• Sonuç bulunamadı

Kültürel Çeşitliliğin Yaygınlaşması

II. BÖLÜM

2.5. Küreselleşmenin Yerel Yüzü

2.5.2. Kültürel Çeşitliliğin Yaygınlaşması

Huntington’un yeni yüzyılda kültürel farklılıklara dayanan kutuplaşmaların ve çatışmaların yaşanacağı tezine karşın, kültürel etkileşimlere bağlı yeni kültür formlarının gelişeceği ve melez kültürler meydana çıkacağı tezi giderek daha fazla anlam kazanmaya başlamıştır. Küreselleşme sürecinin farklı kültürlerin dünya platformuna taşınmasına yardımcı olduğu, bu sayede kültürel çeşitliliği arttırdığı ve zenginleştiği yönündeki görüş, bu karşıt düşüncenin temelini oluşturmaktadır.

Appadurai, kültürün hareketliliğine dikkat çekmekte ve günümüzdeki küresel kültürün karmaşık, üst üste binen süreçlerden oluştuğunu belirtmektedir. Bu süreçleri anlamlandırmada merkez-çevre modeli gibi kuramlar, birden fazla merkez ve çevre alınarak geliştirilse bile yetersiz kalmaktadır. Çünkü küresel kültür sürekli bir ayrılma ve yeniden bütünleşme dinamiği taşımaktadır. Bu sırada homojenleştirici güçlerle yerelliği oluşturan güçler arasında gerilim oluşmaktadır. Küresel kültür; etnik akış, teknolojik akış, finansal akış, medya akışı, ideolojik akış olmak üzere beş boyutta akmaktadır (1996: 33). Etnik akış; insanların yer değiştirmelerinin ürünüdür ve turistler, göçmenler, sığınmacılar, misafir işçiler ya da bireysel hareketlilikler ulusların politik yapılarını ve kültürlerini değiştirmektedirler. Teknolojik akış; zaman-mekân deneyimlerini üst üste bindirmekte ve ekonominin ivme kazanmasına

katkıda bulunmaktadır. Finansal akış da teknolojiden aldığı dayanakla sermayenin hızla yer değiştirmesine yol açmaktadır. Haber ve imaj hareketliliğinin yükselişi, medya ve ideolojinin akışını açıklamaktadır. Çeşitli anlatılar-imler teknolojinin olanaklarından yararlanarak ve birbirlerinin içine geçerek akmaktadırlar. Bu yolla haber ve imajlar sürekli yenilenmekte ve medya akışıyla karakterize edilen coğrafyalar yaratılmaktadır. Amerikan kültürü merkezden çevreye akan tek kültür değildir. O nedenledir ki Amerikan kültürü genişlemeye devam etmektedir ancak Amerikanlaşmanın dışında da toplumlar arasında farklı etkileşimler yaşanmaktadır. Özellikle coğrafi anlamda birbirlerine yakın farklı kültürler arasında bu etkileşim daha fazla görülmektedir. Örneğin; Koreliler için Japonlaşma, Sri Lankalılar için Endonezyalılaşma, Sovyet Ermenileri için Rusyalılaşma, Amerikalılaşmadan daha önde gelmektedir (Appadurai, 1996: 32).

Hsiao’ya göre, küreselleşmenin yerel ve ulusal kimlikleri, kültürleri ve gelenekleri kaçınılmaz olarak kökünden sarsan, hatta yok eden türdeşleştirici ya da dünyayı aynılaştırıcı dev güçlerin etkili olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Aksine küreselleşme yerel farklılığın ve çeşitliliğin artmasını, yerel heterojenleşmenin yükselişini de beraberinde getirmektedir (2003: 57). Farklı kaynaklardan küresel alana taşınan ürünler, kültürün melezleşmesini gündeme taşımaktadır. Bunun en çarpıcı örneği yine kentlerde görülmektedir. Metropol kentlerin bir yandan nüfus yoğunlukları hızla yükselirken bir yandan da farklı kimliklere ev sahipliği yapmaları dolayısıyla kültürel çeşitliliğin önünü açmaktadırlar.

Küreselleşmenin tetiklediği kültürel çeşitliliğin görüldüğü alanların başında beslenme alışkanlıklarımız gelmektedir. Çünkü sadece Batılı yemek kültürünün dünya geneline yaygınlaştığını söylemek doğru değildir. Özellikle Çin ve Japon kökenli yiyeceklerin ve restoranların da farklı kültürler tarafından talep gördüğü fark edilmektedir. Örneğin, bugün “suşi” pek çoğumuzca yemesek dahi varlığından haberdar olduğumuz bir yiyecektir.

Sınır ötesi bölgelerin farklı nedenlerle birbirleriyle etkileşimleri, kültürlerin de birbirlerine karıştırılmasına neden olmaktadır. Başlangıçta çalışmak için Almanya’ya göç eden Türklerin burada açtıkları restoranlar sayesinde döner, kebap, ayran gibi

yiyeceklerin de bu ülke vatandaşları tarafından tüketilmesi sonucunu doğurmuş ve bu sayede Alman mutfağındaki çeşitliliğin artmasına sebep olunmuştur. Geleneksel Türk ailelerin mutfaklarında pişen yemeklere, bugün Londra ya da New York’un sokaklarında rastlamak şaşırtıcı görünmemektedir

Türkiye’de de hızlı beslenme alışkanlığının yaygınlaştığı bilinmektedir. 1990’lı yıllarla birlikte pizzayla tanışan Türk halkının yüzde 75’i henüz hazır gıda tüketmeyi tercih etmiyor olsa da farklı pizza markalarına ait satış noktaları önce büyük

şehirlerde ardından da Anadolu’da yaygınlaşmıştır. Başlangıçta yabancı sermayeli pizza firmaların pazardaki payları fazlayken yerli firmalar da pizza üretimine başlamış ve bu sektörde rekabet eder hale gelmişlerdir (Saranga, 2007). Bununla beraber firmalar Türk halkının damak tadına uygun yeni pizza çeşitlerini de geliştirmeye yönelmişler ve pastırma gibi geleneksel yiyecekleri kullanarak yeni pizza çeşitleri üretmişlerdir. Böylece dünyada var olan pizza çeşitliliğini arttırmaya yönelik katkıda bulunmuşlardır.

Bu anlamda bir süredir kültürel ürünlerin merkez ülkeler tarafından yayılımına alternatif alanların oluştuğu görülmektedir. Üçüncü dünyadaki farklı merkezler, etkin ve geniş dağıtımı yapılmış ürünlerin, filmlerin, televizyon programlarının ve müziğin önemli kaynağı olmaya başlamıştır. Mısır, Brezilya, Hindistan, Meksika gibi ülkeler bunlara örnek gösterilmektedirler (Golding, 2003: 103). Nollywood, olarak adlandırılan Nijerya sineması, bu anlamda iyi bir örnek oluşturmaktadır. Nollywood’un 2007’de üretilen film sayısı bakımından Hollywood ve Bollywood’dan sonra üçüncü sıraya yerleşmiştir ve endüstrileşme yolunda önemli mesafeler kat etmiştir (Tuna, 2008).

Küreselleşmenin kültürel alanda çeşitlilik yarattığına dair bir başka örnek de Karayip Adaları’ndan verilmektedir. Amerikan müziği Karayip Adaları’nın her yerinde yoğun olarak çalınmaya başladıktan sonra Karayipliler tepki geliştirmişler ve kendilerine özgü yeni müzik türleri üretmeye başlamışlardır. Bugün farklı kültürlere sahip kişiler tarafından da dinlenilen Reggae, bunların en bilinen örneklerinden biridir (Barber, 2003: 18).