• Sonuç bulunamadı

ġedd-i Rihâl Hadîsinin Ait Olduğu Dil Özellikleri Bağlamında AnlaĢılması

5. ĠSLAMDA KUTSAL MEKÂNLAR VE FONKSĠYONLARI

2.1. ġEDD-Ġ RĠHÂL HADÎSĠNĠN METĠN TENKĠDĠ YÖNÜNDEN

2.1.1. ġedd-i Rihâl Hadîsinin Ait Olduğu Dil Özellikleri Bağlamında AnlaĢılması

Herhangi bir dildeki metinleri anlamada ilk adım, dil kuralları gibi vasıtaların iyi kullanılması olmalıdır. Hadîslerin çoğunun manayla rivâyet edildiği bir gerçek olsa da, manayla rivâyet dilinin Arapça olduğu da baĢka bir gerçektir. Bu durumda, özellikle hadîsi anlama çabasında olanların Arapça bilgisinden müstağni kalamayacakları ortaya çıkmaktadır.302

Bunun yanında dillerin zamanla ardı arkası kesilmeyen bir tekâmül evresi geçirdiğinden, her devrin kendine mahsus bir dili olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.303

Buradan hareketle tüm dillerde olduğu gibi Arap dilinde de, anlamayı güçleĢtiren, yanlıĢ anlamalara mahal veren bir takım özellikler ve dil kaideleri bulunmaktadır. Örneğin Arapçadaki lafız ve mana bağlamında birbirine müterâdif (eĢ anlamlı) olan kelimeler, ğarib, nâdir ve müteĢâbih lafızlar, birkaç vecihle okunması mümkün kelimeler ve Arapçanın kendine özgü özelliklerinden biri olan zamirlerin merciini belirlemedeki güçlük, bu kabildendir. Ayrıca hadîste geçen bazı kelimelerin çok anlamlı olması, anlam daralmasına, geniĢlemesine ve değiĢimine uğramaları 304

yine bazı kelimelerin hem luğavi hem de ıstılahi anlamıyla

302 Selçuk CoĢkun, Hadîse Bütüncül BakıĢ, ĠFAV Yay., Ġstanbul 2014, s. 287. 303 Selçuk CoĢkun, Hadîse Bütüncül BakıĢ, s. 288.

113

kullanılması gibi durumlarda hadîslerin doğru anlaĢılmasına etki eden en önemli faktörlerdendir.

Ġslamın zuhuruyla baĢlayan ve yaklaĢık ilk iki asır kapsamında değerlendirilmesi gereken hadîs rivâyetlerinin oluĢum evreleri Ģüphesiz hıfz, kitabet, tedvin ve tasnif aĢamalarıdır.305

ġifahi kültür bağlamındaki hafıza kuvvetinin teksif edildiği hıfz döneminden, yazılı kültür bağlamındaki kitabet dönemine kadarki olan bu süreç, doğal haliyle diğer evreler gibi kendine has bir takım zorluklar getirmiĢtir. Rivâyetlerin daha çok manen ve Ģifâhi olarak aktarılması, râvînin, rivâyetin belirli bir kısmına yetiĢmesi, eksik veya yanlıĢ duyması, keza yanlıĢ anlaması veya tam hatırlayamaması gibi hususlar bu zorluklardan bir kaçıdır. Bundan ötürü hadiste hâfız ve imâm muhaddîsler bu tür sıkıntıları bertaraf veya minimize etmek için hadîslerin farklı rivâyetlerinin toplanmasına büyük önem atfetmiĢlerdir. Bunu da sünneti/hadîsi bir bütüncül bakıĢ açısıyla doğru anlama adına yapmıĢlardır. Söz gelimi Yahya b. Maîn (ö. 233/848):

] هانلقع ام اهجو يْثلَث نم ثيدلْا بتكن لم ول[

“ġâyet biz bir hadîsi otuz vecihten yazmazsak, onun ne ifade ettiğini anlayamazdık”306

derken, Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855)

اضعب وضعب رسفي ثيدلْاو ومهفت لم وقرط عمتج لم اذا ثيدلْا[

“Bir hadîsin bütün tarÎklerini bir araya getirmediğiniz sürece, onu anlayamazsınız. Hadîsin farklı tarikleri, birbirini tefsîr eder, açıklar” demiĢtir.307

Keza Ebû Hâtim er-Râzî (ö. 277/890) ise

]

هانلقع ام ًاهجو يْتس نم ىوري لم اذا ثيدلْا

[

ġâyet bir hadîs altmıĢ vecihten rivâyet olunmazsa, onun ne ifade ettiğini anlayamazdık derdi.308

Ebû Ġshâk Ġbrâhîm b. Saîd el-Cevherî, (ö. 247/861)

]اميتي يسفن ويف دعْا وجو ةْىام نم يدنع نكي لم اذا ثيدلْا

[

ġâyet bir hadîs yüz vecih olarak yanımda (hafızamda veya kitaplarımda) yok ise ben kendimi o, hadîs (konusunda ) yetim sayarım.309 Ebû Zür„a Veliyyüddîn Ahmed b. Abdirrahîm b. Hüseyin el-Irâkî el-Kürdî (ö. 826/1423 ise konunun önemi hakkında

305 H. Musa, Bağcı, Hadis Tarihi ve Metodolojisi, Ankara Okulu Yay., Ankara 2013, s. 17.

306 el-Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmî li Ahlaki‟r-Râvî ve Âdâbi‟s-Sâmi‟, c. 2, s. 212; Muhammed b.

Ahmed b. Osmân ez-Zehebî, Siyer‟u-„„lâm‟in-Nübelâ, I-XXV, thk. ġuayb el-Arnâût, Muessesetu‟r-Risâle, Beyrût 1405/1985

307

el-Bağdâdî, el-Câmî„, c. 2, s. 212; KrĢ. CoĢkun, Hadîse Bütüncül BakıĢ, s. 120.

308 Abdurrahmân b. Ebî bekr es-Suyyûtî, Tedrîbu‟r-Râvî fî ġerh-i Takrîb‟n-Nevêvî, I-II, thk.

Abdulvehhâb-Abdullatîf, Mektebutü‟r-Riyâd, Riyâd, t.y, c. 2, s. 149.

114

Ģöyle der

،] ِتَياَوِّرلا َة َّيِقَب َكُرْ تَ نَو ،ٍةَياَوِرِب َكَّسَمَتَ ن ْنَأ اَنَل َسْيَلَو ،ُوْنِم ُداَرُمْلا ََّيَْ بَ ت ُوُقُرُط ْتَعُِجَ اَذإ ُثيِدَْلْا[

ġâyet bir hadîs hakkında ilgili tarikler toplanılırsa o zaman hadîs hakkındaki murad olunan mana ortaya çıkmıĢ olur. Bir hadis hakkında bir rivâyet ile iktifa edip, diğer rivâyetleri bırakma gibi bir lüksümüz yoktur.310

AraĢtırmamıza konu olan ġedd-i rihâl hadisinin, Kütüb-i Sitte ve öncesi çerçevesindeki tüm rivâyetlerinin bir araya getirilmesi süretiyle ortak bir metne ulaĢılmaya çalıĢılacaktır. Ayrıca en önemlisi hadîsin varsa anlam boyutuna katkı sağlayan faktörler görülecektir.

Ġncelemekte olduğumuz ġedd-i rihâl hadîsinin teması; Ġslam‟da (ibadet) amacıyla ancak üç kutsal mescide Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ için yolculuğa çıkılabilir hükmünün yanında bu üç kutsal mescide özel bir fazilet atfedip oralara ziyaret yapmayı teĢvik etmektedir. Bu temayı iĢleyen ġedd-i rihâl hadîsimiz, temel hadîs kaynaklarında sıklıkla zikredilme sırasına göre birinci olan ve bizimde çalıĢmada esas aldığımız temel hadîs kaynaklarının %85‟ ni teĢkil eden en meĢhur-ma„rûf olan

]ُلاَحِّرلا ُّدَشُت َلَ[

“lâ tüĢeddu‟r-rihâl” kalıp sığasıyla baĢlamaktadır. Akabinde ġedd-i rihâl hadîsimiz sıralama olarak [

ّيِطَمْلا ُلَمْعُ ت َلَ

]311

] ُلِحاَوَّرلا ِوْيَلِإ ْتَبِكُر اَم ُرْ يَخ

]312

] َياَطَمْلا ُبَرْضُت َلَ

]313

]ُلاَحِّرلا ُّدَشُت«[

315

]لاَحِّرلا ُّدَشُت اََّنَِّإ

[

314

َلَ[

310 Ebü‟l-Fad‟l Zeynüddîn „Abdürrahîm b. el-Hüseyn b. „Abdirrahmân, el-Irâkî, el-Kürdî, Tarhü‟t-

Tesrîb fî ġerhi‟t-Takrîb, I-VIII, et-Tab„atü‟l-Mısriyye el-Kadime, y.y., t.y.c. 7,s. 181.

311 ÇalıĢmakta olduğumuz ġedd-i rihâl hadisindeki meĢhur-ma„rûf rivâyetlerle aynı anlamda olup

fakat farklı lafızlarla baĢlayan ġedd- rihâl hadisinin bu rivâyetleri, Ġmam Malik‟in, (ö. 179/795) el- Muvatta’sında, Humeydîn‟in, (ö. 219/834) el-Müsned’inde, Ahmed b. Hanbel‟in, (ö. 241/855) müsned‟inde, Ġmam Buhârîn‟in, (ö. 256/870) et-Târihu’l Kebîr’inde, Fâkihi‟nin, (ö. 272-275-278 /891-92 [?]) Ahbâr’u Mekke‟sinde, Ebûbekr eĢ ġeybâni‟nin, (ö. 287/900) el-Âhâd ve’l- Mesânî’sinde, Nesâî‟nin,(ö.303/915) es-Sünenü’l-Kübrâ ve es-Sünenü’l-Süğrâsında, Tahavîn‟in,

(ö. 321/933) Şerh’ü- Müşkilü’l Âsâr‟ında, Ġbni Hibban‟ın, (ö. 354/965) Sahîh’inde, Ġbn Mendê‟nin, (ö. 395/1005) et- Tevhîd’inde, Beyhâkî‟nin, (ö. 458/1066) es-Sünenü’s-Sağîr ve Fedâilu’l Evkât adlı eserlerinde ve kronolojik olarak onlardan sonra olan bir kısım kaynakta [ َلَ

ِةَث َلََث َلَِإ َّلَِإ ُّيِطَمْلا ُلَمْعُ ت

َّد ِجاَسَم ] kalıb sığasıyla baĢlamakta olup, mezkûr Muhaddislerce Ebû Hüreyre Ġsnâdıyla tahrîç edilmiĢtir.

312

Aynı Ģekilde çalıĢmakta olduğumuz ġedd-i rihâl hadisindeki meĢhur-ma„rûf rivâyetlerle aynı anlamda olup fakat farklı lafızlarla baĢlayan ġedd- rihâl hadisinin bu rivâyetleri, Ahmed b. Hanbel‟in, (ö. 241/855) müsned’inde, Nesâî‟nin,(ö.303/915) es-Sünenü’l-Kübrâsında, Ebû Ya„lâ el- Mevsılî‟nin, (ö. 307/919) Müsned‟inde, Ġbni Hibban‟ın, (ö. 354/965) Sahîh‟inde, Fâkihi‟nin,

115

]ِّيِطَمْلِل يِغَبْ نَ ي

316

]

ُرَ فاَسُي

اََّنَِّإ

317

[

] َلاَحِّرلا اوُّدُشَت َلَ

318

[

gibi aynı anlamı haiz fakat farklı lafız sözcükleriyle baĢlamaktadır. Aynı anlama gelen fakat farklı lafızlar ile rivâyet edilen farklı hadîs varyantı söz konusudur. Bütün bu varyantları bir yüksek lisans tezinde derinlikli bir Ģekilde ele almanın zorluğu izahtan varestedir. Bu sebeple çalıĢmamızı ilk aslî kaynaklarda sıklıkla zikredilen ve meĢhûr-ma„rûf olan

ُّدَشُت َلَ[

]ُلاَحِّرلا

“lâ tuĢeddu‟r-rihâl” rivayeti ile sınırlandırdık. Ancak çalıĢma sınırlarımız içerisinde ulaĢtığımız kaynaklarda çok az yer alan (

لاَحِّرلا ُّدَشُت اََّنَِّإ

) “Ġnne‟mâ

tüĢeddu‟r-rihâl” ile (

ُلاَحِّرلا ُّدَشُت

) “tüĢeddu‟r-rihâl” rivâyetlerine de yer verdik.

(ö. 272-275-278 /891-92 [?]) Fevâid’inde, Taberâni‟nîn (ö. 360/971) el-Mu‘cemu’l-Evsât’ında ve kronolojik olarak onlardan sonra olan bir kısım kaynakta ġedd- rihâl Hadîsi [ ُلِحاَوَّرلا ِوْيَلِإ ْتَبِكُر ام ْيرَخ] kalıb sığasıyla baĢlamakta olup, mezkûr Muhaddislerce Câbir b. Abdillah Ġsnâdıyla tahrîç edilmiĢtir. Fakat sadece bu sahabiden tahriç edilen ġedd-i rihâl hadisinin tüm rivâyetlerinde ġedd-i rihâl hadisinin diğer rivâyetlerinin aksine üç kutsal mescitlerden sadece Mescid-i Aksâ lafzı yer almamıĢtır. Yaptığımız araĢtırmalarda ġedd-i rihâl hadîsinin buradaki riyâyetlerinde Mescid-i Aksâyı iĢ‟âr eden bir lafzın yer almaması hakkında Hadîs Ģârihlerin‟in her hangi bir yorumlarına rastlamadık. Ancak „Abdurrezzâk > Ġbn Cüreyc > „Amr b. Dînâr > Talk b. Habîb > Ġbn Ömer‟in

Ġsnadıyla nakledilen rivâyette: Ġbn Ömer Ģöyle derdi: Üç mescit için sefere çıkılabilir: Mescid-i

Harâm, Allah Rasûl‟ünün mescidi, (Mescid-i Nebevî) ve Mescid-i Aksâ.” Ben (Ġbn Cüreyc) diyorum ki: Ġbn „Atâ‟ da üç mescit için sefere çıkılabilir derdi. Ve (Ġbn Ömer gibi üç mescidi) sıralardı. (Aslında) Ġbn „Atâ‟ Mescid-i Aksâ‟nın (üç mescitten) biri olduğunu (ilk baĢlarda) inkâr ederdi. Sonra o, bu görüĢünden vazgeçip onu( Mescid-i Aksâyı) onlardan (üç mescitten) saydı. 313 ġedd-i rihâl hadisindeki meĢhur-ma„rûf rivâyetlerle aynı anlamda olup fakat farklı lafızlarla

baĢlayan ġedd- rihâl hadÎsinin bu rivâyetleri, Tahavî‟nin, (ö. 321/933) Şerh’ü-Müşkilü’l Âsâr’ında, Taberâni‟nîn (ö. 360/971) el-Mu‘cemu’l-Evsât ve el-Mu‘cemu’l-Kebîr adlı eserlerinde ve kronolojik olarak onlardan sonra olan bir kaç kaynakta [ َدِجاَسَم ِةَث َلََث َلَِإ َّلَِإ َياَطَمْلا ُبَرْضُت َلَ] sözcükleriyle baĢlamaktadır. Söz konusu bu hadîs, bu kaynaklardaki Muhaddislerce Ebû Hüreyre ve Ebû Basra el-Gıfârî Ġsnâd tarîkleriyle tahrîç edilmiĢtir.

314

Abdürrezzâk b. Hemmâm es-San„ânî, el- Musannef, c. 5, s. 135; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 18, s. 8.

315 Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, el-Müsned- c. 4, s. 242; Abdürrezzâk b. Hemmâm es-San„ânî, el-

Musannef, c. 5, s. 132; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 12, s. 191-192; el-Ezrakî, Ahbâr‟u Mekke ve mâ câʾe fîhâ mine‟l-âsâr, c. 2, s. 63-64

316Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 18, s. 152:

ِع ْتَرِكُذَو ،َّيِرْدُْلْا ٍديِعَس َبََأ ُتْعَِسْ :َلاَق ،ٌرْهَش ِنَِثَّدَح ،ِديِمَْلْا ُدْبَع اَنَ ثَّدَح ،ٌمِشاَى اَنَ ثَّدَح لا ِفِ ٌة َلََص ُهَدْن ِالله ُلوُسَر َلاَق :َلاَقَ ف ِروُّط ُة َلََّصلا ِويِف ىَغَ تْ بُ ي ٍدِجْسَم َلَِإ ُوُلاَحِر َّدَشُت ْنَأ ِّيِطَمْلِل يِغَبْ نَ ي َلَ " :َمَّلَسَو ِوْيَلَع ُالله ىَّلَص ،ىَصْقَْلْا ِدِجْسَمْلاَو ،ِماَرَْلْا ِدِجْسَمْلا َرْ يَغ ، " اَذَى يِدِجْسَمَو 317Müslim, Sahîh, Kitâbu‟l-Hac, 513, c. 2, s. 1015.

318 Ġbn Ebî ġeybe, el- Musannef, c. 2, s. 150, c. 3, s. 419, c. 4, s. 66-67; Müslim, Sahîh, Kitâbu‟l-

116

Yaptığımız çalıĢmalar neticesinde ilk bölümde tam metinlerini verdiğimiz ve genelde

]ُلاَحِّرلا ُّدَشُت َلَ

[

diye ma„ruf -meĢhur olunan kalıp sığasıyla baĢlayan ġedd-i rihâl rivâyetleri, on ikisi sahabi, ikisi tâbi„în ve Ġbrâhîm en-Nehâ„î el-Kûfî tariki ile birlikte toplamda on beĢ tarîkten tahrîc edilmiĢtir. Fakat bu hadîsimiz bu tariklerin bazılarında birleĢik rivâyetlerin319

içerisinde yer aldığından biz sadece ilgili ve gerekli kısmı olan ġedd-i rihâl rivâyetini ele alacağız. Bu birleĢik rivâyetler, söz konusu verdiğimiz kaynaklar arasından Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eĢ- ġeybânî, birer kez; Ahmed b. Hanbel, altı kez; Buhârî, ise üç kez Ebû Sa„îd el- Hudrî‟den tahrîc etmek süretiyle eserlerinde yer almaktadır.

AraĢtırma kaynaklarımızda on tarikten tahrîc edilen ġedd-i rihâl hadîsinin rivâyetlerinde herhangi bir değiĢikliğin, daha doğrusu bu değiĢikliğin bir anlam değiĢimine sebeb olan farklı rivâyetlerini sırasıyla ele alacağız. Ayrıca aralarındaki lafız farklılıklarına da temas ederek ilk kaynaktan itibaren zamanla bir değiĢiminin olup olmadığını görmeye çalıĢacağız.

Fakat bu değiĢimi irdelerken ġedd-i rihâl hadîsimizde anlam değiĢmesine mahal vermeyecek tarzda çoğu tarîklerinde bir kısım birebir benzer sözcüklerin takdîm ve te‟hîri veya değiĢimi söz konusu olduğundan biz bu tarz değiĢikleri, sadece çalıĢma sınırları içerisinde yer alan kaynaklara atıf yapmak süretiyle değerlendireceğiz.

2.1.1.1. Birinci Grup Rivâyetler

Ġbâdet amacıyla ancak üç kutsal mescide Mescid-i Harâm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ için yolculuğa çıkılabilir hükmünün yanında bu üç kutsal mescide özel bir fazilet atfedip oralara ziyaret yapmayı teĢvik etme anlamına gelen ġedd-i rihâl hadîsi, birinci grup rivâyetlerde; Mescid-i Harâm lafzı veya o anlamı iĢ„âr eden

319 BirleĢik Rivâyetler, Hz. Peygamber‟in biri diğerinden bağımsız hadislerinin bir araya getirilip müstakil bir hadis gibi rivayet edilmesi ile oluĢmaktadır. Ravî tasarrufları kapsamında yer alan bu durum, ravîlerin salt nakilci olmadıklarını gösterdiği gibi, metinlerin nakil sürecindeki dinamik yapıyı da ifade etmektedir.” GeniĢ bilgi için bkz. Nevzat Tartı, “Hadîs Rivâyetinde BirleĢik

yapılar: Bir Rivâyet Dört Hadîs”, Dinbilimleri Akademik AraĢtırma Dergisi 2012, Cilt. 12,

117

lafızlar, sıralama olarak ilk baĢta zikredilirken, akabinde sırasıyla Mescid-i Nebevî‟yi iĢ„âr eden lafızlar ve Mescid-i Aksâ‟yı iĢ„âr eden lafızlar gelmektedir.320

2.1.1.2. Ġkinci Grup Rivâyetler

Aynı anlama gelen ġedd-i rihâl hadîsi, ikinci grup rivâyetlerde Mescid-i Nebevi‟yi, iĢ„âr eden lafızlar, sıralama olarak ilk baĢta zikredilirken, akabinde sırasıyla Mescid-i Harâm lafzı veya o anlamı iĢ„âr eden lafızlar ve Mescid-i Aksâ‟yı iĢ„âr eden lafızlar gelmektedir.321

320Örneğin çalıĢma sınırları içerisindeki Ģu eserlerde: Ebû Yusuf‟un (ö. 182/798) el-Âsâr‟ı,

Muhammed b. Hasan eĢ-ġeybânî‟nin (ö. 189/805) el-Âsâr‟ı, Ġbn Ebî ġeybe‟nin (ö. 235/849) el-

Musannef‟inin dört farklı rivâyetinde, Ahmed b. Hanbel‟in (ö. 241/855) el-Müsned‟inin on dört

farklı rivâyetinde, Ebü‟l-Velîd el-Ezrakî‟nin (ö. 250/864 [?]) Ahbâr-u Mekke ve mâ câʾe fîhâ

mine‟l-âsâr‟ının üç faklı rivâyetinde, Dârimî‟nin (ö. 255/869) es-Sünen‟inde, Buhârî‟nin (ö.

256/870) el-Câmi„u‟s-sahîh‟inin üç faklı rivâyetinde, Ġbn Mâce el-Kazvînî‟nin (ö. 273/887) es-

Sünen‟i, Ebû Dâvûd‟un (ö. 275/889) es-Sünen‟i, Tirmizî‟nin (ö. 279/892) el-Câmiʿu‟s-Sahîh‟i,

EĢ-ġeybânî‟nin (ö. 287/900) el-Âḥâd ve‟l-Mes ânî‟s , Bezzâr el-Basrî‟nin (ö. 292/905) el-

Müsned‟i, Nesâî‟nin (ö. 303/915) es-Sünen‟inde, ve çalıĢma sınırları kapsamı dıĢında olan bir

çok kaynakta Mescid-i Harâm ilk baĢta zikredilmiĢ olup akabinde sırasıyla Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ zikredilmiĢtir. Buradan Ģu sonuç çıkmakta: ġedd-i Rihâl hadîsinin bu Ģekliyle olan rivâyetleri, ilk kaynaklardan baĢlamak üzere sonraki kaynaklara doğru çok önemli bir yer tutmaktadır. Ve bu üç kutsal mescidlerde yapılan ibadetlerdeki faziletin üstünlüğü açısından da sıralamasına mutabık düĢmektedir. Zira Cumhuru Ulemânın da görüĢü olduğu üzere üç kutsal mescitler arasından fazilet açısından ilk sırayı Mescid-i Harâm almaktadır. Akabinde sıralama olarak Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksâ gelmektedir.

321 Örneğin çalıĢma sınırları içerisindeki Ģu eserlerde: Hasan-ı Basrî‟nin(ö. 110/728) Fedâîlu Mekke,

Ebû Dâvûd et-Tayâlisî‟nin (ö. 204/819) el-Müsned‟i, Ahmed b. Hanbel‟in (ö. 241/855) el-

Müsned‟i, Müslim el-KuĢeyrî‟nin (ö. 261/875) el-Câmi„u‟ṣ-Saḥîḥ‟i, Bezzâr el-Basrî‟nin (ö.

292/905) el- Müsned‟i, Ebû Ya„lâ el-Mevsılî‟nin (ö. 307/919) el-Müsned‟inde ve çalıĢma sınırları kapsamı dıĢında olan birçok kaynakta Mescid-i Nebevî ilk baĢta zikredilmiĢ olup akabinde sırasıyla Mescid-i Harâm ve Mescid-i Aksâ zikredilmiĢtir. ġedd-i Rihâl hadîsinin bu Ģekliyle olan rivâyetleri, birinci gruptaki rivâyetlere nazaran az da olsa kaynaklar açısından önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca bu rivâyetlerdeki sıralamada her ne kadar Mescid-i Nebevî ilk sırada yer alsada, bazı âlimlerin aksine Cumhuru ulemâya göre bu onun Mescid-i Harâmdan üstün olduğunu ifade etmez.

Zira Arap gramerin‟de kural olduğu üzere bu üç mescitlerin baĢlarında zikredilen “vav‟ı-âtıfa” her zaman tertib ifade etmeyebilir.

118

2.1.1.3. Üçüncü Grup Rivâyetler

ġedd-i rihâl hadîsi, üçüncü grup rivâyetlerde aynı anlamı ifade etmekle beraber, Mescid-i Aksâyı, iĢ„âr eden lafızlar önceki birinci ve ikinci gruptaki rivâyetlerin aksine sıralama olarak ikinci olarak zikredilmektedir.322

2.1.1.4. Dörtdüncü Grup Rivâyetler

ġedd-i rihâl hadîsi, dördüncü grup rivâyetlerde ise sâbık anlamı ifade etmekle beraber Mescid-i Nebevî‟yi iĢ„âr eden lafızların akabinde diğer tariklerde olmayan ve “ Ģu” veya “bu” anlamında tercüme edebileceğimiz ve Arap gramerinde “ismi-iĢaret” olarak anılan “

اذى

” edâtı zikredilmektedir.323

322

Abdürrezzâk b. Hemmâm „ es-San„ânî‟nin (ö. 211/826-27) el-Musannef‟i, Ahmed b. Hanbel‟in

(ö. 241/855) el-Müsned‟i, Buhârî‟nin (ö. 256/870) el-Câmi„u‟s-Sahîh‟i, Ġbn Mâce el-

Kazvînî‟nin (ö. 273/887) es-Sünen‟i, el-Fâkihî‟nin (ö. 272-275-278 /891-92 [?]) Ahbâr‟u

Mekke‟si, Ġbn Cârud en-Nîsâbûrî‟nin (ö. 307/919-20) el-Müntekâ mine‟s-Süneni‟l- Müsnede adlı eserlerinde ve çalıĢma sınırları kapsamı dıĢında olan birçok kaynakta Mescid-i

Aksâ, önceki birinci ve ikinci gruptaki rivâyetlerin aksine sıralama olarak ikinci olarak zikredilmektedir. ġedd-i Rihâl hadîsinin bu Ģekliyle olan rivâyetleri, birinci gruptaki rivâyetlere nazaran az da olsa kaynaklar açısından önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca bu rivâyetlerdeki sıralamada her ne kadar Mescid-i Aksâ ikinci sırada yer alsada, bazı âlimlerin aksine Cumhuru ulemâya göre bu onun Mescid-i Nebevi‟den üstün olduğunu ifade etmez.

Zira Arap gramerin‟de kural olduğu üzere bu üç mescitlerin baĢlarında zikredilen “vav‟ı-âtıfa” her zaman tertib ifade etmeyebilir.

323

Örneğin çalıĢma sınırları içerisindeki Ģu eserlerde: Hasan-ı Basrî‟nin (ö. 110/728) Fedâîlu

Mekk‟esinde, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî‟nin (ö. 204/819) el-Müsned‟inin iki farklı rivâyetinde,

Abdürrezzâk b. Hemmâm „es-San„ânî‟nin (ö. 211/826-27) el-Musannef‟inin iki farklı rivâyetinde, Ahmed b. Hanbel‟in (ö. 241/855) el-Müsned‟inin altı farklı rivâyetinde, Ebü‟l-Velîd el-Ezrakî‟nin (ö. 250/864 [?]) Aḫbâr‟u Mekke ve mâ câʾe fîhâ mine‟l-âsâr‟ında, Dârimî‟nin (ö. 255/869) es- Sünen‟inde, Buhârî‟nin (ö. 256/870) el-Câmi„u‟s-Sahîh‟inde, Müslim el-KuĢeyrî‟nin (ö.

261/875) el-Câmi„u‟ṣ-Saḥîḥ‟inde, Ġbn Mâce el-Kazvînî‟nin (ö. 273/887) es-Sünen‟inin iki farklı rivâyetinde, Ebû Dâvûd‟un (ö. 275/889) es-Sünen‟inde, Tirmizî‟nin (ö. 279/892) el-Câmiʿu‟s-

Sahîh‟inde, EĢ-ġeybânî‟nin (ö. 287/900) el-Âḥâd ve‟l-Mesânî‟sinde, Bezzâr el-Basrî‟nin (ö.

292/905) el-Müsned‟inin iki farklı rivâyetinde, Nesâî‟nin (ö. 303/915) es-Sünen‟inde, Ebû Ya„lâ el-Mevsılî‟nin (ö. 307/919) el-Müsned‟inde ve Ġbn Cârûd en-Nîsâbûrî‟nin (ö. 307/919-20) el-

Müntekâ mine‟s-Süneni‟l-Müsned‟e adlı eserlerinde ve çalıĢma sınırları kapsamı dıĢında olan

birçok kaynakta Mescid-i Nebevî‟yi iĢ„âr eden lafızların akabinde diğer rivâyetlerde olmayan ve “ Ģu” veya “bu” anlamında tercüme edebileceğimiz ve Arap gramerinde “ismi-iĢaret” olarak anılan “اذى” edâtı zikredilmektedir. Bu, ġedd-i rihâl hadîsinin diğer rivâyetlerinde yer alan ]يدجسمو[ benim mescidim diye tercüme edilen rivâyetlerdeki mescitten asıl kastın Mescid-i Nebevî olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca ġedd-i rihâl hadîsinin bu Ģekliyle olan rivâyetleri, birinci gruptaki rivâyetler gibi (ilk kaynaklardan baĢlamak üzere sonraki kaynaklara doğru) kaynaklar

119

2.1.1.5. BeĢinci Grup Rivâyetler

ġedd-i rihâl hadîsi, beĢinci grup rivâyetlerde ise sâbık anlamı ifade etmekle beraber bu üç kutsal mescit, meĢhur olan adlarıyla anılmasının aksine onları inĢâ eden veya adlarıyla anılan Peygamberlerin adlarına nisbet edilmektedir.324

2.1.1.6. Altıncı Grup Rivâyetler

ġedd-i rihâl hadîsi, Altıncı grup rivâyetlerde baĢında (

ةيفانلا

لَ

) “lâ- nâfiye edatı olarak ve “fiil-i-muzârî„” ise edilgen dediğimiz “binâ-ı meçhûl” olan [

ُّدَشُت َلَ

ُلاَحِّرلا

] “lâ tüĢeddu‟r-rihâl”325 kalıp sığasıyla baĢlamaktadır. Bu Ģekilde vârid olan

açısından çok önemli bir yer tutmaktadır. Kezâ diğer rivâyetlerin aksine bu rivâyetlerde olan )اذى) ism-i iĢâret lafzından, Hz. Peygamber‟in bu hadîsi îrâd ettiğinde ki mekânsal sosyal bağlamı da ortaya çıkmaktadır.

324 Örneğin çalıĢma sınırları kapsamındaki Ģu eserlerde: Abdürrezzâk b. Hemmâm „ es-San„ânî‟nin (ö.

211/826-27) el-Musannef‟inin bir rivâyetinde (مَّلَسَو ِوْيَلَع ُالله ىَّلَص ِِّبَِّنلا ِدِجْسَمَو), Ġbn Ebî ġeybe‟nin (ö. 235/849) el-Musannef‟inin üç farklı rivâyetinde ( لوُسَّرلا ِدِجْسَمَو), diğer bir rivâyetinde ise ( ِد ِجْسَمَو

،ِِّبَِّنلا), Ahmed b. Hanbel‟in (ö. 241/855) el-Müsned‟inin bir rivâyetinde ( ِوْيَلَع ُالله ىَّلَص ِالله ِلوُسَر ِدِجْسَمَو

،َمَّلَسَو), diğer bir rivâyetinde ise ( مَّلَسَو ِوْيَلَع ُالله ىَّلَص ٍدَّمَُمُ ِدِجْسَمَو ،َميِىاَرْ بِإ ِدِجْسَم), Ebü‟l-Velîd el-Ezrakînin (ö. 250/864 [?]) Ahbâr‟u Mekke ve mâ câʾe fîhâ mine‟l-âsâr‟ının bir rivâyetinde ( ِِّبَِّنلا ِدِجْسَمَو) diğer bir rivâyetinde ise:

( »اَيِليِإ ِدِجْسَمَو ،ٍدَّمَُمُ ِدِجْسَمَو ،َميِىاَرْ بِإ ِدِجْسَم َلَِإ ،َدِجاَسَم ِةَث َلََث َلَِإ ُلاَحِّرلا ُّدَشُت«) ve çalıĢma sınırlarımız kapsamı dıĢında olan bir kısım kaynakta bu üç kutsal mescit, meĢhur olan adlarına nisbetinin aksine onları inĢâ eden veya adlarıyla sık anılan Peygamberlerin adlarına nisbet edilmektedir. ġedd-i rihâl hadîsinin bu Ģekliyle olan rivâyetleri, birinci gruptaki rivâyetlere nazaran az da olsa ilk kaynaklar açısından önemli bir yer tutmaktadır.

Ayrıca bu rivâyetlerde yer alan üç kutsal mescidin, Peygamber (a.s.) adlarıyla anılmasından mescitlerin insan adlarına nisbetinin caiz olduğu anlaĢılmaktadır. Nitekim asrı saâdetten günümüze târih boyunca mescitler, genelde bir vakfiyye olarak onları yaptıran zevâtlara nisbet edilmektedir.

325

Hadîs Ģarihleri genelde ( ُّدَشُت َلَ) lafzını, ya siğa itibariyle haber Ģeklinde inĢâ, Ebü‟l-

Fazl Zeynüddîn Abdürrahîm b. el-Hüseyn b. Abdirrahmân el-Irâkî, Tarhü‟t-Tesrîb fî ġerhi‟t-

Takrîb, I-VIII, et-Tab„atü‟l-Mısriyye el-Kadîme, t.y, c. 6, s. 41-42; veya nehiy anlamında nefiy

olarak kabul etmektedirler. Yani hadîs “yolculuğa çıkılmaz” derken “çıkmayın” demektedir. Rihâl kelimesi deve semeri anlamındaki rahl‟in çoğuludur. Semeri bağlamak (ġeddü‟r-rihâl) yolculuktan kinaye olup, kastedilen yolculuktur. Söz konusu yolculuğun deve, at, yürüme ile yapılması arasında fark yoktur Muhammed b. Yusuf b. Ali b. Said ġemsuddin el-Kirmânî, el-Kevâkibü‟d-

Derârî fî ġerhi Sahîhi Buhârî, I-XV, Dâr‟u Ġhyâi‟t Turâsi‟l-Arabi, Beyrût,, c. 7, s. 12; Ebü‟l-

Fazl ġihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed el-Askalânî, Fethü‟l-Bârî ġerhu Sahîhi‟‟l Buhârî, I-XIII, Dârü‟l-Ma„rife, Beyrût, 1379, c. 3, s. 64; Ebû Muhammed (Ebü‟s-Senâ) Bedrüddîn

120

rivâyetler çalıĢma sınırlarımızdaki kaynakların % 85‟ni yani kâhir ekseriyetini teĢkil etmektedir. Bu rivâyetler Hasan-ı Basrî‟nin, (ö. 110/728) Fedâîlu Mekke‟sinde, Ebû Yusuf‟un (ö. 182/798) el-Âsâr‟ında, Muhammed b. Hasan eĢ-ġeybânî‟nin (ö. 189/805) el-Âsâr‟ında, Ġbn Ebî ġeybe‟nin (ö. 235/849) el-Musannef‟inin beĢ farklı rivâyetinde, Ahmed b. Hanbel‟in (ö. 241/855) el-Müsned‟inin on üç farklı rivâyetinde, Ebü‟l-Velîd el-Ezrakî‟nin (ö. 250/864 [?]) Ahbâr‟u Mekke ve mâ câʾe

fîhâ mine‟l-âsâr‟ında, Dârimî‟nin (ö. 255/869) es-Sünen‟inde, Buhârî‟nin (ö.

256/870) el-Câmi„u‟s-Sahîh‟inin dört farklı rivâyetinde, Müslim el-KuĢeyrî‟nin (ö. 261/875) el-Câmi„u‟s-Sahîh‟inde, Ġbn Mâce el-Kazvînî‟nin (ö. 273/887) es-

Sünen‟inin iki farklı rivâyetinde, el-Fâkihî‟nin (ö. 272-275-278 /891-92 [?]) Ahbâru Mekke‟sinin iki farklı rivâyetinde, Ebû Dâvûd‟un (ö. 275/889) es-Sünen‟inde,

Tirmizî‟nin (ö. 279/892) el-Câmiʿu‟s-Sahîh‟inde, eĢ-ġeybânî‟nin (ö. 287/900) el-

Âḥâd ve‟l-Mesânîsi‟nde, Bezzâr el-Basrî‟nin (ö. 292/905) el-Müsned‟inin üç farklı

rivâyetinde, Nesâî‟nin (ö. 303/915) es-Sünen‟inde, Ebû Ya„lâ el-Mevsılî‟nin (ö. 307/919) el-Müsned‟inde, Ġbn Cârud en-Nîsâbûrî‟nin (ö. 307/919-20) el-Müntekâ

mine‟s-Süneni‟l-Müsned adlı eserlerinde ve çalıĢma sınırlarımızın dıĢında olan

birçok kaynakta sıklıkla yer almaktadır.

2.1.1.7. Yedinci Grup Rivâyetler

ġedd-i rihâl hadîsi, yedinci grup rivâyetlerde sâbık anlamı ifade etmekle beraber baĢında (

ةيفانلا

لَ

) “lâ- nâfiye edatı olmaksızın ve “fiil-i-muzârî„” ise edilgen dediğimiz “binâ-ı meçhûl” olan [

ُلاَحِّرلا ُّدَشُت

]326 “tüĢeddu‟r- rihâl” kalıp sığasıyla

Mahmûd b. Ahmed b. Mûsâ b. Ahmed el-Aynî, Umdetü‟l-Kârî ġerhu Sahîhi‟l Buhârî, I-XXV, Dâr‟u Ġhyâi‟t-Türâsi‟l-Arabî, Beyrut, t.y, c. 7, s. 252; Zekeriye b. Muhammed b. Ahmed b. Zekeriyâ Ebû Yahyâ es-Senikî, Minehetü‟l-Bârî bi ġerhi Sahîhi‟l-Buhârî, I-X, tahk. Süleyman b. Deri„ el-„Azimî, Mektebetü‟r-RüĢd, Riyad 2005, c. 3, s. 258; Ebü‟t-Tayyib Muhammed ġemsü‟l-Hak b. Emîr Alî ed-Diyânüvî el-Azîmâbâdî, „Avnü‟l-Ma„bûd ġerhu Süneni Ebî Dâvûd,