• Sonuç bulunamadı

1.5. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİMİN TEMEL KAVRAMLARI

1.5.4. Kültürlerarsı İletişimin Temel Kavramları

1.5.4.4. İletişim Süreci ve Kültürel Alan

Kültürlerarası iletişimi kavrayabilmek için, öncelikle iletişimin sadece bir eylem değil, Birden fazla boyutu olan bir süreç olduğu belirtilmelidir. Süreç, bir olayın ve ya olayların, işlemlerin belli bir sonuca doğru gidişi, düzenli olarak birbirini takip eden değişmelerle gelişip oluşmasıdır. Başka bir deyişle; bir durumun düzenli olarak birbirini takip eden değişimlerle gelişmesi, başka bir duruma dönüşmesidir. Hem devamlılığını hem de değişim ve gelişmeyi içeren bir kavram olduğunu söylemek mümkündür (Zıllıoğlu, 1993: 93).Duygu ve düşünceleri paylaşma süreci olarak tanımlanan iletişim

sürecinde, hangi kültürden gelirlerse gelsinler tüm insanlar, sonuçları değişik olsada, aynı temel etkinlikte bulunurlar (Kartarı, 2014: 41).

İletişim, insanların sembollerin kullanılması yoluyla iç durumlarını diğer insanlarla paylaşmaya çalıştığı dinamik bir süreçtir. İlk olarak, sözcükler iletişimin devam eden bir faaliyet ve bitmeyen bir süreç olduğunu gösteriyor; Bu statik değil. İletişim, hareketli bir fotoğraf gibidir, tek bir anlık değildir. İletişim kurduğunuzda bir sözcük veya eylem donmuş olmaz; hemen başka bir kelime veya eylemle değiştirilir. İkincisi, dinamik işlem ifadesi, mesaj gönderip almanın, aynı anda çalışan tüm değişkenleri barındırdığı fikrini ifade eder. İşlemdeki her iki taraf da bir seferde hepsini görme, dinleme, konuşma, düşünme, belki gülümseme ve dokunma gibi. Üçüncü olarak, “süreç” kavramı aynı zamanda sizin ve partnerinizin dinamik iletişim sürecinin bir parçası olduğu anlamına gelir (Samovar, Porter, & Mcdaniel, 2009: 16).

İletişim, en basit düzeyde bir yanda iletiyi gönderen (kaynak), diğer yanda iletiyi alan (alıcı) ve iletişimde gönderilen bildirim (mesaj/ileti) olmak üzere üç temel ögeden oluşan bir süreçtir (Tayfun, 2014: 11).İletişim sürecinde yer alan, iletişimin temel öğeler, Kaynak, kodlama-kod açma, ileti, kanal, alıcı, etkileme ve geribildirim (feed- back).İletişim, duygu ve düşüncelerini iletmek isteyen bir kaynağı gerektirir ve onunla başlar. Kaynak iletiyi hedefe gönderen şahıs, grup, kuruluş ve ya topluluk olabilir. Kaynağın iletişim kurabilmek amacıyla bir bilginin, düşüncenin, duygunun ya da kanının iletime uygun hale düzenlemesiyle “kodlama” gerçekleşir (Yüksel, 2014:13- 18). Kodlama sonrasında, etkileşime katılan kişinin aktarmak istediği düşünce veya kanı sözlü ya da sözsüz sembollerden oluşan mesaj dönüşür. Mesajın kaynak ile alıcı arasında taşınması bir “kanal” aracılığıyla gerçekleşir. Kanallar, işitsel ve görsel olabilir ve hangi kanalın daha çok tercih edildiği ya da hangisinin üstün tutulduğu kültürden kültüre farklılık gösterebilir (Kartarı, 2014: 42).İletişim kanalından geçen mesaj “alıcı “ya ulaşır. Alıcı, kullanılan kanallara göre ve ya kişilik, toplumsal yapı ve örgütlenme biçimine bağlı olarak aktif olabilir, yani kaynak tarafından gönderilen iletilere tepki verebilir ve ya pasif yani, tepkisini göstermeyen yalnızca mesajı alan biride olabilir. Kod açma ise, alıcıya ulaşan ve alınan iletinin yorumlanarak anlamlı bir biçime sokulmasıdır (Yüksel, 2014: 21). Kaynağın davranışlarına sözlerine anlam yüklenmesine imkan verdiği için kültürlerarası iletişimin en önemli evrelerinden birini

oluşturmaktadır (Kartarı, 2014: 46).Alıcının mesajla ilgili ne yapacağına verdiği karar olan “tepki” gerçekleşirken, Çok yönlü bir süreç olan iletişimin devamını etkileyen önemli bir özellik alıcının mesajı çözüp değerlendirdikten sonra yeni bir mesaj kodlaması ve geri bildirim yapmasıdır (Tayfun, 2014: 16).Güçlü iletişim, arkadaşlarımızı yanımıza getirir veya rakiplerimizi dağıtır, çocukları güvence altına alır veya uyarır ve aramızdaki uzlaşma veya savaş çizgilerini geliştirir.

İletişim süreci, sözlü ve sözsüz iletişim biçimlerini içermektedir. Sözlü ve sözsüz iletişim hem sembolik, hem iletişim kuran, hem de kalıplanmış olan yani içeriksel olarak belirlenmiş kurallarla yönetilirler. Toplumların, farklı konuşma dillerine sahip oldukları gibi farklı sözsüz dilleri vardır. Bununla birlikte, sözsüz ve sözlü iletişim kodları arasındaki bazı farklılıklar, kültürlerarası etkileşim için önemli etkilere sahiptir (Martin & Nakayama, 2010: 268). Sözsüz iletişim dilin sistematik kullanımına dayanmasa da, kendi içerisinde bir kullanımı vardır.insanların iletişim kurabilmeleri demek, belli anlamları belli kodlar biçiminde karşı tarafa iletmeleridir.Kodlar insanlar arasında, hiç değilse aralarında iletişimsel ilişki kurabilen insanlar tarafından paylaşılabiliyor olmalıdır.Sözlü ya da sözsüz, ileti aktarımına dönük her kod, belli bir insan grubu, topluluğu veya kitlesi tarafından uzlaşı sağlanan bir işarettir sözsüz iletişimin (nonverbal communication) çok farklı tipleri vardır. En yaygın kullanılanları, yüz ve göz hareketleri yani mimiklerdir. Bir diğer sözsüz iletişim tipi jestler olarak bilinen el kol hareketleridir. Son yıllarda bedensel hareketler vücut dili ya da beden dili terimiyle anılmaya başlanmıştır. Sözsüz iletişimde beden dili ve söz dışı unsurların kullanımıyla gerçekleşen iletişim biçimidir. Beden dili bir yanıyla genetiktir, âmâ diğer yandan da öğrenmeyle kazanılan bir yetidir. Dokunuş, giyim tarzı ve ses diğer sözsüz iletişim tipleridir (Güngör, 2015: 79-81). Bazen sözsüz davranışlarda kültürel farklılıklar, başkalarına basmakalıp atılmasına ve açık ayrımcılığa neden olabilir (Martin & Nakayama, 2010: 298).

Sözlü iletişim (verbal communication), yazılı ve sözlü dilin araç olarak kullanıldığı iletişim biçimidir (Tayfun, 2014: 1169). Kartarı, sözlü iletişim biçimlerinin, doğrudan ve dolaylı olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmektedir (2014: 165). Doğrudan sözlü iletişim, iletişime katılan bireyin tüm amacını, sözlü mesaj yoluyla ve algılanabilir sözcüklerle, açıkça karşı tarafa bildirmesine dayanmaktadır. Genellikle, bireysel

çıkarların, grup ya da toplum çıkarlarından daha önemli görüldüğü, bireyci değer yönelimine sahip kültürlerin üyeleri tarafından kullanılan doğrudan sözlü iletişimde, sözcükler kesin anlamlar taşır ve etkileşen her sözcük kendi anlamında kullanılır. Doğrudan sözlü iletişimde, konuşma sırasında “kesinlikle”, “tamam” ve benzeri sözcüklerden yararlanılmaktadır.

Dolaylı sözlü iletişim ise genellikle, grup ya da toplumun çıkarlarını, bireylerin çıkarlarından üstün tutan, özellikle ortaklaşa davranışçı, güç aralığının yüksek olduğu dişil özellikler taşıyan ve belirsizlikten kaçınma derecesinin yüksek olduğu kültürlerde kabul görmektedir. Dolaylı sözlü iletişimde “belki”, “bazen”, “bakalım” ve “kısmetse” gibi sözcükler önemli yer tutmaktadır (Kartarı, 2006: 166-167).

İnsanların karşı karşıya geldiği, bağlantı kurduğu her durumda, her yerde ve her durumda, ayrı bir dil biçimi içinde şifrelenmiş iletişim süreci yaşanmaktadır. Bazı durumlarda hiç sözel bir süreç olmaksızın kişiler, kültürün onlara öğrettiği davranış düzenlemeleriyle hareket edebilirler. Karşılaşma ortamlarında kimin kim olduğunu gösteren, insanlar arasındaki sözel iletişim değil giyim kuşam objelerinin yarattığı dilsel kodlamalar, yakaya takılan bir rozet, sözel iletişim süreci yaşanmasa da kişiler hakkında ipucu veren birer dil biçimidir (Oskay, 2015: 17).

Kültürel alanlar, büyüdüğümüz ve yaşadığımız yerlerde kimliğimizin oluştuğu sosyal ve kültürel bağlamlardır (arena olarak fiziksel evler ve mahallelere değil, bu yerlerde yaratılmış kültürel anlamlar). Kültürel mekanlarla kültürlerarası iletişim arasındaki iletişimsel (söylemsel) ilişki nedir? Kültürel alan, çeşitli yerlerin anlamlarını oluşturan iletişimin (söylemin) biçimi olarak tanımlanır. Bu kaba bir tanım gibi görünebilir, ancak kültürel mekanların karmaşıklığını vurgular. Kültürel mekan, basitçe kültürel anlamlar taşıyan belirli bir mekan değildir. Aksine iletişim kurduğumuz mecazi bir yer olabilir. “toplum haritasında” işaretlenmiş olan ve iletişimimize bir anlam kazandıran birtakım sosyal mekanlardan konuşabiliriz. Böylece ebeveynler, çocuklar, meslektaşlar, kardeşler, müşteriler, Nebraskalılar ve sayısız “diğer yerler” olarak konuşabiliriz. Bunların hepsi kültürel alanlardır. Kültürel alanlar, kendimiz ve diğerleri hakkındaki düşüncelerimizi etkiler. Evimiz yaşadığımız en eski kültür mekânlarından biridir. Seyahat ve göç, kültürel mekânları değiştirmenin yoludur. Kültürel mekânların değiştirilmesi, kim olduğumuzu ve başkalarıyla nasıl etkileşime girdiğimizi

değiştirmemiz anlamına gelmektedir. Kültürel mekân, kültürel kimliği etkiler ve evleri, mahalleleri, bölgeleri ve ulusları içerir (Martin & Nakayama, 2010: 287-298).