırakabilir (dehumanization) yani bu kişilerin insani özellik taşımadığını kabullenirler (Bennett, 1998: 15).

Dönemdeki ikinci evre savunma (defense), Bu evredeki bireyler, bir önceki evreye göre İnsanlar kültürel farklılıkları algılama konusunda daha ustalık kazanmıştır. Fakat başkalarını olumsuz kalıp ifadelerle kötüleyip, kendilerine ise olumlu kalıp ifadeler yükleyerek mevcut dünya görüşlerini değiştirmemek için direnirler. Bu durumda bir kutuplaşma söz konusudur. Bir uçta kötülenen “onlar”, diğer uçta ise üstün olarak görülen “biz” bulunmaktadır. Bu evredeki bireyler kendilerini farklı kültürlerin, özellikle yakın çevredeki baskın kültürün, kuşatması altında görürler. Bu sebeple, saldırgan bir yaklaşımla kendi etnik kimliklerini korumaya çalışırlar. Bir önceki surece göre bu süreçte bireye yönelik şiddet eğilimi artmasına rağmen sistematik soykırım eğilimi azalır. Sonuç olarak; kendi kültürünü “gelişmiş” olarak görüyorlar ve farklı kültürleri “az gelişmiş” olarak değerlendirmeye yöneliyorlar. Örneğin, bazı Amerikalılar, Kızılderililerin kültürlerini idealleştirirken Avrupalı kökenlerini atıyorlar ve aynı zamanda bazı Amerikalılar seyahat ederken vatandaşların çoğunu “çirkin Amerikalılar” olarak etiketliyorlar. (Bennett, 1998. 16; Hammer‐ Bennett vd. 2003: 424).

Minimization, Bennet modelindeki son etnomerkezcilik evredir. Adaylar bu aşamada farklılıkları en aza indirgediğinden Birey, farklılıkların farkına varmasına rağmen, kültürel benzerliklerden daha az önemli olduğu düşünülür. Her ne kadar bu

aşamadaki insanlar, farklılıkları daha az yargılayıcı veya küçümseyici nitelikte görme yeteneğinde açıkça ilerlemiş olsalar da hala etnomerkezcilik bir aşama olarak düşünülmektedir, çünkü hepimizin ortak olduğu evrensel niteliklerin veya değerlerin gözlem yapanlar tarafından değerli olduğuna dair temel bir varsayım vardır (Olson ve Kroeger, 2001: 121).

Etnomerkezciliğin son aşaması olan azaltma ya da minimize etmenin ayırt edici noktası, tüm insanların benzer olduğuna vurgu yapmasıdır. Yani, kişiler bu aşamada tüm insanların temelde aynı olduğu görüşünü muhafaza ederler Bu aşamadaki birisi, “Herhangi bir kültüre girmenin anahtarı, yalnızca kendinize - özgün ve dürüst olmanızdır” diyebilir. Bu aşamadaki kişiler, “herkes gerçekten bizim gibi olmak istemektedir” şeklindeki etnomerkezcilik beklentileriyle uyuşmak için başkalarının davranışlarını düzeltmekte ısrarcı kalabilirler (Herhandez ve Kose, 2012: 516).

Sonuç olarak; Minimizasyon dünya görüşüne sahip insanlar, diğer kültürlerden insanları hoş karşılar “Biz hepimiz güneşin altındayız” gibi ifadeler hazırlarlar ve faaliyetlerine kültürel çeşitlilik eklemek için içtenlikle motive olabilirler (Bennett, 2001: 9).

2.1.1.2. Ethnorelative Aşamalar (Stages)

Sonraki üç aşama, etnorelatif olarak tanımlanır. Anlamı kendi kültürünün diğer kültürler bağlamında deneyim kazanmış olmasıdır (Hammer, Bennett vd, 2003: 425).Etnorelativist safhalara geçmek için kişinin farklılık algılamasında büyük bir değişim söz konusudur. Etnorelativist için fark artık tehditkâr değildir. Artık bir insanın kültürel gerçekliğini korumak yerine, farklı kültürel gerçeklerin bir arada yaşama imkânı tanıyan yeni kategoriler oluşur. Bu safhada gelişmek için, korkmaktan ziyade fark aranmaktadır. Kabul (Acceptance), etnorelatizmin ilk aşamasıdır. Bu aşamada, kültürel farklar kabul edilir ve saygı duyulur. Bennett, iki farklı kabul türünü belirtir: davranış farklılığına saygı ve değer farkına saygı. Her ne kadar bireyler dil, iletişim tarzı ve sözsüz davranışlar arasındaki farkları erken evrelerde fark etse de, kabul aşamasında bu çeşitli davranışlara saygı duyulması önemlidir. Bir sonraki alt küme için, değer farkına saygı duyulduğunda, birey, kendi dünya görüşünün göreceli bir kültürel yapı olduğunu kabul etmeye başlar. Daha önce kaydedilen kültürel davranış değişikliklerine

ilham veren çeşitli dünya görüşü varsayımları vardır. Değer farkına saygı göstermek, göreceliğin derin bir içselleşmesini temsil eder (Olson ve Kroeger, 2001: 122).

Uyum (Adaptation) etnorelatizmin ikinci aşamasıdır; uyum aşamasında insanlar kendi kültürel çerçevelerini değiştirebilir; Diğer bir deyişle, “farklı gözlerle” dünyaya bakabilir ve kasıtlı olarak başka bir kültürde daha etkili bir şekilde iletişim kurmak için davranışlarını değiştirebilirler. Bu bilinçli bir eylem, kendi kültürünüzün farkındalığını ve hedef kültürüne karşıtlıkların bir takım zorunluluğunu gerektirir. Kültürel yapı değiştirme, geçici olarak kendi dünya görüşü varsayımlarını bir kenara koymayı ve kasıtlı olarak farklı, belirli bir inanç kümesini ele geçirmeyi içeren kültürlerarası empati olarak düşünülebilir. Kültürlerarası bir olayda empati kurmanın sonucu, hedef kültüre uygun “doğal” davranış üretmektir. Başka bir deyişle, uyarlanabilir(adaptive) davranış, dünyayı diğer kültürün bakış açısıyla başarıyla izlemekten çıkar. Değişimin gerçekleşmesi için kültürle ilgili bazı bilgilerin gerekli olduğunu unutmayın. İnsanlar düzenli olarak referans çerçevesini değiştirdiklerinde, iki kültürlü veya çok kültürlü(birkaç kültür durumunda) hale gelebilirler. Uyum dünyası görüşüne sahip insanlar, durumları birden fazla kültürel açıdan yorumlayabilir ve değerlendirebilirler (Bennett, 2001: 10).

Bütünleşme(Integration) etnorelativizmin son aşamasıdır. Bu aşamadaki bireyler, kültürel olarak marjinal kalırken çok yönlü kimlik özelliklerini tutarlı bir bütün haline getirmeye çalışıyorlar. Herhangi bir kültürün çevresindeki varlıklar bu aşamada önemli bir bileşen oluşturmaktadır; Belirli bir kültürel bağlamla olan ilişkilerini her zaman tanımlama sürecindedirler (Olson & Kroeger, 2001:123). Bütünleşmeyle (Entegrasyonla) karakterize örgütler gerçekten küreseldir. Her politika, konu ve eylem kültürel bağlamında incelenir ve güçlü ve sınırları için değerlendirilir. Kültürel kökleri ve etkileri tanınmasına rağmen, örgütün ulusal kimliğinin etnik kökenine pek az vurgu yapılmaktadır (Bennett, 2001: 11).

Buraya kadar anlatılan Bennett tarafından geliştirilen, Kültürlerarası Gelişim Duyarlılık Modelini genel hatlarıyla özetlemek gerekirse, etnikmerkezci dönemde bireylerin farklı kültürleri ya tamamen görmezden geldiği; ya farklılıkları bir tehdit olarak algılayıp savunmaya geçtiği ya da farklılıkları kabul etmesine rağmen kendi dünya görüşünün evrensel olduğunu düşündüğü görülebilir. Bennett’in etnik göreceli

(ethnorelative) dönemde ise bireylerin kültürel farklılıklardan zevk aldığı, davranışlarını farklı kültürel ortamlara uyum sağlayacak şekilde değiştirebildiği ve bir davranışı değerlendirirken geniş bir kültürel çerçeveden baktığı söylenebilir. Sonuç olarak; DMIS modeli, insanların kültürlerarasındaki farklılıkları kabul ettikleri ve olayları bu farklılıklara göre yorumladıkça, kültürlerarası iletişim etkinliğinin arttığını iddia etmektedir.