• Sonuç bulunamadı

KIBRIS ADASI’NIN YÖNETİMİNİN İNGİLTERE’YE BIRAKILMASI

1877  1878 Osmanlı  Rus Savaşı’nın sonunda 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması’yla, Osmanlı Devleti, Avrupa’da ve Asya’da büyük ölçüde toprak yitirmişti. Öte yandan, Rusya’nın bu kazanımlarından hiç hoşnut kalmayan İngiltere ve Avusturya, Ayastefanos Antlaşması’nda değişiklikler yapılmasını istemiş ve bu amaçla, Berlin’de bir Kongrenin yapılmasını sağlamıştı. Kongrenin toplanmasından hemen önce, İngiliz Hükümeti, Ayastefanos Antlaşması’nın değiştirilmesi için, Rusya karşısında Osmanlı’ya destek olması karşılığında, Osmanlı Devleti’nden Doğu Akdeniz’de bir adanın ya da bir toprağın kendisine üs olarak kullanılmak üzere verilmesini istemişti. İngilizler, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’ın stratejik öneminin ve adaya

sahip olmanın sağlayacağı avantajların uzun bir süredir bilincindeydi.47

Ayastefanos Antlaşması ile Rusya’nın elde ettiği askeri ve politik güç,

İngiltere’nin Ortadoğu’daki emellerini tehdit etmekte idi.48

4 Haziran 1878’de Kıbrıs Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni temsilen Hariciye Nazırı Saffet Paşa ile İngiltere’yi temsil eden İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi Layard tarafından imzalandı. Bu antlaşma ile Osmanlı Padişahı, Kıbrıs Adası’nın İngiltere

tarafından işgal edilip yönetilmesini onaylamıştı.49

Britanya Kıbrıs’ı parçalanan Osmanlı İmparatorluğu’ndaki pay almaya yönelik sürdürülen rekabetin ve “büyük oyun” içerisindeki daha büyük bir manevra sürecinde

gizlice elde etmiştir. 50

46 Alasya, a.g.e., s.92.

47 Tuncer, a.g.e., s.53. 48 Sarınay, a.g.e., s.21. 49 Tuncer, a.g.e., s.53.

50 Tabitha Morgan, (2013), İngiltere’nin Kıbrıs’taki Tarihi, Cumhur A. (Çev.), Kalkedon Yayınları,

4 Haziran 1878 tarihli antlaşma Kıbrıs’ın idaresin İngiltere’ye bırakıyordu. Ancak bu antlaşmanın imzasıyla Osmanlı Devleti’nin ada üzerindeki mülkiyet hakkı

ortadan kalkmıyordu. 51

İngiliz Yönetimi devam ettikçe padişahın haklarının korunması ve Kıbrıs Türklerinin şer’i hukuktan faydalanması için 1 Temmuz 1878’de Sadrazam ve Hariciye Nazırı Savfet Paşa ile Elçi Layard arasında bir ek antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Kıbrıs’ta bir şer’i mahkemenin bulunacağı (1. madde), adadaki mevcut vakıfların Osmanlı Evkaf Nezareti’nin temsilcisiyle bir İngiliz memurunun müşterek idaresine verileceği (2. madde), adada masraflar çıktıktan sonra gelir fazlası olarak tespit edilen 22.936 kesenin her yıl Osmanlı hazinesine ödeneceği (3. madde), adada miri arazi ve padişah emlakinin serbestçe satılıp iltizama verilebileceği (4. madde) ve ada topraklarının amme menfaati namına İngiliz hükümeti tarafından değeri fiyatına satın alınabileceği (5. madde) belirtiliyordu.

1.5.1. İngilizlerin Kıbrıs’ta Uyguladığı Politika

1.5.1.1. Kıbrıs’ta Yaşanan Nüfus Hareketleri

Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs’ı İngiltere’ye devretmesinden sonra Kıbrıs Türk ve Rum halklarının ilişkilerini belirleyen en önemli etken Kıbrıs Rumlarının “enosis” mücadelesi olmuştur. Adanın İngilizlere kiralanmasının, “enosis” yolunda önemli bir aşama olduğunu düşünen Rumlar, Yunanistan’ın da yoğun tahrikleriyle ilhak faaliyetlerini hızlandırmaya başlamışlardı.

İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi Layard, 1 Ağustos 1878 tarihinde Dışişleri Bakanı Lord Salisbury’e gönderdiği bir raporda “Rumlar Türkleri her şeyden yoksun bırakmak ve adadan kovmak gayesiyle büyük çaba harcayacaklardır. Bütün Kıbrıs topraklarını elde etmek için her türlü sahtekarlığı yapacaklar ve böylece Kıbrıs’ı

Yunanistan’a bağlamak isteyeceklerdir.” şeklinde görüşlerini bildiriyordu.52

51 Ercüment Kuran, v.d., (1964), Kıbrıs ve Türkler, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, Ankara, s.64. 52 Sarınay, a.g.e., s.27.

Adanın İngiliz hakimiyetine geçmesinden hemen sonra,Türkiye’ye büyük

göçler oldu.53

12 Temmuz 1878 tarihinde İngilizler Kıbrıs Adası’nın yönetimini devraldıkları gün Rum başpiskoposu şu konuşmayı yapmıştır: “Biz adanın yönetiminin değişmesini olumlu buluyoruz. Çünkü Yunan adalarının olduğu gibi Kıbrıs’ın da milli hükümetinin

yardım edeceğine inanıyoruz.54

Kıbrıs’taki Türkler hiçbir zaman kendilerini güvende duymamışlardır. Çünkü mahalli İngiliz idaresi her ne kadar adanın Yunanistan’a ilhakına taraftar olmamakla beraber mahalli idarede daima Rumları tercih etmesi ve Türkleri yönetim mekanizmasından uzaklaştırması Türklerin adada yaşama imkanlarını gittikçe zorlaştırdı.

Memuriyetten uzaklaştırılan Türkler geçimlerini sağlamak için ellerinde bulunan araziyi satmak zorunda kaldı. Bu durum karşısında Rumlar, kilisenin teşvikiyle Türklerin ellerindeki araziyi satın aldılar. Kilisenin parolası “Terazinin bir kefesine altın koyunuz, diğer kefesine Türk’ün toprağını koyunuz, altın ağır gelse bile verip Türk’ün toprağını alınız. Çünkü başka türlü Türkleri Kıbrıs’tan çıkaramayız.” şeklinde ifade

edilmekteydi.55

Bu prensip maalesef uzun süre Türkler aleyhine tatbik edildi. Böylece Türklerin elindeki arazi Rumların eline geçti. Türklerin arazisinde ve çiftliğinde çalışan Rumlar bir süre sonra kilisenin geniş ölçüde yardımıyla büyük arazi sahibi oldular.

Türklerin elinde bulunan tapulu arazi % 40 oranına düştü. 56

İngilizler Türkleri memuriyetten uzaklaştırmakla iki bakımdan fayda görüyorlardı. Bunlardan en önemlisi Türklerin Kıbrıs idaresindeki rollerini ortadan kaldırmak ve Kıbrıs’la Osmanlı idaresinin bağlantısını kesmektir. Diğer taraftan Rumlara önemli makamları vermek suretiyle kendilerine dost bir sınıf yaratmaktı. Bu siyasetin doğal bir sonucu olarak Türkler adadan uzaklaşmak zorunda kaldı. Buna

53 İsmail, a. g. g., s.11. 54 Alasya, a.g.e., s.69. 55 Alasya, a.g.e., s.75. 56 Alasya, a.g.e., s.76.

karşılık Rumlar Kıbrıs’a daha yoğun bir şekilde yerleşmeye başladılar. Yerleşenlerin

çoğu Kıbrıs asıllı değildir.57

Bugün Kıbrıs’ta Türk nüfusunun Rumlardan daha az olmasının bir nedeni de

bu göçlerdi.58

Osmanlı Devleti’nin idaresinde bulunduğu zamanlar Kıbrıs’ta Türkler kendi memleketlerinde çoğunluğu meydana getirecek şekilde yerleşmişler ve varlıklarını koruyabilmişlerdir. Ancak 1878’den itibaren idare edilen durumuna düşen Türkler maddi bakımdan olduğu kadar psikolojik olarak da Ada’dan uzaklaşmak zorunda

kaldılar. Yüksek memuriyetlerin de Rumlara verilmesi bunda etkili olmuştur.59

İngiltere’de Kraliyet kolonileri için çıkarılan “Konsey Emirnamesi”ne göre yüksek komiser, adada kraliyet hükümeti tarafından tayin edilecek “Kavanin Meclisi”nin onayıyla kanun yapabilecekti. Başlangıçta, Osmanlılardaki “Divan”a benzeyen Kavanin Meclisi, dört İngiliz memur ve üç halk temsilcisinden oluşuyorken, daha sonraları bu meclisin yerini 9 Rum, 3 Türk ve 6 İngiliz’den oluşan “Teşrii Meclisi” aldı.

Türkler adanın Yunanistan’a verileceği endişesi ile İngiliz idaresine destek oldukları halde, İngilizler reorganizasyon ve tensikat maskesi altında iş başındaki Türkleri emekliye sevk edip yerlerine Rum memurları tayin ettiler. Bunun neticesi olarak ekonomik sıkıntıya giren Kıbrıs Türk halkının bir kısmının adadan ayrılarak Anadolu’ya göç etmesi adadaki nüfus dengesinin Türkler aleyhine bozulmasına neden oldu.60

Kıbrıs, Birinci Dünya Savaşı başlarında, İngiltere tarafından Yunanistan’ı

kendi yanında savaşa çekmek amacıyla bir koz olarak kullanılmıştır.61

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasıyla İngiltere 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etti. 57 Alasya, a.g.e., s.76. 58 İsmail, a.g.e., s.11. 59 Alasya, a.g.e., s.77. 60 Sarınay, a.g.e., s.28. 61 Tuncer, a.g.e., s.60.

Osmanlı Devleti ise bu ilhakı sadece protesto etmekle yetindi. Bu durum karşısında

İngiliz tabiiyetine girmek istemeyen 8.000 kadar Türk ailesi Anadolu’ya göç etti.62

15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanistan’ın İzmir’e saldırarak Bizans’ı yeniden canlandırmak istemesi “enosis” duyguları güçlenen Kıbrıs Rumlarına bir heyecan getirmişti. Yunanlıların İzmir’de hezimete uğraması üzerine, kin duyguları daha da körüklendi. İstiklal Savaşı kazanıldıktan sonra 23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile İtilaf Devletleri tarafından resmen tanınan Türkiye Cumhuriyeti,

Kıbrıs’ın İngiliz mülkü olduğunu kabul etti.63

İngiltere Kıbrıs’taki ekonomik durumu incelemek üzere 1907 yılında Sömürgeler Bakanlığı müsteşarı Winston Churchill’i Kıbrıs’a gönderdi.

Kıbrıs’taki Rumların Yunanistan’a katılma (Enosis) istekleri karşısında Mr. Churchill’in yaptığı şu konuşma Kıbrıs Meselesi bakımından önemli olduğu kadar Türk tezinin savunması bakımından da değerlidir: “… fakat bu cemaatin Yunanistan’ın bir parçası olduğu neye dayanır? Ada ile Yunanistan arasında ne tarihi ne de coğrafi bir bağlılık vardır. Adanın tarihi devirlerde Mısır, İran, Asur, Roma, Venedik, Ceneviz ve Osmanlı devletlerine bağlı olduğunu görürüz. Hiçbir zaman Yunanistan’a bağlı olduğunu tarih kaydetmiyor. Kıbrıs en geniş bir hayal ile bile coğrafi bakımdan Yunanistan’ın bir parçasını teşkil edemez. Kıbrıs’ta şimdi yaşayan insanlar Yunanlı değildir. Bunlar buraya göç eden Mısırlılar ile Yunanlıların karışmasından meydana gelen melez bir tiptir. Yalnız Yunan dili bunların Yunan geleneklerine bağlı kalmalarını sağlamıştır. Yoksa bunlar filozof, kahraman ve heykeltraş Yunanlıların torunları

değildir.”64

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin imzaladığı 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın Kıbrıs’a ilişkin 3 maddesi vardı. Bunlar; 16, 20 ve 21. maddelerdi. 16. madde uyarınca Türkiye Lozan Antlaşması’yla belirlenen sınırlar dışındaki tüm

topraklar üzerindeki haklarından vazgeçmekteydi.65

62 Sarınay, a.g.e., s.28.

63 Sarınay, a.g.e., s.29. 64 Alasya, a.g.e., s.73-74. 65 Tuncer, a.g.e., s.61.

1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla Türkiye Hükümeti Kıbrıs’taki bütün haklarını İngiltere’ye terk edince Kıbrıs’taki Türklere 2 yıl içinde Türk vatandaşı olarak Türkiye’ye göç etme ya da Türk vatandaşlığını muhafaza etme hakkı tanındı. Bunun sonucunda Kıbrıslı Türklerin bir kısmı toplu köy halkı olarak Türkiye’de Silifke, Anamur, Antalya, Alanya gibi yerlere göç ettiler.

Bunun dışında Kıbrıs’ta ortaöğrenimini tamamlayan Türk öğrencilerinin % 90’ı yükseköğrenimlerini Türkiye’de yapmak üzere Türkiye’ye geldiklerinde öğrenimlerini yapabilmek için Türk vatandaşlığına geçmeleri şart olduğundan, Kıbrıs’ın genç elemanları da Türk vatandaşlığına geçmek suretiyle öğrenimlerini yaparak Türkiye’de kalmak zorunda kaldılar. Bugün Türkiye’de kalmak zorunda bulunan takriben 300 bin Kıbrıs asıllı Türk bu faktörlerin bir sonucudur. EOKA harekatından sonra İngiltere’ye giden Kıbrıslıların sayısı ise 20.000 civarındadır. Avustralya ve diğer

ülkelere gidenlerin sayısı da oldukça yüksektir.66