• Sonuç bulunamadı

1-Kâdı ve Görevleri

Osmanlı Devleti, dünyanın en önemli ve problemli coğrafyasında; etnik, dinî ve kültürel yapıları çok farklı olan unsurlarla 600 yıllık bir süre varlık göstermiştir. Osmanlı Devleti’ni bu 600 yıllık sürede ayakta tutan faktörlerin başında hiç süpesiz devletin sahip olduğu hukukî yapı ve bu hukukî yapının işleyişi gelmektedir. Hukuki yapının işleyişinde çok önemli bir yere sahip olan kâdı; Arapça’da “kazâ” kökünden türetilmiş olup fıkıh terimi olarak insanlar arasında vuku bulan çekişme ve davaları şer’î hükümlere göre çözen yetkili kişi olarak geçmektedir.

Hz. Peygamberin ölümü, İslâm Devleti’nin sınırlarının genişlemesi ve halifenin tüm işleri tek başına idare etmesinin mümkün olmadığı anlaşılınca ilk defa, Hz. Ömer zamanında179 Kâdılık Kurumu oluşturulmuştur. Daha sonraki süreçte Kâdılık Kurumu bütün İslâm devletlerinde varlığını devam ettirmiştir. Tabii ki Osmanlı Devleti’nde de varlığını sürdürmüştür. Öyle ki beylik döneminden beri fethedilen yerlere hukuku temsilen bir kâdının, idareyi temsilen de bir beyin tayini geleneksel bir hale gelmişti.

Kâdılar, görev yaptıkları yerlerde şeriat ve kânunu uygulamada beylerden bağımsızdı. Yani kararlarını beyin isteğine göre değil şeriat ve kânunu emrettiği şekilde verirlerdi. Osmanlı bürokrasisi, eyâlet yönetimindeki bu güçler ayrımını, adil bir yönetimin temeli180 olarak görmekteydi. Emirleri doğrudan doğruya padişahtan alıp, padişaha direk dilekçe gönderebilen Osmanlı kâdısı, diğer İslâm devletleri içinde olmayan özgün bir adliye ve mülkiye görevlisidir. Kendinden önceki meslektaşlarına göre daha geniş yetkilerle donatılmıştır. Ayrıca hem tahsili, hem mesleğe geçişi hem de terfi itibariyle gelişmiş bir hiyerarşiye ve kurallar bütününe tâbiidir.

İlmiye sınıfına mensup olan kâdı, dünyayı baştan sona iyi tanıyan memur tipi olup hukukçular sınıfını şahsında temsil eden meslek adamıdır181. Ayrıca kâdı, Şer’î hukuk

179 Fahrettin Atar, “Kadı”, DİA, C.XXIV, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., Ankara 2001, s.66. 180 İnalcık, a.g.e., s.108.

adamıdır, ahalinin merkezî devlet karşısında temsilcisi ve sözcüsüdür182. Öyle ki Osmanlı hukuk düzeninde halk ile devlet arasındaki münasebeti sağlayan en önemli kurum, kadılık olmuştur.

Bu kurumun başındaki kişi olan Kadı, haksızlığı önlemek, adalet, sağmak, taraf tutmamak ve Hz. Peygamberin yolunda yürümek gibi yapılması gereken şeyleri yapmalı; kibirli, kaba, katı ve inatçı olmamalıdır. Bunlardan başka kadının makam ve şahsiyetini korumak için uyması gerekli görülen ahlakî kurallar aşağıda verilmiştir.

Tablo-3: Kâdının Uyması Gereken Ahlaki Kurallar

1. Mahkemede kendisi için alışveriş yapmamak 2. Mahkemede hiç kimseyle şakalaşmamak 3. Taraflar ile da’vâlar dışı hiç bir şey konuşmamak

4. Tarafların hiçbirisinden hediye kabul etmemek ve başkalarından da hediye almamak 5. Tarafların hiçbirinin davetine gitmemek

6. Taraflar arasında eşit davranmak

7. Mahkeme sonuçlanmadan, taraflardan yalnız birisini evine kabul etmemek 8. Mahkemede biri ile baş başa kalmamak

9. İkisinden birine el, göz ve baş ile işaret etmemek, onlardan birisi ile gizli konuşmamak, diğerinin bilmediği dil ile söz söylememek

10. Töhmet ve kötü zanna sebep olabilecek hal ve hareketlerden sakınmak 183.

Osmanlı adli teşkilatının temel taşı olan kâdı, kazâ da devletin en yetkili görevlisi olup bulunduğu kazânın hem mülkî amiri, hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem müfettişi, hem noteri, hem de halkın her konuda müracaat edebileceği bir sosyal güvenlik makamı konumundadır. Bu yüzden devlette bu kadar geniş bir görev alanına sahip başka bir memur bulunmamaktadır.

Çok geniş görev alanına sahip olan kadılar, memur ve müderris tayini, resmî yapıların keşif ve tamiri, vakıfların denetimi, vakıf binalarının kiraya verilmesi, vergi toplanması, esnaf teftişi, narh koyma, yiğitbaşı ve kethüda tayini, mukâtaʻa teftişi ve ihtida işlemleri184 yapmaktaydı. Yine çarşı, pazarda satılan malların vasıflarını ve fiyatlarını denetlemek gibi büyük ölçüde belediyeler tarafından yapılan birçok görevi yerine getiren mahalli yöneticiler

182 İlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kâdı, Ankara 1994, s. 15.

183 Abdülaziz Bayındır, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, Yeni Türkiye Yay., C.VI, Ankara 1999, s. 433. 184 Bayındır, “a.g.m.”, s.432.

olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ayrıca Avarız vergilerinin toplanıp merkeze ulaştırılması, zahire, hayvan tedariki, sevki menziller hakkındaki emirler, asker toplanması da185 kadının vazifeleri arasındadır. Bu görevler ve yetkiler kadıların görevli olduğu bölgelerde ne kadar söz sahibi olduklarının da bir kanıtıdır.

2-Kâdı Tayînleri ve Şartları

Medreseden mezun olup mülâzımlık hakkını kazanmış olan kadı adayları, Rumeli’de görev almak istiyorsa Rumeli kazaskerinin, Anadolu’da görev almak istiyorsa Anadolu kazaskerinin matlab defterlerine186 isimlerini yazdırırdı. Daha sonra sırasının kendilerine

gelmesi ile Kadı tayinleri yapılmış olurdu.

Kadı tayinleri Dîvân-ı Hümâyunda kararlaştırılırdı. Akabinde bu karar padişaha arz edilirdi. Kesinlik kazandıktan sonra ise kazasker tarafından kadı adayına göreve başlama tarihini, süresini ve ücretini belirten kısa tayin buyrultusu187 yazılırdı. Kadı tayinlerinde aranan şartlara bakacak olursak;

Tablo-4: Kâdı Tayîni Şartları

1) Reşit olmak,

2) Temyiz kudretine sahip olmak 3) İman sahibi ve adil olmak

4) Hukuki ehliyet ve muamele kabiliyetine sahip olmak, yani baliğ, akıllı ve hür olmak 5) Bitaraf olmak

6) Nesebinin sahih olması

7) Yeterli derecede hukuki bilgiye sahip olmak ve erkek olmak gibi özelliklerdir.188

Bütün bunların yanında kadıların, anlayışı kuvvetli, yerli yerinde hüküm verebilen, güvenilir, dürüst, şahsiyet sahibi, sağlam iradeli, hukukî meselelere vakıf, da’vâları şer’-i esaslara göre karara bağlayacak yeterlilikte189 olmaları gerekirdi.

Derece itibariyle kadılar iki büyük gruba ayrılırlar: Birincisi, büyük eyaletlere ve bazı önemli sancaklara atanan Mevleveyit denilen büyük kadılıklardır. Bunlar da maaşları yönünden iki kısma ayrılır: Birincisini üç yüz akçe yevmiyeli mevleviyetler oluşturur; bunlara

185 Mehmet Ali Ünal, “Osmanlı Devletinin Merkezi Otorite ve Taşra Teşkilatı”, Osmanlı, C. VI, Yeni Türkiye Yay., Ankara

1999, s. 119.

186 Ünal, “a.g.m.”, s. 134.

187 Mehmet İpşirli, “Klasik Dönem Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Osmanlı Devleti Tarihi, (Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu), C.I,

Feza Gazetecilik Yay., İstanbul 1999, s. 264.

188 Ortaylı, a.g.e., s.9. 189 İpşirli, “a.g.m.”, s.268.

devriye mevalisi de denir. İkicisini ise yevmiyesi daha yüksek olan mevleviyetlerdir. Bunlar Devletçe çok önem verilen eyaletlerin kadılarıydı. Mevleviyetlerin kendi aralarındaki derecelerini aşağıdaki tablodan incelenebilir.

Tablo-5: Mevleviyet Dereceleri

Konya kâdılığı ise 1575’te büyük derece olan mevleviyet derecesine yükseltilmiştir. Bu kâdıların, kâdıaskerin uygun bulması ve sadrazamın arzı üzerine padişahın tayin etmesiyle görevlerine başladıklarını190 belirtmiştik. 15 numaralı defterde bulunan belgelerde, Konya kâdılarının “mevleviyet” derecesinde olduklarını gösteren “Mevlânâ” ünvanlarına rastlamak mümkündür. Burada belirtilmesi gereken bir hususta kaza kadılarının görev süreleri iki sene iken Mevleviyet kadılarının görev süresinin bir sene olmasıdır.

İncelediğimiz defterde Konya Kazâsı’nın Kısmet-i ‘Askeriyesinin Tefvîzi hakkında191 kadı tarafından yazılmış üç belge geçmektedir. ‘Abdulkâdir Efendi inhâ olunur ki işbu seneyi mezbûrda mahalle-i merkûme eyâlisinden el-Hâc Mahmûd, Zî’l-hicce senesinin yirminci gününden Konya ve sancâğının umûru kısmet-i ‘askeriyesi (silik) ‘Osmân ve ‘Alî Çelebi Karaman ve Sadırlar imâmı gerekdir ki vâki‘ olan mevtâ-ı ‘askeriyenin tahrîr ve beyne’l- verese bi’l-farizat-ı şer‘iye mirasını tevzî‘ vetaksîm edilip bu hâneye irsâl edilmesi istenmiştir192.

190 Uzunçarşılı, a.g.e., s.87. 191 KŞS 15 / 1-1, 2-3, 2-4. 192 KŞS 15 / 1-1