• Sonuç bulunamadı

Kategorik-Tanımlı, Hipotetik-Koşullu, Disjunktif-Seçenekli Önermeler

B- Salt Mantıksal Önerme Kuralları ve Kapalı Lâfzî Yorum

2- Kategorik-Tanımlı, Hipotetik-Koşullu, Disjunktif-Seçenekli Önermeler

yüklem arasındaki ilişkileri bakımından ele alan bağlantı yönünden ayırım yapan önerme grupları oluşturmaktadır. Bunlar: kategorik(tanımlı), hipotetik(koşullu) ve distinjunktif(seçenekli) önermelerdir202.

a- Kategorik-Tanımlı Önerme

“Kategorik (Categorical) önerme”, bir yüklemi bir özne hakkında olumlayan veya olumsuzlayan önermedir. Bu yönü itibariyle basit önermedir. Bir önermede “yüklem”, öznenin özelliğidir; öznenin ne olduğunu, niteliklerini bildiren terimdir. Bu nedenle de yüklem, hep soyut kavram konumundadır ve bu soyut kavram aynı zamanda bir genel kavramdır. Özne ise somut ve tekil konumundadır203.

Örneğin, GVK’nun 8. maddesine göre, ticari mümessillik yapanlar(yüklem), tüccar vekilleri ve memurları(yüklem) ile Ticaret Kanunu'nun hükümlerine göre acenta durumunda bulunanlar(yüklem), temsil edilene ait reklam giderleri hariç olmak üzere, giderleri devamlı olarak kısmen veya tamamen temsil edilen tarafından ödenenler(yüklem), mağaza veya depolarında temsil edilen hesabına konsinyasyon suretiyle satmak üzere devamlı olarak mal bulunduranlar(yüklem), daimi temsilci(özne), sayılırlar. Yasa kuralının bu tanımlaması aynı zamanda tümel önerme örneğidir. Somut bir kişinin daimi temsilci olduğunu söyleyen somut örnek kişiyi tanımlayan önerme ise tekil önerme olur. Yine aynı Kanun’un 62. maddesindeki

“iş verenler, hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir” de öznesi “işveren”, yüklemi “hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” olan kategorik-tanımlı önerme niteliğinde bir yasa kuralıdır.

Kategorik önermelerde “nicelik” esasından hareketle “tümel” ve “tikel”, “nitelik” açısından

“olumlu” ve “olumsuz” önermelerden söz edebiliriz. Eğer önermenin öznesi tümel ise, yani özne olan terim bir sınıfı bütünüyle içine alıyorsa, ona “tümel önerme” ismi verilir. “Bütün insanlar ölümlüdür” gibi. Öznenin tekil olduğu önermeler, örneğin, “Ahmet çalışkandır” ya da

“bazı insanlar hukukçudur” gibi yöneldiği alana ilişkin daraltmaya bağlı olarak “tikel önerme”

201 Işıktaç & Metin, Hukuk Metodolojisi, 2003, s. 99.

202 Işıktaç, Hukuk Normunun Mantıksal Analizi ve Uygulaması, 2004, s. 80,81.

203 Özlem, 2006, s. 145.

59

olarak adlandırılır. Öznenin nicelik belirtmediği durumlarda ise kategorik önerme “belirsiz önerme” adını alır. “İnsan ölümlüdür” gibi204.

Bu tür önermelere dayalı akıl yürütmelerde, yalnızca öncüllerde yer alıp sonuçta yer almayan terime “orta terim205”, sonuçta yer alan terimlerden yüklem konumundaki terime “büyük terim206(birincil öncül)”, özne konumundaki terime “küçük terim207(ikincil öncül)” denir208. Bu önermelere dayalı akıl yürütme, önermenin kimliğini taşır: Örneğin, VUK’un 359/a-1.maddesine göre, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunanlardan defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar(orta terim) hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası(büyük terim)na hükmolunur.

Mükellef A(küçük terim), defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hilesi(orta terim) yapmıştır.

O halde, mükellef A(küçük terim), on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası(büyük terim) ile cezalandırılmalıdır.

“Kategorik akıl yürütmenin şekil şartları” şöyle sıralanır:

1- Orta terim öncüllerden hiç olmazsa bir defa bütün kaplamı ile ele alınmış olmalıdır.

2- Çıkarımda orta terim bulunmamalıdır209.

3- Çıkarımdaki hiçbir terimin kaplamı öncüllerdeki terimlerin kaplamını aşmamalıdır210.

204 Işıktaç, Hukuk Normunun Mantıksal Analizi ve Uygulaması, 2004, s. 82,83.

205 Orta terim, büyük ve küçük öncülde yer alır.

206 Büyük terim, büyük öncülde ve sonuçta yer alır.

207 Küçük terim, küçük öncülde ve sonuçta yer alır.

208 Özlem, 2006, s. 179,180; Bu sayfalarda kategorik tasım için şu örnek verilmektedir:

Bütün insanlar ölümlü dür.

209 Verdiğimiz örnekte orta terim, “defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hilesi yapmak”tır. Buna göre, şu akıl yürütme yanlıştır:

Büyük Öncül: VUK’nun 359/a-1.maddesine göre, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunanlardan defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar(orta terim) hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası(büyük terim)na hükmolunur.

Küçük Öncül: Mükellef A, onsekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası almıştır, Sonuç: O halde Mükellef A, defter ve muhasebe hilesi yapmıştır.

210 Kulen, 1972, s. 49/4.

60

“Sonucun(çıkarımın) doğruluğuna ilişkin şartlar” şöyle sıralanır:

1- İki olumlu öncülden bir olumsuz sonuç çıkmaz.

2- İki olumsuz öncülden hiçbir sonuç çıkmaz.

3- İki tikel öncülden hiçbir sonuç çıkmaz.

4- Öncüllerden biri tikel ise, sonuç tikel çıkar.

5- Öncüllerden biri negatif ise sonuç olumsuz çıkar211.

“Kategorik-tanımlı akıl yürütmede” birinci önerme, uygulanacak hukuk kuralı içindeki terimlerin o hukuk kuralına içkin değer ve anlamla saptayan önermedir. Kapalı lâfzî yorumda bu anlam hukuk kuralından açıkça anlaşılmaktadır. Diğer bir deyimle hukuk kuralının kendisi bir çaba gerektirmeden anlamı yansıtır. Bu önerme, kendi içinde anlama(ön çıkarıma) ulaştıran alt önermelere ayrılabilir. Subsumtion(altlama) onun üzerinden gerçekleştirilecektir.

İkinci önerme ise somut olayın hukuksal olarak isimlendirilmesiyle oluşur. Sonuç ise her iki önermeden çıkan sonuç olarak, somut hukuksal olması gerekeni gösterecektir212. Sonucun olumlu veya olumsuz olması dilbilgisel açıdan olumluluk veya olumsuzluk ekiyle biten bir sonuç cümlesini değil, ortada hukuki veya hukuk dışı bir durum olup olmadığıyla ilgili bir şeydir.

Yargı kararına yönelen hukuki akıl yürütmede, birinci öncül olan yasa kuralı veya ilke, dilsel ifade olarak tikel olabilir. Ancak sonuca varabilmek için hukuki anlamda o öncülün anlam kümesi doldurulmalı ve kapatılmalıdır. Bu işlem o önermeye tümel karakter verir. Yani birinci öncül, bir içlem ve kaplam bütünlüğü sunmalıdır. İkinci öncül ise tekil karakterlidir. Eylemde ve içeriğinde pek çok unsur yer alabildiği için dilbilgisi açısından tikel görünse de nitelik olarak tekildir. Sonuç(çıkarım), tümel ve tekil önerme arasındaki mantıksal ilişkiyi kurar. Bu bağlamda, yargı kararlarında veya vergi hukuku alanında yapılan bir akıl yürütme sürecinde çıkarımın doğruluğuna ilişkin 3. ve 4. şartlar alan dışı bırakılmalıdır. Eğer her hangi bir yorumda bu iki madde çerçevesinde bir akıl yürütme söz konusuysa, şartın gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın hukuki mantığın dışında görülerek analiz dışlanmalı ve bu analize dayalı hukuki sonuca varan yorumlar reddedilmelidir. Çünkü tikel birinci öncül, içlemi ve kaplamı eksik bırakılmış yasa kuralı veya ilkeye, tikel ikinci öncül ise niteliği tam tespit edilmemiş hukuk olayına denk gelir. Hukuki akıl yürütmede her ikisinin veya birisinin yer almış olması durumunda o, hukukun kabul etmeyeceği bir akıl yürütme şekline bürünmüştür.

211 Kulen, 1972, s. 49/4.

212 Işıktaç, Hukuk Normunun Mantıksal Analizi ve Uygulaması, 2004, s. 135. (Eklemeler bizimdir)

61

Örneğin, KDV indirimi koşulları açısından 1.şartı inceleyelim: KDVK’da vergi indirim koşulları 29. ve 34. maddelerde belirtilmiştir. 29/1-a. maddesine göre, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisinin indirimi ve 34/1. maddeye göre, yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisi, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanunî defterlere kaydedilmek şartıyla indirimi mümkündür.

Buna göre, vergi indiriminden yararlanmak için katma değer vergisine ilişkin teslim ve hizmetin, indirim hakkını kullanacak olan mükelleflere yapılması, indirim hakkını kullanan mükellefin teslim ve hizmete ilişkin belgede ayrıca gösterilen katma değer vergisini yasal defterlerine kaydetmiş olması ve söz konusu verginin indirimini engelleyen (3065 Sayılı Yasa'nın 30. maddesinde yer alan indirilmeyecek KDV) durumun bulunmaması gerekmektedir213(büyük-birinci öncül). Katma değer vergisine ilişkin teslim ve hizmet, indirim hakkını kullanan A mükellefine yapılmıştır, A mükellefi, söz konusu teslim ve hizmete ilişkin belgede ayrıca gösterilen katma değer vergisini yasal defterlerine kaydetmiştir, söz konusu verginin indirimini engelleyen durum bulunmamaktır (küçük-ikinci öncül). O halde, A mükellefi söz konusu teslim ve hizmete ilişkin KDV’ni indirebilir (çıkarım-sonuç).

Küçük-ikinci öncül olumsuz ise, sonucun (çıkarımın) doğruluğuna ilişkin 5.şart gereği, A mükellefinin indirim hakkı ile ilgili verilecek karar(çıkarım-sonuç) olumsuz olacak ve indirim hakkı reddedilecektir.

Ekonomik yaşamın karmaşık olması ve sık sık yeni ekonomik olaylar ortaya çıkabildiği için bu olayların analizi zorluklar taşır ve/veya kimi vergi hukuku kurallarının içeriği her zaman tam belirli bir şekilde ortaya konulamaz. Böylece, birinci ve ikinci öncül kesinlik içinde ortaya konulamayabilir. Bu durum, yargı kararının(veya her hangi bir yorumun) mantıksal doğruluğunun analizinin yapılamaması anlamına gelmemektedir. Mantıksal doğruluk, içerik değil form meselesidir. Özellikle karmaşık vergi hukuku uyuşmazlıklarında yorumun ve/veya yargı kararının doğruluğunun analizinde ilk baraj, mantıksal kurallara uygunluk olmakla birlikte o kararın veya yorumun doğruluğunun test edilmesinde, hukuki ilkelere uygunluk veya ekonomik gerçekliğe uygunluk gibi ölçütler kullanılabilir.

Eğer vergi hukuku kuralının yasaklaması olumsuz (büyük-birinci öncül), bu yasağa uygun davranan yani yasak eylemi gerçekleştirmeyen mükellefin eylemi de olumsuz ise (küçük-ikinci öncül) sonucun (çıkarımın) doğruluğuna ilişkin 2. şart gereğince bu eylemin hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağını belirtebiliriz. Ayrıca, söz konusu şart, yasa kuralının karşıt

213 Çifçi 1998, http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/read_frame.asp?file_name=1998031278.htm, Erişim: 09.06.2011.

62

anlamından(mefhumu muhalifinden) çıkartılan sonuçlarda, o karşıt anlama uygun gerçekleştirilen eylemlerde hukuki sonuç doğmayacağını da belirtir. Örneğin, GVK’nun 1.maddesine göre, gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Karşıt anlamdan baktığımızda, gerçek kişi olmayanların gelirleri gelir vergisine tabi değildir. B mükellefi gerçek kişi değildir. Bu durumda, B mükellefinin elde ettiği gelir için gelir vergisi kanunu açısından hiçbir mükellefiyet doğurucu hukuki sonuç oluşmayacaktır.

b- Hipotetik-Koşullu Önerme

“Hipotetik (Hypothetical) önerme”, iki terim arasında bir hipotez-sonuç bağıntısı olumlayan ve olumsuzlayan önerme olarak tanımlanmıştır214. İki terim arasında bir koşul ve sonuç ilişkisi varsa bu tür önermeler koşullu önermedir. Koşul sonuç ilişkisini neden sonuç ilişkisi ile karıştırmamak gerekir. “Neden” etki yaratır, “koşul” nedenin etki yaratmasını sağlar215. Hangi durumun veya olayın hangi hukuk kuralına bağlanacağını gerekçelendiren önermeler bu tür önermelerdendir.

Koşullu önermeler, önerme eklemleri mantığının merkezinde bulunur. Önerme eklemleri aracılığıyla sonuçların ne olacağı irdelenmektedir. Modern(sembolik) mantıktaki sembolleriyle birlikte ifade etmek gerekirse, “değil (〜, ¬)”, “ve(∧)”, “veya(V)”, “ise(⇒, →)”,

“ancak ve ancak(⇔, ↔)”, sözcükleri önerme eklemleridir216. Bu eklemlerin kullanıldığı cümle yapısının önünde “eğer” bulunduğunu varsayarsak koşulluluk daha iyi anlaşılabilir.

Belirli bir değerlendirilmeye bağlı davranış modelini öngörmekte olan hukuk kuralı, belirli şartlar altında belirli sonuçların ortaya çıkacağını düzenlemektedir. Olabilir davranış modelleri olarak tanımlanabilecek olan hukuk kuralı, içeriğine aykırı davranılması halinde ve kendi sistemi içinde yer alan diğer bütün koşullar da gerçekleşmişse, ya ortaya çıkan durumun eski haline çevrilmesini(Örneğin, VUK’un 371. maddesindeki “Pişmanlık ve Islah”

uygulaması) ya zararın tazmin edilmesini(Örneğin, VUK’un 341 ve 344. maddelerindeki

“Vergi Ziyaı Suçu”) ya da hukuk düzeninin bu anlamda bozulmasına yol açanın bir yaptırımla(Örneğin, VUK’un 359. maddesindeki “Kaçakçılık Suçu”) cezalandırılmasını istemektedir. Koşul, hukukun öngördüğünün gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesidir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan sonuç hukuksal sonuçtur217.

Örneğin, VUK’un 359.maddesinde kaçakçılık cezası uygulaması, koşullu önermeye bir örnektir. Madde’nin birinci fıkrasının kuralı şöyledir:

214 Özlem, 2006, s. 145,146.

215 Işıktaç, Hukuk Normunun Mantıksal Analizi ve Uygulaması, 2004, s. 81.

216 Güçlü, Uzun, Uzun, & Yolsal, 2003, s. 1099,1100.

217 Işıktaç & Metin, Hukuk Metodolojisi, 2003, s. 139.

63

“a) Vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan;

1) Defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açanlar veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler,

2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,

Hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.

……”

Bu kuraldan yola çıkılarak lafza dayalı çıkarım şöyle ileri olur:

Eğer, A mükellefi, defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hilesi yapmışsa on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm olur.

Eğer, B mükellefi, defterlerinde gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmışsa on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm olur.

Eğer C mükellefi, defterlerine kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmişse on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm olur.

Eğer, D mükellefi, defter, kayıt ve belgelerini tahrif etmişse veya gizlemişse veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemiş veya bu belgeleri kullanmış ise on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm olur.

Koşullu önermeler vergi hukuku yorumunda, yapılan bir yorumun mantıksal doğruluğunun test edilmesinde çok önemli araçlar sunar.

64 c- Disjunktif-Seçenekli Önermeler

“Disjunktif (Disjunctive) önerme”, iki terim arasında bir karşılıklılık bağıntısı kuran önerme olarak tanımlanmıştır. İki terim arasında hipotetik önermelerde olduğu gibi bir hipotez-sonuç bağıntısı değil, bir seçeneklilik bağıntısıdır218. Yüklem her zaman için soyut ve genel bir kavram olarak özneye yönelik olarak evetler ya da değiller. “Bir şey ya A’dır ya da B’dir”, “Ali uzun veya şişmandır” şeklinde ifade edilen önerme seçenekli önermedir219.

VUK’un 13,15 ve 17. Maddelerinde düzenlenen “mücbir sebep” ve “zor durum”

müesseselerine ilişkin akıl yürütme şekli, seçenekli ve koşullu önerme modeli üzerinden olabilir. Şöyle ki; mücbir sebepler yasada sayılmış ve “gibi” edatı kullanılarak nelerin mücbir sebep olduğu sınırlanmamıştır. Zor durumda bırakan nedenler ise yasada mücbir sebep olarak sayılanlarla beraber pek çok neden olabilir. Koruyucu bir hak olarak, İdarenin re’sen mücbir sebep hali ilan etmesi durumuna ek olarak, bir isteme hakkı biçiminde 13,15 veya 17.

maddelerden yararlanma özgürlüğü bulunmaktadır. Mükellef, ispat kolaylığı, yararlanabileceği ek sürenin uzunluğu, mücbir sebep kapsamına girmemekle birlikte yine de kendisini zor durumda bırakan koşulların varlığı gibi nedenlerle bu haklardan birisini tercih edebilecektir. Bu, yasa kuralının seçenekli önerme karakteridir. Diğer taraftan, somut olaya dayalı olarak bu yasa hükümleri üzerinden yapılan yorum geliştirilirken kullanılan önermelerde eğer şu…olursa şeklindeki yapısal durumu onun koşullu önerme özelliğini göstermektedir. Bu noktada, kapalı lâfzî yorumun ötesine geçilerek açık sistematik yorum da devreye girebilecektir.

3- Analitik ve Sentetik Önermeler