• Sonuç bulunamadı

Gıda Hakkının Diğer İnsan Hakları ile İlişkisi

Belgede Uluslararası hukukta gıda hakkı (sayfa 132-143)

B. Gıda Hakkı ve Benzer Kavramlar

IV. Gıda Hakkının Diğer İnsan Hakları ile İlişkisi

İnsan haklarının klasik olarak ikili bir ayrıma tabi tutulduğu görülmektedir. Bu ayrıma göre; insan hakları medeni ve siyasal haklar ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. İnsan hakları hukukunda yaşanan gelişmelere paralel olarak bu sınıflandırmaya bir üçüncü kategori olarak dayanışma hakları adı verilen bir grup daha eklenmiştir.

Bu sınıflandırmanın temelinde, insan hakları hukukun ortaya çıkış sürecindeki siyasi atmosfer yatmaktadır. Kapitalist Batılı ülkeler ile Sosyalist ülkeler arasındaki siyasal düşünce farklılığı, insan haklarına yaklaşımı da etkilemiş olup Batılı ülkeler medeni ve

316 Elver, s. 6.

317 Mechlem, s. 645. 318 Mechlem, s. 645. 319 Elver, s. 8.

siyasal haklar üzerinde yoğunlaşırken, sosyalist ülkeler ekonomik, sosyal ve kültürel hakları öncelikli bir mesele olarak gündeme getirmişlerdir.320

Batılı devletlere göre, medeni ve siyasal haklar ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar arasında doğalarından kaynaklanan bazı farklılıklar bulunmaktadır. Bu yaklaşıma göre; medeni ve siyasal haklar, derhal uygulanabilir ve yargı önüne taşınabilir nitelikteyken; ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ise ancak zaman içerisinde aşamalı bir biçimde sağlanabilir niteliktedir. Haklar arasında dile getirilen bir başka farklılık ise, medeni ve siyasal hakların devletlere negatif yükümlülükler yüklemeleri nedeniyle kaynaklara bağımlı olmadıkları, buna karşın ekonomik, sosyal ve kültürel hakların ise devlete pozitif yükümlülükler yüklemeleri nedeniyle kaynaklara bağımlı olduklarıdır.321 Ayrıca medeni ve siyasal haklara, ekonomik, sosyal ve kültürel haklara nazaran daha çok önem atfedilmesinin gerekçesi olarak bu hakların normatif içerik olarak daha net, ekonomik kalkınma gibi nedenlere bağlı olmamaları nedeniyle gerçekleştirilmeleri daha gerçekçi ve nitelikleri gereği daha temel olmaları gösterilmektedir.322 Son olarak, medeni ve siyasal haklar ulusal anayasalarda korunan ve her devletin daha aşina olduğu haklar olarak kabul edilirken, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ise ikinci kuşak haklar olarak devletlerin daha yabancı oldukları ve devlet kaynaklarına duyulan bağımlılıkları nedeniyle ideolojik bir dayatma olarak görülmüştür.323

320 Konuya ilişkin detaylı bir çalışma için bkz. Whelan, D. J. / Donnelly, J.: The West, Economic and

Social Rights and the Global Human Rights Regime: Setting the Record Straight, Human Rights

Quarterly, Vol. 29, s. 908-949.

321 Konuya ilişkin detaylı değerlendirme için bkz. Algan, B.: Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakların

Korunması, Seçkin, Ankara 2007, s. 126-153; Sur, M.: Sosyal Hakların Uluslararası Alanda Korunma

Sistemleri, İnsan Hakları Yıllığı 1997-1998, C. 19-20, s. 71-75.

322 Koch, I. E./ Vedsted-Hansen, J.: Judicialised Protection of International Human Rights and the Issue

of Power Balance içinde Welfare State and Constitutionalism- Nordic Perpectives, (Ed: Martin

Scheinin), The Nordic Council of Ministers, Copenhagen 2001, s. 199.

323 İnsan hakları arasındaki bu farklılıkların oldukça basit ve toptancı bir yaklaşımla ortaya konulduğu

görülmektedir. Daha detaylı ve kapsamlı bir analizle her iki hak grubu arasındaki bu farklılıkların gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öyle ki medeni ve siyasal haklar, devlete sadece negatif

En nihayetinde, insan haklarının doğasından var olduğu iddia edilen bu farklılıklar nedeniyle, insan hakları hukukunun ortaya çıkış sürecinde haklar arasında ikili bir ayrım benimsenmiş, her ne kadar İHEB’de bu haklar bir bütün olarak ele alınmış olsa da hakların bağlayıcı şekilde düzenlenmesi sürecinde, ilgil haklar Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHUS) ile ESKHUS olmak üzere iki ayrı uluslararası antlaşmada koruma altına alınmıştır.

Günümüzde insan hakları hukukunun geldiği noktada ise bu ikili ayrım geçerliliğini yitirmiş olup aksine insan hakları arasındaki birbirine bağlı, birbiriyle ilişkili ve birbirinden kopmaz ilişki uluslararası toplum tarafından da teyit edilmiştir.324 Ekonomik, sosyal ve kültürel hakların uygulanabilir birer hak olmaktan ziyade, devletlerin ulaşması gereken birtakım siyasal hedefleri olduğunu öne süren görüşler geçerliliğini yitirmiş olup bu hakların da medeni ve siyasal haklar ile eşit derecede öneme sahip oldukları kabul edilmektedir.325

yükümlülükler yüklememekte, pozitif birtakım yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi de ekomomik, sosyal ve kültürel haklar bakımından dile getirildiği gibi, medeni ve siyasal haklar bakımından da devlet kaynaklarına ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Örneğin; adil yargılanma hakkı, iyi işleyen bir yargı sistemini gerektirmekte olup böyle bir sistemin kurulabilmesi de büyük ölçüde devletin sahip olduğu kaynaklara bağlıdır. Bu hususlarla birlikte, devletlerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan kaynaklanan yükümlüklerinin tamamı aşamalı gerçekleştirme (progressive realization) ilkesine tabi olmayıp, tedbir alma yükümlülüğü, ayrımcılık yasağı, asgari çekirdek yükümlülük gibi bazı yükümlülüklerin medeni ve siyasal haklardan kaynaklanan yükümlülüklere benzer bir şekilde derhal yerine getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca ekonomik, sosyal ve kültürel hakların da medeni ve siyasal haklar gibi yargı önüne taşınabilir nitelikte olduklarının gerek doktrin gerekse çeşitli mahkeme kararları ile ortaya konulduğunu, bu nedenle her iki hak kategorisi arasında var olduğu iddia edilen farklılıkların anlamını yitirdiğini söylemek mümkündür. Konuya ilişkin detaylı bir değerlendirme için bkz. Alston, P./ Quinn, G.: The Nature and Scope of State

Parties’ Obligations under the International Covenent on Economic, Social and Cultural Rights,

Human Rights Quarterly 1987, Vol. 9, s. 159-160. Ayrıca bkz. OHCHR, Frequently Asked Questions on Economic, Social and Cultural Rights, UN Fact Sheet 33, s. 8- 10, https://www.refworld.org/docid/499176e62.html, s.e.t. 11.05.2019. (Bundan sonra Frequently Asked Questions on Economic, Social and Cultural Rights, UN Fact Sheet 33).

324 Vienna Declaration and Programme of Action, Adopted by the World Conference on Human Rights in

Vienna on 25 June 1993.

325 Ekonomik, sosyal ve kültürel hakların, medeni ve siyasal hakların özellikleriyle mukayese edilererek

değerlendirilmesine eleştiri getiren bir çalışma için bkz. Van Hoof, G. J. H.: Legal Nature of Economic,

Social and Cultural Rights: A Rebuttal of Some Traditional Views içinde The Right to Food, (Ed: Philip

İnsan haklarının birbirleriyle olan karşılıklı ve birbirine bağlı olan ilişkisini göstermesi açısından gıda hakkı ayrı bir önem arz etmektedir. Gıdanın çok boyutlu yapısı, gıda hakkının pek çok insan hakkı ile doğrudan veya dolaylı olarak ilişki içerisinde olduğunu göstermektedir.326 Öyle ki gıda hakkının bir tür matris (matrix) hak olduğu dile getirilmektedir.327 “Matrix” kelimesinin dilimizdeki karşılığı olarak “rahim”, “temel” veya “taban” kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir. “Matris” kelimesini “rahim” anlamı ile değerlendirdiğimizde gıda hakkının diğer insan hakları bakımından bir nevi rahim işlevi taşıdığını ve rahim olmaksızın diğer hakların doğmasının da mümkün olamayacağını söylemek mümkündür.

Gıda hakkının “matris” bir hak olmasını “temel” veya “taban” kelimeleri kapsamında anlamlandıracak olursak, bir inşaatın temeli atılmaksızın veya güçlendirilmeksizin yapının sağlam kalabilmesinin mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle, gıda hakkının sağlanmadığı bir ortamda diğer insan haklarının korunamayacağını tespit etmek zor olmayacaktır. Öyle ki açlık söz konusu olduğunda, diğer hiçbir insan hakkının anlamı ve değeri kalmayacaktır, zira gıda olmaksızın yaşamın idamesi mümkün olamayacağı için, yaşamın varlığı halinde anlam bulan tüm haklar da anlamını yitirecektir. Bu bağlamda gıda hakkı, insan hakları arasındaki birbirine bağlı ve bağımlı ilişkiyi en net biçimde gösteren bir mercek işlevi göstermektedir.328

326 Gıda hakkı ve diğer insan hakları arasındaki doğrudan ve dolaylı olarak var olan bu ilişkinin detayları

için bkz., OHCHR, Right to Food, Fact Sheet 34, s. 5-6.

327 Ziegler raporunda gıda hakkının “matris” (matrix) bir hak olduğunun, Kalkınma Hakkı Çalışma Grubu

başkanı ve BM Cenevre Ofisinde Cezayir’in daimi temsilcisi olarak görev yapan Mohammad-Salah Dembri ile yaptığın röportajda, ifade edildiğini belirtmektedir. Bkz. Ziegler Report- Definition and history of the right to food, s. 10, son not. 14.

328 Courtis, C.: The Right to Food as a Justiciable Right: Challenges and Strategies, Max Planck Yearbook

Buna bağlı olarak gıda hakkının diğer tüm insan haklarıyla dolaylı olarak ilişkisi olduğunu söylemek mümkün olduğu gibi, bazı insan haklarıyla doğrudan ilişkili olduğunu tespit etmek mümkündür.

Bu insan haklarından ilki su hakkıdır. İnsanın hayatını devam ettirebilmesi için günlük alması gereken su miktarı gıdanın bir kısmını oluştururken, gıdanın üretimi, temizlenmesi ve pişirilmesi için de suya ihtiyaç vardır. Suyun gıda hakkı bakımından taşıdığı bu önem nedeniyle gıdanın sadece katı besin maddelerini içermediğini, aynı zamanda suyun beslenmeye ilişkin veçhelerinin de gıda hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylemek mümkündür.329 Bu bağlamda, içme suyunun yanı sıra tarımsal üretim için gereken su hakkı, gıda hakkı ile doğrudan ilişkili bulunmaktadır.330

Mülkiyet hakkı ise gıdanın üretimi veya gıdaya erişim için maddi kaynak elde edilebilmesi bakımından gıda hakkı ile doğrudan ilişkili bulunmaktadır. İlk veçhesi ile mülkiyet hakkı, bireylerin gıda üretimi için gerekli olan arazi başta olmak üzere diğer üretim vasıtalarına sahip olması bakımından büyük önem arz ederken, diğer veçhesi ile bireylerin gıdaya erişim için gerekli olan geliri üreten varlıklara sahip olması bakımından önem taşımaktadır.

329 Ziegler Report- Definition and history of the right to food, s. 11, par. 32. Su Temini ve Temizlik Ortak

Çalışma Konseyi (Water Supply and Sanitation Collaborative Council) başkanı Richard Jolly 2000 yılında BM Milenyum Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, 2015 yılına kadar yeryüzündeki herkesin kamu sağlığı standartlarına uygun nitelikte içme suyuna erişimi için -her yıl Avrupa’da dondurmaya, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise evcil hayvan bakımına harcanan meblağa eşit olmak üzere- yıllık 10 milyar dolar harcanması gerektiğini belirtmiştir. Bu tespit, herkes için su hakkının sağlanmasının tahmin edildiğinden daha az bir maliyetle mümkün olabileceğini göstermektedir. Bkz. Ziegler Report- Definition and history of the right to food, s. 11-12, par. 33.

Sağlık hakkı, gıda hakkı ile yine doğrudan ilişki içinde olan bir diğer insan hakkıdır.331 Günümüzde açlık ve yetersiz beslenmeye bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar ciddi boyutlara ulaşmıştır. Yeterli gıdaya erişim imkânı bulunmayan annelerin çocukları belli başlı hastalıkların taşıyıcısı olarak dünyaya gelmekte, bunu takiben yeteri miktarda anne sütü alamamaları nedeniyle yaşıtlarına göre bedensel ve zihinsel gelişim yönünden geri kalmaktadırlar. Sağlık hakkının sağlanması için, bireylerin besin değeri yönünden güvenli ve yeterli gıda ile güvenli ve içilebilir suya erişimlerinin temin edilmesinin, devletler bakımından asgari bir yükümlülük olduğu ESKHK tarafından hazırlanan sağlık hakkına ilişkin Genel Yorum 14’te de ifade edilmiştir.332 Daha açık ifadesiyle, yeterli miktarda gıdanın sağlanabilir ve erişilebilir olması, en yüksek sağlık standardı hakkının sağlanmasının bir ön koşuludur. Bu bağlamda, WHO’nun, Salgın Olmayan Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü için Küresel Eylem Planı’nda da beslenmenin önemine vurgu yapmış olması, gıda hakkının korunmasının sağlık hakkından ayrı düşünülemeyeceğini göstermesi bakımından önemli bir örnektir.333

Gıda hakkını bireylerin kendi gıda güvencelerini sağlayabilmeleri yönüyle değerlendirdiğimizde, gıdaya erişim bakımından belli bir maddi gelire sahip olmaları gerektiği açıktır. Bu anlamda, çalışma ve adil ücret hakkı ile elde edilen gelirin bireyin hayatını idame ettirebilmek için gerekli temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmasını gerekli kılan asgari ücret hakkı, bunlardan faydalanamıyor olunması durumunda sosyal

331 Detaylı bir değerlendirme için bkz. Aguirre, E. K.: The Importance of the Right to Food for Achieving

Global Health, Global Health Governance Spring/ Fall 2015, Vol. IX, No. 1, s.164-178.

332 CESCR, General Comment No. 14: The Right to the Highest Attainable Standard of Health (Art. 12)

Adopted at the Twenty-second Session of the Committee on Economic, Social and Cultural Rights, 11 August 2000, E/C.12/2000/4, par. 11. (Bundan sonra Genel Yorum 14).

333 Detaylı bilgi için bkz. Global Action Plan for the Prevention and Control of Noncommunicable

Diseases 2013-2020. World Health Organization, Geneva 2013,

http://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/94384/9789241506236_eng.pdf?sequence=1, s.e.t. 11.12.2018.

güvenlik hakkının sağlanması, gıda hakkı bakımından hayati öneme sahiptir. Tüm bu hakların, gıda hakkı ile dolaylı olarak ilişkili olduğunu söylemek mümkündür.

Gıda hakkı bakımından önem arz eden diğer bir hak ise self-determinasyon hakkıdır. Self-determinasyon hakkı gerek MSHUS’nin gerekse ESKHUS’nin 1. Maddelerinde güvence altına alınmış bir hak olup ilgili maddelerin 2. Fıkrasında “Bir halk

sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz.” hükmü gereği

gıda hakkı ile doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Self determinasyon hakkının gıda hakkının korunması bakımından taşıdığı önem, devletlerin sahip oldukları gıda üretim kaynaklarını ülkedeki belli bir imtiyazlı grubun veya yabancı şirketlerin menfaatlerine sunarken, halkın açlık ve yetersiz beslenme ile gıdadan yoksun bir halde yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakıldığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, gerçek anlamda self-determinasyon hakkının sağlanmasından bahsedebilmek için, halkın gıda kaynaklarının kullanımı üzerinde söz ve yetki sahibi olmaları gerektiğini söylemek mümkündür.

Bu hakların yanı sıra, gıda hakkının açlıktan kurtulma hakkı yönü ile yaşam hakkı arasında kopmaz bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Günümüzde gıda hakkının doğrudan tanınmadığı insan haklarının korunmasına ilişkin bölgesel nitelikteki uluslararası antlaşmalarda ve ulusal hukuk düzenlerinde yaşam hakkı kapsamında dolaylı olarak korunduğu görülmektedir.334

Değinilmesi gereken diğer bir hak ise eğitim hakkıdır. Gıdaya erişimde zorluk çeken aile ve bireylerin diğer insan hakları aleyhine bir tercih yapmak zorunda kalmaları, pek çok bireyin gıdaya erişebilmek için eğitimden vazgeçmesine neden olmaktadır. Bu

durum kimi zaman, bireylerin eğitimine devam etmek yerine, gıdaya erişebilmek için çalışma hayatına atılması şeklinde tezahür ederken, kimi zaman ise aile bütçesinin tamamen gıda ve konut gibi daha temel ihtiyaçlara ayrılması nedeniyle eğitimin ihmal edilmesi şeklinde tezahür etmektedir. Her iki durumda da gıda hakkı lehine kullanılan tercih, bireylerin eğitimsiz kalması, buna bağlı olarak iş piyasasında ya iş bulamaması ya da daha düşük ücretli ve kötü çalışma koşullarına razı olması sonucunu doğurmaktadır ki bu da yoksul aileler bakımından bir kısır döngü yaratmaktadır. Daha açık izahıyla, aç çocuklar eğitim alamamakta, eğitim alsalar dahi yaşıtlarına göre daha başarısız olmakta, bunun sonucu olarak iş piyasasında vasıflı iş bulamayan yetişkinlere dönüşmekte ve en nihayetinde kendi ailelerine sağlayacakları hayat standardı da kendilerinin çocukken sahip olduğu standartlardan farklı olamamaktadır.

Gıda hakkı, bireylerin kişisel ve siyasal haklardan yararlanma kapasitelerini de doğrudan etkileyen bir özelliğe sahiptir. Bu bağlamda, açlık ve yetersiz beslenme koşulları altında yaşamını sürdüren bir bireyin seçme ve seçilme hakkı veya kamu hizmetine girme hakkı gibi kendisini toplumsal hayatta karar alma mekanizmasının bir parçası haline getirecek haklardan yararlanması oldukça güçtür.

Gıda hakkının, üçüncü kuşak haklar ile de dolaylı olarak ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu haklardan biri barış hakkı olup, günümüzde gıda hakkı ihlallerinin yaygın ve en ağır biçimlerinin silahlı çatışmaların sürdüğü coğrafyalarda gerçekleştiği dikkate alındığında barış hakkı sağlanmadıkça gıda hakkının korunmasının mümkün olamayacağını söylemek mümkündür.335

335 Günümüzde aç insan sayısının bir önceki seneki verilere göre artmış olmasının en büyük nedenlerinden

biri süregelen silahlı çatışmalar olduğu gerçeği de barış hakkının gıda hakkı ile ilişkisini teyit eder niteliktedir. Bkz. Food Insecurity, 2017. Konuya ilişkin detaylı değerlendirme için bkz. tezin “Silahlı Çatışmalar” başlıklı bölümü.

Son olarak, gıda hakkının hem teorik hem de pratik anlamda bireylerin ekonomik, kültürel ve sosyal gelişimleri bakımından taşıdığı önem nedeniyle gelişme hakkı ile de doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir. Kalkınma hakkı, Kalkınma Hakkı Deklarasyonu’nda “sayesinde bütün insanların ve halkların, insan hakları ve

özgürlüklerin bütünüyle yaşama geçirilebildiği ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal kalkınmaya katılma, katkı koyma ve böyle bir kalkınmadan faydalanma hakkını elde ettiği devredilemez bir insan hakkı”336 olarak tanımlamaktadır. Bireylerin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal kalkınmaya katılabilmeleri, katkı koyabilmeleri ve böyle bir kalkınmadan faydalanabilmeleri gıda hakkından yararlanabilmeleri ile doğru orantılıdır. Bir başla deyişle, gıda hakkı ihlal edilen bir bireyin kalkınmanın bir parçası olabilmesi ve kalkınmadan yararlanabilmesi mümkün değildir.

Buraya kadar verdiğimiz örnekler, gıda hakkından yoksun kalan bireylerin diğer insan haklarından yararlanma kapasitelerinin ne şekilde etkilendiğini veya bahsedilen haklardan mahrum kalan bireylerin gıda haklarını sağlamakta karşılaştıkları güçlükleri gösterir niteliktedir. Bu bağlamda, hakların bir bütün olarak sağlanmasının, bireylerin fiziksel, psikolijik ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması suretiyle insan onuruna uygun bir hayat sürebilmeleri için taşıdığı önem görülmektedir.

Bunun yanı sıra, bazı medeni ve siyasal haklar ise gıda hakkı ile karşılıklı bir ilişki içerisinde olmaları bakımından büyük önem arz etmektedir. Özellikle gıda hakkı ihlallerinin sıklıkla yaşandığı coğrafyalarda, bireylerin kısmen veya tamamen medeni ve siyasal haklardan mahrum oldukları gözlendiğinde, bu hakların gıda hakkı ile birlikte

336 Declaration on the Right to Development, Adopted by General Assembly resolution 41/128 of 4

December 1986, Art. 1. İlgili Maddenin çevirisi için BM’nin resmi sitesinden yararlanılmıştır. Bkz. The United Nations Today, İnsan Hakları, http://www.unicankara.org.tr/today/4.html, s.e.t. 05.05.2019.

tanınması gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır. Tezin ilerleyen bölümlerinde daha detaylı bir şekilde ele alınan bu konuya337 burada kısaca değinilecek olursa, yakın tarihte ve günümüzde yaşanan gıda hakkı ihlallerinin kasti veya ihmali devlet politikalarından kaynaklandığını söylemek mümkündür. Devletlerin gıda hakkı ihlallerine neden olan bu politikalarına karşı koyabilecek mekanizmaların var olması şarttır. Bu mekanizmalar ise ancak seçme ve seçilme hakkı, ifade ve protesto özgürlüğü, basın özgürlüğü, vatandaşlık hakkı gibi bazı temel hakların ve serbest seçimler ve yargının bağımsızlığı gibi ilkelerin tanınması ile mümkündür. Aksi halde, devlet eliyle kimi zaman kasti, kimi zaman ise ihmali şekilde gerçekleştirilen gıda hakkı ihlalleri, mevcut hukuk düzeni karşı koymaya el vermediği için binlerce insanın açlıktan ölmesiyle sonuçlanan boyutlara ulaşabilmektedir.

Sonuç olarak gıda hakkının diğer insan haklarıyla ilişkisinin iki boyutlu bir özellik taşıdığı söylenebilir. Bunlardan ilki gıda hakkının korunmadığı durumlarda, bireylerin diğer insan haklarının ne şekilde ihlal veya ihmal edilmiş olacağını göstermektedir. İkinci boyutta ise gıda hakkının tam anlamıyla korunabilmesi için diğer insan haklarının gıda hakkı bakımından taşıdığı önem ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, insan hakları arasındaki bu karşılıklı ve birbirine bağlı ilişkinin gıda hakkında cisimleştiğini ve başka bir insan hakkı bakımından bu kadar bariz bir şekilde ortaya çıkmadığını söylemek mümkündür.338

337 Örnekler için bkz. tezin “Gıda Hakkı İhlalleri” başlıklı bölümü.

338 Genel olarak bkz. Meule, B./ Rătescu, I.: Food Prints on Human Rights Law Paradigms, EFFL 2014,

İKİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HUKUK KAYNAKLARINDA GIDA HAKKI

Bu bölümde gıda hakkının uluslararası hukuk düzenlemelerinden hangilerinde ve ne şekilde koruma altına alındığı ele alınacaktır. Gıda hakkı, uluslararası hukuk düzenlemelerinden bağlayıcı nitelik taşıyan uluslararası antlaşmalarda garanti altına alınmakla birlikte, bağlayıcı niteliği olmayan ancak uluslararası örf-adet hukukunun delili sayılan yumuşak hukuk belgelerine de konu olmuş bir haktır.

Gıda hakkının farklı uluslararası antlaşmalarda farklı veçheleri ile veya farklı

Belgede Uluslararası hukukta gıda hakkı (sayfa 132-143)