B. SAHABE VE RİCAL BİLGİSİ
3. İkmâlü tehzîbi’l-Kemâl
Moğultay’ı öne çıkartan en önemli unsurlardan biri onun ikmâl, istidrak gibi konularda hadis ilminde önemli bir yeri haiz olmasıdır. Zira okuduğu eserlerde gördüğü hataları düzelten ve ilâvelerde bulunmakla temayüz etmiş bulunan müdekkîk bir hadis hafızıdır. İkmâlü tehzibi’l-Kemâl fî esmâir-rical’ini incelediğimizde onun ne denli önemli bir çalışma yapmış olduğunu görmek mümkündür.
Moğultay’ın hadisçiliğini ortaya koyan, kendisini sonraki nesillere en iyi tanıtan eserlerinden biri de ahir ömründe yazmış bulunduğu hatta bizde son eseri olduğu kanaati oluşan İkmâlü tehzibi’l-Kemâl fî esmâir-rical adlı eseridir.
820 Moğultay b. Kılıç, Islâhu kitâbi İbni’s-Salah, s. 187 821 Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, II, 185
Eserin temel özellikleri
Moğultay’ın son dönem çalışmalarından biri olan İkmal, Kütüb-i sitte ricalini incelemeyi esas alan ve alanında ilk kitap olan özelliği bulunan Cemmâîlî’nin çalışmasına dayanır. Cemmâîlî’ye kadar Kütübi sitte ricali hakkında derli toplu kaleme alınmış bir eser yazılmamıştı. Cemmâîlî’nin, Kütüb-i sittede rivayeti bulunan bütün ravilerin biyografilerini hazırlamak için kaleme aldığı çalışması, sonraki alimlere de ilham kaynağı oldu. Kitapta yer almayan ravileri bu çalışmaya dahil eden bazı eserler kaleme alındı. Bunlardan en önemlisi, Moğultay’ın hocası Mizzî’nin yazmış olduğu kitaptır. Mizzî’nin çalışması Tehzîbü’l-Kemâl adını taşır. Cemmâîlî’nin eksik bıraktığı ravileri, kitabı gözden geçirerek ikmal etmeyi hedeflemiştir. Mizzî, Cemmâilî’nin Kemâl’inde olduğu gibi ravi adı esas alınarak kitabını alfabetik hazırlamıştır. Moğultay b. Kılıç da Tehzîbü’l-Kemâl’i gözden geçirerek, kitabın eksik gördüğü kısımlarını ikmal etmiş, adını da İkmâlü tehzîbi’l- Kemâl koymuştur.
Moğultay İkmâl’inde, zikredilen kişilerin sahabe, tâbiin olup olmamasına dair bilgileri tahlil ettiği, hadis ricali literatüründen olduğu kadar siyer ve tarih kitaplarından da ziyadesiyle istifade ettiği, hadis, haber ve eserler ile görüşlerin müsned, sahih, mucem gibi pek çok alan mütedavel kaynakları zikrettiği görülmektedir.
Günümüzde İkmâl’in bazı cüzlerinin (ciltleri) kayıp olduğu
anlaşılmaktadır.Yine de mevcut nüshalar esas alınarak basılmış ve ilim dünyasına kazandırılmıştır.
Moğultay çalışmasını, kaynakları itibariyle güvenilir müelliflerin eserlerine dayandırmaktadır. Mesela Yahya b. Saîd Kattân (198/813), Yahya b. Maîn (233/847), Ebû Hâtim er-Râzî (277/890) gibi tenkitlerinde aşırı olduğu kabul edilen ilk dönem muhaddisleri yanı sıra, Tirmizi (279/892), el-Hâkim en-Nisaburî (405/1014) gibi mütesahil sayılan cerh ve ta’dil alimlerinden, hatta İbn Adî (365/975), Dârekutnî
(385/995) gibi mutavassıt kabul edilen822
pek çok hadis ricali aliminin görüşlerinden istifade etmiştir.
Girişte kitabı tahkik edenlerin de kaydetmiş olduğu gibi; Moğultay b. Kılıç’ın adını zikrettiği kaynaklardan pek çoğuna bugün maalesef sahip değiliz. Onları sadece
ismen biliyoruz. Ebû Muhammed er-Ruşâtî’nin (466/1073)“İktibâsü’l envâr”ı823
,
Ebû Ya’kub İshak b. İbrahim el-Karrâb’ın, (429/1037) Târih’i824
gibi...
“Moğultay’ın İkmâl’i, Tehzîbü’l-kemâl kadar hacimlidir. O, ‘bir benzeri yazılmamış, faydası çok’ olarak tavsif ettiği Tehzîbü’l-kemâl’de Mizzî’nin âlî isnatlı hadislerini zikretmesini uygun görmemiştir. Çünkü kitabın konusu şahısları tanıtmak, doğum-vefat tarihlerini belirtmek ve cerh-tadil durumunu açıklamak gibi hususlardır. Ona göre, şahsın ilmî yüksekliği veya düşüklüğü ile alakası olmayan bilgiler bu kitaptan çıkartılmalıdır. Moğultay, Mizzî’nin kitabından, ancak ona nispet ederek
nakilde bulunmuştur. Az sayıda şahsın hoca ve talebelerine ilave yapmıştır.825
Moğultay, kitapta zikredilen bazı hadislerde rical tenkidi yapar. Fukaha ile muhaddis arasında, hükümlere dair farklılıklar olduğunu düşünüyorsa açıklamalarda bulunur. Ancak ricale dair bilgileri kitapta daha öne çıkartmakta ve ilgili bir çalışması varsa, konuyu orada detaylı olarak ele aldığını ifade etmektedir. Bu bakımdan Moğultay’ın hem muhaddis, hem fakih, hem neseb, hem lugat alimi bir hadis hafızı olduğu eserde kendini göstermektedir. Görüşler ve kaynaklar hassasiyetle taranmıştır. Gerekli durumlarda Cemmâîlî (600/1203) ve Mizzî’nin (742/1341) vermiş olduğu bilgilerle yetinilmemiş, konu detaylandırılmıştır.
Moğultay’ın kitabı ikmâl etmesinin hedefi Mizzî’nin hatalarına işaret edip, onları ayıklamaktır; yoksa Moğultay’ın hocası Mizzî’yi çekememesi değildir. Zira Moğultay’dan bahseden kaynaklarda bu hususta her hangi bir bilgiye rastlanmaz. Ancak müellifin zaman zaman Mizzî’yi şiddetli bir şekilde tenkit ettiği de gerçektir.
Moğultay, Mizzî’nin genelde İbn Asâkir’den bilgi aktarmış ve ondan etkilenmiş olduğunu söyler. Onun yanlış bilgi aktarımları yeri geldikçe tashih edilmektedir.
822
Bkz. Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, I, 363-364
823 Moğultay b. Kılıç, İkmâlü tehzibi’l-kemâl, I, 74 824 a.g.e, s., I, 92, 360; II, 52
Moğultay’ın İkmâl’i, kendisinden sonra aynı konuda çalışmalar yapan İbn Hacer Askalânî’nin (852/1448) el-İsabe ve Tehzibü’t-tehzîb eserlerinde olduğu gibi pek çok muhaddise ilham kaynağı olmuştur.
Eserde takip edilen metot
Moğultay b. Kılıç’ın, hocası Mizzî’nin hata yaptığını düşündüğü yerleri açık ve net delillerle izah ettiğini görmekteyiz. Bunu gerçekleştirirken, önce ravinin adını ve nesebini doğru tayin etmeyi kendine ön şart kabul ederek yola çıkar. Daha sonra
gerekli ilaveleri ekler. Mizzî’den farklı düşündüğü yerlere
رظن هيف
diyerek dikkatçeker ve konuyu açıklar.826
Moğultay’ın, özel kütüphanesinde bulunan nüshaları zaman zaman önemsediği ve yapmış olduğu düzeltmelerin doğruluğuna itimat ettiği anlaşılmaktadır. Mesela
Halife b. Hayyat’ın Tarih’ine ait nüshasının dünyada eşi ve benzeri olmadığını827
ve
elindeki nüshanın Mizzî’deki nüshadan daha güvenilir olduğunu savunur.828
Bazen Mizzî’nin vehmine işaret etmek üzere kaynak olarak göstermiş olduğu eserlere özellikle baktığını ancak söylenilen bilgiyi orada bulamadığını, daha sonra görüşünü destekleyen tarih, neseb ve tabakat sahibi pek çok müellifin adını eserleri
ile sıraladığını görmekteyiz.829
Moğultay’ın bilgileri bulamama sebebi iki ihtimale dayanabilir. Birincisi nüsha farklılıkların olması diğeri de müelliflerin kaynaklarını bizzat görmeyip onlardan nakleden eserlerden alması. Moğultay’ın raviyi değerlendirirken çok titiz davrandığını dikkate alırsak, Mizzî’yi sözün kaynağını iyice tahkik etmeden aktarmakla tenkit ettiğini görürüz. Bir misal vermek gerekirse, bir yerde Buharî’nin görüşünü aynen aktaran Ebû Bişr Dûlâbî’nin görüşü aktarırken hata yaptığını
söylemekte830, başka bir yerde İbn Mâkûlâ’dan hatalı bilgi aktarmakla Mizzî’yi tenkit
826 Moğultay b. Kılıç, İkmâlü tehzîbi’l-kemâl, I, 4-5; 270 827 a.g.e, I, 163 828 a.g.e, III, 219 829 a.g.e, I, 314 830 a.g.e, II, 6
etmektedir.831
Bir başka yerinde de Mizzî’nin yapmış olduğu bahis mevzuu edilen hatayı, onun Lâlekâî’den (418/1027) naklettiği hatalı açıklama olduğunu zikreder.
“Buharî, Tarih’inde böyle bir şey söylememiştir” ifadesini kullanır.832
Öyle anlaşıyor ki Moğultay, ikinci ihtimale daha yakındır; yani müelliflerin kaynaklarını bizzat görmeyip onlardan nakleden eserlerden bilgi almaktadır.
Diğer taraftan Moğultay’ın, kimi zaman teferrüd eden muhaddisi açıkladığını833
, zaman zaman Mizzî’ye “hayır, böyle değildir” diyerek karşı çıkıp farklı görüşlerini zikrettiğini834
, tenkitlerini yaparken muhakkak mesnedini verdiğini, ravi ile mervi arasındaki irtibata dikkat çektiğini, cerh ve ta’dil bilgilerini aktardığını görürüz. Mesela Mizzî’nin Buharî’ye dayandırmış olduğu bir görüşünde, Buharî’nin Sahih’inin iki farklı nüshasına bakarak tenkit etmekte ve sözlerine katılmadığını
söylemektedir.835
Moğultay, bir şahıs hakkında değerlendirme yaparken aynı zamanda ensab ve tarih kitaplarını da araştırarak bir kanaate varmayı temel metot olarak kabul eder.
Değerlendirmelerini buna göre yapar.836
Elbette bu yaklaşım, hadise veya raviye ensab ve tarih kitaplarını referans vermek için değil, bilakis bu ilim dallarından bir muhaddis nazarıyla istifade etmek için yapılmaktadır.
Moğultay, çalışmasında sıklıkla vurguladığı “İbn Asâkir” misalinde olduğu
gibi Mizzî’nin hiç araştırmadan taklit ettiği başka alimleri de zikretmektedir.837
Mizzî hakkında kimi zaman oldukça sert ifadelerine de rastlayabiliyoruz. Mesela bir yerde şöyle der: “Açıkça gösteriyor ki Mizzî, İbn Hibban’ın Mecrûhîn’ini incelememiş ve görmemiştir. Zira İbn Hibban’dan tek kelime aktardığını şimdiye kadar hiç
görmedim.”838
Moğultay b. Kılıç İkmâl’ini hazırlarken, Mizzî’nin el-Kemal’i ile Cemmâîlî’nin (600/1203) hata yaptığını zannettiği yerleri tespit etmiş ve bazı tashihlerde
831 a.g.e, II, 11 832 a.g.e, II, 51 833 a.g.e, II, 18 834 a.g.e, II, 75 835 a.g.e, II, 152 836 a.g.e, II, 158 837 a.g.e, II, 181 838 a.g.e, II, 190
bulunmuş 839
olmasına bakarsak, her iki eseri gördüğü ve mukayese ettiğini söyleyebiliriz.
Mizzi bazen İbn Mace’nin ilgili hadisi tahric etmediğini söylerken Moğultay b.
Kılıç, İbn Mace’nin hadisi nerede tahric ettiğini açıkladığını görmekteyiz.840
Buradan yola çıkarak Mizzî ile Moğultay’ın farklı Süneni İbni Mâce nüshalarına sahip olabileceklerine işaret edebiliriz.
Moğultay b. Kılıç; (mesela sahabiden Sabit b. Dahhâk b. Halife Eşhelî ile Sabit b. Dahhak b. Sa’lebe Ensari hakkında bilgi verirken olduğu gibi) kimi zaman Mizzi’nin iki kişinin biyografisini birbirine karıştırdığını söyler. O bu tespiti yaparken hem ensab, hem de vefeyat kitaplarını tarayarak karar vermektedir. Ayrıca adı geçen sahabi tariki ile gelen hadisleri de incelemektedir. Söz konusu ravi Eşhelî’nin Tirmizi ve Buharî’deki tariklerini incelemiş ve onun ashabı suffadan olduğunu tespit etmiştir. İşte bu ve benzeri durumlarda Moğultay, vehminden dolayı Mizzî’nin kaynaklardan aktardığı bilgilere güvenmemektedir. Onları bizzat
taramakta ve doğru olan bilgiye ulaşmayı hedeflemektedir. 841
Moğultay b. Kılıç bir ravi hakkında delilsiz zikredilen ve hata olduğu ileri sürülen ifadeleri kabul etmez, muhakkak araştırır. Mesela; Sa’lebe b. Süheyl Zıhrî’nin biyografisini verirken, Mizzî’nin İbn Mâce’nin rivayetinde onu Sa’lebe b. Ebî Mâlik olarak zikrettiğini kaydeder. Moğultay “Bu konuda daha geniş araştırmaya ihtiyaç vardır. Diğer alimlerin de eserlerine bakmak gerek” diyerek İbn Mace’de geçen söz konusu ravi hakkında Buharî, İbn Ebî Hâtim, Fesevî, İbn Ebî Hayseme vb. alimlerin eserlerine müracaat ettiğini söyler. Nihayet İbn Mace’nin adını zikrettiği ravinin Sa’lebe b. Süheyl Zıhrî olduğunu ortaya çıkartır. İbn Mâce’yi “muhaddislerin
şeyhi” diyerek sena eder ve onun hadisçiliğini över.842
Moğultay bir ravi hakkında bilgi verirken, söz konusu ravinin rivayetini tahric eden eserleri verir. Bunu yapmakla ravinin ve rivayetin durumundan bahsetmiş olmaktadır. Mesela İbn Hazm’ın mechul diye cerh ettiği ravi “Sa’lebe b. Abbad Abdî Basrî” hakkında, onun hadisinin el-Hakim en-Nisaburî’nin el-Müstedrek’inde zikredildiğini ve söz konusu rivayetin Buharî ve Müslim’in şartlarını haiz olduğunu 839 a.g.e, II, 201 840 a.g.e, III, 72 841 a.g.e, III, 75-76 842 a.g.e, III, 96-97
söyler. Ayrıca onun rivayetleri hakkında, Tirmizi ile Ebû Ali Tûsî’nin “hasen sahih” hükmünü verdiklerini söyler. Böylece İbn Hazm’ın “ravi meçhuldür” demesini tenkit
etmiş; rivayeti hakkında da bilgi vermiş olur.843
Moğultay b. Kılıç; Mizzî hakkında vehme sebep olabilecek hususların genelde ravinin nesebi, ismi, mensubiyeti, adının zabt ediliş şekli, vefat tarihi, lakabı, künyesi, hadis ilminin bazı ıstılahları ile beldelerin isimleri hakkında ele aldığını söyleyebiliriz.
Moğultay’ın sağlıklı tespitlerde bulunabilmek için süalât türü eserlerden cerh ve tadile, tarih kitaplarından dirayet eserlerine kadar pek çok eseri gözden geçirdiği
anlaşılmaktadır.844
Moğultay, kaynaklardan bilgi naklederken kendine özgü bir metot takip etmiştir. Buna göre “ravâ fülan an fülan veya ravâ anhü fülân şeklindeki nakillerle aktardığı malumat, mutlaka Mizzî’nin söylediklerine ilavedir. Kâle fülân şeklinde olanlar, o kişinin kitabından alınmıştır. Kitabı bizzat görmemişse, mesuliyetten kurtulmak için onu nakleden vasıtayı da zikretmiştir. Cemmâîlî’nin bu alanda eser yazmaktaki öncelik faziletine dikkat çekerek, Mizzî’nin onun kitabından kullandığı nüshanın, tehzib edilmiş bir nüsha olmadığını bildirmiştir. Mizzî’nin şahsın hoca ve talebelerini sayarken, onlardan semaı olanla olmayanları ayırmamasını eleştirerek
“doğru olan ayırmaktır, imamların uygulaması da böyledir” demiştir.845
Moğultay b. Kılıç ricali değerlendirirken zaman zaman onun rivayetlerini de konu edindiğini görmekteyiz. Mesela Esma b. Hakem’in biyografisini verirken İbn Hibban, İbnu’l-Cârûd, İbn Ebî Hayseme’den onun hakkındaki görüşleri aktardıktan sonra, Esma b. Hakem’in isnadında yer aldığını niyet hadisine sözü getirir. Mizzî’nin sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin nesillerinde sadece birer ravisi olduğu hususunda hadisçilerin ortak görüşü bulunduğuna dair tespitine karşı çıkar ve şunları söyler:
“Niyet hadisinin (her nesilden sadece) birer ravisinin olduğunu söylenmesi doğru değildir. Dârekutnî hadisi Ebû Saîd Hudrî ve Ebû Hureyre tariki ile rivayet etmektedir. Bu hususta bazı ulema eser yazmıştır; ancak ben onu görmedim. Ashabımızdan bir kısmı, bu cüzde rivayetin sahabeden ondan fazla tariki olduğunu
843 a.g.e, III, 98 844 a.g.e, IV, 360
söylemektedir. Ancak İbn Mende’nin Müstahrec’inde Ali, İbn Ebî Vakkas, Ebû Saîd, ibn Mes’ûd, Ubâde b. Sâmit, İbn Abbas, Enes (r.a)… gibi sahabeden 17 kişinin bu
hadisi birbirlerinden naklettiğini söylediğini gördüm.”846
Elbette Moğultay’ın buradaki ifadeleri doğru değildir ve tartışılır. Zira muasırı Zeylâî, Moğultay’ın delil olarak ele aldığı bu rivayeti, Dârekutnî’nin Kitâbü’l-ılel’de zikrettiğini ancak hadisin mutâbiinin olmadığını yani hadisin rivayetinde tek kaldığı sanılan ravinin şeyhinden veya şeyhinin şeyhinden bir başka ravi tarafından tespit edilmediğini söyler. Zeylâî, Dârekutnî’nin bilakis Mâlik, Yahya b. Saîd, Muhammed b. İbrahim Teymî, Alkame b. Vakkas ve Ömer tariki ile hadisi rivayet ettiğini ve
doğrusunun da bu olduğunu kaydeder.847
Öyle anlaşılıyor ki Moğultay, rical tenkidini yaparken gösterdiği titizliği hadis rivayeti ile ilgili hususlarda bazen göstermemektedir. Onun bu tür yaklaşımları sonraki nesil tarafından tenkit edilecektir. Nitekim “Moğultay ensabı iyi bilen bir
alimdir; ancak hadis ilimlerinde orta seviyede olup, uzmanlığı yoktur” 848 diyen İbn
Hacer, onu Mizzî hakkında yapmış olduğu itirazların genelini kabul etmemektedir. Moğultay İkmâl’in girişinde, Cemmâilî olsun Mizzî olsun her ikisinin cerh ve ta’dile dair vermiş olduğu bilgi kadar, kendisinin de ziyadelerde bulunduğunu ifade
etmektedir. 849
İkmâlü tehzibi’l Kemâl”in etkileri
Mizzî’nin Tehzîbü’l-Kemâl’i; üzerine pek çok çalışma yapılan eserlerden biridir. Bunlar arasında Moğultay’ın İkmâl’i, sonraki hadis alimlerinin kendisinden müstağni kalamadığı çalışmalardan biri olmuştur.
Birinci bölümde de ifade ettiğimiz gibi Moğultay’ın bu eserinden İbn Hacer Askalânî (852/1448) çok istifade etmiş, kütübi sitte ricalini toplamayı hedeflediği
eseri Tehzîbü't-tehzîb’inin mukaddimesinde ondan istifade ettiğini söylemiştir.850
846 Moğultay b. Kılıç, İkmâlü tehzibi’l-kemâl, II, 136-137 847
Zeylâî, Nasbu’r-râye, 302, 303
848 İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, IV, 216 849 Moğultay b. Kılıç, İkmâlü tehzibi’l-kemâl, I, 8 850 İbn Hacer, Tehzibü’t-tehzib, I, 7
Ayrıca yaptığımız araştırmaya göre İbn Hacer, kitabının pek çok yerinde de
Moğultay’ın görüşlerine başvurmuş,851
el-İsâbe’sinde de Moğultay’ın tespitlerinden
yararlanmıştır.852
Bazı kaynaklar hem Moğultay’a853, hem de İbnü’l-Mulakkin’e854 nispet ederek
İkmâlü tehzîbi’l-Kemâl adıyla aynı adı taşıyan bir kitap bulunduğu bilgisini vermektedirler.