• Sonuç bulunamadı

3. BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI VE MARKA

3.5 İllerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi ve Gelişmişlik Farklılıkları

dengesizlikleri azaltmak veya artmasını durdurmak yolunda bir etkisinin olup olmadığını değerlendirmek mümkündür. Ülkemizde belirli aralıklarla yapılan bir çalışma olan illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması çalışması genel bir değerlendirme yapabilecek veriler sunmaktadır. Bilindiği üzere illerin sosyo- ekonomik gelişmişlik sıralaması çalışmasında demografik, eğitim, sağlık, istihdam, sanayi, tarım, inşaat, mali, altyapı ve diğer refah göstergeleri kullanılmaktadır. Ayrıca söz konusu çalışmalarda 2003 yılı itibariyle İBBS sınıflamasına uygun olarak da gelişmişlik sıralaması yapılmaktadır. Dolayısıyla 1996 yılında yapılan çalışmayı İBBS sınıflamasına uygun olarak 2003 ve 2011 yılı çalışmaları ile değerlendirmek

120

mümkün olamamaktadır. Bununla birlikte, Kalkınma Bakanlığı (2013), 2011 yılında yaptığı çalışmada veri setini güncellediğini belirterek 2003 yılında yapılan çalışma ile karşılaştırma yapılmasının uygun olmayacağını belirtmektedir.

Sosyo-ekonomik Gelişmişlik Endeksi (SEGE) çalışmasında kullanılan göstergeler 81 il bazında hazırlanmış olup, bir bölümü illerin Türkiye genelindeki durumunu yansıtan sayı veya oran değerleri, bir bölümü ise illerdeki bireylerin durumlarını yansıtan oran ve kişi başına değer biçimindedir (Kalkınma Bakanlığı, 2013). Söz konusu göstergeler tespit edilirken OECD veri seti örnek alınmış olmakla birlikte, veri kısıtı nedeniyle OECD tarafından kullanılan 51 göstergeden ancak 22 tanesi SEGE çalışmasında kullanılabilmiştir. 2011 yılı SEGE çalışmasında kullanılan toplam gösterge sayısı 61 olup, bunlar demografik, istihdam, eğitim, sağlık, rekabetçi ve yenilikçi kapasite, mali, erişilebilirlik ve yaşam kalitesi göstergeleridir.

Çizelge 3.6 : Türkiye’deki İBBS-2 düzeyinde SEGE karşılaştırması.

İBBS-2 Düzeyi 2003 2011 Fark

TR10 İstanbul 1 1 0

TR21 Edirne, Kırklareli, Tekirdağ 6 8 -2

TR22 Balıkesir, Çanakkale 10 10 0

TR31 İzmir 3 3 0

TR32 Aydın, Denizli, Muğla 8 7 +1

TR33 Kütahya, Afyonkarahisar, Uşak, Manisa 12 12 0

TR41 Bilecik, Bursa, Eskişehir 4 4 0

TR42 Bolu, Düzce, Kocaeli, Yalova, Sakarya 5 6 -1

TR51 Ankara 2 2 0

TR52 Karaman, Konya 13 11 +2

TR61 Antalya, Burdur, Isparta 9 5 +4

TR62 Adana, Mersin 7 9 -2

TR63 Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye 15 21 -6

TR71 Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Niğde, Nevşehir 17 18 -1

TR72 Kayseri, Sivas, Yozgat 16 14 +2

TR81 Bartın, Karabük, Zonguldak 11 13 -2

TR82 Çankırı, Kastamonu, Sinop 21 19 +2

TR83 Amasya, Çorum, Samsun, Tokat 18 15 +3

TR90 Artvin, Giresun, Ordu, Rize, Gümüşhane,

Trabzon 19 17 +2

TRA1 Bayburt, Erzincan, Erzurum 22 22 0

TRA2 Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars 25 25 0

TRB1 Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli 20 20 0

TRB2 Bitlis, Hakkari, Muş, Van 26 26 0

TRC1 Adıyaman, Gaziantep, Kilis 14 16 -2

TRC2 Diyarbakır, Şanlıurfa 23 23 0

121

Çizelge 3.6’da, 2003 ve 2011 yılları SEGE sıralamaları verilmiş olup, ilk bakışta, sıralamadaki ilk 4 bölge ile son 5 bölgenin değişmediği göze çarpmaktadır. SEGE sıralamasında, İBBS-2 düzeyinde ülkemizde bulunan 26 bölgeden sadece 12 tanesinin yerini koruduğu, 7 tanesinin yükseldiği ve 7 tanesinin de düşüşe geçtiği gözlemlenmektedir. Yukarıda verilen çizelgeyi coğrafi olarak incelersek, Türkiye’nin orta kuşağında yer alan Ege, Akdeniz, İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde bir gelişme eğilimi göze çarpmaktadır. Bununla birlikte, Hatay, Adana, Mersin ve Gaziantep gibi önemli şehirlerin yer aldığı Türkiye’nin güneyinde ciddi bir düşüş eğilimi dikkat çekmektedir. Diğer düşüş yaşanan bölgeler ise, önemli metropollerin etrafında yer alan Batı Karadeniz, Doğu Marmara ve Trakya bölgeleridir.

Ülkemizdeki bölgesel kalkınma ajanslarına yönelik yapılan eleştirilerden en önemlisi, bölgeler arası dengesizlikleri gidermek yerine arttırıcı bir etki yaratabilecekleri konusundadır. Her ne kadar Kalkınma Bakanlığı (2013), 2003 ve 2011 yıllarında yapılan SEGE çalışmalarının sonuçlarının karşılaştırılmasına uygun veri setleri olmadığını söylese de, gelişmişlik seviyesi üzerinden bir değerlendirme yapıldığında; Çizelge 3.6’dan da anlaşılacağı üzere bölgesel kalkınma ajanslarının, ülkemizdeki bölgesel dengesizlikleri azalttığını söylemek pek mümkün değildir. Aksine, İstanbul metropolünün etrafındaki düşüş eğilimi izlendiğinde, ülkemizin en avantajlı ve en iyi olanaklara sahip kalkınma ajansının kendi alanının çekiciliğini arttırdığı söylenebilir. Türkiye’deki 26 adet İBBS-2 bölgesi gelişmişlik sıralaması açısından incelendiğinde, TR42 Doğu Marmara Bölgesi gelişmişlik sıralaması homojen olmayan yapısıyla özellikle dikkat çekmektedir. TR42 İBBS-2 bölgesi Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova illerinden oluşmaktadır. TR42 bölgesi 2003 yılında, Türkiye genelinde 5. sıradayken 2011 yılında 6. sıraya gerilemiştir. Ancak, bu durumu gerilemeden ziyade Antalya, Isparta ve Burdur illerini kapsayan TR61 bölgesinin 9. sıradan, 5. sıraya yükselmesi açısından değerlendirmek daha doğru olacaktır. Bu durumu, özellikle 2003 yılından sonra ülkemizin turizm sektöründe yaşadığı gelişmelerin bir yansıması olarak TR61 bölgesinin yükselmesine ve TR42 bölgesinin bir basamak gerilemesine neden olduğunu söylemek mümkündür.

TR42 Doğu Marmara Bölgesi ülkemizin iki büyük metropolü olan İstanbul ve Ankara’yı birbirine bağlayan ulaşım güzergahları üzerinde yer almakta olup, aynı zamanda İstanbul, Ankara ve Bursa gibi büyükşehirlere komşudur. Bölge içerisindeki sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi farklılıklar göstermekte ve bölgenin

122

temel karakteristiğini oluşturan çok sektörlü ekonomik yapı mekanda heterojen bir dağılım sergilemektedir (MARKA, 2015a). Bölgenin İstanbul’a komşu batı kesimlerinde imalat sektörü yığılması oluşmakla birlikte, doğuya ve kuzeye doğru gidildikçe doğal değerler, tarım ve hayvancılık yaygınlaşmaktadır. Bunların yanı sıra bölge genelinde bulunan turizm olanakları da sektörel çeşitliliği sağlamaktadır. 3,45 milyon kişinin yaşadığı bölge, İstanbul ve Ankara’dan sonra en çok göç alan bölgedir. Bunun yanı sıra gelir dağılımındaki eşitsizliğin en az olduğu bölge olmasına rağmen, bölge içi gelişmişlik farklılıkları öncelikli problemleri arasındadır (MARKA, 2015a). 2011 yılı verilerine göre Doğu Marmara Bölgesinde kişi başı gayri safi katma değer 13.138 $ ile Türkiye ortalamasının 1,41 katı olup, İBBS-2 düzeyinde İstanbul’dan sonra en yüksek orandır. Ayrıca 2012 yılındaki Türkiye toplam bütçe vergi gelirlerinin % 11,7’si bölgede tahakkuk etmiş ve 2012 yılı ihracatındaki payı %9,61 olarak gerçekleşmiştir.

Bununla birlikte, TR42 bölgesinde ise bir dengesizlik olduğu göze çarpmaktadır. Bazı illerin gelişmişlik sıralaması artarken, bazıları dramatik düşüşler ve sonrasında yükselişler yaşamaktadır. Yalova ili, ülkemizin en gelişmiş ili olan İstanbul’dan 1995 yılında ayrılarak il olmuştur. Düzce ili ise, 1999 yılında yaşanan iki büyük deprem sonrasında daha hızlı kalkınabilmesi amacıyla Bolu ilinden ayrılarak 1999 yılında il yapılmıştır. SEGE sıralamaları açısından bir değerlendirme yapılmak istenirse, sonradan il olan Düzce ve Yalova dışındaki illerin SEGE sıralamasına 1996, 2003 ve 2011 yılları için erişilebilmektedir. Bu sebeple Düzce ve Yalova illerinin 1996 yılındaki sıralamasını o dönemde il olarak bağlı oldukları il üzerinden yapmak yerinde olacaktır.

Çizelge 3.7 : TR42 bölgesi SEGE karşılaştırması.

İBBS İl SEGE-1996 SEGE-2003 SEGE-2011

TR421 Kocaeli 4 4 4 TR422 Sakarya 27 23 (+) 18 (+) TR423 Düzce - (28) 45 (-) 35 (+) TR424 Bolu 28 14 (+) 11 (+) ( (+) TR425 Yalova - (1) 9 (-) 13 (-)

Çizelge 3.7’de en çok dikkat çeken husus, eğilim olarak adlandırabileceğimiz her türlü olgunun varlığıdır. Kocaeli ili sürekli olarak seviyesini korurken, Sakarya ve

123

Bolu illeri düzenli olarak gelişmişlik sıralamalarını arttırmaktadır. Bununlar birlikte, Yalova düzenli bir şekilde sıralamada gerilerken, Düzce ili dramatik bir düşüşten sonra hızla yükselmeye başlamıştır. Kocaeli ili sahip olduğu sanayi tesisleri sayesinde Türkiye’nin 3 büyük metropolü olan İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonraki pozisyonunu korumaktadır. Sakarya ili son dönemde tarım ve sanayi sektörlerinin yanına yaz ve kış turizmlerini de eklemeyi başarmış olup, gelişimini düzenli bir şekilde arttırmaktadır. Yalova ise İstanbul’un himayesinde gelişmişlik sıralamasında en üstte yer alırken, il olması sonrasında ise bir düşüş eğilimi göstermektedir.

Düzce ve Bolu illerini ise birlikte değerlendirmek yerinde olacaktır. Düzce’nin Bolu’nun bir ilçesi olarak yer aldığı 1996 yılı SEGE çalışmasında sıralaması 28 iken, Düzce’nin il olarak ayrılması sonrasında Bolu ili 14 sıra birden yükselerek 14. sıraya çıkarken, Düzce ise il olduktan sonra 17 sıra birden düşerek 45. sıraya gerilemiştir. Elbetteki bu durumda, Düzce’nin 1999 yılında yaşanan iki büyük depremde çok ciddi zarar görürken, Bolu’nun nispeten çok az zarar görmesinin büyük etkisi bulunmaktadır.

1999 yılında il olan Düzce’nin kurumsal yapısını kurması, buna işlerlik kazandırması ve yatırıma uygun hale gelmesi uzun bir zaman almıştır. Nitekim 2011 yılında 45. sıradan 35. sıraya yükselmesi de bazı şeylerin başarıldığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, Kocaeli ve Sakarya’nın da benzer şekilde depremlerden etkilendiğini, ancak buna rağmen seviyelerini korudukları veya geliştiklerini de unutmamalıdır. TR42 bölgesinin en az gelişmiş ili olan Düzce’nin bölgesindeki illere göre geri kalmış olmasını sadece depremselliğe bağlamak doğru olmaz.

Düzce ili alanının yaklaşık yüzde 67’si ve nüfusunun yüzde 89’unun yaşadığı Düzce ovası, 07.05.2008 tarihli ve 2008/13681 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile İstanbul iline içme suyu havzası olarak ilan edilmiştir. Dolayısıyla Düzce ovası İSKİ denetimine girmiş sadece çok kısıtlı türlerde sanayi tesisleri kurulmasına izin verilir hale gelmiştir. Bu durum da ister istemez birçok yatırımın engellenmekte ve Düzce ilinin sanayi sektöründen ziyade tarım ve turizm gibi diğer sektörlere yönelmesine neden olmaktadır. Ancak tarım ve turizm sektöründe de Düzce ovasının içmesuyu havzası olarak ilan edilmesi sebebiyle birçok dezavantaj yaşanmaktadır. Örneğin Düzce’nin Dokuzdeğirmen köyünde bulunan ve Türkiye’nin amatörler için en uygun

124

rafting parkurlarından birini barındıran bölge, İSKİ tarafından İstanbul’a içmesuyu temin etmesi için yapılacak baraj nedeniyle kullanılamaz hale gelecektir.