• Sonuç bulunamadı

5. ĠSLAMDA KUTSAL MEKÂNLAR VE FONKSĠYONLARI

2.7. ġEDD-Ġ RĠHÂL HADÎSĠNĠN ĠSLAMÎ ĠLĠMLERDEKĠ KULLANIMI

2.7.4. Kelâm Ġlminde Kullanımı

Ġslâm dinin üç saç ayağı bulunmaktadır: Ġnanç, amel, ahlak. Ġnanç boyutu daha çok metafizik alanın oluĢturduğu, ulûhiyet, nübüvvet, âhiret ve melekût konulardır. Bunlardan sadece nebiler somut gözle görülürken onların ilâh ile iliĢkisi de yine metafizik alanı oluĢturmaktadır. ÇalıĢma konusu edindiğimiz hadîs esasında bu konular ile direkt bağlantısı olmasa da belirli mekânların kutsanması ve bu hadîs etrafında cerayan eden Hz. Peygamber (s.a.v.) kabri ve diğer faziletli kabul edilen mekân ve Ģahısların ziyâreti dolaylı bir Ģekilde kelâm ve akâid ile bağlantılı konulardır. Ġslamî ilimler esasında oluĢturdukları bütünün (din) parçası olmaları hasebiyle bir biriyle bir Ģekilde ilintili olmaları kadar doğal bir Ģey yoktur. Dolayısıyla bu baĢlık altında kelâm ve akâid ulemâsının ġedd-i rihâl hadîsine eserlerinde yer verip vermediklerini, yer verdilerse hangi konular bağlamında ele aldıklarını ulaĢtığımız eserler nispetinde ele alacağız.

ġedd-i rihâl hadîsi tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk dönem kelâm ve akâid eserlerinde yer almamıĢtır. Hicri 1200 (1785) den sonra yazılan kelâm ve akâid eserlerinde iĢlenmeye baĢlanmıĢtır. Yine tespit edebildiğimiz kadarıyla akâid

487 ġinkîtî, Edvaü‟l-Beyân, c. 8, s. 344. 488 Nisâ, 4/100.

162

eserinde bu hadîsi ilk iĢleyen Abdülazîz b. Muhammed b. Suûd (ö. 1218/1803)‟ tur. Abdülazîz b. Muhammed b. Suûd‟un babası vehâbiliğin kurucusu olan Muhammed b. Abdülvehhâb ile birlikte yeni mezhebi yaymak için faaliyete geçen Muhammed b. Suûd‟dur.489

Dua kısmında müminlerin birbirlerine duası kısmını iĢlerken Hz. Peygamber (s.a.v.) kabrini ziyâret ve ona selâm meselesinde bu hadâse yer verir. Hadîsin ilim erbabınca kabule mazhar olduğunu ve üç mescit dıĢında baĢka mescit için yolculuğa çıkılmayacağı Ģeklinde anlaĢıldığını aktarır. Kuba mescidinin bu kapsamda olmaması yolculuk gerektirmediği içindir. Ona göre üç mescit dıĢındaki bütün mescitleri kapsamına alan yolculuk yasağı, kabir ziyaretlerini evleviyetle kapsar. Abdülazîz, melikler ve benzerlerinin sebep olduğu bu tür fâsit âdetlerin yaygın olması onları meĢrû kılmadığını belirtmektedir. O, Dârekutnî‟nin (ö. 385/995) Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) kabrini ziyârete iliĢkin rivâyetlerinin tümünün uydurma olduğunu iddia eder.490

Abdülazîz, meselenin yanlıĢlığının kaynağı olarak iktidar sahiplerini gösterir. Onun “melikler ve benzerlerininin sebep olduğu bu tür fasit adetler” Ģeklindeki ifadesi zaten siyasi alanda baĢlattıkları iktidar mücadelesini491

dini alanda da yürüttüklerinin bir göstergesidir. Bu Ģekilde yanlıĢ olarak gördüğü bir hususun müsebbibleri ile olan savaĢını da meĢru hale getirmek istemektedir. Aynı yaklaĢım ve açıklamaları vahabîliğin kurucusu Muhammed b. Abdülvehab‟ın torunu Süleyman b. Abdullah‟ta (ö.1818) yapmaktadır. O, Abdülazîz‟den farklı olarak “kabirler için yolculuk” Ģeklinde müstakil bir baĢlık açar ve bu hadîsi zikreder.492

Muhammed b. Abdülvehab‟ın bir diğer torunu bu hadîsi benzer yaklaĢımla ele alır. Hz. Peygamber (s.a.v.) kabrine yolculuğunun hükmü ile ilgili suale bu hadîsi zikredip müstesnâ minhin umum ifade ettiğini, dolayısıyla diğer mescitler yasak

489

Daha fazla bilgi için bkz. Feridun, Emecen, “Abdülazîz b. Muhammed b. Suûd”, DĠA, TDV yayınları, Ġstanbul 1988, c. 1, s. 194.

490 Abdülazîz b. Muhammed b. Suûd, Risâletü‟n-Mühimme, Vizâretü‟l-Evkâf ve‟Ģ-ġü‟uni‟l-

Ġslâmiyye, Katar, t.y, s. 26-27.

491 Abdülazîz 1766 suûd ailesinin baĢına geçtikten sonra ottuz yıl hem vahabiliği yaymak hem de

Arabistanda Osmanlı hâkimiyetine son verip kendi hanedanlıklarını kurmak için hem Osmanlı hem de muhalif kabilerle savaĢtı. Bkz. Emecen, “Abdülazîz b. Muhammed b. Suûd”, DĠA, c. 1, s. 193.

492 Süleyman b. Abdullah b. Muhammed b. Abdülvahhab, et-Tevdîh an Tevhidi‟l-Hallâk fi Cevâbi

163

kapsamında ise kabrin yasak kapsamında olması daha uygun olur demektedir.. Ayrıca o kabir için yolculuğa çıkma ile Hz. Peygambere selam verme arasında fark olduğunu; salt kabir ziyâreti için yolculuğa çıkılmamakla beraber mescit için yolculuğa çıkan kimsenin haliyle Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) kabrini de ziyâret edip selam vereceğini söyler. O bu ayırımı hadîs metninden yola çıkarak yapmaya çalıĢır.493

Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) ziyâretini içeren rivâyetlerdeki 494

ziyâret kelimesinin mücmel olduğu ve ġedd-i rihâl hadîsi ile icmâlin kaldırıldığını belirtilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ziyâretinin yolculuk gerektiren ve gerektirmeyen tüm ziyâretleri kapsadığı ancak ġedd-i rihâl hadîsi ile yolculuk gerektiren ziyâretin yasaklandığı ifade edilmektedir. Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) yolculuk gerektiren kabir ziyâretine gitmemesi, yaptığı kabir ziyâretlerinin yolculuk gerektirmemesi de fiili sünnetle de icmâl giderilmektedir.495 Dolayısıyla kurbiyet ifade eden Hz. peygamber (s.a.v.) kabrinin ziyâreti yolculuk gerektirmeksizin yapılan ziyârettir.496 Yolculuk gerektiren bir ziyâret hadîsin yasağı kapsamında olması hasebiyle kurbiyete sebep olmaz bilakis mâni„ olur. Bu yaklaĢım tarzında Hz. Peygamber (s.a.v.) kabrinin mutlak ziyâreti meĢru görülmekle beraber yolculuk gerektirecek bir husûsî ziyâret ġedd-i rihâl hadîsi delil getirilerek meĢru görülmemiĢtir. Böylelikle mutlak ziyâret ile yolculuk gerektirecek husûsî ziyâret arasında ayırım yapılmaya çalıĢılmaktadır. Esasında bu ayırım Ġbn Teymiyye‟ye ait olan bir ayırımdır.

Suûd ailesinin/vahabbîlerin ġedd-i rihâl hadîsini akâid eserlerinde ele almaları konuyu tevhit ve bidat bağlamında ele almalarından ötürüdür. Örneğin Abdurrahman b. Hasan b. Muhammed b. Abdulvehhab, nebi ve evliyânın kabirlerinin bereket umularak ziyâret edilmesini ġedd-i rihâl hadîsinin yasağı

493 Abdurrahman b. Hasan b. Muhammed b. Abdulvehhab, el-Matlabü‟l-Hamîd fi Beyâni

Makâsıdi‟t-Tevhid, Dârü‟l-Hidâye, y.y. 1991, s. 235.

494

“Kim beni isteyerek ziyaret ederse kıyamet günü komĢum olur”. Rivayet ile ilgili değerlendirme için bkz. Muhammed BeĢir b. Muhammed Bedrü‟d-dîn es-Sehsevânî el-Hindî, Siyânetü‟l-Ġnsan

an Vesveseti‟Ģ-ġeyh Dahlân, el-Matbaatü‟s-Selefiyye, y.y., t.y, s. 69.

495 Bkz. es-Sehsevânî, Siyânetü‟l-Ġnsan, s. 70-71. 496 es-Sehsevânî, Siyânetü‟l-Ġnsan, s. 73.

164

kapsamında ve putperestlerin bir davranıĢı olarak görmekte ve Ģirk kapsamında değerlendirmektedir.497

Vahabîlerle baĢlayan hadîsin tevhid ve Ģirk bağlamında iĢlenmesi yaygınlık kazanmıĢ aksi görüĢte olanlarca da reddiye türü eserlerde iĢlenmiĢtir. Vahabî söyleme reddiye olarak Ahmed Zeynî Dahlân‟ın kaleme aldığı ed-Dürerü‟s-Seniyye fi‟r-Redd ala‟l-Vahâbiyye eserinde Hz. Peygamber (s.a.v.) kabrinin ziyâretinin meĢrûiyetini “Kur‟an”, “Hadîs”, “Ġcmâ” ve “Kıyas”tan delil getirerek ele alır.498

ġedd- rihâl hadîsinde mukadder müstesna minhin mescit olduğunu; dolayısıyla hadîsin ta„zim ederek namaz v.b. ibadetler için üç mescit dıĢındaki mescitler için yolculuğa çıkılmasının özel bir fazîlet barındırmadığı anlamında olduğunu; aksi halde hac ve cihad gibi tüm yolculuklar yasak kapsamında olacağını söyler. Hadîsin bu Ģekilde anlaĢmasını te‟kit eden baĢkaca rivâyetleri de zikreder.499

Meselenin Ģirk kapsamında ele alınmasını ise bâtıl bir tahayyül olarak nitelendirir. Kabrin ma„bede dönüĢtürülmesi, resimlerle bezenmesi v.b. Ģirk olacağını belirtir. Ancak ziyâret edip, selam vermek ve dua etmenin Ģirkten farklı olduğunu her akıllı kimsenin bileceğini söylemektedir.500

Kelâm eserlerinde ġedd-i rihâl hadîsinin iĢlenmesi Vahâbîlerle baĢladığını söyleyebiliriz. Onlar hadîsin üç mescit dıĢında diğer mescitlere yolculuğu yasaklama anlamında olduğu konusunda diğer bazı âlimlerle hemfikirdir. Ancak üç mescit dıĢındaki mescitlerin yasaklanması, mescit dıĢındaki yerlerin yasak kapsamında olmasını evleviyetle gerekli kılacağı görüĢündedirler. Diğer mescitlere kutsama anlamı yüklenerek yolculuk yapmak yasak ise kabir v.b. yerler Ģirki gerektirmesi yönüyle hayli hayli yasaktır. Bununla beraber Hz. Peygamber (s.a.v.) kabr-i Ģerîfin‟in ziyâretinin eğer husûsî bir yolculuk gerektirmiyorsa caiz olduğunu ve kurbiyet ifade ettiğini kabul etmektedirler.

497 Abdurrahman, el-Matlabü‟l-Hamîd, s. 236. ġirk kapsamında değerlendirmesine dair bkz.

Abdurrahman, Fethü‟l-Mecîd ġerhu Kitâbi‟t-Tevhid, thk. Muhammed Hâmid el-Fakî, Matbaatü‟s- Sünneti‟l-Muhammediyye, Kahire 1957, s. 261.

498

Ahmed Zeynî Dahlan, ed-Dürerü‟s-Seniyye fi‟r-Redd ala‟l-Vahabiyye, Mektebetü‟l-ahbâb, dımaĢk 2003, s. 10-16.

499 Dahlân, ed-Dürerü‟s-Seniyye, s. 18-19. 500 Dahlân, ed-Dürerü‟s-Seniyye, s. 16-17.

165

Ancak yaptımız çalıĢmadan da anlaĢıldığı üzere hadîsten tefsire, fıkıhtan kelâma farklı dallarda eserler vermiĢ olan Ġslâm âlimleri501

bahsi geçen Hz. Peygamber (s.a.v.) kabri Ģerîflerinin ziyâretine husûsi anlamda da cevaz vermekle beraber hadîsi, Ġbn Teymiyye ve “Vehhâbî âlimleri” gibi anlamamıĢlardır. Cumhuru ulemânın da görüĢü olan bu görüĢ kanaatimizce en doğru ve isabetli olan görüĢtür.

2.8. ÇAĞDAġ YORUMLAMALAR (ORYANTALĠSTLERĠN HADĠS