• Sonuç bulunamadı

Kaynaklara Erişim Sorunu ve Yoksulluk

B. Açlığın Ortadan Kaldırılması Önündeki Engeller

3. Kaynaklara Erişim Sorunu ve Yoksulluk

Açlığın ortadan kaldırılması önündeki engellerden bir diğeri ise kaynaklara erişim sorunu ve yoksulluktur. Açlığın nedenlerinden biri olarak da ifade edebileceğimiz bu sorun, açlık konusuna ilişkin tartışmalarda tarih boyunca farklı şekillerde ele alınmıştır. Soruna koyulan farklı teşhisler, tedavi noktasında da farklı reçetelerin önerilmesini beraberinde getirmiştir. Bu noktada, açlığın kaynak yetersizliğinden mi, yoksa

67 Elver Report- Interim Report of the Special Rapporteur on the right to food-II, s. 11, par. 35. 68 Elver Report- Interim Report of the Special Rapporteur on the right to food-II, s. 5, par. 9.

kaynakların paylaşımındaki ve kaynaklara erişimdeki sorunlardan mı kaynaklandığı sorusunun cevaplandırılması gerekmektedir.

Bu soruya ilişkin öne çıkan görüşlerden ilki Thomas Malthus’un görüşleridir. Malthus’a göre, nüfus kontrol edilmediği takdirde geometrik olarak artarken, gıda üretimi ancak aritmetik olarak artmaktadır.69 Buna bağlı olarak, açlık, kontrol altına alınmayan nüfus artışının, gıda üretimini geçtiği durumlarda ortaya çıkmaktadır.70 Bu teşhise bağlı olarak, sorunun tedavisi için tamamen teknik bir yaklaşımla nüfusun kontrol altında tutulması gerektiği öne sürülmüştür. Çözüm olarak ise dünya nüfusunun kontrol altında tutulması, bir başka deyişle, nüfus ile gıda üretimi arasındaki dengenin kurulması gerektiğine vurgu yapılmıştur.

Günümüzde Malthus’un görüşleri hem teorik olarak hem de ampirik verilere dayanarak reddedilmektedir.71 WB verilerine göre, dünya genelinde doğurganlığın azaldığı görülmektedir. Malthus’un fikirlerinin tekrar dile getirilmeye başlandığı 1950’li yıllarda kadın başına düşen çocuk sayısı beşe ulaşırken, 1970’li yıllarda dört, günümüzde ise ortalama olarak ikiye düştüğü görülmektedir.72 Ayrıca günümüzde, herkesi doyuracak kadar gıda üretimi yapıldığı FAO verileriyle teyit edildiği halde,73 açlık sorununun halen devam ediyor oluşu, nüfus artışı ile gıda üretimi arasında doğrudan bir bağ olmadığını ispat eder niteliktedir.

69 Malthus, T. R.: An Essay on the Principle of Population, London 1798, s. 65, (E-kitap)

http://www.esp.org/books/malthus/population/malthus.pdf, s.e.t. 28.08.2018.

70 Malthus, s. 19-20.

71 Lappé, World Hunger Twelve Myths, s. 28-29; Sen, Poverty and Famines: An Essay on Entitlement

and Deprivation, s. 39-44. Sen, kıtlık tehdidi altında bulunan farklı ülkelerdeki gıda üretimi ile gıdanın erişilebilirliği arasındaki durumu tartışmak suretiyle açlığın nüfus ve gıda üretimi ile doğrudan doğruya ilişkili olmadığını verilerle ortaya koymaktadır.

72 World Bank Fertility Rate, https://data.worldbank.org/indicator/SP.DYN.TFRT.IN, se.t. 08.08.2018. 73 FAO, Agriculture and Food Security, http://www.fao.org/docrep/x0262e/x0262e05.htm, s.e.t.

Karl Marx’a göre ise açlık, aşırı nüfus artışının değil, sınıf sömürüsünün bir sonucudur.74 Marx’a göre, kapitalist düzen için açlık, sadece barışçı, sessiz ve sürekli bir baskı aracı olmayıp aynı zamanda sistemin devamını sağlayan itici güçtür.75 Kapitalist düzende, sistemin işlemeye devam etmesi için çalışan sınıf sürekli ve kasıtlı olarak aç bırakılmaktadır. Bu nedenle, açlığın nedeni olarak suçlanması gereken kapitalist düzenin kendisidir.76

Çağımız düşünürlerinden Amartya Sen ise, Malthus ve Marx’ın görüşlerini tamamıyla dışlamamakla birlikte, her ikisinin de açlık sorununu tek bir neden üzerinden açıklamalarına karşı çıkmaktadır. Sen’e göre, bireylerin yeterli gıdaya erişim imkânını etkileyen faktörler tek bir neden üzerinden açıklanamayacağı için tüm faktörler dikkate alınmak suretiyle daha derin bir analiz yapılması gerekmektedir.77 Bu bağlamda Sen, açlık sorunu ile ilgili tartışmalarda sadece mevcut gıda oranına odaklanılmasının, sorunun çözümü önündeki en büyük engellerden biri olduğunu ve çözüm için düşünce biçiminde köklü bir değişikliğin gerektiğini ifade etmektedir.

Sen’e göre açlıktan ölme, her durumda yeterli gıdanın olmadığını göstermeyip, bazı kişilerin yeterli gıdaya sahip olmamasına işaret etmektedir.78 Buna bağlı olarak Sen, yeterli gıdanın olmamasının, açlıktan ölmeye neden olan muhtemel pek çok nedenden biri olabileceğini, ancak tek nedeni olmayacağını iddia etmektedir.79 Öyle ki yakın tarihte yaşanan pek çok kıtlık vakıası, yeterli gıda olmasına rağmen, bazı kişilerin yeterli gıdaya

74 Marx, K.: Capital: A Critique of Political Economy, Vol. I: The Process of Capitalist Production, 1867,

s. 525. (E-Kitap) Erişim: http://oll.libertyfund.org/titles/marx-capital-a-critique-of-political-economy- volume-i-the-process-of-capitalist-production, s.e.t. 02.01.2017.

75 Marx, s. 522-525. 76 Marx, s. 522-525.

77 Sen, A.: Development as Freedom, Oxford University Press, Oxford 1999, s. 162. 78 Sen, Poverty and Famines: An Essay on Entitlement and Deprivation, s. 1. 79 Sen, Poverty and Famines: An Essay on Entitlement and Deprivation, s. 1.

erişim imkânı olmaması nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri ile sonuçlanmıştır. Buna bağlı olarak, Sen açlık sorununun, kaynak yokluğundan veya yetersizliğinden değil; kaynak dağılımındaki sorunlardan kaynaklandığını ortaya koymakla birlikte, sorunun nüfus ile gıda üretimi arasındaki dengeye hapsedilmesinin toplum içinde kimin ne kadar gıdaya sahip olduğu gerçeğini görmezden geldiğini ifade etmektedir.80

Sen’in bu tespitlerinden hareketle, açlığın üretimden ziyade bir paylaşım sorunu olduğunu öne sürmek mümkündür. Bir başka deyişle, açlık toplum içinde uzun yıllardır süregelen sosyo-ekonomik adaletsizliklerin bir sonucu olarak, gıdanın adil bir şekilde paylaşılmamasından kaynaklanmakta, kıtlık dönemleri bile toplumdaki zengin kesimleri teğet geçerken, yoksulların hayatlarını kaybetmelerine neden olmaktadır. Bu husus, gıda hakkı raportörlerinden De Schutter’in sözleriyle ifade edilecek olursa, “İnsanlar az gıda

olduğu için değil, ekonomik olarak kenara itilmiş ve politik olarak da güçsüz oldukları için açtır.”81

Bu tespitlerden hareketle, sadece gıda üretiminin arttırılmasının tek başına açlığı ortadan kaldırmak için yeterli olmadığını söylemek mümkündür. Gıda üretiminin arttırılmasının açlıkla mücadelenin önemli bir bileşeni olduğu kabul edilmekle birlikte, gıda kaynaklarının ve gelirin adil bir şekilde paylaşımının yanı sıra doğru beslenme şekillerinin teşvik edilmesinin de açlıkla mücadelede eşit öneme haiz olduğunun gözden kaçırılmaması gerekmektedir.82

80 Sen, Poverty and Famines: An Essay on Entitlement and Deprivation, s. 150.

81 De Schutter, O.: From Charity to Entitlement- Implementing the Right to Food in Southern and Eastern

Africa, briefing note, 5 June 2012,

https://www.ohchr.org/Documents/Issues/Food/SRRTF%20BN%2005_SouthernEasternAfrica_en.pd f, s.e.t. 03.05.2019.

Tarihe baktığımızda da Fransız Devrimi’nden,83 yakın tarihte Arap dünyasında yaşanan devrimlere kadar, yönetici makamındakiler bolluk içindeyken, aç olan halkın kaynakların daha adil bir şekilde paylaşımı talebiyle harekete geçtiği görülmektedir. Bu nedenle, açlık sorununu, nüfus ve üretim arasındaki denge gibi teknik nedenlerle açıklamaya çalışmak yerine, sorunun köklerini, toplumsal yapıdaki eşitsizliklerde aramak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Bununla birlikte, açlığın nedenlerinin ne olduğu konusunda farklı yaklaşımlar var olsa da soruna ilişkin olarak iki temel mesele üzerinde görüş birliğine varıldığını söylemek mümkündür. Bunlardan ilki; açlık sorunun yeryüzündeki gıda kaynaklarının yetersiz olması ile bir ilgisi olmadığıdır.84 FAO verilerine göre, yeryüzünde tüm dünya nüfusunu doyuracak kadar gıda üretimi yapılmaktadır. Yapılan tahminlere göre, günümüzdeki gıda üretiminin dünya nüfusuna oranlamasına göre, kişi başına (per capita) günlük ortalama 2700 kalori düşmektedir ki bu da her yaş grubundan insanı rahatlıkla doyuracak miktarda olup tüm insanların gıda hakkının tam olarak gerçekleştirilmesi için yeterlidir.85

Yine FAO verilerine göre, 1960- 2015 yılları arasında gıda üretimi, üretimi arttırıcı nitelikteki Yeşil Devrim teknolojilerinin kullanımının yanı sıra su, arazi ve diğer kaynakların tarım amaçlı kullanımında yaşanan artış sayesinde dünya genelinde üç katına çıkmıştır.86 Ayrıca gıda üretimi, Afrika kıtası hariç, dünyanın tüm bölgelerinde nüfusu aşan bir trend izlemektedir.87 Afrika kıtasında ise tarım için kullanılmayan ancak verimli

83 Açlığın insanları yönetime karşı ayaklanmaya iten bir neden olmasına ilişkin konuyu tarihi açıdan ele

alan bir değerlendirme için bkz. Spitz, P.: The Right to Food for Peoples and for the People: a Historical

Perpective içinde The Right to Food (Ed: Ed: Philip Alston/ Katarina Tomaševski), Martinus Nijhoff

Publishers, Netherlands 1984, s. 169, 170-178.

84 Alston, International Law and the Human Right to Food, s.11. 85 FAO, Agriculture and Food Security.

86 FAO, The future of food and agriculture Trends and Challenges, Rome 2017, http://www.fao.org/3/a-

i6583e.pdf, s. 4, s.e.t. 25.02.2019.

olan arazi oranı, tarım için kullanılan arazi oranını aşmaktadır.88 Dolayısıyla izlenecek doğru politikalarla, Afrika kıtasında da kıtanın kendi ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlilikte gıda üretiminin yapılabileceği açıktır.89

Açlık sorununa ilişkin olarak fikir birliğine varılan diğer bir husus ise, açlık sorunun büyük ölçüde yoksulluğun bir yansıması olduğudur. Sen, yakın tarihte yaşanan kıtlıkları ele aldığı bilimsel çalışmasında, insanların açlıktan ölmesinin nedeninin gıda yoksunluğu değil, yoksulluk olduğunu ortaya koymuştur.90 Sen, bu çalışmasında, kıtlık dönemlerinde kimi zaman gıda üretiminde hiçbir azalma olmadığı kimi zamansa çok az miktarda bir azalma olduğunu tespit etmiştir. Sen bu tespitinden hareketle, açlıktan ölümlerin mevcut gıda miktarından ziyade, bireylerin yoksulluk nedeniyle gıdaya erişimden yoksun olmalarından kaynakladığını öne sürmüştür.91

Günümüzde artık, açlık sorununa ilişkin tartışmalar da bu tespitler doğrultusunda şekillenmekte olup, açlığın bir kaynak yetersizliği sorunu değil, kaynaklara erişim sorunu olduğu dile getirilmektedir.92 Kaynaklara erişim sorunu, küçük ölçekli gıda üreticileri

http://www.un.org/en/africa/osaa/pdf/pubs/2013africanagricultures.pdf, s.e.t. 11.12.2018.

88 The Economist, “Farming in Africa, Africa has plenty of lands. Why is it so hard to make a living from

out of it?”, 28 April 2018. https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2018/04/28/africa-has- plenty-of-land-why-is-it-so-hard-to-make-a-living-from-it, s.e.t. 11.12.2018.

89 Afrika kıtasında gıda yetersizliği olduğu kanısına rağmen, bu yetersizliğin kıtanın sahip olduğu

kaynakların yetersizliğinden değil, fakat uygulanan yanlış politikalardan kaynaklandığını söylemek mümkündür. Afrika kıtasında, gıda üretimine ilişkin karar alma mekanizmalarından üretici konumunda olan küçük çifçilerin uzun yıllar dışlanması, kıtadaki açlık sorununu derinleştiren en önemli faktörlerden biridir. Afrika kıtasındaki gıda üretiminin, bir dönem sömürgeci devletler tarafından nasıl sömürüldüğü, günümüzde ise yapılan üretimin çoğunun yerel halka ulaşmadan ihraç edildiğine ilişkin olarak detaylı bilgi için bkz. Lappé, World Hunger Twelve Myths, s. 10-13.

90 Genel olarak bkz. Sen, Poverty and Famines: An Essay on Entitlement and Deprivation.

91 Örneğin, 1943 yılında 3 milyon insanın ölümüne neden olan Büyük Bengal Kıtlığı (Great Bengal

Famine) döneminde gıda üretiminde, 1942 yılına kıyasla çok az miktarda bir azalma yaşandığı, 1941

yılına kıyasla ise hem kişi başına düşen hem de toplam üretimin daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Buna rağmen, 1941 ve 1942 yıllarında kıtlık sorunu gündeme gelmediği halde, 1943 yılı kıtlık yılı olmuştur. Yine 1974 yılında Bangladeş’te yaşanan kıtlıkta da bir önceki seneye kıyasla gıda üretiminde herhangi bir düşüş olmadığı tespit edilmiştir. Sen, Poverty and Famines: An Essay on Entitlement and Deprivation, Oxford University Press, New York 1983, s. 52-85.

92 Bu husus gıda hakkı raportörleri tarafından da sıklıkla dile getirilen bir husustur. UNGA The Right to

bakımından arazi, su gibi kaynaklara erişimde yaşanan zorluklar olarak tezahür ederken, yoksullar için gelir getirecek ekonomik fırsatlara erişimde yaşanan engeller olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, agari ücret uygulamalarının yetersizliği ve sosyal koruma mekanizmlarında var olan boşluklar da kaynaklara erişimde karşılaşılan diğer sorunlardır.

Açlık sorununa ilişkin dikkat çeken diğer bir husus ise açlığın büyük ölçüde kırsal bölgede yaşayan yoksulların sorunu olduğudur. WB’nin son verilerine göre, dünya nüfusunun %10’unu günlük 1.90 Amerikan Dolarından daha az bir gelirle geçinmektedir.93 Yoksulluktan en çok etkilenen bu kişilerin büyük ölçüde kırsal bölgelerde yaşadıkları, eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu ve tarım sektöründe çalıştıkları bilinmektedir.94 Kırsal bölgelerde yaşayan bu kişiler, gelirlerinin düşük olması nedeniyle, ihtiyaç duydukları gıdayı temin edecek güce sahip değillerdir.

Tüm bu veriler, açlığın ortadan kaldırılabilmesi için, yapılması gerekenin, zengin ülkelerdeki gıda üretimini arttırmaktan ziyade, fakir ülkelerdeki en fakir kesimlerin kaynaklara erişimini kolaylaştıracak tedbirlerin alınması gerektiğini göstermektedir.95 Öncelikli olarak, tarımsal üretim ile geçinen küçük ölçekli tarım üreticilerinin kaynaklara erişimlerinin önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, gıdaya erişim için gerekli olan maddi geliri temin etmek amacıyla, çalışma hakkının korunmasının yanı sıra, asgari ücret uygulması, emekli maaşı, fakirlik maaşı, işsizlik veya

Extraterritorial Obligations of States to the Right to Food); UNGA, Right to Food, Olivier De Schutter, A/68/288, 7 August 2013, s. 18, par. 47. (Bundan sonra De Schutter Report- Assessing a decade of progress on the right to food); Elver Report- Right to food and nutrition, s. 6-7, par. 18.

93 The World Bank, Poverty, https://www.worldbank.org/en/topic/poverty/overview, s.e.t. 20.06.2019. 94 The World Bank, Poverty.

yaşlılık aylığı gibi sosyal koruma mekanizmalarının sağlanmasına yönelik adımlar atılmalıdır.

Ayrıca, kaynaklara erişim hususunda kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, tutuklu ve hükümlülüler gibi dezavantajlı durumda bulunan bireylerin bu dezavantajlarının giderilmesi için pozitif ayrımcılık da dahil olmak üzere birtakım önlemlerin alınması gerekmektedir.

İfade ettiğimiz tüm bu hususlar, makro düzeyde de geçeli olup, sahip olunan kaynaklar bakımından sadece bir ülkedeki bireyler arasında değil, aynı zamanda uluslararası toplumdaki devletler arasında da büyük farklılıklar söz konusudur. Bu büyük farklılıklar, küresel açlık sorununun en temel nedenlerinden biri olup uluslararası iş birliği ile çözüm beklemektedir.