• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.2. Üniversite Bileşenlerinin Demokrat Parti İktidarıyla İlişkisi

3.3.1. İrtica Karşıtı Eylemler

DP, iktidara geldiği ilk günlerden itibaren dini siyasete alet ettiği gerekçesiyle eleştirilere hedef olmuştur. 14 Haziran 1950’de ezanın Arapça okunması yasağının kaldırılmasıyla (Tunaya, 2003, s. 197) başlayan eleştiriler ve endişelere özellikle kimi DP’lilerin laiklik karşıtı söylemleri yol açmıştır. Ancak DP yönetimi –önceki sayfalarda da belirtildiği üzere- gerici taleplerde ve laikliğe aykırı eylemlerde bulunan kişi, kuruluş ve topluluklara karşı cezaî yaptırımlar uygulamak ve 1951’de Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu çıkarmak gibi önlemlere başvurmuştur.

Ne var ki, 1950’lerin ortalarından itibaren ekonomik durumun kötüye gitmesi ve Parti içi muhalafet nedeniyle güç kaybetmeye başlayan DP yönetimi, daha açık bir biçimde dinî söylemlerde bulunmaya ve dinî gruplara tavizler vermeye başlamıştır Taviz verilen grupların başında Nur Tarikatı gelmektedir. 1957 seçimi öncesinde bu tarikatla kurulan seçim ittifakı, beklenen oy artışını getirmemiştir (Duman, 1997, s. 47). Hükümet üyeleri Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde Tarikatın lideri Said-i Nursî (Kürdî) ile bir araya gelmiş, Menderes’in 19 Ekim 1958’de bu ilçeyi ziyaretinde Nurcular tarafından minaresinde “Hilâfet” ve “Saltanat”ı temsil eden iki tuğralı yeşil bayrakla karşılanmıştır. Said-i Nursî’nin Türkiye çapında seyahatlere çıkmasına izin verilmiştir (Tunaya, 2003, s. 205).

57

Said-i Nursî’nin 1 Ocak 1960’ta geldiği İstanbul’da gövde gösterisi yapmış olması öğrencilerin büyük tepkisiyle karşılaşmıştır (Tunaya, 2003, s. 209). MTTB öncülüğünde irticai faaliyetleri protesto etmek için 9 Ocak’ta düzenlenmek istenen mitinge resmî makamların onay vermemesi üzerine, İÜ kampüsünde sessiz yürüyüş yapan öğrencilere polis müdahalede bulunmuş ve 35 öğrenci, 5 gazeteci gözaltına alınmıştır1

(Milliyet, 10.01.1960, s. 1, 5).

Ege Üniversitesi temsilcileri, 6 Ocak günü Menemen’e giderek Kubilay’ın mezarını ziyaret etmiş ve “İnkılâpların bekçiliği uğrunda icap ederse bir Kubilay gibi hareket etmeğe” yemin etmiştir (Taylak, 1969, s. 270). AÜSBF Öğrenci Derneği Başkanı, Dernek Sekreteri, Fikir Kulübü Başkanı, Talebe Cemiyeti İkinci Başkanı ve Dernek Genel Kurul Başkanı’nın irticaî olaylar üzerine düzenlediği basın toplantısında Dernek Başkanı Orhan Erdivanlı şunları söylemiştir:

… son günlerde kendini hissettiren gerici kıpırdanışlar dini inançlarla yapılmıyor. Maksat, halkın dini hislerini istismar etmektir. Hükümetin devrimleri koruma konusunda bize yardımcı olacağına ve bu konuyu seçim mülahazalarının üstünde tutacağına inanıyoruz. (…) devrimler mevzuunda hiçbir zaman Türk Gençliği olarak kimseye taviz verecek değiliz. (…) Saidi Nursi’nin önümüzdeki seçimler için DP tarafından görevlendirildiği şeklinde bazı fikirler ileri sürülmektedir. Saidi Nursi, kendini kullanacak bir partiyi de ilerde harcayacak bir kuvvet olabilir. Bu yüzden şimdiki kıpırdanışları kesin tedbirlerle önlemek lazımdır (aktaran Feyizoğlu, 2004, s. 89).

Öğrenci Derneği Genel Kurul Başkanı Özkutlu, “… Bugün eskinin aksine hoca ve şeyhler, köy ve kasabalarda milli eğitimimizden daha fazla faaliyet gösteriyor. Eskiden köy öğretmenlerine köyde itibar gösterilirken, bugün aynı alaka köy imamlarına yönelmiştir. Gericiliğe karşı başarı kazanmak için milli eğitim konusunda çalışmalara hız verilmesi gerekir.” derken; Fikir Kulübü Başkanı Fikret Toksöz, “1960 yılında hâlâ gericilikten medet umanlardan fayda beklemek ve devrimlere karşı faaliyette bulunanları görmek biz gençliği üzmektedir. Türk gençliği olarak sabrımızın tükendiğini söylemek isteriz.” (Feyzioğlu, 2004, s. 89) sözleriyle tepkisini dile getirmiştir.

Said-i Nursî’ye, yeniden Ankara’ya hareketi sırasında müritleri olan üniversite öğrencilerinin de eşlik etmesi büyük tepkilere yol açmıştır. Said-i Nursî’nin Ankara

1 İÜ Rektörü Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, daha sonra üniversiteye polis çağırmadığını açıklama gereği

duymuştur (Milliyet, 12.01.1960) zira o tarihlerde üniversite yöneticileri tarafından üniversiteye polis çağırılması, özerkliğe aykırı olduğu için alışılageldik bir durum değildir.

58

Bahçelievler’deki evinin ziyaretçi akınına uğraması üzerine Ege Üniversitesi Tıp ve Tarım fakülteleri öğrencileri ortak bir bildiri yayımlamıştır: “Aziz Atatürk ebedi istirahatgâhında rahat uyu, Aziz Kubilay, ruhun müsterih olsun; uğrunda şehit olduğun vazifenin idamesi Türk gençliğinin idealidir.” (Taylak, 1969, s. 268).

DP’nin seçim sonrasında bir kez daha Said-i Nursî ile seçim öncesi işbirliği yaptığı haberlerini şiddetle reddeden Menderes, Said-i Nursî’nin Doğu’daki valilere gönderdiği şu mektubun ortaya çıkmasıyla daha da güç durumda kalmıştır:

… Şark mıntıkasında komünistliği 60 bin Nursînin sayesinde önlemekteyim. 30 seneden beri siyasetle iştigal etmedim. Bu 60 bin talebenin içinde bir iki ahlâksız da çıkabilir. Bunları kitlemize maletmek doğru değildir. Bu yüzden mıntıkamızda Risale-i Nur’lar toplattırılmamalıdır. Nasıl ki Arapça ezan okutturduk ve bu sayede Müslümanları D.P. cephesine topladığımız mâlûmunuzdur. Şimdi de dağıttığımız bu Risale-i Nurlarla komünizmle ve masonlukla savaşacağız. Müslüman Demokratların gösterecekleri yardıma inanıyorum. Bundan ötürü de bir kaç defa Ankaraya gittim, müslüman Vekillerle görüştüm. Bilhassa sayın Adnan Bey ve Tevfik İleri ve sayın Namık Gedikten bu neticeyi tâyin ettim - Said-i Nursî” (aktaran Toker, 1966, s. 206).

DP iktidarının son yıllarında muhalif öğrenci gençliği, Atatürk ilke ve inkılâplarının “bekçiliğini” üstlenmiş, vatansever ve Cumhuriyetçi gençler olmanın ötesine geçerek hızla politikleşmeye başlamıştır. Bu dönemde CHP’nin muhalefet için bir çatı işlevi gördüğünü söylemek mümkündür. Düşüncelerini bir siyasal parti çatısı altında ifade etmek isteyen öğrenciler toplu halde CHP’ye üye olmaya başlamıştır. Bunda, DP karşısında bulabildikleri en güçlü örgütlü yapının CHP olmasının yanı sıra, bu partinin taşıdığı tarihsel kimliğin de etkisi vardır.

19 Mart 1960 günü üyelik belgelerini İnönü’ye imzalatmak üzere CHP İstanbul İl Merkezi önünde toplanan ve tezahüratlarda bulunan bin civarındaki öğrenci cop ve göz yaşartıcı gazla dağıtılmaya çalışılmış, 31 gençten 28’i Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, 3’ü polise fiilî mukavemet gerekçesiyle gözaltına alınmıştır (Milliyet, 20.03.1960, s. 1). 24 Mart’ta MTTB Genel Başkanı Yaşar Özdemir, düzenlediği basın toplantısında Mümtaz Tarhan aracılığıyla Başbakan’la buluşturulmak istendiklerini, bunun ardında onları DP’ye ve Vatan Cephesi’ne üye yapma isteğinin yattığını açıkladıktan (Taylak, 1969, s.274) kısa bir süre sonra; 1 Nisan 1960 günü, AÜ’den yaklaşık bin kişilik bir öğrenci topluluğu İkinci İnönü Zaferi’nin yıldönümü dolayısıyla CHP Genel

59

Merkezi’nde ziyaret ettikleri İnönü’ye sevgi gösterilerinde bulunmuş ve CHP’ye üye olmuştur1

(Kabacalı, 1992, s. 129).