• Sonuç bulunamadı

KÜRESELLEŞME OLGUSUNUN KENTLERİN TARİHSEL- TARİHSEL-KÜLTÜREL DEĞERLERİ ÜZERİNE YANSIMALARI

1. GENEL OLARAK KÜRESELLEŞME KAVRAMI

Küreselleşme kavramı, İngilizce’de global (spheric)-ization karşılığında kullanılmakta olup, sözlük anlamı ile, bir bütünleşme sürecini çağrıştırmaktadır. Le Nouveau Petit Robert (1993) küreselleşmeyi;

“universalizm” ile eş anlamlı kullanarak hiçbir fark gözetmeksizin tüm insanları kucaklayan “evrenselleşmeyi”, ya da, “toplumlarının siyasasında birlik oluşturmayı amaçlayan bir doktrin” olarak tanımlamaktadır.90 Bu yaklaşımda, kelimenin doğrudan sözlük anlamından yola çıkılarak, kavrama olumlu anlamlar yüklenmektedir.

Oysa; “küreselleşme” sürecini tarihsel ve sınıfsal bağlamından soyutlayarak, toplumların gelişiminde olumlu bir olgu olarak sunmak yanılgılara neden olmaktadır.91

Günümüzde toplumların gündeminde geniş yer tutan küreselleşme tartışmaları incelendiğinde; kavrama değişik ortamlarda farklı içerik veya anlamlar yüklendiği gözlenmektedir. Küreselleşme genelde; uluslararası ilişkiler süreci ve bir dünya sistemi kuramı olarak 2 ayrı kümede tartışılmaktadır.92 Bu bağlamda; ulus devlet/küreselleşme çelişkisi, küreselleşmenin sosyo-kültürel boyutları, ulus devletler arasındaki farklılıkların küresel düşün, bilgi, sermaye ve işgücü akışlarına bağlı olarak

90 Sümer Gürel, “Dünden Bugüne Küreselleşme”, 3. Binyılda Şehirler: Küreselleşme, Mekan-Planlama, Dünya Şehircilik Günü, 23. Kolokyumu, 8-10 Kasım 1999, (ed: İ.Dinçer), Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2000, s. 35.

91 Çağatay Keskinok, “Mekana Sermaye Mantıklı ve Teknolojik Belirlenimci Yaklaşımın Planlama Bakış Açımızda Yarattığı Yıkım”, 3. Binyılda Şehirler: Küreselleşme, Mekan-Planlama, Dünya Şehircilik Günü, 23. Kolokyumu, 8-10 Kasım 1999, (ed: İ.Dinçer), Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2000, s. 87.

92 Polat Sökmen, “Küreselleşme Çağında Planlama ve Türkiye”, 3. Binyılda Şehirler:

Küreselleşme, Mekan-Planlama, Dünya Şehircilik Günü, 23. Kolokyumu, 8-10 Kasım 1999, (ed: İ.Dinçer), Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2000, s. 187.

nasıl şekilleneceği ve böylesi tek kutuplu dünya savının ardındaki söylemler irdelenmektedir.

ƒ Küreselleşme; kimilerine göre ulusal sınırları aşan küresel ortaklıklar ve işbirliklerinin artışıdır.

ƒ Kimileri toplu iletişim araçları ve özellikle elektronik iletişim (internet) olanağı ile ivme kazanan kültürel ve sosyal bütünleşme sürecini küreselleşme olarak değerlendirmektedir.

ƒ Küreselleşme kavramı; çevre kirliliği, hastalıklar, göçler vb. faktörlerin giderek artan düzeyde uluslararası sınırları aşması olarak da algılanmaktadır.93 Günümüzde, dünyayı ve toplumları tehdit eder boyutlara ulaşan hava, su, toprak kirliliği, orman katliamı, çölleşme, kimyevi ve nükleer atıklar vb. ulusal sınırları tanımayan çevre sorunlarının yerkürede yaygınlaşmasını konu edinen “Ekolojik Küreselleşme” den de söz edilmektedir.

ƒ Küreselleşme bunların ötesinde; toplumsal dönüşümleri de kapsamaktadır ki, bunlar sınır ötesi kirlilikler, göçler, seyahatler vb.

uluslararası akışların yanısıra; bilgisayar ağları, iletişim, yatırım ve ticaretteki artışları da dikkate almayı gerektirir. Yeni bilgisayar ve iletişim teknolojileri aracılığıyla dünyanın küçülmekte olduğu, gelişen teknolojik

93 Hilary French, Vanishing Borders-Protecting the Planet in the Age of Globalization, W.W. Norton & Company, NewYork -London, 2000, s. 4.

olanaklar ile sermaye, bilgi, mal ve hizmetlerin dünyanın bir bölgesinden diğer bölgelerine çok daha kolay aktığı bilinmektedir.94

ƒ Küreselleşme aynı zamanda, dünya genelinde aynı tarz yaşam, aynı tarz konuşma, aynı tarz eğlenme, aynı tarz giyinme olarak da yorumlanmaktadır. Bu süreç “Kültürel Küreselleşme” olarak değerlendirilmektedir. Tüketim toplumunun bireyleri haline dönüştürülen insanlar, ne şekilde giyinmeleri, neler yemeleri, boş zamanlarını nasıl değerlendirmeleri vb. konularda benzer kalıplar içine sokulmaktadır.

ƒ Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Küreselleşme Alt Komisyonu Raporunda ise; küreselleşme benzer şekilde; ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda bazı ortak değerlerin yerel ve ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak tanımlanmaktadır.95

ƒ Özetle; küreselleşme kavramı, insanların, fikirlerin, ekonomik etkinliklerin, sermaye-mal ve hizmetlerin belirli bir coğrafi mekana ve o mekanın yerleşik kurallarına bağımlılığının giderek daha da azalması durumunu anlatmaktadır.96

ƒ Küreselleşme özünde ekonomi ya da paylaşım ağırlıklı bir sorunsal olup, bir tür sömürgeleştirme düzeninin daha örgütlü ve yaygın konuma dönüşmesi olarak tanımlanabilir. Korkut Boratav da benzer şekilde

94 Sezai Göksu, “Küreselleşme ve Planlamanın Sonu”, 3. Binyılda Şehirler: Küreselleşme, Mekan-Planlama, Dünya Şehircilik Günü, 23. Kolokyumu, 8-10 Kasım 1999, (ed: İ.Dinçer), Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul, 2000, s. 60.

95 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Küreselleşme ÖİK Raporu, DPT:2544; ÖİK: 560, Ankara 2000, s. 3.

96 Ruşen Keleş, “Küreselleşme ve Yerel Yönetimler”, Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları No:25, Ankara 2001, s. 564.

küreselleşmenin emperyalizm kavramının yerini almakta olduğunu belirtir.97

Yukarıda sayılan tanımlamalar ve açıklamalar kuşkusuz, sürecin farkı boyutlarına göndermeler yapmaktadır. Ekonomiden siyasete, sosyal politikadan kültüre, çevre sorunlarından toplumsal yaşama, her alandaki değişimi anlatabilmek için kullanılan küreselleşme kavramı; bugünkü kılgıda daha çok “farklı ulusların piyasalarının bütünleştirilmesi” sürecidir. Bu süreçte; uluslararası ticaret ilişkilerinde hızlı artış ve giderek bu ilişkilerin tüm dünyayı kapsayacak şekilde genişlemesi öngörülmektedir. Kavramın sözlük anlamının çağrıştırdığı bir birlik’ten söz edilecekse, bu birlik olsa olsa sermaye ve mal akımları ile dünya piyasalarının birleştirilmesi olabilir. Bu yeni küresel sistem; insanları, kentleri ve ekonomileri zincirleme tek bir sistem içine koymaya çalışmaktadır. Burada temel hedef uluslararası sermayenin en üst düzeyde dolaşımını sağlamaktır.

Küreselleşme sürecinin, dünya toplumlarına yansıyan bazı ortak özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

ƒ Coğrafi sınırlar artık devletleri ayıran bir öğe olmaktan çıkmaktadır,

ƒ İletişim ve üretim teknolojilerindeki ilerleme ve ulaşım sektöründeki gelişmeler ile üretim faktörü akışkanlık kazanarak ulus-devlet ölçeğini aşmaktadır,

97 Korkut Boratav, “Emperyalizm mi? Küreselleşme mi?” Küreselleşme, Emperyalizm, Yerelcilik, İşçi Sınıfı, (ed.) Ahmet Tonakve diğerleri, İmge Kitabevi, Ankara, 2000, s. 15.

ƒ Sonuçta, küresel toplumları kuşatan tek ekonomik sistem, serbest pazar ekonomisi olmaktadır,

ƒ Dünya ekonomik nabzını tutan güç, ulus devletlerden çok, çok uluslu şirketlere(ÇUŞ) kaymaktadır.98

ƒ Giderek, ulus devletler yerine, yarışan kentler düşüncesi ön plana çıkartılmaktadır.

ƒ Devletten yeni üretim ve tüketim ilişkileri bağlamında “işe daha az karışması” beklenmektedir. Devlet küçültülmeli savları ile, özelleştirmelere gidilmekte, uluslararası sermayenin çıkarları karşısında ulusal ve kamusal yararlar göz ardı edilmektedir.

ƒ Bu süreçte; sınır ve uzaklık kavramları anlamını yitirmekte, kitlesel üretim düzeninin dayandığı Keynesgil politikalar yadsınmaktadır.99 Sosyal refah devletinin içi boşaltılıp kamu kuruluşları şirket mantığı ile yönetilmekte, yurttaş kavramı yerini birey-müşteri kavramına, kamu hizmeti anlayışı ise yerini serbest piyasa hizmetine bırakmaktadır.

Küreselleşme son tahlilde kapitalizmin; ortak bir yaşam biçimi olarak yaygınlık kazanarak bütün dünyada egemenliğini arttırması100, ya da bir başka anlatımla kapitalizmin, başta ekonomik olmak üzere ideolojik, yönetimsel ve kültürel bağlamda dünyayı kuşatması anlamını taşımaktadır.101

98 Sökmen, 2000, s. 268.

99 Ayda Eraydın, “Küreselleşme- Yerelleşme ve İşlevleri Farklılaşan Kentler”, Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Yayınları No:25, Ankara, 2001, s. 366.

100 Keleş, 2001, s. 564.

101 Göksel N. Demirer, Ethem Torunoğlu,. “Çevresel/Ekolojik Yıkıma Siyasal Bir Yaklaşım”, Ve Kirlendi Dünya, Göksel N. Demirer ve diğerleri, Öteki Yayınevi, 1997, s. 102.

Özellikle son 20 yılda, küreselleşme süreci ile iç içe geçmiş olan neo-libereal ve yeni sağ politikalar tüm ülkeler için tek seçenekmiş gibi dünyaya empoze edilmektedir.

Diğer yandan; “küreselleşme süreci kaçınılamaz, geri dönülemez ve alternatifsizdir!”, savı ileri sürülerek bir seçeneksizlik sendromundan bahsedilmektedir.102 Bu savın irdelenmesi gereği açıktır. Geçmişte, tekil olarak bu sürece karşı çıkabilen ülkeler de küresel ambargolarla çökertilmeye çalışılmıştır. Küba, K.Kore, Irak ve İran küresel kapitalizme karşı farklı alternatifler denedikleri için yıllardır ambargo altında tutulmuş ülkelerdir.

Küreselleşme sürecinin dünyadaki gelişimini açıklayabilmek için bazı sektörlerde yaşanan değişim sürecini izlemek yararlı olacaktır.