• Sonuç bulunamadı

TARİHSEL-KÜLTÜREL DEĞERLERİN KORUNMASI

3. ULUSLARARASI DÜZLEMDE KORUMA ÇABALARI

3.3. Araçlar

Teknisyenleri Kongresi’nde üretilmiştir. Burada, mimari mirasın yalnızca tek yapıları değil, kentsel alanları da kapsadığı vurgulanmış olup tarihsel sit alanları ile ilgili kazı ve belgeleme çalışmalarına yönelik ilkeler verilmiştir.

Ayrıca, bu değerlerin insanlığın ortak mirası olduğu ve bunları gelecek kuşaklara iletmenin ortak bir sorumluluk olduğu da yine vurgulanmıştır.

16 Kasım 1972 tarihindeki UNESCO Genel Konferansında, dünyada giderek yok olan özgün doğal ve kültürel değerleri korumak üzere Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması ile İlgili Sözleşme kabul edilmiştir.

1975 tarihli Amsterdam Bildirgesi ise, özellikle eski eserlerin nasıl korunması gerektiği konusunda ilkeleri veren bir başka düzenlemedir.

Tarihi-kültürel değerlere önemli kayıplar verdiren nedenlerden birisi de, çağımızda bile tanık olduğumuz savaşlar ve bölgesel çatışmalardır. İnsanlık tarihi bunun örnekleri ile doludur. Bu konu da uluslararası gündeme alınmış;

“savaşlar önlenemese de hiç değilse bu çatışmalar sırasında tarihsel-kültürel değerlere zarar verilmemesi” gereği dile getirilmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşının neden olduğu toplu yıkımlar ülkeleri bu konuda karar almaya itmiştir. 1954 yılında imzalanan La Haye Sözleşmesi ile, çatışmalar sırasında kültür varlıklarına zarar verilmemesi öngörülmüştür. 1935 tarihli Washington Paktı da bilim ve sanat kurumlarının, tarihi anıtların korunması yönünde La Haye Sözleşmesi’ne benzer hedefler belirlemiştir.58

58 Man and His Environment an Overview of UNESCO’s Involment, Paris, UNESCO’1977, s. 55.

Birleşmiş Milletler İnsan Çevre Konferansı’nda üretilen Stockholm Bildirgesi59, Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda üretilen Rio Bildirgesi, Habitat II-İnsan Yerleşimleri Doruğu, İstanbul Bildirgesi ve Gündem 21, Aalborg Şartı60, Malmö Bakanlar Bildirgesi koruma konularının vurgulandığı diğer uluslararası belgelerdir.61

1972 yılındaki BM Stockholm, İnsan ve Çevre Konferansı’nın da etkisi sonucu, Avrupa Konseyi’nce 1975 yılında başlatılan toplantılarda “Avrupa Kültürel Mirası”nın korunması hedefi ile 1975 yılında “Avrupa Mimari Miras Yılı” ilan edilmiştir. Yine bu çerçevede, “Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi” hazırlanarak Ekim 1981 tarihinde İspanya’nın Granada kentinde Avrupa Mimari Mirasından Sorumlu Bakanlar Konferansı’nda imzaya açılmıştır.62

1996 yılında İstanbul’un ev sahipliğini yaptığı, BM-İnsan Yerleşimleri Doruğu’nda “herkese yeterli konut” ve “kentleşen dünyada sürdürülebilir insan yerleşmeleri” temaları üzerinde yoğunlaşan, iki temel ürün çıkmıştır.

Bunlar Habitat Gündemi ve İstanbul Deklarasyonudur. İstanbul

59 Stockholm Konferansında ilk kez “sağlıklı ve düzenli bir çevrede yaşama hakkının insan haklarından birisi olduğu kabul edilmiştir.” Sağlıklı ve düzenli bir çevre oluşturabilmenin koşullarından birisi de, geçmişten gelen tarihi-kültürel değerleri koruyarak geliştirmektir.

60 27.5.1994 tarihinde Danimarka’nın Aalborg kentinde toplanan Avrupa Sürdürülebilir Kentler ve Kasabalar Konferansında kabul edilen “Sürdürülebilirliğe Doğru Avrupa Kent ve Kasabaları Şartı”nda; sürdürülebilir kentsel gelişmelerin ilkeleri verilmektedir. Burada, modern dünyanın kentlerdeki mevcut mimari, toplumsal, ekonomik, politik ve doğal kaynakları yok ettiğine dikkat çekilmektedir.

61 31.Mayıs 2000 yılında kabul edilen Malmö Bildirgesi’nde; çevre sorunlarının kaynağı olarak eşitsiz gelir dağılımı, yoksulluk, sürdürülemez üretim ve tüketim kalıpları ve borç çıkmazı gibi çağımızın önemli sorunları tekrarlanarak, yerel kültürlerin küreselleşmenin tehdidi altında olduğuna dikkat çekilip kültürel çeşitliliğin gereği vurgulanmaktadır.

62 Ülkemiz de bu sözleşmeye taraftır.

Deklarasyonun 11. maddesinde; tarihi, kültürel, mimari değeri olan, dini, ruhani değerdeki binaları, anıtları, yerleşimleri korumalı, sağlıklılaştırmalı ve topluma yeniden kazandırmalıyız denilmekte ve sürdürülebilir kentsel gelişmelerin küresel sorumluluk ve ortaklık ruhu ile gerçekleştirilmesi gereği vurgulanmaktadır.

Habitat Gündeminde ise; “amaç ve ilkeler” bölümünün 30.

maddesinde, toplumların yaşam kalitesinin; yerleşmelerin ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel etmenlerinin yanısıra, mekansal özellik ve fiziksel koşullara da bağlı olduğu belirtilmekte, doğal ve tarihi insan yerleşimleri ile özellikle UNESCO Dünya Mirası Sit Alanlarının korunması için işbirliğinin ve karşılıklı yardım gereğinden söz edilmekte, 43-r) maddesinde de tarihsel-kültürel ve doğal miras ile geleneksel konut dokularının korunması yolunda taahhütte bulunulmaktadır.63

Habitat Gündemi’nin “Kentleşen Dünyada Sürdürülebilir İnsan Yerleşimleri Gelişmesi” başlığı altında 8. bölümü “Tarihsel ve Kültürel Mirasın Korunması ve Sağlıklaştırılması” adını taşımaktadır. Bu bölümde; tarihsel-kültürel değerlerin, özellikle hızla değişen dünyada, tarihsel-kültürel kimlik ve sürekliliği sağlamak, tüm insanlığın yararına sunmak üzere korunarak geliştirilmesi gereği yinelenerek; katılımcı bir süreçle, tüm yönetim kademeleri için aşağıdaki eylem alanları belirlenmiştir:64

63 Habitat Agenda and İstanbul Declaration, Second UN Conference on Human Settlement, NY, 1996, s. 25,38.

64 Habitat Agenda and İstanbul Declaration, s. 121-122.

• Tarihsel-kültürel varlıkların saptanarak belgelenmesi, envanterinin oluşturulması, toplumun kültürel değerlerini geliştirecek amaç ve politikaların belirlenmesi,

• Koruma duyarlılığının ve bilincinin arttırılması,

• Koruma alanında çalışan yerel kuruluşların çabalarının özendirilerek desteklenmesi,

• Kültürel mirasın korunmasında etkinliği arttırmak üzere yeterli parasal ve yasal desteğin sağlanması,

• Konu ile ilgili tüm uzmanlık alanlarında bilgi ve becerinin geliştirilmesi bağlamında eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi,

• Kültürel miras ve geleneklerin taşıyıcıları olarak, toplumun yaşlı kesimine bu alandaki çalışmalarda, etkin roller verilmesi.

Tüm bu çalışmalarda, kamu-özel sektör işbirliğinin güçlendirilmesi, gönüllü kuruluşların çabalarının desteklenmesi öngörülmektedir.

1992 yılında Avrupa Konseyi’nce kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı, kentteki koruma sorunlarına insan hakları çerçevesinde yaklaşılmasını sağlayan önemli bir belgedir. Belge, “Kentsel Haklar Bildirgesi” ve “Avrupa Kentsel Şartı” olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Kentsel Haklar Avrupa Bildirgesinin 13 temel başlığı arasında 10. Madde olarak; “Nitelikli Mimari ve Fiziksel Çevre” bölümünde, kentsel mimari mirasın ve kültürün korunması konusuna yer verilmiştir. Ayrıca, bildirgenin 14. maddesinde sürdürülebilir

kalkınma ve 16. maddesinde ise doğal varlıkların korunması ile ilgili genel ilkelerden söz edilmektedir. Avrupa Kentsel Şartı ile de; “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”, “kentsel hizmetlerden yeterli düzeyde yararlanabilme hakkı” ve “çalışma ve güvenlik hakkı” gibi bir dizi kentli hakkından söz edilmektedir.

Tüm bu uluslararası düzenlemelerde, sorunlar ve yapılması gerekenler oldukça detaylı bir şekilde dile getirilmekte ancak; bunların uygulama araçları konusunda etkin çözümler üretilememektedir. Bu nedenle, bu düzenlemelerde öngörülen konuların yaşama geçirilmesindeki başarı şansı sınırlı kalmaktadır.

Diğer yandan; tarihsel-kültürel değerlerin korunabilmesi için ekonomik araçlar da önemli olmaktadır. Koruma konularına ayrılan ulusal kaynaklar gibi uluslararası kaynaklar da oldukça sınırlıdır. Koruma projeleri için yukarıda sözü edilen uluslararası örgütler, sınırlı da olsa, finansal destek sağlamaktadır. UNESCO, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği fonları bu alanda kullanılabilecek kaynaklardandır.

1989-1993 yılları arasında Avrupa Birliği Yapısal Fonlarından 400 milyon ECU’nun kültürel koruma projelerine ayrıldığı belirtilmektedir.65 Avrupa Bölgesel Gelişme Fonu- Raphael Programı ile Yapısal Fonlar da bu amaçla kullanılabilmektedir. Yine Avrupa Birliği bünyesindeki ISPA

65 AB Avrupa Komisyonu, EU, Investing in Culture: an Asset for All Regions, 1998, Lüksembourg (Broşür)

(Instrument for Structural Policies for Pre-accession) tarihi kentlerdeki çevre projeleri için de kaynak sağlamaktadır.66

Ayrıca; Euromed Herritage II Programı, Med-Cities Network, METAP (Mediterranean Environmental Assistance Program) gibi Avrupa Komisyonu araçları da Akdeniz ülkelerindeki bölgesel kültür mirasının korunarak geliştirilebilmesi için kullanılabilecek diğer araçlardır.67 Bu tür uluslararası araçlar çoğaltılabilir.

Diğer yandan; küresel ölçekte kurulan Dünya Mirası Kentler Örgütü, dünya kentlerini bir yarış içine sokmuştur. 1991 yılında, Quebec Şehri Bildirgesi ile “Dünya Mirası Kentleri Ağı” kurulmasına karar verilmiş, 8 Eylül 1993 tarihinde de Fas’ın Fez kentinde kabul edilen belge ile “Dünya Mirası Kentleri Örgütü” kurulmuştur.

Birleşmiş Milletler- UNESCO, Dünya Mirası Merkezi’nce oluşturulan

“Dünya Mirası Listesi”ne girebilmek için, kentler yoğun bir çaba içindedir.

Listeye alınan kentlere bir yandan, parasal destek sağlanırken diğer yandan da; kentlerin uluslararası ünü artmaktadır. Ülkemizde dokuz yöre Dünya Miras Listesine girmiştir.

Son dönemlerin söylemi ile “dünya kenti” ya da “sürdürülebilir kent”

olabilmenin ve kentsel yaşam kalitesini yükseltebilmenin önemli ölçütlerinden

66 Almanya’nın 800 yıllık tarihi kenti Freyburg (5000 nüfuslu) kanalizasyon sistemini sağlıklılaştırmak üzere 120.000 EURO’luk yardım almıştır. Aynı şekilde; Yunanistan Kültür Bakanlığı da Atina’daki tarihi ve arkeolojik sit alanlarının korunması için toplam proje maliyeti olan 3.85 milyon Euro’nun %75’ini Avrupa Birliği Fonlarından sağlamıştır. (AB Avrupa Komisyonu, a.g.e. s. 15)

67 Ruşen Keleş, Urban Regeneration and Related Concepts, UNEP Regional Activity Center, Split (Hırvatistan) için hazırlanan, yayınlanmamış rapor, 2004.

birisi de, kentlerin varolan doğal ve tarihi-kültürel kimliklerinin korunarak geliştirilmesidir. Çağımızda, bu konular “kentli hakları” arasında sayılmaktadır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25.

maddesine göre; herkes kendisinin ve ailesinin sağlığı ve gönenci için yeterli beslenme, giyinme, konut, sağlık ve diğer zorunlu kamusal hizmetleri içeren bir yaşam düzeyine erişme hakkına sahiptir. Bunu sağlamak da başta yerel, ulusal olmak üzere, küreselleşen dünyada giderek bölgesel ve uluslararası yönetimlerin sorumluluğu olmaktadır. Günümüzde, özellikle “insanlığın ortak mirası” söylemi ile, koruma sorunsalına ulusal sorumluluğun ötesinde uluslararası sorumluluk alanı olarak bakılmaktadır. Ancak, koruma projeleri için uluslararası örgütlerce sağlanan parasal kaynaklar da oldukça sınırlıdır.

Öncelikle, geliştirilen uluslararası koruma söylemlerinin yanısıra, bu politikaları yaşama geçirecek uygulama araçları da geliştirilmelidir.