• Sonuç bulunamadı

A. Dîvânu Lugâti’t-Türk Hakkında Bilgiler

1. Kaşgarlı Mahmud

Kaşgarlı Mahmud olarak literatüre geçen Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün müellifinin künyesi Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed’tir. Mahmud, Hakaniye sülalesine mensup bir şehzadedir. Satuk Buğra Han’ın oğlu Süleyman Arslan Han’ın oğlu Harun Buğra Han’ın oğlu Yusuf Kadır Han’ın torunun torunudur453. O kendi ailesinin Türklerin en asil ailelerinden biri olduğunu söylemektedir. Fakat en önemli kanıt babası Hüseyin bin Muhammed’in Barsgan454da buğra hanlık görevinde olmasıdır. Mahmud, Kaşgar’a bağlı Opal Kasabası’nın Azih köyünde 1030 tarihinde doğmuştur. Öğrenimine Medrese-i Seciyye’de başlamış, devrin önemli isimleri olan Uygur müderrislerinden dersler almıştır. Uygur tarihçisi Abducabbar Kaşgari ve İmam Zâhid Hüseyin bu müderrislerdendir. Mahmud burada Arapça ve Farsçanın yanında dil bilgisi, mantık, tarih, coğrafya, astronomi ve tıp gibi bilim dalları üzerine eğitim görmüştür. 1057 senesinde Karahanlı Devleti’nde ortaya çıkan taht mücadeleleri yüzünden Kaşgar’dan ayrılıp Bağdat’a yerleşmiştir455. Bu tarihten itibaren 1068 yılına kadar Kaşgarlı, birçok Türk boyunu, şehirlerini ve köylerini gezip gözlemlerini not aldıktan sonra eserini yazmaya başlamıştır. Ortalama on yıllık bir süre içerisinde Kaşgarlı Mahmud eseri için bilgi toplamıştır456.

Kaşgarlı Mahmud’un hayatı hakkında bilgiler her ne kadar sınırlı olsa da onun

Medrese-i Mahmudiye adında bir medrese inşa ettirdiği söylenmektedir.

453 Kaşgarlı Mahmud’un şeceresi şu şekildedir: Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed bin Yusuf

Kadır Han bin Harun Buğra Han bin Süleyman Arslan Han bin Satuk Buğra Han. Kaşgarlı’nın babası Hüseyin Çağrı Tigin, 1056-1057 tarihinden önce Barsgan’da buğra han mevkiinde idi. Dedesi Muhammed Buğra 1056-1057 tarihlerinde Kaşgar’da Doğu Karahanlıların başında idi. Onun babası Yusuf Kadir Han 1026-1032 tarihlerinde Karahanlı Devleti ikiye ayrılmadan önce devletin hükümdarı idi.

454 Barsgan eski adı Ordu-Kent olan Kaşgar’ın kuzey doğusunda bulunan bir kasabadır. Dîvânu Lugâti’t-Türk’e göre buranın insanları geçimsiz ve cimridir.

455 Kaşgarlı Mahmud’un hayatı hakkında Dîvânu Lugâti’t- Türk’ten ulaşabildiğimiz bilgiler sınırlıdır.

Uygur Edebiyatı’nda Kaşgarlı hakkında efsanelere dayanan birtakım bilgilerin yer aldığı “Mehmut

Keşkiri Hekkide Hikayeler”(Kaşgarlı Mahmut Hakkında Hikayeler) adlı bir kitap yayınlanmıştır. Bu

durum hakkında ayrtınlı bilgi içi bk. Alimcan İnayet, “Kaşgarlı Mahmut Hakkında Oluşan Efsaneler Üzerine”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi/ Journal of Turkish World Studies, C. VI, S. 2, İzmir 2006, s. 347-372.

456 Divanü Lûgat-it- Türk, çev. Atalay, C. I, s. 4, 351; Almas, a.g.e., s. 327-328; Omelyan Pritsak,

“Mahmud Kaşgari Kimdir?”, çev. Hasan Eren, Türkiyat Mecmuası, C. 10, İstanbul 1953, s. 244-245; Reşat Genç, Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türk Dünyası, Ankara 1997, s. 3; Agop Dilaçar, “Kâşgarlı Mahmud’un Kişiliği”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C. XXVII, S. 253, Ankara 1972, s. 21.

Karahanlıların yazlık mevkilerinden olan Opal şehrinde 625 metre karelik bir alanda yer alan bu medrese Kaşgarlı Mahmud’un türbesinin yanında bulunmaktadır. Kaşgarlı Mahmud Bağdat’tan ayrıldıktan sonra yaşlılık döneminde bu medreseyi açmış ve sekiz yıl müderrislik görevini ifa etmiştir. Kaşgarlı burada birçok bilgin yetiştirerek pir-i ilim unvanı almış ve halk arasında bu unvanla anılagelmiştir. Medrese vakıflarından ve devlet tarafından verilen arazilerden elde edilen gelirler ile varlığını bir müddet daha sürdürmeye devam etmiştir457.

2. Eserin Yazılış Amacı

Dîvânu Lugâti’t-Türk, Kaşgarlı’nın ikinci eseridir. Kitâb-i Cevâhir’ün-Nahiv fi’l Luğâti’t-Türk onun diğer eseridir ancak günümüze ulaşmamıştır. Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü yazmasındaki amacın ise Bağdat’ta artan Türk nüfusundan

dolayı Mahmud’un Araplara Türkçeyi öğretmek istemesi olduğu söylenmektedir. Kaşgarlı eserde, Arapçanın Türkçeden üstün olmadığını göstermektedir. Nitekim Kaşgarlı Mahmud, eserinde Türkçe ile Arapçanın atbaşı gittiğini söylemektedir458. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Türk maddesinde Türk adı Hz. Nuh’un oğluna verdiği bir

ad olarak geçmektedir. Allah’ın Türklerden oluşan bir ordusu olduğu hadisini Kaşgarlı Mahmud, eserinin yine Türk maddesinde anlatmaktadır. Bu hadis ona Hoca Halefoğlu İmam Şeyh Hüseyin tarafından aktarılmıştır459. Kaşgarlı’nın bu ifadelerinden onun Türklüğe ne kadar önem verdiği anlaşılmaktadır.

Divanü Lügati’t-Türk, çoğunlukla kabul görülen Araplara Türkçe öğretmek

amacı ile ortaya çıkarılmış geniş muhtevalı sözlük ve dil bilgisi kitabıdır. Fakat bu anlayış Kaşgarlı Mahmud’un amacının çok sade bir şekilde algılanmasından başka bir şey değildir. Bu amaç müellifin kültürel altyapısının ne kadarının anlaşıldığının da göstergesidir. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün sadece Araplara Türkçe öğretmek amacı ile kaleme alındığını söylemek hem Kaşgarlı Mahmud’un emeklerine hem de eserde gözler önüne serdiği Türk kültürüne bir hakaret olacaktır. Eser yabancı bir dil

457 Ainiding, a.g.m., s. 180.

458 Divanü Lûgat-it- Türk, çev. Atalay, C. I, s. XI-XIII, XV, 4-8; Divanü Lûgat-it- Türk, çev. Atalay,

C. III, s. 451; Bilge, a.g.m., s. 358; Genç, Kaşgarlı Mahmud, s. 13.

459 Divanü Lûgat-it- Türk, haz. Ercilasun-Akkoyunlu, C. I, s. 350-351; Genç, Kaşgarlı Mahmud, s. 8;

öğrenmede kullanılacak bir sözlük olarak düşünüldüğünde salt bu amaç için pekte faydalı bir materyal olarak gözükmemektedir460.

Kaşgarlı Mahmud’un asıl amacı Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün ilk sayfasında müellif tarafından açık bir şeklinde okuyucuya verilmektedir. Kaşgarlı’nın Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğurduğunu, Türklerin zamanın hükümdarları olduğunu, Türkçenin Arapça ile at başı gittiğini ve Türk dilini öğreniniz hadisini söylemesi gerçek amacının Türkçenin dolayısıyla da Türk kültürünün Arapça ve Arap literatürü karşısında durabileceğini göstermek olduğu söylenebilir. İfadelerinden de anlaşıldığı üzere Mahmud’un Araplara siyasi üstünlük sağlama amacında olduğu zaten görülmektedir. Üstünlük iddialarını ise milliyet üzerinden değil Araplarla ortak paydada buluştukları din üzerinden vermektedir. Tanrı’nın Türkleri devrin yöneticileri yapması ve Hz. Peygamber’in hadisini vermesi de bu yüzdendir. Bu iddiaların asılsız çıkma ihtimalinde sorumluluğu ravilere yüklemekte ve doğru değilse bile aklın gereği bağlamında bu sonuca çıkılacağını söylemektedir461.

İ. Taş, “Kâşgarlı Mahmud’un Bilinçaltı” adlı tebliğinde çok hassas ve ince bir noktaya dikkat çekmektedir. İ. Taş, Kaşgarlı’nın eserini yazmaktaki amacının Türklerin sadece askerlikte başarılı olduğu inancını yıkmaya yönelik olduğunu söylemektedir. Bu konu yıllarca süregelen Türklerin, yalnızca askerlik görevinde başarılı bulunduğu algısına da vurgu yapmaktadır. Câhız’ın “Türklerde aynı şekilde

çadırlarda çöllerde otururlar, hayvan beslerler. Huzayl kabilesi Arapların Kürtleri olduğu gibi, onlar da başka milletlerin bedevileridir. Türkler sanat, ticaret, tıp, ziraat geometri, meyvecilik ve ağaç yetiştirmek, binalar yapmak, kanallar açmak ve mal toplamakla meşgul olmadılar. Sadece gaza yapmak, avcılık etmek, ata binmek, kahramanlarla çarpışmak, ganimet elde etmek, çeşitli memleketleri tanımakla meşgul olduklarından ve yaratılışları bu işler içimn müsait olduğundan bunları iyice sağlamlaştırdılar. Bu konularda en yüksek seviyeye ulaştılar sanatları, ticaretleri

460 Yılmaz Bacaklı-Enver Kapağan-Mustafa Kundakçı, “Divanü Lügati’t-Türk’ün Yazılma Amacı

Üzerine Bir Değerlendirme”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. 5, S. 8, İstanbul 2016, s. 3262.

öğündükleri, sohbetleri hep harp mevzuu oldu”462 ifadeleri de Türk denilince akla doğrudan savaş, askerlik gibi konuların geldiğini göstermektedir.

Aynı şekilde İbn Hassûl’da Tafdil el-Etrak adlı eserinde Türklerin meziyetleri hakkında konuşmaya ilk olarak onların cesaretleri ile başlamaktadır: “Cesaret iyi

gayretler göstermeyi, onuru korumayı sağlar, ülkeler onunla fethedilir, yollar onlarla korunur. Bütün ıklar içinde Türklerden daha cesur, gayeye ulaşmak konusunda onlardan daha yüksek himmet sahibi yoktur”463. Elbette ki Türklerin bu konularda yetenekli olduğu bilinen bir gerçektir. Türklerin sadece bu özelliklerinin ön planda olması onların dilsel anlamda bir birikimlerinin olmadığı gibi bir algı yaratmaktadır. Kaşgarlı Mahmud’un Bağdat’ta böyle bir düşünceyle karşılaşmış olması muhtemeldir ki böylesi bir kültür hazinesi yazmaya niyetlenmiştir. Bu niyetini de Türkçenin Arapça ile at başı gidecek ölçüde olduğunu söyleyerek ve Türklere ait pek çok şiir, atasözü, tıp terimleri ile dolaylıda olsa okuyucuya aktarmıştır464.

3. Eserin Kaleme Alındığı Ortam

Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün kaleme alındığı yüzyıl, Türklerin İslâm dünyasında

etkilerini göstermeye başladığı yüzyıldır. XI. yüzyıl Müslüman Türklerin siyasi ve askerî anlamda adlarını iyice duyurmaya başladıkları dönemdir. Kaşgarlı Mahmud bu durumu eserinin başında Türkler için Allah, devlet güneşini Türk burcunda doğurup, onların mülkleri üzerinde göklerin dairesini döndürdüğünü, bu yüzden de Türklerin yeryüzünün hakanları olduğunu söyleyerek okuyucuya göstermektedir.

Bilindiği üzere Selçukluların ortaya çıkması ve Tuğrul Bey’in Bağdat’a gelerek Abbâsî halifesini himayesine alması Türklerin nüfuzlarını kanıtlamaktadır. Sultan Alp Arslan’ın da 26 Ağustos 1071 Malazgirt Savaşı ile Bizans’ı yenmesi Türklerin güçlerine güç katmıştır. Bu savaşın döneminde eserinin hazırlığı ile ilgilenen Kaşgarlı Mahmud, soydaşlarının zaferi ile de siyasi üstünlüğün artık kimde

462 Ebu Osman Amr bin Bahr el-Câhız, Menâkıb Cund el-Hilâfe ve Fedâil el-Etrak, çev. Ramazan

Şeşen, Ankara 1988, s. 82.

463 İbn Hassûl, Tafdîl el-Etrak Ala Sair Ecnad, çev. Ramazan Şeşen, Tarih Dergisi, S. 38, İstanbul

2003, s. 135.

464 İsmail Taş, “Kâşgarlı Mahmud’un Bilinçaltı”, Türk-İslam Düşüncesi Yazıları, Konya 2017, s. 200-

olduğunun bilincindedir. Aynı zamanda Abbâsî halifesi ile devrin otoritesi olan Selçuklular arasında akrabalık bağı da kurulmuştur. Kaşgarlı Mahmud’un eserini takdim ettiği el-Muktedî Biemrillâh Alp Arslan’ın kızıyla evlidir. Halife, o sırada Selçuklu hükümdarı olan Melikşah’ın kayınbiraderidir. Yani akrabalık bağları ile Abbâsîlerin Türklerin daha da kontrolü altına girdikleri söylenebilir. Bu ortamı kendi lehinde kullanmasını bilen Kaşgarlı Mahmud’da Türk kültürünü gözler önüne sermek için Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü yazmış ve Araplara kendi yüksek kültürü ile adeta meydan okumuştur465.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi Kaşgarlı devrin hükümdarlarının Türkler olduğunu söylemesi de Selçukluların yükselişi ile alakalıdır. Dönemin Türklere bakış açısını anlamak için Câhız’in Türkler için söyledikleri yeterlidir. Câhız Türkleri

İslâmiyet’in cevheri/temeli olarak nitelendirmektedir. Türk ve Arap aydınları

arasındaki sürtüşmelerde de Türklerin öfkelenmemesi için onları kalpleri birleştirenler, dostlukları pekiştirenler olduğunu söylemiştir. Ayrıca Câhız Türkleri Tanrı’nın kendilerine bahşettiği mümtaz bir kuvvet ve İslâmiyet’i koruyan bir ordu olarak belirtmiştir466.

4. Eserin Önemi

Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türklerin ilk sözlüğü olma özelliğini taşımaktadır. Bu

özelliğinin yanında pek çok niteliği daha bulunmaktadır. Dîvânu Lugâti’t-Türk bir dil atlası niteliğindedir. Türk yazı dillerinin ve lehçelerinin kökenlerini ve tarihsel gelişimi eserde anlatılmaktadır. Kaşgarlı en fasih Türkçe için Farslar ile karışmayan ve şehirlere inmeyenlerin konuştuğu dildir demektedir467. Şehirde yaşayanların birçok dil bildiği için onların dillerinin bozuk olduğunu söylemektedir. Japonya’nın coğrafi uzaklığından bahsederek dillerinin bilinmediğini söylemektedir. Çin ve Maçin halklarından şehirlerde yaşayanlarının Türkçeyi iyi konuştuklarını yazmaktadır. Hotan ve Tibetlilerin ayrı dil ve yazıları olduğunu ve Türkçeyi düzgünce konuşamadıklarını kaydetmektedir. Uygurların öz Türkçelerinin yanında

465 Bacaklı-Kapağan-Kundakçı, a.g.m., s. 3265.

466 Caferoğlu, Kaşgarlı Mahmud, s. 13-14; Aydar, a.g.m., s. 145; Bacaklı-Kapağan-Kundakçı, a.g.m.,

s. 3265.

konuştukları farklı bir dil daha bulunmaktadır. Yirmi dört harfli bir alfabeleri ile senetlerin ve defterlerin yazılması için kullandıkları bir yazıları daha vardır. Bunları Uygularla Çinlilerden başkaları okuyamamaktadır. Peçenek ve Bulgarlar ile birçok boyun dil yapısı verilirken Türkçenin en yenisine Oğuzların en doğrusuna ise Yağma ve Tohsıların sahip olduğunu belirtmektedir. Hakanlı dilinin en tatlı Türkçe olduğunu ve Ertiş, Ila, Yamar ve İtil ırmakları boyunca oturan halkların bu dili konuştuğunu kaydetmektedir. Aynı zamanda bu boyların konuşmalarındaki benzer yönler ile farklılıkları belirtmeyi Kaşgarlı ihmal etmemiştir468.

Kaşgarlı’nın eserinde kullandığı kelimelerin öz Türkçe olmasından hareketle Kaşgarlı’nın Arapça ve Farsça unsurlara çok fazla yer vermediği görülmektedir. Ancak hedef kitlesinin Araplar olmasından dolayı bazı yerlerde Arapça ifadeler kullandığı da görülmektedir. Eserde yer alan atasözleri ve deyimler ile Türkçenin o dönemki dil varlığının küçümsenemeyeceğini göstermektedir469. Türk boylarını sıralayıp saymakla Türklerin tarihî coğrafyası hakkında önemli bilgiler vermiştir. Türk boylarının damgalarını vererek yine kültür tarihi için eşsiz bir bilgi aktarımında bulunmuştur. Sadece Türkler hakkında değil Zülkarneyn (Büyük İskender), Çin, Arap ve Farslar hakkında da pek çok bilgiyi ihtiva etmektedir.

Dîvânu Lugâti’t-Türk ayrıca bir coğrafya kitabıdır: Kaşgarlı Mahmud, eserinde

ilk Türk dünya haritasına yer vermiştir. Bu haritada Türklerin yaşadıkları yerler ve Türklerin temas kurdukları bazı milletler gösterilmiştir. Bu haritanın merkezinde Balasagun şehri bulunmaktadır. XI. yüzyılda Oğuzların yaşadığı yerler ve şehirler tarif edilirken bu harita esas alınmıştır. Köy isimleri, nehir isimleri ve o dönemki yerler tarif edilerek verilmiştir470. Ayrıca Dîvânu Lugâti’t-Türk’te tarihî ve efsanevî bilgiler de yer almaktadır. Eserde on iki hayvanlı Türk takvimi471, kavim adları, yer

468 Divanü Lûgat-it-Türk, çev. Atalay, C. I, s. 29-33.

469 Dilaçar, a.g.m., s. 21; Şükrü Kurgan, “Divanü Lûgat-it-Türk Üzerine”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C. XXVII, S. 253, Ankara 1972, s. 66-67; Tahir Nejat Gencan, “Divanü Lûgat-it-Türk”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C. XXVI, S. 250, Ankara 1972, s. 305-306.

470 Caferoğlu, Kâşgarlı Mahmut, s. 32. Ayrıntılı bilgi için bk. Saadettin Gömeç, “Divanü Lûgat-İt-

Türk’de Geçen Yer Adları”, A.Ü. DTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 28, S. 46, Ankara 2009, s. 1-34.

471 On iki hayvanlı takvim hakkındaki efsane şöyledir: Türk Hakanlarından birisi kendisinden önceki

tarihte yapılmış bir savaşı öğrenmek istemiş ancak savaşın ne zaman meydana geldiği hakkında emin olamamışlardır. Bunun üzerine hakan kengeşini toplayarak kendilerinin bu savaşın yılı hakkında yanıldıklarını kendilerinden sonra gelenlerinde yanılmaması için bir takvim oluşturma kararı

adları ve olağan üstü varlıklar472 ile ilgili efsanelerin dışında tutmaç, büke ve bukuk ile ilgili efsaneler bulunmaktadır. Bunların yanı sıra eserden Türklerin günlük yaşamına, atasözlerine473, yiyecek-içeceklerine, giyim kuşamlarına, silahlarına, devlet teşkilatlarına ve iktisadî hayatlarına dair pek çok bilgi yer almaktadır474. Bu bakımdan Dîvânu Lugâti’t-Türk, eski Türk kültürünün bir hazinesi konumundadır.

Türk dilinin incisi niteliğinde bulunan Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türk illerinin ve kavimlerinin ağzılarını tespit etmemekle kalmamış, Türkçeyi İslâmî literatür çerçevesinde edebî şiir dili haline getirmiştir. Böylece Kaşgarlı Mahmud, Türk boylarının kültür ve geleneklerine ait malzemeleri toplamak suretiyle, Türk dil ve kültürünü Arap muhitine aşılamış ve Türk diline dair yazdığı gramerle de Türkçeyi öğrenmek isteyenlere bir rehber sunmuştur.