• Sonuç bulunamadı

1.8. LİDERLİĞİN KÜLTÜREL ALTYAPISI

1.8.2. Kültür Boyutları ve Hofstede’nin Sınıflandırması

Bir ülkedeki toplumsal kültür değerlerinin önemli bir kısmının o ülkede faaliyette bulunan örgütlere yansıdığı bilinen bir gerçektir. Toplumsal kültür değerleri haricinde bir kısım değerlerin örgütlerin kendilerine özgü alt kültürlerini oluşturmasının yanı sıra, yoğun biçimde örgüt, içinde yer aldığı toplumdan etkilenmektedir. Bu sebeple çeşitli ülkelerde faaliyette bulunan örgüt yapıları da kültür farklılığından dolayı birbirlerinden farklılık göstermektedir (Sungur, 2006: 3).

Kültür kavramı örgütsel ve yönetimsel açıdan değerlendirildiğinde, kültürün birçok boyutu ve alt sistemlerinden bahsetmek mümkündür. Kültürün boyutlarını incelemek farklı kültürlere belirli bir standart bakış açısıyla bakabilme fırsatı sunmaktadır (Kolde, 1997: 421-422).

Bir topluma özgü kültürel değerlerin farklı boyutlardan incelenmesi gerektiğini öne süren kültürler arası araştırmacılar içerisinde önemli bir yeri olan Hollanda’lı sosyal bilimci Geert Hofstede, bu farklılıkları tespit etmek maksadıyla kültüre ait temel özellikleri dört ana boyutta değerlendirmiştir. Bu boyutlar; Güç Mesafesi, Belirsizlikten Kaçınma, Bireysellik/Toplumculuk ve Erillik/Dişillik’tir ve şöyle açıklanmaktadır (Hofstede, 1984: 34):

1.8.2.1. Güç Mesafesi (Power Distance)

Güç mesafesi, toplum içerisinde bireylerin gücün eşit dağılmadığını kabul etme ve arzulama dereceleridir (Hofstede, 1984: 65). Bu boyuta göre örgütsel yapıdaki özellikler birbirlerinden farklılık gösterebilir. Güç mesafesi az olan ülkelerde çalışanlar daha bağımsızdır ve demokratik bir yönetim tarzı benimsemektedirler. Güç mesafesi fazla olan ülkelerde ise otokratik bir yönetim tarzı uygulanmaktadır. Güç mesafesinin düşük olduğu toplumlarda eşitsizlikler daha azdır, herkes birbirine bağımlıdır, bireylerin hakları eşittir ve sosyal sistem sorgulanabilir yapıdadır (http://www.ozyazilim/ozgur/marmara/ik/kultur/htm).

Güç mesafesinin yüksek olduğu toplumlarda ise, eşitsizlik daha fazladır, herkes hak ettiği yerdedir, güçlü ve güçsüzler bu düzenle korunmaktadır, hiyerarşik

58 yapı eşitsizliği ifade eder ve güç sahipleri ayrıcalıklı konumdadır (Bakan vd., 2004: 83-84).

Güç mesafesinin yüksek olduğu ülkelerde, yöneticiler hiyerarşik yapı içerisinde otoritelerini sarsacak davranışlar sergilemekten rahatsızlık duymaktadırlar ve buna karşılık çalışanlar da yöneticileriyle benzer ortamlarda çalışmaktan ve onlarla eşit olduklarının düşünülmesinden, yöneticilerin onayı olmadan karar vermekten çekinmekte ve yöneticilerinin aldıkları kararlara direkt olarak bağlılık ve sadakat duygusu beslemektedirler (Hofstede, 1984: 67). Ayrıca çalışanlar genel olarak, otokratik bir şekilde fakat destekleyici bir davranış tarzı olan paternalist liderlik tarzını tercih etmektedirler (Dorfman vd., 1997).

Güç mesafesi düşük olan ülkelerde ise yöneticilere yaklaşmak ve onlarla yakın ilişkiler kurmak daha kolaydır. İşletmelerde önemli kararlar verilirken çalışanların fikirleri alınmakta ve bu fikirler karar sürecinde dikkate alınmaktadır. Fırsat ve ödüllendirmelerde ise daha eşitlikçi bir yaklaşım sergilenmektedir (Ay, 2005: 37).

Türkiye güç mesafesinin yüksek olduğu ve belirsizlikten kaçınmanın fazla olduğu ülkeler kümesinde bulunmaktadır (Hofstede, 1984). Bu kümedeki ülkelerde örgütler, insan piramitleri olarak algılanmaktadırlar. Örgütte çalışanlar kime itaat edeceklerinin farkındadırlar. Biçimsel iletişim kanalları yukarıdan aşağıya doğru işlemektedir. Yöneticinin sözü yasa yerine geçer. Güç mesafesinin yüksek olması bu durumlardan kaynaklanmaktadır (Sargut, 2001: 183).

1.8.2.2. Belirsizlikten Kaçınma (Uncertainity Avoidance)

Belirsizlikten kaçınma, insanların belirsiz durumlar karşısında hissettikleri rahatsızlık ve gelecek faaliyetleri için öngörüde bulunma hususundaki yetersizlikleridir (Hofstede, 1984: 110). Belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu toplumlarda, büyük belirsizlikleri tolere etme derecesi yüksek olmakta, yenilik, farklılık ve değişikliklere anlayışla yaklaşılmakta, esneklik tercih edilmekte, kişisel seçim ve karar verme ön plana çıkmakta, analitik becerilerin gelişmesi önemli görülmekte, inisiyatif kullanma, risk alma ve takım çalışması ödüllendirilmektedir. Belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu toplumlarda ise; çalışanlar, belirsizlik karşısında güvensizlik ve tehdit edilmişlik duygusu hissetmekte, kurallar ve prosedürler

59 kapsamında hareket etmeyi tercih etmektedirler. Bu toplumlardaki örgüt yapılarında hiyerarşi nettir ve tüm kuralları uygulanmaktadır. Ayrıca, itaat ve uyum sağlama önemli olmakta ve ödüllendirilirken, tersi davranışlar ve hatalar ise cezalandırılmaktadır (Bakan vd., 2004: 85-86; Güney, 2008: 215).

Belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu ülkeler arasında Fransa, İspanya, Almanya, İsviçre, Rusya ve Hindistan bulunmaktadır. Belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu ülkeler arasında ise ABD, İngiltere, Kanada, Danimarka ve İsveç bulunmaktadır.

Türkiye belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu ülkeler grubunda yer almaktadır.

Belirsizlikten kaçınma eğilimi, Türkiye’de yaşam boyu istihdam eğilimine sebep olurken, ABD, İngiltere gibi belirsizlik toleransının yüksek olduğu ülkelerde iş değiştirme hareketliliğine daha fazla rastlanılmaktadır (Sargut, 2001: 180).

1.8.2.3. Bireysellik/Toplumculuk (Individualism/Collectivism)

Bireysellik, kişilerin yalnızca kendileri ya da aileleri ile ilgili olma eğilimlerini ifade ederken, toplumculuk, bir gruba ait olma, kişilerin kendi yaşam biçimlerini, toplumun koyduğu kurallar kapsamında belirleme eğilimleri anlamındadır. Gelişmiş olan ülkeler yüksek bireysellik özelliklere sahipken, gelişmişlik seviyeleri düşük olan ülkeler toplumculuk özelliklerine sahiptir. Ayrıca yüksek seviyede bireyselci ülkelerde Protestan iş ahlakı özellikleri görülmekte ve bireylerin insiyatif alma eğilimi yüksek düzeyde olmaktadır. Bireyselci kültür özelliğine sahip ülkelere örnek olarak, ABD, Avustralya, İngiltere ve Hollanda verilebilir. Toplumculuk kültür özelliğine sahip ülkelere ise örnek olarak Çin, Arjantin, Meksika ve İsveç gösterilebilir (Hofstede, 1984: 148).

Türkiye toplumculuk özelliklere sahip ülkeler grubunda yer almaktadır. Türk toplumunda bireyler toplumun değer yargıları ve inançlarına oldukça fazla önem vermektedirler. Hemşerilik ve adam kayırmacılığın temelinde bu kültür boyutunun etkileri bulunmaktadır. Toplumun değer ve inançlarının tersine davranışta bulunan bireyler üzerinde ise grup baskısı yüksek düzeyde ve belirgin şekilde hissedilmektedir (Sargut, 2001: 185).

60 1.8.2.4. Erillik/Dişillik (Masculinity/Feminity)

Erillik/dişillik iş hayatında oldukça etkili olan bir kültür boyutudur. Eril kültür özelliği taşıyan toplumlarda çalışmak için yaşamak, dişil kültür özelliği taşıyan toplumlarda ise yaşamak için çalışmak ilkesi benimsenmektedir. Eril kültürlerde, genellikle, büyük, güçlü ve hızlı olana saygı duyulmaktadır. Para kazanma, gösterişli olma, başarıya ulaşma ve yüksek performans önemli değerler sayılmaktadır. Dişil kültürlerde ise, baskın değerler hem bayan hem de erkekler için, daha çok dişi özellikler taşımaktadır. Buna göre; daha ılımlı ve duyarlı davranma, çevreyi koruma, paradan ziyade insan ilişkilerine önem verme, diğer insanlara yardımda bulunma ve yaşam kalitesine önem verme hem bayan hem de erkeklerden beklenen davranış özellikleridir (Hofstede, 1984: 176).

Eril kültürlerde ideal yönetici, iddialı, kararlı ve girişken özelliklere sahip bir kahraman olarak tanımlanırken, dişil kültürlerde yönetici uzlaşma ortamı sağlayabilen, insan ilişkilerine daha çok önem veren normal bir kişi olarak ifade edilmektedir. Dişil kültürler için kariyer yapmak her iki cinsiyet için de isteğe bağlı olmaktadır. Eril kültürlerde ise bu durum erkekler için bir zorunluluk olurken, kadınlar için isteğe bağlı kalmaktadır. İş sahaları bakımından değerlendirildiğinde ise dişil kültürlerin hizmet sektöründe eril kültürlerin ise üretim sektöründe daha başarılı olacakları belirtilmektedir (Hofstede, 1984: 177).

Türk toplumunda, dişil kültür özellikleri görülmektedir. Fakat Hofstede eril-dişil kültür değerlendirmesinde bulunurken, erillik ve dişillik derecesinde ağırlık açısından da değerlendirme yapmıştır. Bu sebeple Türk toplumu her ne kadar dişil kültür özelliklere sahip olsa da eril kültür özelliğine yakın değerleri de içermektedir (Sargut, 2001: 175).