• Sonuç bulunamadı

Arkadaş belirleme ölçütlerinin içerisinde yer alan cinsiyete farklı bir başlık açarak, bu konudaki yoğun tartışmaları derinlemesine analiz etmek yerinde olacaktır. Çünkü dindarlık ve ergenlik sürecinin sorgulamaları arasında kaygan bir zeminde yer alan karşı cins arkadaşlığı ve bunun boyutlarıyla ilgili hemen her katılımcı söz söylemiştir.

Arkadaşlık türleri arasında zikredilen “Kanka”nın; “kan kardeş” ifadesinin kısaltılmışı olduğu ifade edilmişti. Karşı cinse böyle bir sıfatla yaklaşmak ise, son dönemlerde duygusal ilişki ile normal ilişkiyi birbirinden ayırma çabasından ileri gelmektedir. Fakat karşı cins arkadaşlığının her türüne sıcak bakmayan dindar

çevrelerde yetişen gençlerin “Kanka” etiketini bu ilişkiyi meşrulaştırma amacıyla kullandıkları da söylenebilir. Böylelikle arada duygusal bir ilişkinin olduğu reddedilerek bu diyalogun normal bir arkadaşlıktan öte olmadığı iddia edilmektedir. Bu konunun hassasiyeti de dinin kız-erkek ilişkilerinde mahrem bir alanı inananlarına vaz ederek tavır ve davranışlarının bu doğrultuda şekillendirmeleri talebinden kaynaklanmaktadır.

Bu noktada sorulması gereken soru, karşı cinsle ilişkinin – özelde dini reflekslerle – hangi zemine oturduğudur. “Karşı cinsten kanka olur mu?” sorusuna ‘olur’ ya da ‘olmaz’ görüşlerine hem kızlardan hem de erkeklerden sahiplenenler olmuştur. Gerekçeler ise fıtrat, gözlemler, duygular ve yaşanmışlıklar şeklinde çeşitlenmektedir. Bununla beraber karşı cins ile “normal” ilişkiye erkekler daha çok karşı çıkmaktadırlar.

Karşı cinsten dost olacağını pek düşünmüyorum. Hatta bununla ilgili Michael Monugan’un oynadığı bir filmi izlemiştim. Filmin sonunda evleniyorlardı.

Karşı cinsten dostluk; fıtrat gereği olmaz. Her şey paylaşılmıyor. Arkadaşlık olabilir ama dostluk olmaz. Örneğin sınıf ortamında, kalem, defter, not alışverişi yapar, selam verir, hal hatır sorulur. Ama daha derin konulara girilmez.

Paylaşımlarımızı genelde hemcinslerimizle yapıyoruz. Bence bir kıza kanka demek çok saçma. Neden? Zaten kardeşim dediğin, başkasına sormaya çekindiğin konuları sorduğun bir arkadaşın, kankan var. Ama kızla konuşabileceğin konu var konuşamayacağın konu var.

Karşı cinsle dostluk nereye kadar gidebilir ki. Evlendikten sonra da aynı samimiyet devam eder mi. Bence etmez. Çok zordur devam etmesi. Devam etmesi için de aile ortamıyla devam etmesi gerekir. Yani artık başa başa görüşme imkânı, eşlerden habersiz görüşme durumlarından vazgeçilmesi gerekir.

Bence bu mümkün değil. Tecrübeyle sabittir. Biz değil çok yakın, samimi bile olmadığımız, sadece merhabamız olan kız arkadaşların yanında erkek erkeğe muhabbet ederdik. Zamanla o arkadaşlar bize farklı gözle bakmaya

başladılar hatta âşık oldular.

Kızdan kanka olmaz. Tehlikeli bir durum bu. Kendimden örnek vereyim. Lise birinci sınıfta kıpır kıpır olduğum dönemlerin başında, kızların bana çok yakın davranması, örneğin el şakası yapması özellikle ergenlik döneminde

cinsel bir takım çağrışımları beraberinde getiriyordu bu da beni o

arkadaştan soğutuyordu. Onun için sınırları belirlemeli, seviyeyi korumak çok önemlidir.

Kızların buna karşı çıkma gerekçeleri de erkeklerinkinden farklı değildir. Ama kızlarda bu görüş “hayal kırıklığı” tonunda savunulmaktadır. Yani “bunun mümkün olacağını düşünüyorduk, ama erkekler buna izin vermedi” şeklinde ifade edilmektedir. Nitekim gerekçe olarak da tecrübelerini göstermeleri bu düşünceyi desteklemektedir.

Dostluk için öncelik hemcinslerimizde. Özellikle bu sene öyle bir karar aldık. Telefon hatlarımızı bile değiştirdik. Sadece kız arkadaşlarımızla paylaştık numaralarımızı. Ben kesinlikle erkekten yakın arkadaş olacağına

inanmıyorum. Bu sene onu çok daha iyi anladık. Çünkü mesela benim çocukluktan beri görüştüğüm bir erkek arkadaşım vardı. Onunla çok yakındık. Hatta ailelerimiz bile tanışıyordu. Ama çocuk aramızdaki el-kol şakalarını başkalarına farklı bir anlam yükleyerek anlatabildi. Ve ben bunu duyduğumda deliye döndüm. Görüşmeyi tamamen kestim. Anladım ki erkeklerden yakın arkadaş olmuyor. Sen nasıl davranırsan davran o farklı anlıyor. Ne kadar eski ve samimi arkadaş olursa olsun, ailelerin bile tanışsa hiç önemli değil. O erkek ve erkekten arkadaş olmaz. Zaten “kadının bir nefsi var erkeğin dokuz nefsi vardır” denir. Kadın nefsine hâkim olabilir ama erkek hâkim olamaz. Çoğu konuda bu böyledir

Geçen sene bu noktada ciddi tecrübelerimiz oldu. Mesela bir erkek

arkadaşım mesaj atıyor bana “Nasılsın?” diye. Ben sürekli telefon elimde gezmek zorunda kalıyorum. Ailem görecek de yanlış anlayacak diye. Belli bir zamandan sonra gereksiz geliyor bana. Erkekler de telefon numaralarını başkalarıyla paylaşabiliyorlar. Bu da bir güven sorunu ayrıca.

Çok samimi kız erkek ilişkileri bir süre sonra sevgililiğe dönüşüyor zaten. Bu dönüşümün olmaması çok zor. Bu sıkı karşı cins arkadaşlığına biz “yedekte tutma” diyoruz kendi aramızda. Örneğin erkek ya da kızın bir sevgilisi var ama bu sevgiliyle aralarının bozulması sürecinde sorunlarını paylaştığı başka karşı cins bir arkadaşı var. Süreç içinde birinden uzaklaşırken diğerine yakınlaşma başlıyor ve bu durum böyle devam ediyor.

Neticede kanka denilen insan da biraz önce bahsettiğimiz ortak payda ya da duygudaşlık gibi konularda ön plana çıkan bir insan. Onunla başlayan kanka ilişkisinin zamanla sevgili ilişkisine dönüşmesi son derce normal. El – kol şakalarıyla başlayan bu süreci son derece ucuz görüyorum.

Karşı cins ile ilişkilerin illa duygusal olmasının gerekmediği, normal arkadaşlıkların da kurulabileceği düşüncesini savunan erkekler yine de bu konuda temkinli olunması

gerektiğinin altını çizmektedirler. Bunu karşı cins ilişkilerinde rahat olan da, bunu doğru bulmayan da aynı şekilde savunmaktadır.

Bir kızdan neden dost olmasın? Olur. Ama onun da yaklaşımı aynı şekilde olmalıdır. O da “Erkekten dost olur” demelidir. Yoksa iş farklı noktalara kayar. Bir sırrını paylaşıyorsun ama farklı anlamalara çekilirse haliyle geriliyorsun. Benim kendisini dost olarak gördüğüm kız, durumu farklı anlayıp duygusal bir boyuta çekerse olmaz.

Dostumla aramda ortak dil oluştuysa, cinsiyet önemli değildir.

Bence karşı cinsten kanka olabilir. Benim var. Erkekler kadar olamazsın tabii ama duygusal bağ olmadan da yakın, çok yakın ilişki kurmak mümkün.

Duygusal bağ kurduğun insana farklı bakarsın, kankana farklı bakarsın. Bunu başarmak mümkün. Ama zaman içinde rollerin değişme riski var. O konuda da dikkatli olmak gerekiyor.

Bu konuda olumsuz tecrübe yaşayan kızların olmasına karşın, bu tarz bir ilişkinin kurulabileceğini savunan kızlar da yok değildir. Hatta önceliğin cinsiyet değil, insaniyet olması gerektiği vurgusu yapılmıştır. Ama onlar da ısrarla seviyenin korunması gerektiğini ifade etmektedirler. Aksi takdirde bu normal arkadaşlığın duygusal bir birlikteliğe yönelmesi kaçınılmazdır.

Karşı cinsle normal arkadaş olmak mümkündür bence. Her konu değil belki ama belli bazı konular konuşulabilir. Ama yine de hemcins arkadaşlığın yerini tutamaz.

Çok küçük yaşlardan itibaren birlikte büyüyen kız – erkek arkadaşları anlayabilirim. Benim de memlekette ilkokulda aynı sırada oturduğumuz bir erkek arkadaşım vardı. Ama ortaokula geçtiğimizde arkadaşlığımız devam etmesine rağmen öyle el şakaları falan söz konusu olmadı. Seviyeyi

korumuştuk yani. Şu an merak ediyorum mesela ne yaptı, nerede. Arkadaşım yani sonuçta. Ama sınırı çizilmiş bir arkadaşlık.

Ben yedinci sınıfa kadar erkek arkadaşlarımla birlikteydim, onlarla oynardım. Sekizinci sınıfa geçince haliye ayrı sıralarda oturmalar falan sözkonusu oldu. Ama ben kalitede ısrar ediyorum hala. Çevremde o kaliteyi yakalyabileceğim erkekler olsa onlarla da arkadaşlık kurabilirim. Renktir yani sonuçta. Bir de şöyle düşünüyorum; insanların cinsiyetini ön plana çıkarması yanlış sosyal ilişkilerde. Herkes en başta insandır, en başta öğrencidir. Daha sonra gelir erkek ya da kadınlık durumu.

“Karşı cinsten Kanka olur mu?” sorusuna en kestirme – belki de katı – cevap bir

erkekten gelmiştir. Buna göre kız ve erkeklerin böyle bir gündemi olması son derece anlamsızdır. Böyle bir durumun yaşanma ihtimaline karşı sürecin en başında önlem almak en doğrusu ve olması gerekendir.

Neden illaki karşı cinsten dost edinmek istiyoruz ki. Erkek mi kalmadı ki arkadaş edinmek için, dost edinmek için illa kız tercih edelim. Sonra da farklı gözle bakıp bakmamayı tartışıyoruz. Tüm bunlardan korunmak için ben kızlarla ilişkimi minimuma indiririm. Böylelikle tüm kızlara bacı gözüyle, ‘kardeşim’ gözüyle bakabilirim. Ortam oluşturmazsan, sıkıntı yaşama ihtimalin de azalır.

Sosyal hayatın içinde yer alan karşı cins ilişkilerinin bu yaş grubuyla belirli bir eksene oturtma çabası niteliği itibariyle zor görünmektedir. Buna rağmen “Karşı

cins ile olan ilişkilerde sınırlarınız nedir?” sorusuna verilen cevaplar oldukça tutarlı

ve tatminkârdır. Elbette bu durumu dindarlık bakış açısının etkisiyle ve ahlaki birtakım hassasiyetlerin eşliğinde okumak gerekir. Teoride idealize edilen bu ilişki biçimini pratikte ne ölçüde uygulayabildikleriyle ilgili önceki ve sonraki soruların cevaplarında ipuçlarına rastlamak mümkündür. Bazı erkekler bu konuda olması gerekeni ifade ederlerken, bazıları da mevcut durum üzerinden eleştiriler yükseltmiş ve bu konuda kime ne görev düşüyor, kim ne kadar belirleyici rol üstleniyor, onu dillendirmişlerdir.

Evleneceğin biriyle de ortak yönlerin vardır, anlaşırsın, evlenirsin. Dostluğa giden yol gibi. Sonuçta olay kafada bitiyor. Evleneceğim diyorsan evlenirsin. Evlenmeyeceğim sadece dost olacağım diyorsan da bu sana bağlıdır. Üzülme ya da sevinme aynı hormona bağlıdır. Yani bu hormonun hangi duyguya dönüşeceğine zihinde karar veriyorsun.

Ben bunu yaşamadığım için net bir şey diyemem ama düşünce olarak, ölçüyü kaçırmadığım sürece her şey normaldir diyebilirim. Ben Müslümanım. İslam’a göre kız erkek ilişkisi belli kurallara bağlıdır. Bu kurallar çiğnendiği anda yanlıştır. Anlatılır ki; bir adam yolun ortasına taş koyar; insanlar develerini bağlasınlar diye, bir başkası da kimseye engel olmasın diye taşı yolun ortasından kaldırır. İkisi de niyetlerinden ötürü sevap kazanır. Burada da görünüşe değil niyetlere bakmak gerekir. Davranışları düşünceler

yönlendirir ama asıl olan düşüncelerdir. Sen kıza arkadaş gibi

Ama düşüncen de duygun da samimi ise ve kıza dost olarak yaklaşıyorsan burada bir sıkıntı yoktur. Zaten dost olarak yaklaşırsan da sınırı aşmamış, kuralları çiğnememiş olursun.

Bu yaşlarda normal arkadaşlık seviyesinde yürütülmelidir, hatta zorunludur. Duygusal ilişki boyutu bence daha ileriki yaşlara bırakılmalıdır. Tamam on sekiz yıl olmuş, ergenliği geçmişiz belli bir tecrübemiz var ama yeterli tecrübeye sahip değiliz bu konuda. En azından üniversite yıllarında daha olgun adımlar atabileceğimizi düşünüyorum. Şu anda birtakım etkinlikler yapılabilir birlikte. Dini içerikli birtakım etkinliklere katılabiliriz. Devamında bunun müzakeresi yapılabilir.

Bu konu hassas bir konudur bence. Okulun kantininde baş başa oturup tartışmak, ya da bir sempozyum etkinliğine birlikte katılmak yerine, haber verip, böyle bir etkinliğe davet etmek ya da toplu bir arkadaş grubuyla kantinde oturmak daha tercih edilebilir olmalıdır. Bunların tümü belli bir mahremiyete uygun olarak, seviyeler korunarak gerçekleştirilmeli. Neticede dinimizin bu konuda emir ve yasakları var. Bakış açında kardeş gibi

görebilirsin ama bir de nefs faktörü vardır. Yaptığın şey ne kadar dini olursa olsun bunlara dikkat edilmesi gerekir

Ben kendi adıma bu konuda hassas davranmaya özen gösteriyorum. Tek taraflı değil muhatabımı da düşünüyorum. Ona zarar vermek de istemiyorum. Oturup konuşmak, belli konuları tartışmak da isterim aslında. Ama bazı konuları da illaki kızlarla tartışmaya gerek yok. Zorunlu olmadıkça bu tip ilişkilere girmeye gerek yok.

Bazı çevrelerde bunu gözlemliyorum ben. Kızlarla erkekler arasında sınırlar kalmamış. El şakaları almış başını gitmiş. Bu konuda kızların da erkeklerin birbirlerine bu rahatlığı verdiklerini düşünüyorum. Özellikle kızları daha rahat, erkekleri daha ağırbaşlı görüyorum. Dışarıdan bakıldığında erkekler daha kaba saba, daha argo konuşmalar yapan taraf gibi görünüyor. Ama bir masanın etrafında oturan, yüksek sesle konuşan, kahkaha atan, erkeklere lafla takılan kız arkadaşların yanında ister istemez biz de gayet rahat hareketlerde bulunuyoruz. Ama bu konuda hassas olan, neredeyse fısıltıyla konuşan, hareketlerinde ölçülü olan kızların yanında biz de ağzımızdan çıkana dikkat ediyoruz, birbirimizi bu konuda uyarıyoruz.

Bu konuda erkekler de sorumluluk almalı bence. Evet, kızlar hareketlerine dikkat edecekler ama erkekler de en ufak bir zaafı değerlendirmeye

çalışmamalılar. Kız ne kadar cüretkâr ve davetkâr olursa olsun buna icabet etmeyen hatta gidip bu tavrı, duruşu eleştiren bir adama adam derim ben. Böylesini görmedim ama olması gereken bu. Özellikle dindar bir erkekte olması gereken budur.

Sınırların kaybolduğu bir ilişkide her şey haz endeksli oluyor. Bu konuda da kızlar erkeklerden daha talepkar oluyor.

Otobüste, şurada-burada aleni olarak bazı davranışlar sergilenmesi, öpüşme vs. özgürlük alanına girmez. En azından herkesin olduğu yerde olmaz. O ortamda küçük çocuklar olacaktır. O çocuklar örnek alacaklardır. Aleni yapılması çok yanlıştır. Kimse kimsenin özeline şahit olmak zorunda değildir. Toplum içinde yaşamanın kuralları vardır. Yani biri de kalkıp yüksek sesle Kur’an okuyamaz. Özgürlüğü de böyle kabul etmek lazım. Bu özgürlüğü savunanlara sorsanız kendilerini çağdaş olarak lanse ederler ama hem çağdaşlık hem de başkalarının hakkına müdahale ilginç bir durum ortaya çıkarmaktadır.

Dışarıdan milletin ne dediği beni ilgilendirmez. Dindarlığı yaşarken başkalarının ne dediğini umursamadığım gibi bu konuda da umursamam. Ne derlerse desinler. Ne onların demesiyle Müslüman oluyoruz ne de dinden çıkıyoruz. Ben başı örtülü ablamla bir yere gittiğimde millet ne derse desin, isterse sevgili desinler, umurumda olmaz. Ama bir şey dediğini, laf attığını duyarsam da gerekeni yaparım. Elbette şakalaşma vesaire yaparken evde olduğun gibi rahat davranamazsın, seviyeyi koruman gerek.

Kızlar da bu konuda erkeklerle paralel düşünmektedirler. Hatta sorumluluğun daha çok “karşı cins”te olduğu konusunda bile nerdeyse aynı düşünmektedirler. Bu soruya verilen cevaplar bir önceki “Kanka” sorusuna verilen cevaplarla değerlendirildiğinde bütüncül bir bakış açısına sahip olma imkânı doğacaktır. Nitekim başörtülü bir kızın Hz. Peygamber döneminden sınırların çizildiği bir ilişki örneğini vermesi ve bunu bir özeleştiriyle noktalaması son derece önemlidir.

Kadının ve erkeğin sosyal hayatın içinde ilişki kurmalarının kaçınılmazlığı ve bunun da fıtri özellikler göz önünde bulundurularak belli bir sınırda seviyede tutulabileceği görüşünün genel bir kanaat olduğu sonucunu çıkarmak yanlış olmayacaktır.

Aile ortamında aldığımız eğitim, kültür belli bir süre sonra bu sınırı koyma zorunluluğunda bırakıyor bizi zaten. Hormanal bir şey bu sonuçta ve bir erkek ile olan arkadaşlığımız benim falanca kız ile olan arkadaşlığıma benzemiyor

Bence insan duygularını da kontrol edebilir. Yani hissettiğin bazı şeyleri dışa vurma konusunda kendine bir engel koyabilirsin. Âşık olmak ya da olmamak gibi bir şey değil bu aslında. Hoşlanıyorum dersin ama hoşlanmamışsındır gerçekte. Zaten evleneceğimiz erkek bir yerde beni bekliyordur, hazırdır yani, yazılmıştır. Bu yüzden böyle ayrıca bir çabaya girmeye de gerek yok.

Kız – erkek arkadaşlığında muhakkak bir sınır olmalı. Her şeyi geçtim fıtrat var işin içinde. Yaratılış özellikleri var. Karma eğitimin de bu duruma olumsuz etkisi var. Bence kız ve erkeklerin ayrı olduğu bir eğitim sisteminde hem seviyesiz arkadaşlıklar engellenir, hem de akademik başarı artar. Karşılıklı taşkınlık, şımarıklık gibi durumların da önüne geçilecektir.

J. Baudrillard diyor ki, “Bir kadın ve bir erkek için hayatı zevkli hale getiren, cinsel ayrımın bir tarafında bulunuyor olmasıdır”. Ben de böyle bakıyorum olaya. Bir tarafta kadın bir tarafta erkektir. İlişkileri bellidir.

Ben bir olay okumuştum peygamberimizle ilgili. Mescide geç kalan Hz. Ali’ye soruyor “Neden geç kaldın?” diye. O da çocukların durmadığından ve Hz. Fatımanın evde değirmen çektiğinden bahsediyor. Sanırım Hz. Zeyd Bin Harşse de “Ben ona yardım edeyim” diyor. Baktığında helallik yok

aralarında ama insani bir ilişki kurulabiliyor. Şimdiki dindar erkeklerde ben böyle bir yaklaşım göremiyorum

Kız ve erkek arkadaşlığının modern yüzü olan flört de bu araştırmada ele alınmıştır. Flörtün tanımında, bir kız ve bir erkeğin karşılıklı duygusal ilişki (bunun adı aşk, sevgi, hoşlanma vs. olabilir) içerisine girerek, bu ilişkiyi sosyal hayatın içinde yaşaması durumunu kesin bir biçimde reddeden gençlerin yanında, bunun normal hatta seviyeyi korumak şartıyla olumlu bile olduğunu savunanlar olmuştur.

Fakat eleştirme ve destekleme biçimlerine bakıldığında, “flört”e yükledikleri anlamın farklılaştığı söylenebilir. Özellikle duygusal yoğunluğun zirvesi kabul edilen aşkın yaşanması herkes tarafından doğal ve yaşanabilir olarak görülmektedir. Fakat bunu pratiğe dökme, muhatabıyla paylaşma noktasına sıcak bakılmamaktadır. “Çıkma” olarak tabir edilen ilişki biçimi ise tamamen “gönül eğlendirme” olarak kabul edilmekte ve bu ilişki biçimini pratikte yaşayanlar da dâhil olmak üzere esinlikle tasvip edilmemekte, basitlik olarak görülmektedir.

Bence flört de göreceli bir şeydir. Sınırlı olabilmelidir. Bir kızla gönül eğlendirmek için gezip tozmanın iyi ve doğru bir şey olduğunu kimse söyleyemez. En azından bizim bakış açımıza göre yanlıştır.

Olaya iki hatta üç yönden bakabiliriz. Birincisi yaşımızın verdiği bir heyecan var. Karşı cinsi tanıma falan. Bu tip arkadaşlıklardan insan hoşlanır.

Yaşamadım diyen varsa, kimseden hoşlanmadım sevmedim diyorsa

sağlıksızdır. Yaşanması gayet doğal ama İslami çerçeveden bakmak gerekir. Bir başka yönü, baba olduğumuzu, o kızın/erkeğin babası olduğumuz

biriyle arkadaşlık var ve sonunun nereye gideceğini bilmiyorsunuz. Rahatsız olursunuz. Üçüncü yön de, bu doğal süreç olmasa bizler olmazdık, anne babalarımız nasıl tanışıp nasıl bir araya gelecekti ki. Sonuçta doğal olmak gerekiyor. Bir kız ve bir erkek bir masaya oturduğunda birbirlerini

etkilemeye çalışıyorlar mı, çalışıyorlar. Psikolojik bir vakıadır bu. İslami kurallar çerçevesinde neden olmasın. Niye pastaneye oturup bir şey

yiyemeyeyim, niye gezemeyeyim. Tabi sarılıp öpmeler falan ters şeyler. İkinci yönden bakalım, baba olsam döverim ben o çocuğu.

Benim uzun zamandır âşık olduğum bir kız var. Bu kadar zamandır elimle omzuna dokunmuş değilim. Bu konuda son derece seviyeli olduğumu düşünüyorum. Arada gerçekten sevgi varsa saygı da vardır. Buna flört demiyorum, sevgili ilişkisi demiyorum. Çünkü flört denildiğinde, çıkma denildiğinde iş basitleşiyor. En fazla üç – beş ay sürüyor. Taraflar

birbirinden sıkılıyor. Aldatmalar başlıyor. İlişki bitiyor. Ben gerçekten ciddi düşünüyorum. Ciddi derken evlenmeyi düşünüyoruz. Bu yüzden de bu duyguyu tüketmek istemiyoruz. Onlarca kızla çıksan ne olur ki. İçi boş, duygusal boyuttan yoksun olduktan sonra. Sıkılıp bir kenara bırakacaksın. Sonra bu işin bir de popülasyon tarafı var. Ne kadar çok kızla çıkarsan o kadar çok popüler olma durumu var.

Duygusal yakınlık kurulan kızla yaşanan ilişki, arada duygusal bağ olmadan yaşanan ilişkiden çok farklı oluyor. Duygusallık söz konusu olduğunda sınırlar daha net, fiziksel temas neredeyse hiç olmuyor mesela. Ya da seviyeli bir duruş ortaya koyuyor her iki taraf da. Yanlarında biri olmadan baş başa bir yerlere gitmiyorlar mesela. Hatta birlikte değilken bile başka kızlarla diyaloguna dikkat ediyorsun. Ama duygusallığın olmadığı bir ilişkide sınırlar