• Sonuç bulunamadı

Kadını Öne Çıkaran Aile Çalışmalarının Başlaması

2. BATI AİLE TECRÜBESİNİN MÜSLÜMAN AİLESİNE AKTARILMAS

2.1. İKİNCİ EVRE KÜRESELLEŞTİRME: BATI SEKÜLER AHLAKININ

2.1.5.2. Kadını Öne Çıkaran Aile Çalışmalarının Başlaması

19. yüzyılın sonlarından 1930’lu yıllara kadar edebiyat ve köşe yazarlarının en çok ilgilendikleri konu başlığı ailedir.539 Ancak bu ilginin bütün konusu kadına yöneliktir. Buna dair örnekler aşağıda verilecektir.

Osmanlı’daki değişimin II. Meşrutiyet’in ilanından sonra hızlandığı ve kalıcı hale geldiği görülmektedir. Ancak değişime zemin hazırlaması bakımından Tanzimat ve bu dönemde faal olan bazı önde gelen şahısların çalışmaları, o zamana kadar mahrem olan ve dışarıya kapalı olan aile içi ile ilgilidir. Bu zamana kadar kadın ve erkek ilişkilerine dair Türk-İslam edebiyatında “Leyla ile Mecnun” veya “Ferhat ile Şirin” efsanelerinden başka bir eser bulunmazken bu tarihten sonra Osmanlı edebiyatına “roman” girmiş ve birden bire yaygınlaşmıştır. İngilizceye tercüme edilen 1876 yılında Ahmet Midhat Efendi’nin yazdığı “Felatun Bey’le Rakım Efendi” romanı 20. yüzyılın başında Osmanlı Ailesi üzerine araştırmalar yapan Batılı pek çok araştırmacının ilham kaynağı olmuş, hayali bir Osmanlı ailesi tasvir eden bu roman üzerinden Müslüman ailesi değerlendirilmiştir.540

537 Şemseddin Sami, Bir Elde İğne Bir Elde Kitap (tercüme: İrfan Karakoç), Kitap yayınevi, İstanbul 2008, s. 28; Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, İstanbul 1996.

538 Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, s. 193; Çilem Tuğba Akdağ, “Modernleşme Sürecinde Osmanlı Kadınlarının Eğitimiyle İlgili Basında Yer Alan Tartışmalar”, Humanities Sciences

(NWSAHS), 4C0202, C. XI, No: 2, 2016, s. 55-68.

539 Alan Duben, Kent Aile Toplum, s. 154 ve s.162, dipnot: 10. 540 Alan Duben, Kent Aile Toplum, s. 35-42.

149

2.1.5.2.1. Fatma Âliye (1862-1936) ve Kadınları

Son devir Osmanlı devlet adamlarının en önde gelenlerinden biri olan hukukçu ve tarihçi Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı olan Fatma Âliye, yeni açılan okullara gönderilmemekle birlikte babası eğitimi ile bizzat ilgilenmiştir. Zamanının kadınlarından farklı olarak o, İslamî ilimlerin yanında Batılı bir tarzda da birçok özel hocadan ders almıştır. Fatma Âliye çok iyi Fransızca bildiği gibi piyano da çalmaktadır. Ayrıca babasının resmî görevleri münasebetiyle Halep, Yanya, Şam ve Beyrut vilâyetlerinde bulunmuştur. Kendisi ilk zamanlarda müstear bir isimle Fransızca bir romanı tercüme eden, gazetede makaleler yazan Müslüman bir kadındır. Aynı zamanda sosyal faaliyetler için bir dernek kurmuş, burada yaptığı çalışmalar sebebiyle dönemin padişahı II. Abdülhamit tarafından bir beratla takdir edilmiştir.541

Tanzimat dönemine hâkim olan roman yazarlığına o da ayak uydurmuştur. Romanlarının ana teması kadın ve ailedir. Zamanın çoğu yazarı gibi o da romanlarında ailedeki değişime işaret etmekte veya değişimi istemektedir.

Bunlardan Re’fet isimli romanında, öğretmen olmak isteyen yetim bir kızın mücadelesini anlatır.542 Bir diğer romanı olan Muhadarat’ın ana konusu, baskı ile yapılan evliliğin mutsuzlukla sonuçlandığını ispat etmektir.543 Ûdî adındaki romanda ise çalışarak hayatını kazanan namuslu bir kadın anlatılmakta ve Müslüman bir kadının çalışarak namusuyla hayatını kazanabileceği fikri işlenmektedir.544 Bir diğer romanı olan Levâyih-i Hayât ise romanın kahramanı beş kadının evlilikleriyle ilgili olarak birbirlerine yazdıkları on mektuptan meydana gelmektedir.545

Bu romanların ana konusunu, genel olarak Müslüman kadınlar bu hayatta tek başlarına dimdik ayakta olmaları oluşturur. Çünkü kadınlar, çok fedakâr, çok cefakârdırlar çünkü kendi geçimlerini kendileri sağlamaktadırlar. Bunun için de aile içinde tek başına bağımsız hareket etmekte, aile sorumluluğunu tek başına yüklenmektedirler.

541 H. Emel Aşa, “Fatma Aliye Hanım”, DİA, 1995, C. XII, s. 261-262. 542 Fatma Aliye, Refet (editör: Şahika Karaca), Kesit Yayınları, İstanbul 2012. 543 Fatma Aliye, Muhadarat (editör: H. Emel Aşa), Enderun Kitabevi, İstanbul 1996. 544 Fatma Aliye, Udi (editör: Şahika Karaca), Kesit Yayınları, İstanbul 2012.

545 Fatma Aliye, Hayattan sahneler (Levayih-i hayat) (tercüme: Tülay Gençtürk Demircioğlu), Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul 2002.

150 Fatma Âliye’nin makalelerinde, zamanın çok konuşulan mevzularından olan

İslam’da taaddüd-i zevcât konusunun bütün yönleriyle ele alındığı görülür. Ayrıca 1891 yılında Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde yayınladığı ve sonra Nisvân-ı İslâm adıyla kitaplaştırdığı makalelerinde, Müslüman Türk ailesi ve özellikle harem hayatı hakkında bilgi edinmek isteyen Batılı bazı kadınlarla İslam’da çok evlilik, cariyelik ve örtünme gibi konularda verdiği cevapları aktardığı bir kitap yayınlamıştır.546

Fatma Âliye’nin yaşadığı dönemde kendinden söz ettiren diğer kadın yazar ve

şairlerinden Nigâr Hanım, Makbule Leman, Fahrünnisâ Hanımların hayatlarını ve kadın-aile üzerindeki etkilerinin ayrıca ele almaya değer olduğunu düşünmekteyiz.

2.1.5.2.2. Ahmet Midhat Efendi (1844-1912) ve İdeal Gençleri II. Abdülhamit zamanının en saygın kişilerinden biri olan Ahmet Midhat

Efendi yazdığı ikiyüzden fazla romanla meşhurdur. Romanlarında tasvir ettiği

müspet gençler Doğu medeniyetinin ahlâk ve geleneklerine bağlı, Batı kültürünü benimsemiş tiplerdir. Menfi olanlar ise millî örf ve âdetlerine ilgisiz, Batı’nın sadece serbest ve rahat yaşama tarzını benimsemiş tiplerdir. Ahmet Midhat Efendi bu iki tipi birbiriyle çatıştırılarak, mahallî ve millî bir karakter meydana getireceğine inanmaktadır.547

Alan Duben’in haber verdiğine göre Batılılar Türk ailesini, Ahmet Midhat

Efendi’nin yabancı dillere tercüme edilen Felatun Bey ile Râkım Efendi adlı romanı vasıtasıyla tanımıştırlar. Ancak sahici olmayan roman kahramanları ve olayları, Batı’nın Türk ailesini yanlış tanımasına sebep olmuştur.548 Ahmet Midhat o dönemde Batılı eğitimi alıp Doğu’nun ahlakına sahip bir damat adayını Felatun Bey ile şekillendirdiği tiplemesinde onu, “otuz yaşında, aklı başında, mektepten çıkmış, âlemin her köşe ve bucağını öğrenmiş bir asker yüzbaşısı” diye tanıtmaktadır.549

546 Bkz. Fatma Aliye, İslam Kadınları ( sadeleştirenler: Ayhan ve Âmine Pekin), İnkilab Yayınları, İstanbul 2009. Kitap ilk defa “Nisvan-ı İslam” adıyla 1892 tarihinde basılmıştır.

547 M. Orhan Okay, “Ahmed Midhat Efendi”, DİA, 1989, C. II, s. 100-103. 548 Alan Duben, Kent, Aile, Tarih, s. 145-146.

549 Ahmet Mithat Efendi, Felatun Bey ile Rakım Efendi (düzenleyen: Ahmet Aydemir), Dergâh Yayınları, İstanbul 2014, s. 136. Alan Duben burada şu hususa dikkat çekmektedir: “Günümüze gelinceye kadar, hane ve evlilik örüntülerini inceleyen tarihçiler bu konudaki yargılarını hep edebiyat eserleri üzerinden okuyarak vermişlerdir. Ancak Ahmet Midhat ve diğerlerinin romanlarında da görüldüğü gibi buralarda verilen örneklerin toplumun gerçek yapısını yansıtmadığına karar vermişler

151

O dönemde İngiltere’de Cambridge’de hoca olan Halil Halid Bey (1869- 1931) ise Batı ile İslam’ın her noktada, histe ve ahlakta birbirlerinin tümden karşıtı olduğunu ve Batıcıların anladığı anlamda batılılaşma fikrinin İslam’ın bütün prensiplerinden vazgeçmek demek olduğunu söylese de sesi pek duyulmaz. Ahmet

Midhat Efendi gibi düşünenler galip gelir.550

2.1.5.2.3. Şemseddin Sami (1850-1904) ve Ev Kadını Sınıflandırması

Türk edebiyatında roman türünün ilk örneği olarak kabul edilen Şemseddin

Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanın ana teması, Müslüman toplumda

evlenecek kızların fikirlerine önem verilmediğidir. Ona göre evlenecek gençler anne babanın buldukları adaylarla evlendirilmekte; kendilerinin değişik vesilelerle görüp âşık oldukları kişiler ile evlenmeleri mümkün olmamaktadır. Romanda, görücü usulü evliliklerin facia ile sonuçlandığı fikri işlenmektedir.551

Şemseddin Sâmi’nin diğer bir telifi olan Bir Elde İğne Bir Elde Kitap adlı

çalışmasında kitabın adından da tahmin edilebileceği gibi kadınlar için bir kategori belirlemektedir. Bu yeni kategori ev kadını kategorisidir. Buna göre zamanın modern eğitim almış Osmanlı aydınları kadının asli vazifesinin eşi ve çocuklarına bakmak olduğu fikrine sahip olmakla beraber, kadınların eğitimini de istemektedirler. Bunun da sebebi kadınların bu yolla daha iyi bir eş ve anne olmalarını sağlamak iddiasıdır. Bu fikrin altında yatan ana fikir ise, devletin geri kalmışlığın sebebinin ailenin ıslah edilmemesi ve kadınların eğitimsiz olmasıdır.552

Sadece kadınları ilgilendiren konularda yayın bulunmadığını söyleyen

Şemseddin Sami bu konu üzerinde çalışmalar yapanların ilkidir.553 O, “kadınlar” adlı kitabında “kadın ve aile” başlıklı ayrımı başlatarak böylelikle kadınları aile

ve eskiden beri yaptıkları yanlışlara düşmeyerek artık bu kurumları edebiyat eserleri üzerinden okumayı terk etmişlerdir.” Bkz. Alan Duben, Kent Aile Toplum, s. 154 ve s.162, dipnot: 10.

550 Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, s. 416; Mustafa Uzun, “Halil Hâlid Bey”, DİA, C. XV, s. 313-316

551 Şemseddin Sami, Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Enderun Kitabevi, İstanbul 1990.

552 Şemseddin Sami, Bir Elde İğne Bir Elde Kitap, s. 16 ve 83. Yazara göre aile ne dört duvar, ne muhabbet, ne akrabalık ne şefkat; çünkü bunlar hayvanlarda da bulunuyor. Ama ailenin aile olması için kadınların eğitimi şarttır. Bkz. s. 83.

553 Bkz. Şemseddin Sami, Kadınlar, Cep Kitapları Serisi, (hazırlayan: İsmail Doğan), Gündoğan Yayınları, Ankara 1996.

152

birliğinden ayrı ve laik bir birey olarak, inceleme konusu yapmıştır. Şemseddin

Sami’nin “moda ve kadın” temalı Kadınlar kitapçığı, 1930'larda yayınlanan ilk

magazin dergilerinde olduğu gibi modaya ilişkin haberler, kadınların aile yaşantısı içerisinde nasıl bir rol üstleneceklerine dair yönlendirmeler ve bunların yanında batılı tarzda ev ve aile yaşantısına özendirmeler içeriyordu.554

2.1.5.3. Hanımlara Mahsus Gazete ve Modern Müslüman Kadın İnşası