• Sonuç bulunamadı

A. HADİS USÛLÜ

1. Islahu Kitâbi İbni’s-Salah

Bu çalışmasında Moğultay b.Kılıç’ın, selefi İbnu’s-Salah’ın gerek eseri okuturken eksiklerini görüp kaleme alması gibi sebepler hususunda olsun, gerekse kitapta takip ettiği metotlarda olsun, “usul” açısıyla takip ettiğini söyleyebiliriz. Ona katılmadığı veya izah gerektiren yerleri yeri geldikçe açıklamaktadır. Genellikle

İbnu’s-Salah’ın ifadelerini (

خيشلا لاق

) = (Şeyh dedi) diyerek başlatmakta ve (

ىهتنا

هملاك

) = (onun sözü burada sona erdi) ifadesiyle kendi sözlerinden İbnu’s-Salah’ın kelamını ayırt etmektedir.

Islâhu Kitab ibni’s-Salah’ı incelediğimizde Moğultay’ın tespit edebildiğimiz kadarıyla eserde işlediği metotlar ile bu çalışmada dikkatimizi çeken başlıca özellikler şunlar olmuştur:

Eserin mukaddimesi

Moğultay b. Kılıç, besmele, salat ve selamdan sonra eseri neden yazdığını,

kitabın yazılış sebebini, konusunu, amacını, önemini belirtmiştir. İbnu’s-Salah

hadis usulü ilmindeki müzakerelerin metodolojik temelini oluşturan bu eseri müellifimiz açıklamaya muhtaç görmüştür. Kitabın mukaddimesinde bunu şöyle dile getirir:

“İstekler tekrar edince kısa notlar (ihtisar) halinde onu cüz cüz yazdım. Adını

da “Islahu kitâbi’İbni’s-Salah” koydum”725

Üslup ve muhteva

Hadis usulüne dair konuları “Mukaddime”sinde 65 “nevi” halinde ele alan İbnu’s-Salah, naklettiği rivayetlerin senetlerini hazf etmiştir. Moğultay’ın da bu üslubu koruduğunu görmekteyiz. Onun “Ulûmu’l hadis”in konuları sıralama ve işlemedeki özelliklerine dokunmadığını ve muhtevasındaki konulara dair verilen bilgilerde bir takım şerhler (ta’lîk) düştüğünü, İbnu’s-Salah’ın fikirlerine katılmadığı

konularda zaman zaman itiraz ettiğini görüyoruz.726

Görüşlerini dayandırdığı kaynakları vermesi

Moğultay b. Kılıç, İbnu’s-Salah’a itiraz ederken veya söz konusu olan yerde bir bilgi eklemesi yaparken hadis ilminin dirayet ve rivayet yönüyle güvenilir

otoritelerini ve eserlerini referans gösterip açıklamalar yapmaktadır.727

Bunlardan İbnu’s-Salah’ın Ulûmü’l-hadis’i ile el-Hâkim en-Nisâbûrî’nin Ma’rifetü ulûmi’l- hadis’inden yapılan alıntılara bakıp mukayese ettiğimizde verilen bilgilerin dikkatle aktarıldığını gördük. Ancak Moğultay’ın kullandığı kaynakların yine de, mukayese edilerek değerlendirilmesini daha yerinde buluyoruz. Zira Moğultay, Übeyy b. Ka’b’tan nakledilen “Resûlullah (s.a.s) birine dua edeceği vakit önce kendisine dua ederek başlardı” hadisinde görüldüğü gibi, Tirmizi’nin hadis hakkında hasen sahih

dediğini nakletmektedir.728

Halbuki Tirmizi hadis hakkında “hasen garib sahih”

hükmünü vermektedir.729

725 Moğultay b. Kılıç, Islah-u kitâbi İbni’s-Salah, s. 7-8

726 Örnekler için bkz. Moğultay b. Kılıç, Islahu kitâbi İbni’s-Salah, s. 96, 111, 164,197, 256, 344, 457,

538

727 bkz. Moğultay b. Kılıç, Islahu kitâbi İbni’s-Salah, 187, 202, 258, 354 728 Moğultay b. Kılıç, Islahu kitâbi İbni’s-Salah, 11

Görüşlerine mesned olan hadisleri tahric etmesi

Moğultay b. Kılıç, zikrettiği hadisin hangi eserlerde rivayet edildiğini verdiği gibi kimi zaman da söz konusu edilen hadisin hangi kitapta hangi tarikle nakledildiğini de açıklar. Bunun bir örneğini kitapta mu’dal konusunu incelerken

görmekteyiz. Burada Moğultay “Allah’ım, senden işte sebat etmeyi istiyorum”730

hadisinin senedini örnek verir. Hadiste Şeddad b. Evs’ten rivayet eden ravinin adı senette düşmektedir. Kimi yerde Hanzala oğullarından bir kişi veya iki kişi şeklinde nakledilmektedir. Moğultay rivayetin Tirmizi ve Nesai’nin Ebû’l Alâ Şihhîr Basrî’den gelen tarikinde bu ifadenin “Hanzala oğullarından bir kişi” şeklinde

olduğunu söylemektedir. el-Hâkim en-Nisâbûrî’nin731

bu senedi munkatı’ı türünden ele aldığını ve Şeddad b. Evs ile Ebû’l Alâ Şihhîr arasında iki meçhul ravi bulunduğunu söylediğini aktarır. Ancak İbnu’s-Salah’ın bu bilgiyi ondan aşırdığını,

bunun ise dinen ve örfen caiz olmadığını kaydeder.732

 Yanlış anlaşılmalara mahal vermeyecek bilgileri kaynağını vererek hatırlatması ve açıklamalarda bulunması

Moğultay b. Kılıç’ın bazen, İbnu’s-Salah’ın sözlerini

( ثيح نم رظن هيف =

Bu

şu yönden tartışmalıdır) cümlesi ile keserek okuyucunun konuya dikkatini çektiğini

görmek mümkündür. Ayrıca yanlış anlaşılması muhtemel olan hususlara hatırlatmalarda bulunur. Mesela esahhu’l-esânidi izah ederken “Buharî’ye göre esahhu’l-esanidin Mâlik, Nâfi’, İbn Ömer şeklinde olduğuna dair” görüşü zikrederken şöyle demektedir:

“Bu durum, mezkur sahabiye ulaşan senedin sıhhatine göredir. Yoksa mutlak manada senetlerin sıhhatine işaret etmez. Nitekim el-Hâkim en-Nisâbûrî (405/1014) bunu “her bir sahabinin tâbiinden, tâbiînin de sahabiden ravileri vardır. Bu ravilerden çoğu sikadır. Mutlak olarak tek bir sahabinin isnadının en sahih olduğu şeklinde bir

hüküm vermek doğru olmaz”733

sözleri ile açıklamıştır. Onun için biz diyoruz ki, ehli

730

Nesâi, Sehv, 61; Tirmizi, Deavât, 23; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 123, 125

731 el-Hâkim en- Nisâbûrî, Ma’rife, s. 27, 28

732 Moğultay b. Kılıç, Islahu kitâbi İbni’s-Salah, 208 733 el-Hâkim en-Nisâbûrî, Ma’rife, s. 54-55

beytin esahhu’l-esânidi Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib tariki ile gelendir. Hz. Ebûbekir’in (r.a) esahhu’l-esânidi İsmail b. Ebî Halid, Kays b.

Ebî Hâzim’in Hz. Ebûbekir vasıtası ile olanıdır.” 734

Moğultay örnek olarak verdiğimiz bu sahabilerin yanı sıra Hz. Ömer, Ebû Hureyre, Enes b. Malik, İbn Mesud, Abdullah b. Ömer (r.a) gibi sahabilerle Mekkelilerin, Yemenlilerin,

Mısırlıların, Horasanlıların esahhul esanidlerine dair örnekleri de zikreder.735

 Devrinin hadis anlayışını yansıtan bilgiler vermesi

Moğultay sahih kavramını işlerken İbnu’s-Salah’ın, “hadis cüzlerinden sahih isnatla rivayet edilen bir hadisi Sahihayn’den birinde bulamadığımız ve meşhur hadis imamlarının kitaplarında hadisin sıhhatine dair bir hüküm göremediğimizde, hadisin sahih olmadığına hükmetmeyiz. Çünkü takip eden dönemde hadisin sıhhati konusunda isnada itibar edilmektedir” görüşlerine izahat getirir. Bunun muhaddislere göre olduğunu söyler. Fukahanın muhaddis ismini; hadisi yazan, kırat eden, sema’da bulunup ezberleyen, beldelere ilim yolculuğu (rıhlet) yapan, hadisin illetlerini, kişilerin isimlerini, âli ve nâzil isnadı bilen, bin kadar da hadis cüzü bilen kişi

hakkında kullandığını kaydeder.736

Bu ifadeler, Moğultay dönemindeki fıkıh alimlerinin hadise bakışını yansıtması açısından önemlidir. Selefi olan alimler döneminde olduğu gibi Moğultay devrinde de halâ hadislerin farklı tariklerini bir araya getirme gayretinin olduğu ve her türlü rivayeti isnadlı olarak nakletme hedefinin bulunduğu anlaşılmakta, muhaddis ve ravi kavramına yüklenen mana konuşulmaktadır.

Öyle anlaşılıyor ki; İbnu’s-Salah’ın, adalet ve zabt sıfatını haiz bir ravinin, hadisi tashih etme selahiyeti olduğunu ifade ettiği gibi, müellifimiz de vasıflarını haiz olduktan sonra bir muhaddisin, daha sonraki dönemlerde hadise “sahih” hükmünü verebileceğini söylemektedir. Çünkü ona göre ehli hadisin cumhuru müteahhirun alimleri de hadisi sahih veya sakim kabul edebilmektedir.

734 Moğultay b. Kılıç, Islahu kitâbi İbni’s-Salah, s. 39-43 735 Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-salâh, s. 44-48 736 Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salâh, s. 54

Moğultay’ın bu fikirde olmasının bir sebebi kendisini yetiştiren hocalarından kaynaklanıyor olmasıdır, diyebiliriz. Zira hocası İbn Dakîku’lîd’den sıkça yaptığı

nakillerle fukahanın hadis anlayışını yansıtmaktadır.737

Moğultay’ın diğer hocası İbn Seyyidünnâs’ın (734/1334) yaptığı aşağıdaki muhaddis tarifinin o döneme ışık tuttuğunu söyleyebiliriz:

“Mütekaddimun alimlerinin, hadis imla meclislerinde en az yirmi bin hadis yazmayan kişiyi muhaddis kabul etmemelerine dair görüşleri kendi zamanlarına göredir. Asrımızda bir muhaddisin; rivayet ve dirayet yönüyle hadis ilmi ile meşgul olması, bütün ravileri ve özellikle de kendi devrindeki ravileri ve onların rivayetlerini bilmesi, onları iyi tanıması, birbirlerinden ayırt etmesi, hatta her tabakadan şeyhleri

ve şeyhlerinin de şeyhleri hakkında bilgi sahibi olması gerekir.”738

Başta verilen bilgileri dikkate alır ve İbn Seyyidünnas’ın yukarıdaki muhaddis tarifinden yola çıkarsak, Moğultay’ın, İbnü’s-Salah’ın dediği gibi hadisler hakkında sahih, zayıf gibi hükümler verme döneminin önceki asırlarda sona erdiği görüşünde olmadığını söyleyebiliriz. Zira Moğultay’ı yetiştiren nesil muhaddis kavramına açıklık getirmeye çalışmaktadır. Moğultay ise sahih hadis kavramını bir muhaddis olarak değerlendirmekte ancak fakih olan muhaddislerin görüşlerinden de istifade etmektedir.

Fevâid ihtiva etmesi

Moğultay b. Kılıç’ın, herhangi bir konu ile ilgili verilen faydalı bilgiler” anlamına gelen “Fevâid”e yer verdiğini görebiliriz. İhmal edilen bilgileri uygun gördükçe ve yeri geldikçe vermektedir. Kitabından seçmiş olduğumuz bunlarla ilgili örnekleri şöylece zikretmek isteriz:

Moğultay Buharî’nin ta’liklerinin kimi zaman sahih, isnadının hasen kimi zaman da zayıf görülmesinin sebebini açıklamaktadır. Buharî’nin ta’lik lafızlarını, kitabının bir başka yerinde zikrettiğini veya bunları çeşitli konularda ihticac için kitabına aldığını söyler. Bu usulü Buharî’nin uyguladığı farklı metot olarak

737 Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salâh, s. 15, 157, 159, 223, 283, 365, 383, 414, 444 738 Suyûtî, Tedrib, I, 48

değerlendiren Moğultay, Buharî şerhi et-Telvîh’te konuyu daha geniş açıkladığını

söylemektedir. 739

Moğultay’ın İbnu’s-Salah’a itiraz ettiği yerlerde görüşlerini genellikle

Hattâbî’ye dayandırdığını740, bazen de Tirmizi’ye isnad ettiğini söyleyebiliriz.741

İbnu’s-Salah’ın müsnedlerin sahabe isimlerine göre tasnif edildiği görüşünü zikrederken, Darimî’nin “Sünen”ine dikkat çektiğini görmekteyiz. Onun bablara göre tasnif edildiğini söyleyen Moğultay, aynı zamanda Darimî’nin Müsned’ini bazı hadis hafızlarından –ki bunlardan sonuncuları olarak takdim ettiği hocası- İbn

Dakîku’lîd’in “Sahih” olarak kabul ettiğini söyler.742

Moğultay’ın Müsned’lere bir dönem Sahih adının verilmesi tespitine muasırı İbn Kesîr (774/1363) de katılmakta

ve Buharî’nin kitabına el-Câmiu’l-Müsnedi’s-Sahih denildiği bilgisini

vermektedir.743

Burada Moğultay’ın tespitini, ittisal yönünden sahih olan hadisleri ihtiva eden kitaplara bir dönem müsned adının verilmesi anlamında değerlendirmek daha yerinde olacaktır. Çünkü muttasıl isnadla merfu olarak Hz. Peygamberden (s.a.s) rivayet edilen hadislere müsned ve bu tür hadisleri ihtiva eden eserlere müsned adı verilmektedir.

Moğultay’ın, kitapta fevaîd türü bilgileri verirken bazen eleştirilerde bulunduğunu görüyoruz. Ancak eleştirilerin her zaman yerinde olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor. Bunu bir misalle açalım:

Moğultay kitabının bir yerinde Hatîb el-Bağdadî’nin (463/1070) el-Câmi’ li- ahlâkı’r-râvî’sini referans vererek “Onun verdiği kaynağa baktım; atfettiği konuyu

orada bulamadım” demektedir. 744

Burada Moğultay’ın bulamadığını söylediği Muğîre b. Şu’be’nin (r.a) “[Ashabı kiram Resûlullah’ın (s.a.s)] kapısını parmak uçları ile vuruyorlardı” 745

mevkuf haberidir. Hâtîb el-Bağdadî, eserinde bu hadisin Enes b. Mâlik tariki ile gelen rivayeti verir. İbn Hacer, Moğultay’ın itirazının yersiz olduğunu şu ifadeleriyle izah etmektedir:

739

Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salâh, s. 96, 109

740 a.g.e, s. 120, 169, 226, 256, 348 741 a.g.e, s. 121, 258

742 a.g.e, s. 152, 157, 444 743

İbn Kesir, İhtisaru ulûmi’l-hadis, s. 15

744 Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salah, s. 178

745 el-Hâkim, en-Nisâbûrî, Ma’rife, s. 19; Hatîb el-Bağdadî, el-Câmi’ ahlâkı’r-râvî, I, 240, hadis no:

“İbnu’s-Salah’ın maksadı, el-Hâkim ve el-Hatib’in söz konusu rivayetini mevkuf olarak zikretmektir. Eğer hadiste açıkça Nebî (s.a.s)’in adı zikredilseydi Moğultay’ın dediği doğru olurdu. Musannif burada fiilin sahabiden meydana gelmesi ve haberin takrir oluşuna dikkat çekiyor. Takrir, fiili yapana göre merfudur. Ancak musannif bütün takrirlerin mevkuf olarak anlaşılmasından çekinmiştir. Çünkü fiili

yapan Nebi (s.a.s) dışındakiler yani sahabedir.746

Moğultay İbnu’s-Salah’ın verdiği isimleri bazen tahkik eder; ravinin, sahabi

olup olmadığına dair bilgi verir, muarız görüşleri ve kaynaklarını zikreder.747

Hadisleri zikrederken tahvillere (ح ) harfi ile işaret eder.748

Moğultay, kimi zaman İbnu’s-Salah’ı ravinin rivayetiyle teferrüd ettiğini söyleyerek tenkit etmekte ve kendisinin mütâbî olan rivayeti kaynağı ile zikrettiğini

ifade etmektedir.749

Moğultay kimi zaman da bilginin eksik aktarıldığı kanaatindedir. Mesela İbnu’s-Salah’ın; Hatîb el-Bağdadî’nin, sika bir ravinin rivayetinde tek kalması halinde ziyadenin makbul olduğunu söyleyerek, ehli hadisin bir hükmün taalluk ettiği veya etmediği bir ziyade ile, ziyade ihtiva etmeyen bir haberin hüküm yönünden noksanlığa sebep olacak ziyadesi arasında fark görmediğini, nakleder.

Moğultay, İbnu’s-Salah’ın verdiği bu bilginin eksik alındığı kanaatindedir. Hatîb el-Bağdadî’den yaptığı nakillerle konuyu biraz daha genişletir ve şöyle der: Ehli hadis; muhaddis rivayetinde ziyadeyi yapmasa, bir başka rivayetinde yapmış olsa, hatta onu başkası rivayet etse, kendisi rivayet etmemiş olsa bile yine ayrım yapmaz. Yaptığı ziyade ile tek kalan adil kişinin ziyadesini kabul edenler, bu ziyadenin hüküm ifade ederse kabul edileceğini, bir hüküm ifade etmezse kabul

edilmeyeceğini söylemektedir.750

Bunun ciddi bir eksiklik olduğunu söylemek zordur. Çünkü, Moğultay, İbnu’s- Salah’ın nakilde bulunduğu aynı yerden bilgi aktarmaktadır. Aynı bilgiyi Hatib el- Bağdadî’den aktarmak, İbnu’s-Salah’ın kitabının hacmini artırmaktır. İbnu’s-Salah, yaptığı nakilde tasarrufta bulunmuş ve alıntıyı kâfi görmüştür.

746 İbn Hacer, en-Nüket, II, 518, 519 747

Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salah, s. 187, 195

748 a.g.e, s. 199, 457

749 a.g.e, s. 243, 247, 252, 253 750 a.g.e, s. 256, 257

Ancak Moğultay’ın tespitleri kimi zaman az ve özdür. Yerinde yapılmaktadır. Mesela İbnu’s-Salah, raviyi cerh ve ta’dil edenlerin sayısı eşit olduğunda cumhura göre sahih olanın, cerhin tercih edilmesi olduğu görüşünü verir. Moğultay bu ifadeye “Bu konunun açıklamaya ihtiyacı var” diyerek şu kısa notu düşer: Cârih veya muaddil muasır olmalı. Eğer onlardan biri muasır, diğeri değilse muasır olanın sözü dikkate alınır.751

Moğultay’ın, tespitleri kimi zaman hatırlatıcı bir özellik taşır ve nettir. Mesela Hz. Peygamberle (s.a.s) birlikteliği maruf olan sahabenin adaletinin

tartışmasız olduğunu söylemesi, 752

yer yer ehli sünnet dışında kalan küçük mezheplerin (mesela gulat-ı şiadan Hattâbiyye’nin, yalan söylemeyi asla tecviz etmediğini, onlara göre yalan söylemenin mezhepten çıkmak olduğu gibi)

görüşlerine dair bilgiler vermesi,753

bazen de Hanefi ve Şafii mezhebinin görüşlerini mukayeseli olarak değerlendirmesi gibi. Moğultay Şafii mezhebine göre; kişinin fıskı sebebiyle şahadetinin reddedildiğini, Hanefilere göre muhsin bir kimseye iftira atanın tövbe etse bile ebediyen şahadetinin kabul edilmediği görüşlerini kısa ve öz olarak zikreder.754

Zerkeşî (794/1391) ve İbn Hacer’e (852/1448) Etkisi

Moğultay b. Kılıç Islâhu kitabi İbni’s-Salah’ını muasırı Zerkeşî’den önce kaleme almıştır. Zerkeşî kitabının önsözünde Moğultay ile aralarında bir görüşme yapıldığını söyler. Moğultay, Kuzey Afrika’dan gelen bazı ilim taliplerinin Ulûmü’l- hadis’in bazı yerlerini anlamakta zorlandıklarını ve kendisinden kitabın daha iyi anlaşılması için bir çalışma yapmasını istediklerini Zerkeşî’ye söylemiştir. Daha sonra İbnü’l-Lebbân el-İs’ırdî’nin (749/1348) isteği üzerine Moğultay kitabını telif etmeye başlamıştır. Zerkeşî, Moğultay’ın vermiş olduğu bilgileri yeterli görmemiş ve onun az açıklamalar yaptığını düşünmüştür. Bu sebeple Ulûmü’l-hadis üzerine şerhe benzer bir çalışmayı kendisi yapmak istemiş, bu yüzden de en-Nüket alâ İbni’s- Salah’ını telif etmiştir.755

751 a.g.e, s. 323 752 a.g.e, s. 330 753 a.g.e, s. 335 754 a.g.e, s. 342 755 Zerkeşî, en-Nüket, I, 10, 11

Tarihu Kurtuba ve İbni Ebî Hayseme’nin Tarih’inden yaptığı rical ile ilgili Moğultay’dan tartışmasız aktardığı verdiği bilgilere bakılırsa Zerkeşî, daha ziyade

Moğultay’ın rical bilgisine itimat ediyor olmalıdır. Zerkeşî Buharî’nin ta’lik ile ilgili

görüşlerinde Moğultay’ın İbnu’s-Salah’tan farklı düşündüğünü söyler. ancak onun bu itirazının yerinde olmadığı söyler. Moğultay’a göre Buharî, talikinde zikretmediği ravinin adını bir başka yerde de vermemiştir. Zerkeşî, bu görüşünde Moğultay’ın hatalı olduğunu, Buharî’nin muallak olarak verdiği hadisleri, bir başka yerde isnadının tamamını vererek zikrettiğini, eğer ihtisar yaparak bir hadisi mana ile rivayet etmişse, bunu temriz sıygası ile değil cezm sıygası ile verdiğini söyler. Konu

ile ilgili hadislerin isnadını verir.756

Buharî’nin merkuf, merfu ve maktu’ bütün talikleri hakkında ilk çalışmayı Tağliku’t-ta’lîk adıyla kalem alan ve bütün senetlerin muttasıl isnadlarını tespit eden İbn Hacer, İsmaîlî’nin el-Müstahrec’inde, Buharî’nin muallak rivayetin isnadını açıkça zikrettiğini söyleyerek, Moğultay’ın görüşünü reddetmekte ve onun bu

konudaki itirazını doğru bulmamaktadır.757

Moğultay’ın, Mizzî’nin Etrâf’ı ile ilgili bir çalışması olduğunu kaydeden Zerkeşî, İbnu’s-Salah’ın Ebû Tahir Silefî’den naklettiği Kütüb-i hamse hakkında bütün doğu ve batıdaki ulemanın ittifak ettiği görüşünü inceler. Moğultay’ın İbnu’s-

Salah’a bu hususta itiraz ettiğini ancak bunun yerinde olmadığını kaydeder. 758

İbn Hacer’in (852/1448) en-Nüket alâ kitâbi İbni’s-Salah’ında Moğultay’ın Islâhu kitab İbni’s-Salah’ından istifa ettiğini söyleyebiliriz. O, Moğultay b. Kılıç’ın İbnu’s-Salah’a yapmış olduğu itirazları yer yer değerlendirir ve görüşleri tahlil ederek bazı açıklamalarda bulunur.

İbnu’s-Salah “sahih” kavramını incelerken, ehli hadisin icma etmiş olduğu sahih hadislerin isnadına dair bilgi verdikten sonra sözü esahhu’l-esânide getirir. Ebû Mansur Abdülkâhir b. Tahir el-Bağdadî’ye dayandırdığı (427/) bir görüşe göre, Şafii’nin esahhu’l-esânidinin “Şafiî, Mâlik, Nâfi’, İbn Ömer” şeklinde olduğunu

756 Zerkeşî, en-Nüket, III, 372 757 İbn Hacer, en-Nüket, II, 599 758 Zerkeşî, en-Nüket, I, 255, 380

söyler.759

Moğultay, Ebû Hanife’nin (150/767) Mâlik’ten (179/795) İbn Vehb Kuraşî (197/) ve Ka’nebî (221/) tariki ile gelen bir rivayet daha olduğunu söyleyerek karşı

çıkar Moğultay bu isnaddaki ravilerin daha sika olduğunu zikreder.760

Ancak hocasının görüşlerini değerlendiren Irâki (806/1403), Moğultay’ın söz konusu ettiği hadislerin, Dârekutnî’nin (385/995) Kitâbü’l-müdebbec’inden, Ebû Hanife, Malik, Nâfi’, İbn Ömer tarikiyle nakledildiğini söylediğini ancak onların hiç birisinin Mâlik’ten rivayetinin sabit olmadığını söyler. Irâkî’nin bu itirazını talebesi İbn Hacer de (852/1448) teyit etmekte ve Moğultay’ın itirazını doğru bulmamaktadır. Ona göre Dârekutnî ile Hatîb el-Bağdadî’nin kitaplarına aldıkları bahsedilen raviler zayıftır ve

Ebû Hanife’nin Mâlik’ten rivayeti sabit değildir.761

Öyle anlaşılıyor ki, bu bilgilere göre Moğultay, Hatîb Bağdadî’nin kitabında hadisi görmüş olmakla iktifa etmektedir. İtirazını Dârekutnî’ye isnad ederek aktarmakta ama rivayeti incelememektedir. Talebesi Irâkî Kitâbu’l-müdebbec’i

gördüğüne göre762

Moğultay’ın da görmüş olması gerekirdi. Ancak Moğultay, her hangi bir araştırma yapmaksızın İbnu’s-Salah’a itiraz etmektedir. Irâkî’nin ve İbn Hacer’in de tespit ettiği gibi bu itirazı kabul görmemektedir. Bu durum Moğultay adına bir eksikliktir, tesâhüldür.

İbnu’s-Salah ilk defa sahih hadis konusunda kitap tasnif edenin Buharî

olduğunu söylerken763

Moğultay bu görüşe karşı çıkar ve sahih hadisler konusunda ilk defa kitap tasnif edenin Malik b. Enes (179/795), Ahmed b. Hanbel (241/855) ile

Dârimî (255/868) olduğunu ifade eder.764

Moğultay bu görüşünü, adı geçen muhaddislerin kitaplarını –İbn Dakîku’lîd gibi- “Sahih” kabul eden hadis hafızlarına dayandırmaktadır. Ancak burada sahih kavramına atfedilen mana söz konusu olduğundan muhaddisler arasında farklı görüşler ileri sürenler vardır. Mesela Malik b. Enes’in, el-Muvatta’ını tasnif ederken sadece mücerred sahih hadisleri toplamayı

759

İbnu’s-Salah, Ulûmü’l-hadis, s. 11

760

Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salâh, s. 52

761 Irâkî, et-Takyîd ve’l-îzah, s. 23; İbn Hacer, en-Nüket, I, 263

762 (Irâki, günümüzde kayıp olan Dârekutnî’nin Kitâbu’l-müdebbec’inin sahih bir nüshasına sahip

olduğunu söyler. Müdebbec bir hadis terimidir. Yaşça ve isnad bakımından akran ravilerin rivayetlerine müdebbec adı verilir. Bunu ilk defa dile getiren ve kitap telif eden muhaddis Dârekutnî olmuştur. bkz. Irâkî, et-Takyîd ve’l-îzah, s. 334)

763 İbnu’s-Salah, Ulûmü’l-hadis, s. 11

gaye edinmediğini ve kitabına mürsel ve munkatı’ haberleri de dahil ettiğini söyleyenler gibi… Nitekim Irâkî ile İbn Hacer bu yüzden Moğultay’ı itirazında haklı görmezler. İbn Hacer hocası Irâkî’nin görüşünü özetledikten sonra Moğultay’ın itirazını kısaca özetini ihtisar edeceğimiz şu sözleriyle reddeder:

“Her ne kadar Buharî’de muallak haberler varsa da bunlar Malik’in el- Muvatta’ında olduğu gibi sadece Buharî’nin mesmûâtı değildir. Mâlik munkatı’ rivayetleri şeyhlerinden kendisi sema etmiştir. Mâlik’e göre huccettir. Buharî ise munkatı rivayetleri mevsul olarak kitabının bir başka yerinde nakletmektedir. Eğer kitabın başka yerinde mevsul olarak zikredilmeyenler varsa, bunlar Buharî’nin

istişhad ve bazı Kur’ân ayetlerini tefsir maksadıyla verilmiştir.” 765

Moğultay b. Kılıç’ın (762/1361) dönemine kadar Buharî’nin (256/870) en sahih kitap olarak kabul edildiği, hadis ıstılahlarının ve buna bağlı olarak sahih kavramının yerleştiği, Kütüb-i hamse ve Kütüb-i sitte kavramlarının kabul gördüğü