• Sonuç bulunamadı

KÜRESELLEŞME OLGUSUNUN KENTLERİN TARİHSEL- TARİHSEL-KÜLTÜREL DEĞERLERİ ÜZERİNE YANSIMALARI

4. KÜRESELLEŞMENİN KENTLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

4.4. Kent Üzerine Geliştirilen Yeni Kavramlar

4.4.2. Dünya Kenti - Küresel Kent

Sürdürülebilir kent ve yaşanabilir kent kavramları genelde birlikte kullanılmaktadır. Bir yerleşmenin yaşanabilirliği, yukarıda sayılan ölçütlerin varlığı ile olanaklıdır. Bu bağlamda, yerleşmelerin doğal ve tarihsel-kültürel değerlerinin ve özgünlüklerinin korunması yerleşmelerin yaşanabilir ya da sürdürülebilir kılınması için en önemli ölçütler arasındadır. Koruyarak geliştirme toplumsal yaşam kalitesinin gelişmesi için ödün verilmemesi gereken bir ilkedir. Kentlere derinliğini, kentlilere geçmişi ile bağ kurarak bir yere ait olma duygusu veren tarihi-kültürel değerlerin korunması;

sürdürülebilir bir kent olabilmenin yanısıra dünya kentleri yarışında yerel kimlikler ve özgünlükler ile ortaya çıkabilmenin de ön koşuludur.

merkezleri olarak bilinirdi. Çağımızda ise iş ve finans dünyasının ulusüstü mekanları ya da bir başka deyişle, yabancı firmalar ve çok uluslu şirketler ile değişik ülke hükümetlerinin, çoğunlukla da ev sahibi ülkeyi “bypass” ederek ilişki kurabildikleri mekanlara dönüşmüştür.197 Bu süreçte, belirli kentler dünya ekonomisinde stratejik önemde konumlar elde etmiştir.

Friedmann’a göre kentlerde yaşanan yapısal değişiklikler, onların dünya ekonomisine eklemlenme biçimine ve bu süreçte yer alan işlevler ile işgücünün mekandaki farklılaşmasına göre belirlenmektedir. Küresel sistemde kentlerin birbirlerine göre kademelenmelerinden söz edilmektedir.

Küresel kent ya da dünya kenti kavramları, bu sıradüzenin üstlerinde yer alan kentler için kullanılmaktadır.198 New York, Los Angeles, Londra, Tokyo, Hong Kong, Singapur benzeri kentler, dünya finans piyasalarında ilgi odağı olarak, ulus aşırı şirketlere reklam, danışmanlık ve hukuk gibi küresel hizmetlerin sunulduğu, ya da bunları ucuz emek sunumu ile destekleyen üretim sektörünün yoğunlaştığı alanlar olarak ortaya çıkmaktadır.199

Küresel kentler bir bakıma yeni türde üretim merkezleri olarak, yüksek düzeyde uzmanlık isteyen hizmetlerin üretimi için gerekli olan pazarlardır.

Sınırötesi bilgi, teknoloji, meta ve para akışları için önemli merkezler haline gelen bu kentler artık, finansal girişim, uluslararası muhasebe ve hukuk gibi

197 Sassen, a.g.e., s. 188-189.

198 Çınar, 1998, s. 80.

199 Çınar, a.g.e., s. 78 ; Sassen, 1996, s. 29.

alanlarda yabancı uzman ve yöneticilerin yeni yaşam ve çalışma mekanlarıdır.200

Friedmann dünya kentleri için aşağıdaki görüşleri ileri sürmektedir: 201

ƒ Küresel sermayeyi çekebilecek altyapısı bulunan kentler giderek dünya kentleri kervanında yerlerini alacaktır.

ƒ Dünya kentleri uluslararası sermayenin yoğunlaştığı ve kümelendiği kentler olup, bunların gelişmesinde ağırlıklı sektörler olarak; uluslararası şirketlerin yönetim merkezleri, uluslararası finans kuruluşları, küresel ulaşım ve iletişim, reklamcılık, muhasebe, sigorta büroları sayılmaktadır.

Bu süreçte, kent ekonomisinde sanayisizleştirme ile eş zamanlı olarak hizmetler sektörü ön plana çıkartılmıştır.

ƒ Dünya kentlerinde hem iç, hem de dış göç olgusu yaşanmaktadır. Bir malın üretimi için yalnızca çok uluslu şirketler değil, farklı ülkelerden insanlar da devrededir. Küresel kentler insanlar bağlamında da uluslararası mekanlardır.

ƒ Dünya kentlerinde, ekonomik dönüşüm sürecinde yükselen sınıfsal kutuplaşma mekana da yansımaktadır. Bir yandan zenginliğin belirli kesimlerde yoğunlaşması diğer yandan da yoksulluğun orta sınıfları da içerecek şekilde yaygınlaşması süreci yaşanmaktadır. Bir başka deyişle, dünya kentlerinin üzerinde yükseldiği mekanlar, toplumsal çelişkilerin,

200 Sassen, a.g.e., s. 189.

201 Çınar, 1998, s. 80-85.

eşitsizliklerin, kutuplaşmaların olduğu alanlardır. Bu gelişmenin getirdiği, kentlerde ikili yapılanmalar söz konusudur.

ƒ Dünya kentlerinin ülkelere ve topluma pahası ağır olmaktadır. Yaşanan yoğun göç; konut, eğitim, sağlık, ulaşım gibi toplumsal gereksinimlerin artışına neden olmaktadır. Ancak; ulusal kaynaklarla bunların karşılanabilmesi giderek olanaksız hale gelmektedir.

Diğer yandan, dünya kenti kavramı gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler bağlamında farklı içerikler taşımaktadır. Az gelişmiş ülkelerin kentleri; küresel ölçekte ekonomik, politik ve ideolojik ilişkilerin belirlenip yönetildiği merkezler durumuna gelemeyip, yalnızca, bu tür ilişkilerin geçişinin sağlandığı yerlerdir.

Bir başka anlatımla, bu kentler denetim ve yönetim odakları değil, kapitalist üretim ve tüketim sisteminin yaygınlaştırılmasında ara noktalar durumundadır.202 Meta, para ve imgelerden oluşan uluslararası trafiğin yoğunlaştığı ve bu anlamda yoğun kapitalist ilişiklerin alt birim ve mekanlara iletilmesini kolaylaştıran bu tür az gelişmiş ülke kentlerine, “dünya kenti”

yerine “uluslararası nitelik kazanmış kentler” denilmesinin daha doğru olacağı savunulmaktadır.

Kentlerde dönüşüm süreçleri de bu yeni gelişmelere koşut olarak gelişmektedir. Finans ve iş çevrelerinin ofis alanları gereksinimleri yeni yapılaşmaları biçimlendirmektedir. Kentsel yenileme ve yeni merkezler yaratma projeleri ile kentte yeni imaj noktaları yaratılmaktadır. Bu yeni projelerin çekiciliğini arttırmak üzere de alt ve üst yapı çalışmalarına ağırlık

202 Çınar, a.g.e., s. 89.

verilmektedir. Plaza ve çok katlı alışveriş merkezleri ile içiçe kültürel yapılar yapılmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin ön plana çıkarıldığı bu kentlerde, Silikon Vadisi, Boston Route 128 benzeri teknoloji koridorları ya da teknopark türü ileri teknoloji mekanları da döneme özgün gelişmelerdir.203 Yeni kentsel formlarda genelde, gökdelen mimarisi ile şekillenen yüksek katlı ofis yapıları ağırlıklıdır ve önceki bölümde belirtildiği gibi kentler giderek birbirine benzetilmektedir. Çağımızdaki iletişim olanakları, bir yandan birey ve toplumların birbirinden farklılıklarının anlaşılmasına ve sergilenmesine yol açarken öte yandan da, yeni egemen kültür öğelerinin tüm dünyayı sarmasına ve sonuçta yerel tarihi-kültürel özgünlüklerin yok olmasına neden olmaktadır.204

Diğer yandan; çoğu kesim dünya kenti kavramına olumlu bir anlam vererek onu bir “meta-amaç” haline getirmekte, kente “prestij kazandırmak”, kentin “reklamını yapmak” ve uluslararası sermayeyi kentlerine çekebilmek için bu kavramı kullanmaktadır.205 Ülkemizde de İstanbul, İzmir gibi büyük metropollerin yanısıra Bodrum gibi daha küçük ölçekli kentlerin yerel yöneticileri de, kentlerinin bir dünya kenti olduğunu yada hedeflerinin bu olduğunu sıkça dile getirmektedir. Oysa az gelişmiş ülkelerin küreselleşen kentlerinde yaşam pek de kolay değildir. Yeni gelişmelerin kentte yaşayanlara toplumsal pahası ağır olmaktadır. Günümüzde küresel kentler

203 Eraydın, 2000, s. 379.

204 Eraydın, a.g.e., s. 43.

205 Çınar, 1998, s. 74.

sömürgeleştirme sürecinin yeni mekanları olarak da değerlendirilmektedir.206 Kentte yeni kutuplaşmalar ile yoksullaşma artmaktadır. Toplumda “öteki”

kavramı ile bir mağdurlar grubu ortaya çıkmıştır.207 Bu süreçte bir yandan özelleştirme uygulamaları ve sosyal güvenlik sistemlerinin daraltılması nedeniyle işsizlik ve yoksulluk artarken; öte yandan da kentlerde küreselleşme sürecinin getirdiği rantı toplayan yeni varsıllar yaratılmaktadır.

Uluslararası piyasalarla giderek etkileşimi artan ve uluslararası firmaların ilgi gösterdiği merkezler arasında yer alan İstanbul’un da bir dünya kenti olduğu, ya da olma yolunda olduğu pekçok ortamda dile getirilmektedir.

İstanbul metropolündeki gelişmelerde bunun birçok izini görmek olasıdır.

Ancak; İstanbul’u bir “dünya kenti” olmaktan çok “uluslararası nitelik kazanmış bir kent” olarak değerlendirmek daha yerinde olacaktır.208

Küreselleşme sürecinde bir yandan; dünyadaki kentsel mekanlar ve kent yaşantısı giderek aynılaşırken diğer yandan da dünya kentleri yarışında yerel kimliklerin önemi vurgulanmaktadır. Bu ise; doğal ve tarihi-kültürel değerlerin korunması gereğinin dünya kentleri için de önemini göstermektedir. Ulus devletlerin güçlü olduğu, doğal ve yapay çevre değerlerinin küresel niteliğinin bugünkü kadar öne çıkmadığı dönemlerde, kaynakların tahribinin önlenmesi daha çok ulusal sorumluluk olarak görülmekteydi. Ancak; günümüzde küresel mal ve insanlığın ortak mirası kavramları ile uluslararası ya da küresel sorumluluk dünya gündemindedir.

206 Sassen, 1996, s. 191.

207 Eraydın, 2000, s. 383.

208 Çınar, 1998, s. 96.