• Sonuç bulunamadı

Kaynak Tanıtımı Kullanılan Yöntemler ve Araştırmanın Amacı

1-Kaynak Tanıtımı ve Kullanılan Yöntemler

Bu çalışmamızda birçok kaynaktan yararlanılmıştır. Ancak H. 1080-1081 / M. 1670- 1671 yıllarını ihtiva iden 15 Numaralı Konya Şer‘iye Sicili çalışmamızın ana kaynağını oluşturmuştur. Selçuk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nde bulunan fotokopisinden faydalanarak çevirisini yaptığımız 15 Numaralı Konya Şer‘iye Sicili içerisinde birçok belge mevcuttur. Ağırlıklı olarak mülk satışları, darb, yaralama, küfür, hırsızlık ve alacak da‘vâları, mîrâs, vasî, vekîl ve kefîl ta‘yînleri, evlenme-boşanma, nafaka bağlanması gibi belgeler bulunmaktadır.

Ana kaynağımız olan 15 Numaralı Konya Şer‘iye Sicili yüz elli sayfadan oluşmaktadır. Kayıtlar birinci sayfadan başlayıp yüz ellinci sayfaya kadar devam etmektedir. Sicilde sekiz adet mükerrer kayıt bulunmakla beraber darb olan, yarım bırakılmış, silik ve yazıları birbirine geçmiş kayıtlarda mevcuttur. Kâtip’in yazısı oldukça karışık ve kötüdür. Ayrıca sicilin iyi muhafaza edilmemesinden(ıslanmasından) mütevellit sayfa başında bulunan belgelerin dış kısımlarının yazılarında bozulma ve mürekkeplerinde dağılmalar meydana gelmiştir. Bu durum belgeleri çevirirken bizleri bir hayli zorlamıştır. İncelenen sicilin hemen hemen her sayfasında ortalama beş belge mevcutken en fazla yedi en az bir belge olduğu görülmüştür.

Kullandığımız yönteme gelirsek, H. 1080-1081 / M. 1670-1671 yıllarını ihtiva eden ana kaynağımızın içerisinde bulunan belgeleri tarih metoduna uygun şekilde kullanarak çıkarımlarda bulunma ve yorumlama yöntemini izledik. Bir başka tabirle 15 Numaralı Konya Şer‘iye Sicili’nde bulunan belgeleri, oluşturduğumuz konu başlıkları altında değerlendirmeye24 tabii tutup çeşitli yorumlamalarda bulunduk.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi bu belgelerin ana kaynağını 15 Numaralı Konya Şer‘iye Sicili oluşturup bu belgelerin tümüne araştırmamızın ek-1: metinler kısmında bulabilirsiniz. Ancak burada şu noktaları hatırlatmakta fayda var. Sicil baştan sona okunarak transkripsiyonu yapıldıktan sonra yukarıda da bahis ettiğimiz üzere Kâtip’in yazısının karışık ve kötü olması

23 Sak, a.g.e., s.XXX;

ve sicilin iyi muhafaza edilmemesinden dolayı mürekkebi akmış yerler (silik) şeklinde, okuyamadığımız yerleri (….) şeklinde, okunuşunda şüphe duyulan yerleri (?), şeklinde, boş bırakılmış yerler (boş) şeklinde gösterildi. Yine transkripsiyonda belgelere verdiğimiz numaralar orijinal olmayıp tarafımızdan kolaylık olsun diye, ilk sayfadan itibaren 1–1, 1–2, 1–3,1-4 şeklinde verilmiştir. Ayrıca belgelerin hicrî tarihleri miladi tarihe çevrilmiştir.

2-Araştırmanın Amacı

Akdeniz coğrafyasında kurulmuş en büyük devletlerden biri olan Osmanlı Devleti, bünyesinde bulunan farklı etnik ve dinî unsurlara rağmen bu coğrafyada 600 yılı aşkın bir süre varlığını korumuştur. Osmanlı Devleti’nin bu coğrafyada bu kadar uzun süre varlığını korumasına yardımcı olan unsurların izlerini bizler arşiv malzemelerinde sürüyoruz. Tabii ki bu unsurların izini sürdüğümüz arşiv malzemelerinin en başında Şer‘iye sicilleri gelmektedir.

İnsanların birbirleriyle olan her türlü münasebetlerini ortaya koyan ve içerisinde berât, fermân, mülk satışları, darb, yaralama, küfür, hırsızlık, alacak da‘vâları, mîrâs, vasî, vekîl, kefîl ta‘yînleri, evlenme-boşanma, nafaka bağlanması, köle ve câriye azadı gibi birçok belge bulunduran Şer‘iye sicilleri, bizlere oldukça zengin bir veri kaynağı sunmaktadır.

Bu bağlamda biz de bu çalışmayla 15 Numaralı Şer‘iye Sicilinin bize sağladığı veriler ışığında H. 1080-1081 / M. 1670-1671 yılları arasındaki Osmanlı Konya’sının sosyo- ekonomik yapısını ortaya çıkarmayı amaçladık. Başka bir ifade ile bu çalışmanın amacı, Eski çağlardan beri önemini koruyan ticaret yolları üzerinde bulunan ve İç Anadolu bölgesinin önemli bir yerleşim merkezi olan Konya’nın; sosyal, ekonomik, hukukî, idarî ve kültürel yapısını 15 Numaralı Şer‘iye Sicili kayıtlarından yola çıkarak ortaya çıkarmaktır. Ayrıca Konya özelinde Osmanlı insanının ve toplumunun gündelik yaşamına ışık tutmaktır.

C-1670-1671 Yıllarında Osmanlı Devleti

Osmanlı Devleti, 17. Yüzyılda çok geniş sınırlara ulaştı. Öyle ki Kuzey Afrika ve Habeşistan’dan Mora ve Dalmaçya’ya, Balkan yarımadası dâhil olmak üzere Polanya’nın güneyinden Kafkasya’ya kadar Osmanlı Devleti’nin kontrol ve denetimi altında idi.

17. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin bu kadar geniş sınırlara sahip olması onu güçlü kılmadı. Zira bu dönemde kendi bünyesinde bazı iç karışıklıklar meydana gelmeye başlamışdı. Bu iç karışıklıklar devlet düzeninde bozulmalara sebebiyet verdi. Yine bu yüzyılda gerek bu iç karışıklıklar gerekse devlet yönetiminin; ordu, donanma, maliyenin ve

eğitim sistemimin bozulması sonucu Osmanlı Devleti duraklama sürecine girdi. Devletin önemli mevkilerine basiretsiz ve liyakatsiz kişilerin getirilmesi, Avrupa’daki gelişmelerin takip edilememesi sonucu bu sürec hızlanmıştır.

İncelediğimiz defterin (1087-1088 / 1676-1677) döneminde Osmanlı Devleti tahtında “Avcı Mehmed” lakabını taşıyan IV. Mehmed’in bulunduğunu görmekteyiz. Padişah İbrahim’in, Hatice Turhan Sultan’dan olma oğlu olan IV. Mehmed, biraz önce yukarıda da ifade ettiğimiz üzere “Avcı” lakabıyla anılırdı. Bunun nedeni ava olan tutkusudur25. Yedi yaşında iken (18 Receb 1058’de) Osmanlı tahtına çıkıp padişah olan IV. Mehmed; yaşının küçüklüğü nedeniyle sahip olduğu iktidar gücü, saltanatının ilk sekiz yılında büyük annesi Kösem Sultan, annesi Hatice Turhan Sultan ve bunların taraftarları arasında paylaşıldı26. Öyle ki ülke, taraftarları arasındaki bu gücü elde etme savaşında karışıklıklar içinde kaldı. Osmanlı Devleti tarihinin çok kritik bir döneminde tahta çıkan ancak etkili bir padişah olamayan IV. Mehmed’in, ava aşırı düşkün olması ve yönetimle ilgili ilgisiz tavırlarda bulunmasında çok küçük yaşta tahta çıkmasının rolü olduğu söylenmektedir.

Küçük yaşta tahta çıkması sebebiyle iyi bir eğitim alamayan IV. Mehmed, çevresindeki basiretsiz ve liyakatsiz saray ağalarından oluşan iktidar ortaklarının etkisiyle sarayın dar çevresi27 dışına çıkamamıştır. Padişahlığının büyük kısmını Edirne’de geçiren IV. Mehmed döneminde, en önemli siyasi olay 1683 yılındaki Viyana bozgunudur. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana’yı alma çabası sonuçsuz kalınca, devlet uzun yıllar sürecek bir savaş sürecine girmiştir. Devletin bu zor yıllarında dahi av merakından vazgeçmeyen IV. Mehmed için de artık sonun başlangıcı olacak yıllar başlamıştır.