• Sonuç bulunamadı

İlk Demokrasi Denemesi, Afgan Komünist Partisinin Kuruluşu ve

III. TARİH İÇERİSİNDE AFGANİSTAN

III.6. İki Dünya Savaşı Arasındaki Dönemde Afganistan

III.6.3. Nadir Han İktidarı

1.3. Afganistan İle Sovyetler Birliği Arasındaki Siyasi İşbirliği

1.3.1. İlk Demokrasi Denemesi, Afgan Komünist Partisinin Kuruluşu ve

Muhammed Davud’un 1963’te başbakanlık görevinden uzaklaştırılmasının ertesi yılı Kral Zahir Şah ülkede yeni bir demokrasi programı ilan emiştir. Kralın demokratikleşme programı verebileceklerinin çok daha fazlasını vaat ediyordu. Program çerçevesinde yeni bir anayasa kabul edilmiş, 1965’te de parlamento seçimleri yapılmıştır. Parlamentoya muhafazakârlar hâkim olmuştur.59 Bu yüzden liberal bir yasa

taslağı parlamentoya sunulduğunda, muhafazakârların büyük tepkisi ile karşılaşmaya

56 Esedullah Oğuz, A.g.e., s. 66 57 Artemy Kalinovsky, A.g.e., s. 10

58 Abdülbaki Şalizi, A.g.e., s.26, Şalizi eserinde Türk subaylarının Afganistan'da Afgan üniforması

giyerek görev yaptığını, Türkiye'ye eğitim için gelen Afgan subaylarının da Türk üniforması giydiğini bunun dünyada başka bir örneğinin olmadığını belirtmiştir, A.g.e., s.28

43

başlamıştır. Parlamentodan geçmeyi başaran çok az yasayı da Kral veto etmekteydi. Afgan parlamentosu üyelerinin üçte birinin okuma yazma bilmemesi ise bazı konuların görüşülüp onaylanmasını zorlaştırmaktaydı.

Demokratikleşme programı çerçevesinde kabul edilen yeni anayasada basın ve düşünce özürlüğü ile birlikte siyasi parti kurma hakkı da tanınmıştı. Bu demokratikleşme döneminde Afganistan’da ilk defa 1 Ocak 1965 tarihinde “Hizb-i Demokratik-i Halk-i Afganistan” (Afganistan Demokratik Halk Partisi) adıyla siyasi bir parti kurulmuştur.60 Bu parti demokratik olmasına karşın gerçekte komünist bir partiydi

ve partinin tüzüğü Sovyet Komünist Partisinin yapısı örnek alınarak hazırlanmıştı. Afganistan Demokratik Halk Partisi tüzüğünün ilk maddesi bu örgütün kimliğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Tüzüğün ilk maddesinde şu ifade yer almaktaydı:

“Afganistan Demokratik Halk Partisi, Afganistan’da işçi sınıfının ve bütün Afgan emekçilerinin hamisi ve en büyük siyasi organıdır. Marksizm-Leninizm ideolojisini pratikte uygulamayı amaç edinen Afganistan Demokratik Halk Partisi, ülkenin ilerici ve yenilikçi halk katmanlarının, işçiler, köylüler, sanatçılar ve aydınların gönüllü birleşmesi sonucu kurulmuştur.”

Partinin ilk kurultayında 1978’deki komünist ihtilasından sonra Afganistan’ın ilk cumhurbaşkanı olacak olan Nur Muhammed Taraki genel sekreterliğe seçilmiştir. Peştun bir çobanın oğlu olan Taraki 1917 yılında Gazne iline bağlı bir Peştun köyünde dünyaya gelmiştir. Genç bir delikanlıyken Hindistan’a kuruyemiş ihraç eden bir firmada işe girmiş ve firmanın onu Hindistan’a göndermesiyle genç Taraki Bombay’da Hint komünistleriyle tanışarak onlardan Marksizmi öğrenmiştir. Taraki 1937 yılında yurda döndükten sonra devlet dairelerinde değişik işlerde çalışmış ve bir süre Afgan resmi haber ajansı Bahtar’ın baş editörlüğünde bulunmuştur. 1952 yılında hükümet Taraki’yi basın ataşesi göreviyle Washington’a göndermiştir. Taraki bir süre burada çalıştıktan sonra bir basın toplantısı düzenleyerek, Başbakan Davud’u ağır sözlerle eleştirmiş ve daha sonra ABD’den siyasi sığınma talebinde bulunmuştur.61 Ancak Amerikan

Hükümeti Taraki’nin iltica isteğini reddedince, Afgan diplomatı ülkesine geri dönmek zorunda kalmıştır.

60 Vasiliy Mitrokhin, The KGB in Afghanistan, Woodrow Wilson Uluslararası Araştırma Merkezi,

Washington D.C., Şubat 2002, s. 12

61 Esedullah Oğuz , A.g.e., s. 67; Afganistan İslam Cemiyeti, "Afganistan Kurtuluş Savaşı", Düşünce Aylık Kültür Dergisi, İstanbul 1979, s. 16; M. Hassan Kakar, A.g.e., s.118

Taraki, resmi biyografisine göre, Kabil’e döndükten sonra havaalanından Başbakan Davud’a telefon ederek, “Ben Nur Muhammed Taraki, daha yeni geldim. Eve mi gideyim, yoksa hapishaneye mi?” diye sormuştur. Başbakanı eleştirmesine ve sol görüşleriyle tanınmasına rağmen Taraki tutuklanmamış, aksine Bahtar ajansında kendisine bir iş verilmiştir. Taraki daha sonra Kabil’deki Amerikan Büyükelçiliğinde tercüman olarak görevini sürdürmüştür. Taraki kır saçları, babacan tavrıyla tipik bir komünist yöneticiden çok entelektüel bir insanı andırmıştır. Bahtar ajansının baş editörü olarak çalıştığı yıllarda yazdığı romanları ve şiirleriyle Afgan aydınları arasında sivrilmiştir. Daha sonra bir grup aydının başına geçerek, çoğuna Marksizm ideolojisini aşılamıştır. Taraki 1978 komünist ihtilalinden sonra Afganistan’ın ilk cumhurbaşkanı olmuş, ancak bir iktidar mücadelesinde hayatını kaybetmiştir.62

Afganistan Demokratik Halk Partisinin ikinci bir lideri, Taraki’nin sadık öğrencisi (Şagirdi Vefadar) Hafizullah Amin’di. Amin, Taraki ile girdiği iktidar mücadelesinde hocasını yastıkla boğarak öldürtmüş, böylece komünist Afganistan’ın ikinci cumhurbaşkanı olmuştur. Taraki gibi Peştun olan Amin, üstadından çok daha genç ve yakışıklıydı. Amin de bir süre ABD’de bulunmuş ancak Marksizm-Leninizme büyük yakınlık duydukları halde, ne Taraki ne de Amin Sovyetler Birliği’nde yer almıştır.

Amin 1957 yılında Columbia Üniversitesinin bursuyla Amerika’ya gitmiştir. Eğitimini tamamlayıp ülkesine geri döndükten sonra birkaç yıl Kabil’deki Öğretmenlik Yüksek Okulunda öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. 1963 yılında doktora tezi için Columbia Üniversitesinden ikinci kez burs kazanarak Amerika’ya giden Amin bu kez doktora çalışmasını bitiremeden ülkesine geri dönmüştür. Aktif bir öğrenci olan Amin, Wisconsin Üniversitesinin yaz kampına katıldığı sırada Afgan Öğrenci Derneğinin başkanlığına seçilmiştir. Afgan öğrencileri toplayarak ateşli konuşmalar yapan ve onlara komünist ideolojiyi benimsetmeye çalışan Amin, 1965 yılında Kabil Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladıktan sonra faaliyetini daha da artırmıştır. Tabii Amin’in çalışmaları semeresini vermiş, üniversite öğrencilerinin birçoğu komünist olmuştur.63

62 David B Edwards, Before Taliban Genealogies of the Afghan Jihad, Kaliforniya Üniversitesi, 2002, s.

14; M. Hassan Kakar, A.g.e., s.118

63 Esedullah Oğuz, A.g.e., s. 68; Odd Arne Westad, "Prelude to Invasion: The Soviet Union and The

Afghan Communists, 1978-1979", The International History Review, XVI, 1 Şubat 1994, s.52, http://www.wiu.edu/cas/history/wihr/pdfs/Tadman-AnAmericanProvocationVol5.pdf; M. Hassan Kakar, A.g.e., s.112

45

Afganistan Demokratik Halk Partisinin bir başka kurucusu ise komünist ihtilalden sonra ülkenin üçüncü cumhurbaşkanı olacak olan Babrak Karmal’dir. Babrak Karmal da Peştun’du. Ancak, Babrak soylu ve varlıklı bir kentli aileden gelmiştir. Ayrıca Babrak’ın babası Muhammet Hüseyin Han Afgan Ordusunda generaldi.

Babrak’ın “Karmal” soyadının kaynağı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Afganistan’da komünist partiye katılan bazı kişiler benimsedikleri ideolojinin bir yansıması olarak “İşçi”, “İşseven”, “Emekçi” gibi soyadlarını almaya başladıklarında Babrak da modaya uyarak kendisine Peştun dilinde “çalışkan” anlamına gelen “Karmal” soyadını almıştır.64

Babrak Karmal 1965 yılında yapılan seçimlerde milletvekili olarak parlamentoya girmiş ve yeni anayasanın hazırlanmasında aktif rol oynamıştır.65

Babrak’ın özelliği, çok iyi bir hatip olması ve Dari ve Peştun dillerine olan hâkimiyetiydi. Babrak ayrıca 1960’lı yıllardan beri Kabil’deki Sovyet Büyükelçiliğiyle yakın ilişki içinde bulunmuştur. Yıllar sonra onun, milletvekili olduğu dönemden beri Sovyet KGB’si hesabına çalışan bir ajan olduğu anlaşılmıştır.

Afganistan Demokratik Halk Partisinin bir başka etkili üyesi, Babrak Karmal’den sonra komünist Afganistan’ın dördüncü cumhurbaşkanı olacak olan Dr. Necibullah’tı. Necibullah komünist partinin kuruluş yıllarında pek ön planda görünmese de yıllar sonra, Babrak Karmal’ın iktidarı döneminde, Afgan gizli haber alma örgütü KHAD’ın müdürü olarak adından sıkça söz ettirmiştir. Diğer yoldaşları gibi Peştun olan Necibullah, aralarında en genç olanıydı. Necibullah komünist Afganistan’ın son cumhurbaşkanı olarak, 1996 Eylülünde Kabil’de Taliban tarafından asılarak öldürülmüştür. Afganistan’ın komünist liderleri arasında öldürtülmeyen tek lider ise Babrak Karmal olmuştur.

Afganistan Demokratik Halk Partisi, Kral Zahir Şah’ın “Yeni Demokratikleşme Programı” çerçevesinde sağlanan basın özgürlüğünden yararlanarak 1966 yılı Nisan ayında Halk adı ile bir gazete çıkarılmıştır. Halk, içerik olarak Sovyet basınına çok benzemiştir. Gazetenin işlediği ana konu sınıf mücadelesi olmuştur. Demokratik Halk Partisinin kuruluşundan iki yıl sonra, yani 1967 yılında parti içinde bölünmeler başlamış ve çeşitli fraksiyonlar ortaya çıkmıştır. Bu fraksiyonlar daha sonra iki önemli cephe

64 Anthony Arnold, "Afghanistan's Two Party CommunismParcham and Khalq Histories of Ruling

Communist Parties", Hoover Institution Satanford Univesity, 14 Haziran 1983, s. 19; M. Hassan Kakar,

A.g.e., s.114

etrafında toplanmıştır. Bunlardan biri Nur Muhammed Taraki’nin liderliğindeki “Halk” fraksiyonu, öteki ise Babrak Karmal’ın başını çektiği “Perçem” (Sancak, Bayrak) fraksiyonu olmuştur. Bu iki grup arasındaki anlaşmazlık, ideolojik farklılıktan ziyade, partinin yapısı konusundaki görüş ayrılıklarından doğmuştur. Taraki sadece emekçi sınıfına dayanan Leninist bir parti kurulmasını savunurken, Babrak Karmal toplumun her kesiminden insanların katılabileceği demokratik bir cephe oluşturmak gerektiği kanısını taşımıştır.66

Halk ve Perçem fraksiyonları arasındaki bir başka farklılık da üyelerinin etnik yapısı olmuştur. Halk fraksiyonunun üyeleri genelde kırsal kesimden gelen Peştunlardan, Perçem’in tabanı bazı istisnalar hariç genelde Farsça konuşan, yüksek eğitimli kentlilerden oluşmuştur. Çünkü Perçem’in lideri Babrak Karmal’ın kendisi de Peştun olmasına karşın kentli ve soylu bir ailenin çocuğuydu. Bu yüzden de Babrak Karmal’ın çevresine kendisi gibi kentli, varlıklı insanlar toplanmıştır.67

Babrak Karmal liderliğindeki fraksiyon yayın organı olan Halk’tan ayrı Perçem adıyla kendi gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Halk ise hükümet tarafından yasaklanmış olsa de yine de Halk gazetesi 11 Aralık-16 Mayıs (1966) tarihleri arasında 6 sayı yayınlamayı başarmıştır.

Hükümetin Perçem’e daha hoşgörülü davranması Halk fraksiyonunun, Perçem’i iktidarla işbirliği yapmakla suçlamasına neden olmuştur. Halk’la Perçem fraksiyonları arasındaki rekabet sadece ve sadece Taraki ile Karmal’ın şahsi düşmanlıklarına dayanmıştır.68

Amerikan Büyükelçisi Neumann’a göre, Taraki ile Karmal Büyükelçinin önünde kavga edecek kadar birbirlerinden nefret etmişlerdir. Babrak Karmal, Neumann’la bir görüşmesinde ona, Perçem’in Afganistan’ın resmi komünist partisi sayıldığını söylemiş ve Sovyet Büyükelçiliğiyle yakın ilişki içinde olmaktan gurur duyduğunu belirtmiştir. Büyükelçi Neumann’a göre, gerek Halk gerekse Perçem’in izlediği yol, resmi Sovyet tutumundan farksızdı. Karmal’ın 1968 Martında çıkarmaya başladığı Perçem gazetesi de bir süre sonra yasaklanmıştır.

Sovyetler, ileride ortaya çıkabilecek beklenmedik olaylar karşısında manevra alanını geniş tutabilmek için hem Halk hem de Perçem fraksiyonu ile yakın ilişkiler

66 Esedullah Oğuz, A.g.e., s. 70; M. Hassan Kakar, A.g.e., s.114-119 67 Beverly Male, "Revolutionary Afghanistan", s. 15,

https://www.marxists.org/history/afghanistan/archive/revolutionary-afghanistan.pdf

47

sürdürmüştür. Ancak bu, SSCB’nin Perçem ya da Halk fraksiyonunu dünya komünizm hareketinde önemli bir yeri olan tam teşekküllü bir komünist partisi olarak gördüğü anlamına gelmemiştir. Nitekim Kremlin, 1978 ihtilali öncesi gerek Taraki’yi gerekse Karmal’ı Sovyet Komünist Partisi kurultaylarına çağırmamıştır. Oysa Sovyet Komünist Partisinin kurultaylarına öteki ülkelerin komünist parti liderlerini çağırmak bir Sovyet geleneği halini almıştı. Ayrıca bu, Sovyetlerin bu liderlere verdiği önemin bir göstergesi olarak yorumlanmıştır. Taraki ile Karmal ayrıca Doğu Bloğu ülkelerinin düzenledikleri uluslararası komünist parti konferanslarına da davet edilmemişlerdir.69

Zahir Şah 1971 yılında Moskova’ya resmî ziyaret için gitmiş ancak Kral, görüşmelerden memnun olmamıştır. Yanındaki delegelere ve ailesine daha sonra yaptığı açıklamada: “Brejnev’in kendisine, Afgan’ların Rusya ve Hindistan’a katılıp Pakistan’ın bölünüp parçalanmasına yardımcı olması isteğini kendisinin reddettiğini, ısrarına devam ederek Afganların yapması gerekenin sadece kenara çekilip Sovyetlere ülkeden geçerek hedefine ulaşmasına yardımcı olması gerektiğini söylediğini, kendisinin de bunu da reddettiğini” ifade etmiştir.70

Sovyetlerle Afgan komünistleri arasındaki sınırlı ilişkinin bir başka kanıtıysa, 1978 devrimi sonrasında ilan edilen Afgan Hükümet Kabinesinin yapısı olmuştur. Kabinede yer alan bakanların çoğu İngilizce bilirken, sadece dört bakan (General Abdülkadir, Şircan Muzduryar, Seyid Muhammed Gulabzoy ve Fayz Muhammed) Rusça biliyordu. Bakanlardan 10’u ABD’de, 4’ü ise SSCB’de öğrenim görmüşlerdi. Bununla birlikte hepsinin gönlü Sovyetlerden yana olmuştur.71

Afganistan yönetimi krallardan krallara geçmiş, yıllarca ülke için krallar ve şahların dedikleri olmuştur. Ülkeyi gaflet ve hıyanet içinde idare eden şahlar ve krallar, Afgan halkının kanını emmekten geri durmamışlardır. Bu bozuk düzenden faydalanan Sovyetler 1970’lerden itibaren ülkede faaliyette bulunmuş, işgal için tüm hazırlıklar tamamlanmış ve iş sadece senaryonun uygulanmasına kalmıştır.72

Afganistan, çocuk ölüm oranının %40’larda olduğu, cahilliğin %90’ı geçtiği, yetersiz beslenme ile kötü sağlık şartlarının çok yaygın olduğu, yolları çok kötü olan ve

69 Esedullah Oğuz, A.g.e., s. 71 70 David N Gibbs., A.g.e., s. 240 71 Esedullah Oğuz, A.g.e., s. 71 72 Süleyman Doğan, A.g.e., s. 9

bir kilometre bile demiryolunun bulunmadığı, yaşam şartları çok ilkel olan ve neredeyse orta çağları yaşayan bir ülke olduğu da görülmüştür.73