• Sonuç bulunamadı

el-İnâbe ilâ Ma’rifeti’l-Muhtelef Fîhim mine’s-Sahabe

B. SAHABE VE RİCAL BİLGİSİ

2. el-İnâbe ilâ Ma’rifeti’l-Muhtelef Fîhim mine’s-Sahabe

Moğultay b. Kılıç’ın, sahabi olup olmadığı ihtilaflı olan kişileri konu edindiği el-İnâbe adlı bu çalışmasının, rical tespiti anlamında önemli bir yeri haiz olduğunu düşünüyoruz. Kitap alanında yazılan ikinci önemli çalışmadır. İlki Radıyyüddin es- Sağânî’ye (650/1252) ait olup Uklatü’l-aclân adıyla bilinir. Aynı müellif, söz konusu eserini Nukatü’s-sadyân adıyla ihtisar etmiştir. Aşağıda el-İnâbe ile Nukatü’s- Sadyân’ı mukayeseli olarak inceleyecek, eserler hakkında elde ettiğimiz bilgileri paylacağız.

Eserin incelenmesi

Eseri ilim dünyasına kazandıran araştırmacıların da ifade ettiği gibi795

İnâbe’de; istinsah eksiklikleri bulunmaktadır ve tek nüsha halinde elde edilmiştir. Mukaddimesi bulunmamaktadır. Muhtemelen kayıp olmalıdır. Moğultay b. Kılıç, kitaptaki isimleri alfabetik olarak sıralar.

Moğultay b. Kılıç’ın Radıyyüddin Sağânî’ye (650/1252) itimat etmesi Birinci bölümde değindiğimiz gibi Sağânî, eseri Uklatü’l-‘aclân’ı, Nuk‘atü's- sadyân fî men fî suhbetihim nazar mine's-sahâbe ve ğayri zâlik adıyla ihtisar etmiştir.796

Bu eserin, alanında bilinen ilk çalışma olduğunu dikkate alırsak, Moğultay b. Kılıç’ın yer yer bazı isimler hakkında farklı kaynaklara başvurduğu halde “Sağânî” adı söz konusu olunca hiç yorum yapmadan zikretmesini, doğrudan onu referans

olarak kabul etmesi ve ona ilmî anlamda itimâdının olduğu sonucu çıkartılabilir.797

Sağânî’nin eseri ile Moğultay’ın çalışmasının mukayesesi

795 Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, I, 20, 27, 30 796

Eren, Mehmet, Radıyyüddîn Sağânî (650/1252) ve Buhârî'nin Hocalarına Dair Kitabı, s. 32 (Basılmamış çalışma)

797 Örnekler için bkz. Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, I, 49, 68, 71, 206, 261, 218, 247, 281, 312, II, 35,

Sağânî girişte verdiği bilgilere göre kitabını dört bölüm halinde hazırlamıştır. Peygamberimizle (s.a.s) birlikteliği şüpheli olanlar, annelerine nispetle adları bilinenler, Peygamberimizin (s.a.s) isimlerini değiştirdikler ile adları müellef-i kulûb

arasında olanlar.

Moğultay b. Kılıç, Sağânî’nin çalışması başta olmak üzere aşağıda anlatılacağı gibi bir çok kitabı da inceleyerek sahabi olup olmadıkları hakkında ihtilaf bulunan isimleri el-İnâbe’sinde incelemektedir.

Her iki çalışmayı karşılaştırdığımızda, Sağânî’nin eserinde dört gruba ayırdığı isimleri, kendi içlerinde alfabetik sırada verdiğini görmekteyiz. Sağânî, kişiler hakkında pek nadir açıklamalar yapmaktadır. Hemen hemen bir cümleyi geçmez. Moğultay ise Sağânî’nin kitabında geçen 149 ismi seçerek almıştır. Bir çok çalışmadan alıntılar yaparak bunları değerlendirmiştir. Moğultay, Sağânî’yi referans gösterdiği yerlerde, kaynaklarını göstermek suretiyle şahıslarla ilgili bilgiler de vermektedir.

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Moğultay’ın, Sağânî’nin kitabından 149 ismi

seçip almaktadır.798

Sağâni kitabının tamamında toplam 321 isim zikretmektedir.799

Moğultay el-İnâbe’sinde 1203 şahıs adını verip değerlendirir. 149 isim ortak olduğuna göre Moğultay, Sağânî’nin kitabında geçen 172 kişiyi kitabına almamıştır. Moğultay, seçtiği isimleri incelerken İbn Abdilberr’in (463/1070) el-İstîâb’ı, Buharî’nin (256/869) et-Tarihu’l-kebir’i, Ebû Hâtim Râzî’nin (327/938) el-Cerh ve Ta’dil’i, İbn Hibban’ın (354/965) es-Sikât’ı, İzzüddin İbnü’l-Esîr’in (630/1232) Üsdü’l-ğâbe’si, İbnü’l-Cevzî’nin (597/1200) Telkîh’i, İbnü’l-Kelbî’nin (204/819) el- Cemheretü’n-neseb’i, Ebû Nuaym (430/1038) ile İbn Mende’nin (395/1005) Ma’rifetü’s-Sahabe’si başta olmak üzere pek çok kaynağı referans vermektedir.

798 Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, I, 62, 65, 68, 71, 76, 81, 86, 96, 99, 110, 117, 127, 128, 129, 133, 150, 152, 153, 155, 156, 167, 185, 199, 203, 207, 208, 214, 216, 228, 232, 236, 241, 244, 252, 253, 259, 260, 264, 265, 268, 270, 274, 289, 295, 301, 307, 312, 320, 324, 330, 339, 341, 345, 348, 351, 354, 356, 357, 363, 371, 374, 376, 386, 398; II, 6, 18, 23, 27, 32, 35, 41, 45, 49,50, 54, 55, 76, 81, 85, 90, 91, 95, 102, 103, 108, 110, 112, 113, 114, 116, 124, 130, 132, 133, 138, 141, 147, 152, 156, 172, 173, 175, 177, 181, 185, 186, 193, 197, 202, 205, 223, 228, 232, 234, 236, 239, 241, 248, 252, 256 799 bkz. Sâğânî, Nuk’atü’s-sadyân, s. 204-219

Moğultay’ın kitabı Sağânî’nin eserine göre hem daha geniştir, hem de rical hakkında fazla bilgi vardır. Moğultay, Sâğânî sonrası sahabe biyografilerini ele alan kaynakları kullanmıştır. Bizzat incelememiş ihtimali de olsa, en azından atıflar

yapması önemlidir. Moğultay’ın kitabına almadığı ama Sağânî’nin

Nuk’atü’sadyân’ında yer alan 172 kişi hakkında yapılacak mukayeseli bir çalışma Sağânî’nin rical tenkidine ışık tutacaktır. Zira Sağanî, mevzû derecesinde olmayan

bazı rivayetleri, mevzû olarak değerlendirmesinden dolayı eleştirilir.800

Moğultay haklarında bir bilgi bulamadığı için 172 şahsı kitabına almamış olabilir veya söz konusu edilen kişilerin sahabi veya tabiûndan olduğu kesinlik kazanmış olabilir. Moğultay onlar hakkında bir bilgi bulabilseydi büyük ihtimalle bunu izah ederdi. Sâğâni başta da ifade ettiğimiz gibi çalışmasını dört bölümde ele almakta ve isimleri genelde her hangi bir açıklama yapmadan sıralamaktadır. Moğultay, kitabının bir çok yerinde sadece Sâğânî’den alıntı yaptığı bazı isimlerde “Sâğâni bunu kitabında zikretmiştir” demekle yetinmektedir.

Konuyla ilgili kaynakları birlikte kullanması

Kendilerine atıf yapılan önemli alimlere ve eserlerine bakılırsa İnâbe, sahabe isimlerine dair yapılan çalışmaların farklılıklarını ortaya koyan bir çalışmadır. Kitabın ana konusu, sahabi olup olmadıkları hakkında ihtilaf bulunan kişileri incelemektir. Kitapta bir nevi mukayese yapılmaktadır. Zira ilgili kaynakların birlikte kullanımı söz konusudur. Bu durumu şu şekilde açıklayabiliriz:

1- Moğultay b. Kılıç’ın, referans gösterdiği çalışmalardan biri Ebû Abdullah b. Mende’nin (395/1005) Ma’rifetü’s-sahabe’sidir. O, ayrıca bu eser üzerine Ebû Mûsâ Muhammed b. Ömer Medînî (581/1185) tarafından yazılan Tetimmetü ma’rifeti’s-sahabe’yi de zikreder.

Sıkça

يسوم وبأ لاق

“Ebû Musa (şöyle) dedi…”801

veya

نبا ةباحصلا في هركذ

هدنم

“İbn Mende onu ‘Ma’rifetü’s-sahabe’de zikreder.” 802

ifadeleri dikkate alınır ise, Moğultay b. Kılıç hem İbn Mende’nin (395/1005) Ma’rifetü’s-sahabe’sini, hem de onun üzerine yazılmış bulunan tetimmeyi (zeyl) birlikte kullanmış olduğu sonucu çıkabilir.

2- Moğultay b. Kılıç; İbnü’l-Esir’in (630/1232) Üsdü’l-ğâbe’sini de kaynak olarak kullanmaktadır. Onu seçmesinin bir anlamı da şudur:

İbnü’l Esîr; eserinin mukaddimesinde dört önemli biyografi aliminin adını zikredip, eserlerini kaynak seçtiğini kabul söyleyerek bu eserini hazırladığını söylemektedir. Bu müellifler ve eserleri şunlardır: Ebû Abdullah b. Mende (395/1005) Ma’rifetü’s-sahabe, Ebû Nuaym İsfehânî (430/1038) Mu’cemü’s-sahabe, İbn Abdilber (463/1070) el-İstîâb fî ma’rifeti’l-ashab, Ebû Musa Muhammed b. Ömer

Medînî (581/1185) Tetimmetü ma’rifeti’s-sahabe803

Moğultay b. Kılıç; İbnü’l Esir’in (630/1232) Üsdü’l-ğâbe’sini kaynak alınca, burada adı geçen dört çalışmayı da esas almış olmaktadır.

Eserde zaman zaman iyi bir neseb alimi olduğunu belli etmesi

Moğultay b. Kılıç; İbrahim b. Abdurrahman b. Avf Zührî hakkında bilgi verirken şöyle der:

“Ebû İshak künyesi ile tanınır; Ebû Muhammed de denildiği olur. Buharî, bu künyenin İmam Buharî, onun çocuklarından biri hakkında kullanıldığını söylemektedir. Ben bunun (Ebû Muhammed denilmesinin) bir hata olduğunu düşünüyorum. Annesi bellidir; Ümmü Kulsûm bint Ukbe b. Ebî Muayt. Bunu Müslim (261/874) et-Tabakat’ında zikrediyor. İbn Hibban (354/965) onu tabiûn

801 Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, I, 65, 116, 163, 171, 205, 220, 294; II, 82,100, 118,138,180, 242, 271,

286

802 a.g.e., I, 77, 82, 95, 118, 127,156, 199; II, 29, 42, 58, 78, 120, 165, 181, 229, 257

803 Moğultay b. Kılıç, Ebû Musa Medinî’ye ait olan Tetimmetü ma’rifeti’s-sahabe adlı eserin Hafız

arasında sayar. İbn Mende (395/1004) Ma’rifetü’s-sahabe’sinde onu zikretmiş. Ebû Nuaym (430/1038) ise İbrahim b. Münzir’den (309/921) naklettiği habere dayanarak, onun Hz. Peygamberin (s.a.s) devrinde dünyaya geldiğini ve hicri 75 yılında vefat ettiğini söylüyor; ama bu vefat tarihi doğru değil… Çünkü İbrahim b. Münzir’in

bende mevcut bulunan nüshasına804

göre o, hicri 95 yılında vefat etmiştir. İbn Hibban, Karrâb (529/1134) ve İbn Kâni’ (351/962) de aynı görüştedir. Tabakat ve neseb alimleri de İbrahim b. Abdurrahman b. Avf Zührî’nin annesinin Ümmü Kulsûm olduğunu söylemektedir. Kocası Zeyd b. Hârise hicretin 8. yılında şehit edilince Zübeyr b. Avvâm onunla evlenmiş, Zeyneb adında bir de çocukları olmuştur. Zübeyr b. Avvâm (r.a) onu boşayınca, bu kez Abdurrahman b. Avf onunla evlenmiştir. İbrahim, Abdurrahman b. Avf’ın (r.a) Ümmü Kulsûm’den dünyaya gelen

oğludur.”805

Bazı müellifleri tenkit etmesi ve onların katılmadığı görüşlerine işaret etmesi

Moğultay b. Kılıç oldukça hassastır. Hadis ve tabakat alimi Ebû Nuaym’ı bu yüzden tenkit eder ve onun vermiş olduğu isme dikkat çeker. Ebû Nuaym, “Allah’ım! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanımızı, bulunmayanımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü, erkeğimizi, kadınımızı bağışla!”806

mealindeki hadisi tahric ederken isnaddaki ravinin adını İsmail b. İbrahim Eşhelî olarak zikreder. Moğultay hadisin senedinde geçen bu ismi tashih ederek şunları kaydeder:

“Buradaki ‘İbrahim Eşhelî’ şeklinde verilen ismi, Ebû Nuaym yanlış anlamış, İbnü’l Esîr ravi adını ondan bu yanlış haliyle aktarmıştır. Halbuki Askerî bu ismin, Ebû İbrahim b. Abdi’l Eşhel Ensârî olduğunu, aynı hadisi rivayet ederken açıkça

ifade etmiştir. Maalesef İbnü’l Esîr, ‘Abdü’l-Eşhel’i ravinin babası zannetmiştir.”807

804 Moğultay İbnü’l-Münzir’in burada geçen eserinin adını vermemektedir. Fıkhî konularda imamların

ihtilaflarını, bunların leh ve aleyhinde delil niteliği taşıyan haberleri, isnadları ile birlikte ele aldığı, zaman zaman kendi görüşlerine de yer verdiği el-Kitâbu’l evsat fi’s-Sünen veya el-Kitâbu’l- evsat

min muhtasarı Kitâbi’s-Sünen ve’l-icmâ ve’l-ihtilaf’ı olabilir. Ona atfedilen Kitâbu’l-işrâf alâ mezâhibi ehli’l-ilmi fi’l-ictimâ’ı ve’l-ihtilâf, Tefsîr, İcmâ ile Mebsût adlı eserleri de vardır. bkz.

Kettânî, er-Risaletü’l-mustatrafe, (ter. Yusuf Özbek), s. 41, 111

805

Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, I, 42-43

806 Tirmizi, Cenâiz, 38; Nesâi, Cenâiz, 7; İbn Mâce, Cenâiz, 23; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 268;

IV, 170; V, 299, 308, 412

Tarih hatalarına dikkat çekmesi, müellifleri ve eserlerini incelemesi

Moğultay b. Kılıç Ümeyye b. Sa’d Kuraşî’nin biyografisini incelerken; Ebû Musa el-Medînî’den (581/1185) bir rivayet nakleder. Bu rivayette Ebû Musa, Ebû Zekeriya b. Mende’ye (512/1119) atıfta bulunarak, Rıdvan Biati’nde yer alan sahabenin 71 kişi olduğunu nakletmektedir. Aynı haberin, İbn Hamdûye’nin Târihu’l-Merâveze’sinde de geçtiğini söyleyen Moğultay’ın tespit ettiği hususlar şöyledir:

1. Ebû Musa el-Medînî’nin, naklettiği bu rivayetin isnadında ravi eksikliği vardır.

2. Ebû Musa el-Medînî, rivayeti naklettiği Ebû Zekeriya b. Mende’nin kitabında esasen üzerinde durulması gereken iki hususa dikkat çekmemiştir. Birincisi, Ümeyye b. Sa’d’in bahsedilen hususta bir rivayeti bulunduğu bilinmemektedir. İkincisi “Rıdvan Biati’nde bulunanlar 71 kişiydi” ifadesi ona ait değildir. Hem o

vakit sahabe, yetmiş kusur kişi değildi, bilakis bin iki yüz kişiden fazlaydı.808

Görüldüğü gibi Moğultay b. Kılıç; Ebû Musa el-Medînî’den aldığı bilgileri, selefi Ebû Zekeriya b. Mende’den nakledilenlerle teyit etmektedir. İsnad edilen rivayeti değerlendirip, mervînin durumunu tahlil etme ihtiyacı duymaktadır. Rivayet edilen hususa dair bir hata varsa tashih etmektedir.

Peygamberimizle (s.a.s) birlikteliği olanları belirtmesi

Moğultay b. Kılıç; pek çok yerde söz konusu ettiği kişinin Peygamberimizle (s.a.s) birlikteliği olup olmadığına dikkat çektiğini görüyoruz. Zira kişinin sohbet veya rü’yetinin olması onu sahabi yapacaktır. Sahabi olan ravi adil kabul edilecek, adil ravinin rivayeti makbul olacak ve ona göre değer bulacaktır.

Bu bakımdan Moğultay’ın ravinin Peygamberimizle (s.a.v ) sohbeti ve rü’yeti var ise –ve bu hususu tespit etmişse- açıkladığını; yok ise delileri ile birlikte zikredip;

هتبحص يلع هيف ةللاد لا اذه لكو

“Bunların hiç birinde sohbetinin olduğuna dair

808

Moğultay b. Kılıç, el-İnabe, I, 87 [Kaynaklardaki rivayetlere göre Rıdvan Biati’nde bulunan sahabilerin sayısı 700, 1300, 1400, 1525, ve 1600 olarak gösterilir. Güvenilir kaynaklarda 700 kişi olduğu geçmez. 1400 kişi bulunduğuna dair rivayet (Buharî, Megazi, 35) daha yaygındır.] bkz. Fayda, Mustafa, “Bey’atürrıdvân”, DİA, VI, 39

delalet yoktur.”809

هتبحص يلع ةللاد هيف سيل

“Onda ravinin sohbetine dair bir işaret

yoktur”810

gibi ifadelerle beyan ettiğini görmekteyiz. Bu konuda şüpheli raviler var

ise, bunları da ayrıca zikretmekte811, konu ile ilgili en açık delili ortaya koymakta812

,

meçhul raviler varsa onları da izah etmektedir.813

Ravi adını geniş yönlü araştırmaya tabi tutması

Moğultay b. Kılıç’ın rical bilgisinde güçlü bir donanıma sahip olması, hadislerin isnadında yer alan ravileri daha iyi tanımasına ve onlar hakkında daha

geniş bilgi sunmasını sağlamaktadır. Ravinin ismini tespit etmek maksadıyla İbnü’l-

Kelbî, Belâzûrî, İbn Hazm, Kasım b. Sellâm, İbn Ebî Hayseme, Ya’kub b. Süfyan… gibi nesebe dair çalışması olan pek çok müellife ve eserine atıflarda bulunmakta ayrıca hocası Mizzî’nin Tehzîbu’l-kemâl’ini zikretmekte ve eserlerine baktığını

kaydetmektedir.814

Mesela Bicâd (Bihâr?) b. Sâib b. Uveymir b. Âiz b. Imran b. Mahzûm hakkında bilgi verirken, İbn Abdilber’den (463/1070) sadece bilgiyi nakletmekle yetinmez. Başka neseb eserlerine de müracaat eder. Zira adını verdiği ravi [Bihâr (Bicâd?) b. Sâib] hakkında Peygamberimizle (s.a.s) sohbeti olup olmadığına dair şüphesi vardır. Oysa İbn Abdilber “O, Yemâme harbinde şehit oldu” demekle yetinmektedir. Moğultay b. Kılıç şöyle der:

“Bu konuda Mus’ab b. Abdullah’ın eserine, yeğeni Zübeyr’in kitabına, İbnü’l- Kelbî’nin Cemhere ile Câmi’ adlı çalışmalarına, Ebû Ubeyd’in eserine, Muhammed b. Yezid, Belâzûrî ile onlardan sonra gelenlerin kitaplarına da baktım. Sâib’in

“Bicâd” adında bir oğlu olduğunu tespit edemedim. Doğrusu “Bihâr” olmalıdır.”815

Ancak Moğultay onun sahabi olup olmadığı hususunda bir açıklama yapmaz.

809 Moğultay b. Kılıç, el-İnâbe, I, 95 810 a.g.e., I, 97 811 a.g.e., I, 103, 108, 115, 124; II, 103, 184, 197 812 a.g.e., I, 95-96 813 a.g.e., II, 163, 194 814 a.g.e., II, 171 815 a.g.e., II, 105

O halde Moğultay b. Kılıç’ın el-İnâbe’sine muhakkak bakılmalı, kişi hakkında onun bir kanaati var mı araştırılmalıdır.

Rivayetlerin muttasıl, mürsel olup olmadığını açıklaması

Mürsel olan hadis, yaygın kabule göre tabiûnun büyüklerinin isnadındaki raviyi atlayıp Hz. Peygamber’den (s.a.s) naklettikleri hadistir.

Moğultay b. Kılıç’ın kitabında bazı rivayetleri incelerken şöyle bir sonuca vardık:

Moğultay, rivayetlerin merfu olup olmadığını, isnadın mevsul bulunup

bulunmadığını, senedinde kopukluk söz konusu edilip edilmediğini açıklamaktadır.816

Hadisin Hz. Peygamber’e (s.a.s) dayandırılmasında (ref’) ihtilaf varsa bu hususu izah

etmektedir.817

Senedinde ızdırab yahut bir zayıflık söz konusu olduğunda, bu zayıflığa işaret etmektedir. Bunun anlamı şudur: Eğer ravinin Hz. Peygamber’le (s.a.s) birlikteliği varsa, sohbet edip rü’yette bulunmuş ise o kimseyi sahabi olarak kabul etmektedir. Bu bakımdan rivayetin merfu olduğunu ortaya koymaktadır. Eğer ravinin Hz. Peygamber’le (s.a.s) beraberliği ve görüşmesi söz konusu değilse, o

zaman rivayetini de mürsel ilan etmiş, raviyi tâbiinden saymıştır. 818

Moğultay b. Kılıç’ın bu görüşleri, İbnu’s-Salah gibi hadis alimlerinin ekserisinin “mürsel” kavramına yükledikleri anlam ile örtüşmektedir. Çünkü İbnü’s- Salah’a göre mürsel hadis, sadece tabiinin rivayetidir. Bir tâbii, ister büyük isterse küçük olsun, Hz. Peygamber’den (s.a.s) rivayette bulunuyor ise, onun rivayeti mürsel

demektir.819

Bu yüzden Moğultay’ın mürsel tanımında ehli hadisle uyum içinde olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim o, mürsel hadis hakkında Islâhu kitâbi İbni’s-Salah’ta da bu hususta aksi bir görüş zikretmez. Tabiinin büyüklerinin rivayetine dair nakilleri mürsel hadis olarak kabul edenler arasında İbn Hibban (354/965), İbn Abdilber

816 a.g.e., II, 165, 176, 178, 184, 185 817 a.g.e., II, 16 818 a.g.e., II, 176 819 İbnu’s-Salah, Ulumü’l-hadis, s. 25-26

(463/1070) ve Ebû Abdullah İbn Mende (375/985) gibi alimlerin bulunduğuna dikkat çeker.820

Moğultay’ın; el-İnâbe’de ravilerin mürsel rivayetlerine açıkça işarette bulunduğunu da görebiliriz. Mesela O, Mudâr Iclî’den bahsederken, onun Hz. Peygamber ile (s.a.s) mülakatı olmadığına işaret ederek, hadisini mürsel kabul ettiğini şu sözlerle açıklamaktadır:

لسرم هثيدحو هل ةبحص لا

“Onun sohbeti yoktur; hadisi mürseldir.”821

Moğultay’ın el-İnâbe’si adından da anlaşılacağı gibi, sahabi olup olmadığı hakkında ihtilaf edilen kişileri inceleyen bir çalışmasıdır. Bu yönüyle önemli bilgileri ihtiva etmekte ve araştırmacıya sahabe ve tabiini daha iyi tanıma fırsatı sunmaktadır. Özellikle ravinin sahabi veya tabiinden biri olup olmaması bakımından önemli bir kitap olup, başvuru kaynağıdır. Müellifin, kişileri tarihçi kimliği yanı sıra hadis ricali açısından da ele alması, eserin önemini daha da artırmaktadır. Görüşlerini ilim ehli tarafından güvenilir bulunan yüzü aşkın âlime ve onların eserlerine dayandırmaktadır.