• Sonuç bulunamadı

4. TELEVİZYONUN İNSAN DAVRANIŞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

4.3. Kişilik Gelişimi

belirttiği gibi "Çocukluğun yok oluşu" kavramı bu tahrifin ilk demlerini gözler önüne sermekte ve iletişim araçlarına hızlı bir şekilde ulaşma çocukların çocukluklarını, gençlerin gençliklerini kaybetmelerine sebebiyet vermeye başlamıştır.198

4.2.4. Meşrulaştırma- Hissizleştirme

İnsanın gelişimini etkileyen birçok çevresel faktör bulunduğu bilinmekle birlikte televizyon yapısı gereği gençleri daha çok etkilemektedir. Özellikle sunulan karakterler, yaşam tarzları ve diyaloglar gençler üzerinde etkiler bırakmaktadır.199 Zihinsel algı ve bakış açıları diziler vasıtasıyla değiştirilmekte, mahremiyet algısı modern psikoloji ile özgüven eksikliği olarak yorumlanmaya başlanmıştır.200

Hiç çekinmeden her türlü duyguyu dışa vuran ve her türlü davranışı gözler önüne seren televizyon, bireylerin özel duygularına dokunarak insanlığından utanma ve ya güdüleri kışkırtma etkileri yapabilmektedir.201 Ayrıca abartılı bir şekilde ve çok sık ekranlarda gösterilen olumsuz görüntüler duyarsızlaştırmaktadır. Televizyon ve ya sinema ile duyarsızlaştırılan duygular bir müddet sonra normal hayatta da normalleşmektedir ve böylelikle toplum içerisinde asla kabul edilemeyecek söz ve davranışlar meşrulaşmaktadır.202 “Son yıllarda, televizyon programlarında çıplaklık, evlilik dışı kadın- erkek ilişkileri ve cinselliği ön plana çıkaran tavırlar, tutumlar ve kıyafetler karşısında, genel olarak toplumumuzun sistematik olarak duyarsızlaştığı görülmektedir."203

4.3. Kişilik Gelişimi

Birçok etkenin birleşimiyle oluşan ve olgunlaşan kişilik, özellikle ergenlik dönemindeki gencin kişiliğini oluşturması ve olgunlaştırması için çevre ve dolayısıyla da medya çok önemlidir. Kişilikten ayrı olarak düşünülemeyen ve kişilik gelişiminin bir

198 Bkz. Sinem Yeygel, "Reklam, Çocuk ve Etik Üzerine…", Halkla İlişkiler ve Reklam Üzerine Etik Değerlendirmeler,(ed. İdil Sayımer, Pınar Eraslan Yayınoğlu), Beta Basım, İstanbul 2007, s. 387.

199 Ferhat Zengin, a.g.e., s. 74.

200 Sema Karabıyık, Dizierkil Ailede Baba Rolü Ekranın Kısa Tarihi: 2, İstanbul, Profil Yayıncılık, 2014, s. 76

201 Cereci, a.g.e., s. 51.

202 Dağ, a.g.e.,, Ağustos 2005.

203 Vedat Demir, Medya Etiği, İstanbul, Beta Basım Yayım Dağıtım, Aralık 2006, s. 222.

44

alt basamağını oluşturan ahlak duygusu, ergenlik dönemi ile birlikte gencin hayatında daha etkili bir yere gelir.204

4.3.1. Duygusal Gelişim

Televizyon duygusal gelişimini etkilemekte ve izleyeni insan sıcaklığından uzaklaştırmaktadır. McLuhan’ın yıllar önce TV için yaptığı ‘soğuk araç’ tanımlaması insanların yalnızlaşmaya205sürüklendiği günümüzde çok daha iyi anlaşılmaktadır.206 Ayrıca birey, görülmesi ya da yaşanması gereken zamandan önce bazı görüntülerle karşılaşınca ikileme düşmekte, hatta çocuklar bu durum ile beraber çocukluklarını tam yaşayamadan çocukluklarından hızla uzaklaşırlar.207

Bronfenbrenner'e göre; “televizyonu açmak, insanı insan yapan olaylara sırt çevirmekle aynı anlamı taşır.”208 Çünkü izleyici, sadece seçilmiş bazı durumlarla karşılaşırken, hayatın gerçek akışındaki birçok şeyi görmemekte ve tatmamaktadır.

Sahte hislerle dolu televizyon, genci duygusal bir boşluğu sevk etmektedir.

4.3.2. Kimlik - Benlik Gelişimi

“Ergenlik döneminde, kendinin nasıl biri olduğu, neye benzediği, kendi hakkında neler hissettiği ergeni en çok düşündüren sorulardır. Bu dönemde içsel faktörlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkisiyle gelişen kendilik imgeleri, gencin kendisine yaklaşım biçimini belirlemesinde önemli rol oynar. Bu yaklaşım biçimi, yani gencin kendisi hakkında olumlu ya da olumsuz bakış açısına sahip olması, kendini seviliyor ya da sevilmiyor hissetmesi, kendini değerli ya da değersiz görmesi, benlik saygısını belirler.

Benlik saygısı ilerideki yaşamımızda düşüncelerimizi, duygularımızı ve davranışlarımızı belirleyen öznel yaşamımızın, yani kimliğimizin çekirdeğini oluşturur.”209

Televizyonun bize sunduklarıyla önce davranışlarımız biçimlenmekte ve sonrasında bu yeni davranış biçimleri bizde yeni kimlik olarak yerleşmeye

204 Mevlüt Kaya, “Kişilik Özelliklerinin Ahlaki Yargı Üzerindeki Etkileri”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, S. 4.,İstanbul, 1977, s. 199.

205 Geçer, a.g.e., s.. 54.

206 Nurdoğan Rigel, "TV, Çocuk ve Şiddet Araştırmalarında 50 Yıl", Medya ve Çocuk Rehberi (ed.

Yasemin Giritli İnceoğlu, Nurdan Akıner), Konya, Eğitim Kitabevi Yayınları, 2008, s. 25.

207 Şirin, a.g.e., s. 12, 59.

208 Bkz. Şirin, a.g.e., s. 20.

209 Ünsal Söylemezoğlu, Iskalanan Gençlik, 2. B., Ankara, Dost Kitabevi Yayınları, 2013, s. 157.

45

başlamaktadır. Televizyonun oluşturduğu değerler kılavuz olarak görülmektedir.210 Medya, bireyin eylemlerini, düşüncelerini yönlendirerek hayatı nasıl anlamlandırmak gerektiği ile ilgili bir çerçeve çizmektedir.211 Bu çerçeve ile medyayı olmazsa olmaz diye benimsetilmekte ve o olmaksızın kişinin kendini ifade etmesi ve insanlarla iletişime geçmesi mümkün değilmiş gibi hissettirilmektedir.212 “Kimlik edinme süreci”

olarak tanımlanabilecek ergenlik çağında televizyon dünyasının sunduğu çevre önemli bir konumdadır.213 Ekranlarda izlenen diziler gençleri aşk bağlamında varlığını kabul ettirmekten başka yolun olmadığı algısı yaratmaktadır. Bununla karşı karşıya kalan genç, kimlik arayışı içerisinde kendilerini ifade edecek tek şeyin aşk hayatı olacağı yanılsamasına kapılarak yeni kimlikler oluşturmaya başlamaktadırlar.214 Ayrıca televizyonda izlediklerini gerçek hayata olarak algılayan gençler, buna göre bir dünya düşüncesi kurmaktadır.

Kleinman empatinin de bu değişimden etkilendiğini belirtmektedir. Empati,

“politik baskı dönemlerinde kaybolmaya yüz tutar ve onun yerine ihanet ve ihbar özendirilebilir.” Günümüzde de her şeyi eğlenceye çevirerek olumsuz şartlar seyirlik hale gelmektedir.215

4.3.3. Rol Model Alma

Martin Eslin, "Günümüz medeniyetinin başka hiçbir faktörü; ne eğitim, ne din ne de sanat ve bilim televizyonda sunulan dünya kadar kök salmış, toplumun bütün bireylerince onun kadar toptan kabul görmüş ve ortak kullanılmış değildir."216diyerek, televizyonda sunulan davranışların taklit edilmesine ve rol model alınmasına dikkat çekmiştir. Bu tekrar işleminin sağlama, izlenilenin popüler olmasını sağlamaktadır.217

210 Geçer, a.g.e., s. 68.

211 Akt., Metin Işık, a.g.e., s. 26.

212 Melih Bayram Dede, İnternet, İstanbul, İnsan Yayınları, 2004, s. 87.

213 Nalan Yetim, Ünsal Yetim, "Medya Temsillerinde Özne ve Nesne Olarak Çocuk", Medya ve Çocuk Rehberi, (ed. Yasemin Giritli İnceoğlu, Nurdan Akıner), Konya, Eğitim Kitabevi Yayınları, 2008, s.

76; Hüseyin Emin Öztürk, Çocuk ve Televizyon, İstanbul, Beyan Yayıncılık, 2002, s. 69.

214 Sema Karabıyık, Türk'ün Dizi ile İmtihanı Ekranın Kısa Tarihi:1, İstanbul, Profil Yayıncılık, 2014, s.

166.

215 Bkz. Erdal Atabek, Tüketilen Değerler ve Gençlik, 2. B., İstanbul, Cumhuriyet Kitapları, 2011, s. 125.

216 Işık, a.g.e., s. 86.

217 Akt. Yetim, a.g.e., s. 103.

46

Zihinde bırakılan izler, gerçek ya da sahte olduğunun farkına varılmaksızın çocuklar ve gençler tarafından örnek birer davranış kalıbı olarak kabul edilmektedir.218

“Birtakım film ve programların milli kültürümüze ters düşen bir yapıya sahip olmaları;

toplumun nereye götürülmek istendiği, geleceğin yetişkinleri olacak çocuklarımızın ve gençlerimizin hangi modele göre yetiştirilmeğe çalışıldığı konusunda endişeler uyandırmaktadır.”219

4.4. Eğitim