• Sonuç bulunamadı

İllere Göre İl Merkezi, Belde/Köy Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artışı,

(Population of province/district centers, towns/villages by provinces and districts and annual growth rate of population, 2012)

NÜFUS

İl ve İlçe Toplam İl Merkezleri Belde/Köyler Yıllık Nüfus

Artışı

Toplam 75.627.384 58.448.431 17.178.953 12,0

Adana 2.125.635 1.886.624 239.011 7,9

Afyonkarahisar 703.948 377.845 326.103 7,6 Ağrı 552.404 292.525 259.879 -5,6 Amasya 322.283 211.474 110.809 -2,5 Ankara 4.965.542 4.842.136 123.406 15,1 Antalya 2.092.537 1.492.674 599.863 23,7 Artvin 167.082 93.673 73.409 4,1 Aydın 1.006.541 611.846 394.695 7,4 Balıkesir 1.160.731 711.743 448.988 5,5 Bilecik 204.116 154.952 49.164 1,3 Bingöl 262.507 150.166 112.341 0,9 Bitlis 337.253 182.939 154.314 1,9 Bolu 281.080 181.613 99.467 16,4 Burdur 254.341 157.690 96.651 15,1 Bursa 2.688.171 2.492.012 286.159 13,5 Çanakkale 493.691 278.055 215.636 14,8 Çankırı 184.406 115.415 68.991 39,8 Çorum 529.975 365.526 164.449 -8,6 Denizli 950.557 670.812 279.745 8,7 Diyarbakır 1.592.167 1.155.258 436.909 13,4

Edirne 399.708 276.579 123.129 1,0 Elazığ 562.703 418.991 143.712 7,4 Erzincan 217.886 129.439 88.447 12,0 Erzurum 778.195 509.474 268.721 -3,4 Eskişehir 789.750 710.830 78.920 10,8 Gaziantep 1.799.558 1.604.933 194.625 25,9 Giresun 419.555 248.957 170.598 0,1 Gümüşhane 135.216 67.514 67.702 21,2 Hakkari 279.982 156.109 123.873 28,3 Hatay 1.483.674 742.590 741.084 6,4 Isparta 416.663 283.459 133.204 13,1 Mersin 1.682.848 1.327.870 354.978 8,9 İstanbul 13.854.740 13.710.512 144.228 16,8 İzmir 4.005.459 3.661.930 343.529 10,1 Kars 304.821 131.235 173.586 -3,1 Kastamonu 359.808 202.006 157.802 0,1 Kayseri 1.274.968 1.116.393 158.575 15,5 Kırklareli 341.218 232.154 109.064 3,0 Kırşehir 221.209 161.978 59.231 0,9

Kocaeli 1.634.691 1.527.407 107.284 20,4 Konya 2.052.281 1.563.863 488.418 6,7 Kütahya 573.421 375.267 198.154 16,1 Malatya 762.366 504.793 257.573 5,8 Manisa 1.346.162 904.513 441.649 4,5 Kahramanmaraş1.063.174 675.589 387.585 8,5 Mardin 773.026 458.112 314.914 11,7 Muğla 851.145 373.937 477.208 15,2 Muş 413.260 154.472 258.788 -3,5 Nevşehir 285.190 162.228 122.962 6,8 Niğde 340.270 173.480 166.790 8,0 Ordu 741.371 423.295 318.076 37,1 Rize 324.152 270.631 116.521 3,5 Sakarya 902.267 680.637 221.630 15,3 Samsun 1.251.722 840.399 411.323 0,0 Siirt 310.879 191.703 119.176 1,3 Sinop 201.311 109.787 91.524 -8,5 Sivas 623.535 428.426 195.109 -5,6 Tekirdağ 850.321 589.049 263.272 26,7

Tokat 613.990 358.494 255.496 9,3 Trabzon 757.898 426.882 331.016 0,7 Tunceli 86.276 57.737 28.539 14,2 Şanlıurfa 1.762.075 975.455 786.620 26,3 Uşak 342.269 233.659 108.610 7,4 Van 1.051.975 548.717 503.258 28,4 Yozgat 453.211 266.090 187.121 -27,2 Zonguldak 606.527 287.305 319.222 -9,6 Aksaray 379.915 236.177 143.738 2,9 Bayburt 75.797 40.564 35.233 -12,2 Karaman 235.424 165.564 69.860 6,0 Kırıkkale 274.727 232.959 41.768 -1,0 Batman 534.205 399.042 135.163 18,3 Şırnak 466.982 298.929 168.053 19,4 Bartın 188.436 68.151 120.285 6,1 Ardahan 106.643 37.522 69.121 -7,6 Iğdır 190.409 101.483 88.926 8,2 Yalova 211.799 149.421 62.378 25,2 Karabük 225.145 172.945 52.200 24,4

Kilis 124.320 88.934 35.36 -1,1

Osmaniye 492.135 363.067 129.068 13,4

Düzce 346.493 201.434 145.059 12,6133

Bu bilgiler çerçevesinde ülkemize özgü kentleşme deneyimini bir bütün olarak ele alacak olursak, bu sürecin, Cumhuriyet’in ilanı (1923) ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan sanayileşme (1945-1950) gibi iki önemli gelişmeye dayandırılabileceğini görürüz. Ülkemizde modern kentleşmenin başlangıcının Cumhuriyet’in ilanına tesadüf etmesine karşın, bu sürecin hız kazanmasını sağlayan asıl etkenin, 1950 ve sonrasında yaşanan sanayileşme hareketleri olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Bu perspektiften bakıldığında, 1950 tarihi, Türkiye’ye özgü kentleşme deneyimi açısından bir tür dönüm noktası olarak kabul edilmelidir. Nitekim kentleşmenin, sosyolojik bir olgu niteliği kazanmaya başlaması da, aynı dönemde gerçekleştirilen sanayi hamlelerine bağlı olarak teşekkül eden demografik hareketlerle ilişkilendirilebilir. Bu tarihten itibaren ülkemizde, gelişmekte olan ülkelere özgü hızlı/aşırı kentleşme sürecinin biçimlendirdiği yapısal sorunların bir bütün halinde gözlemlenebildiği yeni bir dönem başlamıştır. Kırsal kesimden kent özeklerine yönelen göç hareketleri, kentler üzerinde yoğunlaşan nüfus baskısı, artan nüfusun barınma ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalan konut sunumunun kaçak yapılaşma ve gecekondu yerleşimlerini teşviki ve benzeri sorunlarla oluşan muhtelif altyapı yetersizlikleri, Türkiye’nin kentleşme deneyimi ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki paralelliği ortaya koymaktadır. 1950’den günümüze kadar olan zaman dilimi bir bütün halinde incelendiğinde, ülkemizde yaşanan kentleşme hareketlerinin genel karakteristiğini şekillendiren temel dinamiklerin, geç sanayileşmeye bağlı olarak vücuda gelen sosyo-ekonomik sorunlar temelinde geliştiği sonucuna varılabilir. Söz konusu sorunların oluşumunu sağlayan dinamiklerin başında ise, “göç” olgusu gelmektedir. Farklı kaynaklarda genellikle “coğrafi mekân değiştirme

133 Türkiye İstatistik Kurumu, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) Sonuçları, 2012,

sürecinin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasî boyutlarıyla toplum yapısını değiştiren nüfus hareketleri”134 olarak tanımlanan göç olgusu, ülkemizin yakın tarihteki

kentleşme tecrübesinin kurucu unsurlarından biri olarak nitelendirilmektedir. Birçok sosyolog ve kent bilimci, bu olgunun, Türkiye’nin kentleşme biçimini belirleyen başlıca etken olarak değerlendirilmesi gerektiği noktasında görüş birliğine varmıştır. Nitekim Ruşen Keleş tarafından Türkiye’ye özgü kentleşme nedenleri olarak gösterilen “itici”, “iletici” ve “çekici” etmenler, aynı zamanda iç göç hareketlerinin oluşumunu sağlayan başlıca nedenler olarak mütalaa edilmelidir. Bu açıdan bakıldığında, göç ve kentleşme hareketleri arasında tutarlı bir nedensellik ilgisi bulunduğu görülmektedir.

Kentlerin çekme ve köylerin itme güçleri altında gözlemlenen göç deviniminin başıboş bırakılması ve sistematik bir düzenlemeye tabi tutulmaması, birtakım toplumsal ve ekonomik erozyonların oluşmasına neden olmaktadır. Toplumsal erozyon, büyük özeklere gelenlerin çalışma durumlarıyla ilgilidir. Marjinal hizmetlerdeki yığılmalar, erken saatlerde köşe başlarında oluşan işçi pazarları, trafik, park yeri, içme suyu, elektrik, otobüs sıkıntıları, kanalizasyon yetersizliği, okul, kitaplık, yeşil alan eksikliği, toplumsal erozyonun büyük kentlerdeki belirtileridir. Ş. S. Aydemir’in “kentlerin kanserleşmesi” olarak adlandırdığı gecekondulaşma, büyük kentlere damgasını vurmuştur.

Öte yandan, ülkemizde kentleşme, bir “ekonomik erozyon” niteliği de taşımaktadır. Ülkemizde, İstanbul ve Ankara’nın belli başlı iki çekici yerleşim özeği oluşu, gelir, servet ve anamal akımını bu kentlere yöneltmekte, geri kalmış yörelerle köylerde biriktirilen anamalın yatırıldığı yerler, bu kentler olmaktadır. Geri kalmış yörelerle köylerde biriktirilen paranın o yerlerin kalkınmasına hizmet edecek yerde, büyük kentlere akması, hatta oradan da türlü yollarla yurt dışına aktarılması,

Türkiye’de kentleşmenin, köyler ve gerici yöreler bakımından da bir “kan kaybına”, ekonomik erozyona yol açtığını gösterir.135

Bununla birlikte, ülkemizde yaşanan kentleşme hareketi, sanayileşme ile paralel bir seyir takip etmemiştir. İngiltere’de Sanayi Devrimi’nin gerçekleştirildiği 18. yüzyıldan itibaren kentleşme düzeyi kademeli ve dengeli bir biçimde artan Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine özgü kentleşme seyri ve niteliği ile ülkemizin kentleşme perspektifi arasında belirgin farklar bulunmaktadır. Bu farkları temellendiren ayrım ise, sanayileşme hareketlerinin ülkemizde köklü bir tarihsel geçmişe sahip olmamasına dayanmaktadır. Batı Avrupa ülkelerinde, oluşum tarihi yaklaşık üç yüz yıl öncesine dayanan sanayileşme hareketleri ekseninde evrimsel sürecini tamamlayan sosyo-ekonomik dönüşüm, ülkemizde son altmış yıllık zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilmeye çalışılmış, bu durum neticesinde yerleşim ve kentleşme politikası da sahih bir istikamette gelişme olanağından mahrum kalmıştır. Göç, hızlı nüfus artışı, konut sıkıntısı, altyapı eksikliği, kamu hizmetlerinin yetersizliği, kaçak yapılaşma/gecekondulaşma ve benzeri etkenlere bağlı olarak şekillenen çarpık kentleşme sorunu da kanaatimizce geç sanayileşmenin doğal bir sonucudur.

Ülkemizde, bilhassa İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan hızlı ve plansız kentleşme, nüfusun belli başlı kent özeklerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Günümüzde, 75.627.384 olan Türkiye nüfusunun 22.825.741’i (yaklaşık olarak üçte biri), üç büyük kentte (İstanbul, Ankara ve İzmir) yaşamaktadır. Bununla birlikte, nüfusu 1 milyonun üzerinde bulunan kent sayısı, 19’a çıkmıştır. Bu rakama, nüfusları 1 milyon baremine yaklaşan Denizli, Muğla ve Tekirdağ illeri de ilave edilirse, hızlı, yaygın ve düzensiz nitelikte olan bu anakentleşmenin, kentleri belediye sınırları içinden ibaret sayan eski kent tanımlarını kullanışsız duruma getirdiği belirtilebilir.

Nüfusu 1 milyonun üzerinde bulunan kentlerimizden yalnızca Hatay, Şanlıurfa ve Van’da kent ve köy nüfuslarının dengeli bir biçimde dağıldığı görülmektedir. Ancak bu üç kentimizde de, kentsel nüfus, köy ve beldelerde yaşayan kırsal nüfus toplamının üzerindedir. Bu illerin dışında kalan İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Gaziantep, Kocaeli, Mersin ve Diyarbakır gibi nüfusları 1 milyonun üzerinde bulunan diğer kentlerimizde ise, kır ve kent yerleşimleri arasındaki nüfus dağılımının, büyük farklarla kentsel nüfus lehine gerçekleştiği dikkat çekmektedir. Üç büyük sanayi kentimizde de, kırsal nüfusun, il toplam nüfusunun %10’unu dahi teşkil etmemesi, ülkemizin kentleşme düzeyini algılamak açısından oldukça önemli bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır.

2. BÖLÜM