• Sonuç bulunamadı

ABD Büyükelçisi Dubs’ın Öldürülmesi ve Ayrıntıları

III. TARİH İÇERİSİNDE AFGANİSTAN

III.6. İki Dünya Savaşı Arasındaki Dönemde Afganistan

III.6.3. Nadir Han İktidarı

2.4. Muhammed Nur Taraki Dönemi

2.4.2. ABD Büyükelçisi Dubs’ın Öldürülmesi ve Ayrıntıları

14 Şubat 1979 tarihinde ABD’nin Afganistan Büyükelçisi Kabil’de yolda yürürken teröristler tarafından yakalanarak rehin alınmıştır. Afgan güvenlik güçleri rehin tutulduğu binaya saldırmış ve sonuçta Büyükelçi öldürülmüştür. ABD, büyükelçisinin kurtarılmasında Afgan Hükümetinin güç kullanmasını protesto etmiştir. 22 Şubat tarihinde ise ABD başkanı Jimmy Carter Afganistan’a yapılan yardımların azaltılması emrini vermiştir.86

ABD Büyükelçisi Adolph Spike Dubs’ın kaçırılması ve 14 Şubat 1979 tarihinde öldürülmesi ile ilgili “Dubs” olayından özellikle bahsetmek gerekir. Sovyet istihbarat teşkilatı Cheka Dubs’ın Afganistan’a büyükelçi olarak atanmasından endişelenmiştir. Moskova’da Büyükelçilik Birinci Sekreteri olarak çalışırken çok yakından takip edilmiş ve izlenmiştir. KGB Dubs’ın bölgeyi çok iyi bildiğini, CIA’e bağlı olduğunu ve ona çok güvenildiğini değerlendirmiştir. Onun atanması ve akredite edilmesinin bu yüzden Amerika açısından yeni Afgan Hükümetini olumlu yönde etkileme ve Afganistan’ın SSCB’den uzaklaşmasının sağlanması anlamına geldiği değerlendirilmiştir. Dubs, Amerika’nın İran Körfezi’nde ve Orta Doğu’da durumunun güçlenmesindeki ve etkisinin artmasındaki en önemli vasıta ve Afganistan-Pakistan-İran üçgeni fikrini ortaya atanlardan birisi olmuştur.

3 Ağustos 1978 tarihinde Kabil Rezidans’a bir telgraf gelmiştir. Telgraf Dubs ile ilgiliydi. Yukarıda anlatılan konulardan bahsetmiş ve şu korkuyu dile getirmiştir: “Dubs’ın Afgan liderliği ile kuracağı ilişkiler sonucu, üstün zekâsı ve SSCB’deki durum ile Sovyet dış politikasını bilmesinin avantajıyla inisiyatifi ele geçirmesi kaçınılmaz görülmüştür. Bizim bakış açımıza göre, bu konu onun faaliyetleri arasında en tehlikeli olanlardan birisi olmuştur.”

Rezidans da merkeze aynı yönde görüş bildirerek şu cevabı yazmıştır: “Dubs’ın liderliğindeki Amerikan Büyükelçiliği aktif olarak halk ve entelektüellere propaganda

85 http://digitalarchive.wilsoncenter.org/document/112458; Bulgaristan Diplomatik Arşivi, Diplomatic

Archive, Sofia, Opis 35, File 335

86 Esedullah Oğuz, A.g.e., s. 94; Vasiliy Mitrokhin, A.g.e., s. 9; Ludwig W Adamec, A.g.e., s. 52;

Abdülbaki Şalizi, A.g.e., s.107; M. Hassan Kakar, Afghanistan: The Soviet Invasion and the Afghan

Response, 1979-1982. Berkeley: University of California Press, 1995, s.22; İlhan Sürmeli, Ragıp

71

yapmış ve Hindistan, Pakistan ile güneydoğu Asya’yı da etki altına almak için Afganistan’ı köprübaşı olarak kullanmıştır. Cheka’nın yönlendirdiği kara bulutlar giderek artmış ve onu yoğun bir sağanak takip etmiştir.”87

Dubs’ın öldürülmesi sırasında meydana gelen olaylardaki sır çözülememiştir. 14 Şubat 1979 tarihinde meçhul kişiler sokakta yürürken Dubs’ı yakalayıp etkisiz hale getirmişler ve onu Kabil Oteli’ne (Hotel Kabul) götürmüşlerdi. Teröristler Büyükelçinin serbest bırakılması için Sitam-ı Milli grubundan Bahruddin Bals ve Faizani’nin cezaevinden çıkarılarak serbest kalmasını talep etmişlerdi (Bals ve Faizani Nisan Devrimi’nin hemen ertesinde vurularak öldürülmüştür.). KGB’nin tavsiyesiyle Amin özel bir saldırı timinin otel odasına gitmesi ve teröristleri öldürmesi emrini vermiştir. Özel tim Sovyet kurşungeçirmez yelekleri giymiş ve Kalaşnikov silahları kuşanmıştı. Tim odaya mermi yağdırmıştır. Dubs ağır yaralanmış ve kısa bir süre sonra ölmüştür. En az iki mermi yarası olduğu bildirilmişti. Teröristlerden ikisi öldürülmüş, birisi hapse atılmış ve diğeri kaçmayı başarmıştı. Operasyon sonucu yapılan araştırmalarda dört teröristin sadece üç tabancası olduğu anlaşılmıştır.

Operasyon zamanında otelde Büyükelçi Birinci Sekreteri ve Güvenlik Danışmanı S. G. Bakhturin (kod Volgin) ve ADC İçişleri Bakanlığı Suç Önleme Bölümünde danışman olarak görevli Yuly Kutepov da (kod Krabs) bulunmuştur. Operasyon süresince teröristlerin vakit kazanmaya çalışacağını bu nedenle basına haber verilmemesini, teröristlerle pazarlığa girilmemesini, onun yerine teröristlerin etkisiz hale getirilmesini ve böylece meraklı gözlerin otelden uzak tutulmasını önermişlerdir. Olayda kullanılan boş kovanları almak isteyen Amerikalılara izin verilmemiştir. Olayda odanın incelenmesi gerekiyordu. Odada nerede üretildiği bilinmeyen Kalaşnikov’a benzer bir silah kullanılmış ve teröristlerden ele geçirildiği kayıt altına alınmıştır.

Olayın ertesi günü Osadchy ve Yuly merkezin talimatları doğrultusunda Amerikalılara olayı doğru bir şekilde açıklayabilmek ve fikir birliği sağlamak için Amin’in ziyaretine gitmişlerdi. Amerikalılara başsağlığı dilemeyi, resmi binalarda bayrakları yarıya indirmeyi ve teröristlerin resimlerinin gazetelerde yayınlanmasını kararlaştırmışlardı. Cezaevine konulan teröristi Amerikalıların sorgulama isteğine engel olmak ve kaçan terörist ile ilgili sorulara muhatap olmamak için vurmayı ve başka bir mahkûmu da vurarak kaçan dördüncü terörist de buydu demeyi kararlaştırmışlardı. Büyükelçiyi kaçıran teröristlerin dördünün de vurulduğu hikâyesi gazetelere

dağıtılabilirdi. Geceleyin her iki mahkûm da vurularak öldürülmüştür. Eğer Amerikalılar teröristlerin ele geçirilmesinde Sovyet danışmanların katkısını soracak olurlarsa; Amin, Sarwari ve Tarun’un Afgan tarafının hiç kimseye danışmadan teröristlere karşı radikal tedbir alarak müdahale ettiğini ve olayda hiç Sovyet danışman katkısı olmadığını söylemeleri talimatı verilmiştir.88

ABD, Kabil’deki büyükelçisinin kaçırılması ve öldürülmesi üzerine direnişçilere yardımı arttırmıştır.89

Cheka yapılan operasyon ile Amin’den kurtulur kurtulmaz, dizinformasyon (yanıltıcı bilgi dağıtma) servisi yabancı basın için Büyükelçi Dubs’ın ölümüyle ilgili yeni bir kurgu oluşturmuştur. Buna göre:

“CIA ajanı Amin’in suçları araştırılırken, dört teröristin bir İslami Şii örgütünün üyeleri olduğu, Amin’in adaletsiz yoğun baskı yönetimine başkaldırdıkları anlaşılmıştır. Amin Müslümanları saf dışı bırakarak, emperyalist bir ajan gibi davranmış ve teröristler Amerika’nın bunu itiraf etmesi için olağanüstü tedbir almaya hazırlanmışlardır. Amerikan Büyükelçisini kaçırarak, onu ölüm tehdidi altında, ABD Kabil Büyükelçiliği ile Amin arasındaki ilişkiyi itiraf etmeye zorlamayı planlamışlardır. Kabil Otel’de Dubs teröristlerin elindeyken Amin, yapılması gereksiz olan bir operasyon emri vererek, hiç merhamet gösterilmemesini söylemiştir. Çatışma esnasında Dubs ölümcül ağır yara almış, bir terörist ölmüş ve bir diğeri yaralanmıştır. Diğer iki terörist tutuklanmış fakat ertesi gün öldürülmüşlerdir. Bu infaz Amin’in emriyle Tarun tarafından yerine getirilmiştir. Tarun da 14 Eylül 1979 tarihinde açıklanamayan bir şekilde öldürülmüştür. İslami bir örgütün üyesi olan bu teröristler Amerikan Büyükelçisini zorlayarak Amin’in Amerikalılarla işbirliği yaptığı hususunda konuşturma, böylece onun CIA ajanı olduğunu açığa çıkarma amacı taşımışlardır. Amin tüm teröristleri yok etmek ve böylece suçlamayla karşı karşıya kalmamak için her türlü tedbiri almıştır. Carter yönetimi şoktaydı. Amin’in CIA ile ilişkisinin açığa çıkmaması için Amerikan Büyükelçisini kurban etmeyi tercih etmişlerdir.”

Ruslar, Şubat 1980 tarihinde Rezidans Halk Muhafız Birliği Komutanı Azhar Abdullah Samad’ı (ajan Fatih) Dubs olayı için daha fazla dizinformasyon yayma teşebbüsünde kullanmıştır. Sözde araştırma sonuçlarının derinleştirilmesi Büyükelçinin ölümünde Amerikalıların da yer aldığını göstermiştir. Bir gazetede “Dubs’ın ölümünde

88 Vasiliy Mitrokhin; A.g.e., s. 155; Abdülbaki Şalizi, A.g.e., s.107 89 Willam Blum, A.g.e., s. 1

73

kimin vicdanı rahat?” başlıklı Amerikalıları suçlayan uydurma bir makale yayınlanmıştır. Amin’in CIA ajanı olmasının hikayesi şu şekilde gelişmiştir. KGB operasyon gruplarının birinden bir el yazısı analiz uzmanı Afganistan’a gönderilmiştir. Amin’in ölümünden sonra Amin’in not defterinde Amin’in el yazısıyla yazdığı CIA telefonu ve bir not bulunmuştur. 16 Şubat tarihinde bir KGB danışmanı Babrak’a bu not defterini vermiş ve giriş bölümünü göstermiştir. Babrak da bunun bile şimdiden Amin’in Amerikan istihbaratıyla bağlantısını kesin olarak ispatlayacağını söylemiştir.90

Aleksandr Antonovich Lyakhovskiy, 1995 yılında katıldığı Norveç Nobel Enstitüsünün düzenlediği bir sempozyumda rastladığı CIA Eski Başkanı Stansfield Turner’a: “Hafizullah Amin’in bir CIA ajanı olup olmadığını?” sormuştur. O da: “Birçok defa Amin’in CIA ve ABD ile bağlantısı olduğu yönünde bilgi aldım. Fakat şunu söylemeliyim insanlar çoğu kez bize olmayan konuları yakıştırıyorlar. Afganistan o zaman bizim için öncelikli bir konu değildi. Bizim başka problemlerimiz vardı. Bu gün bile bizim için öncelikli bir konu değildir.” demiştir.

Kremlin de Amin’e güvenmiyordu çünkü hakkında CIA ajanı olduğu yönünde raporlar hazırlanmıştı. Mesela 1977 yılında Halk ve Perçem birleştiğinde, Amin Politbüroya seçilmemişti çünkü herkes ona itiraz ediyordu. ABD’de eğitimde olduğu sırada CIA ile işbirliği yaptığı konusunda suçlanmıştı. Bu konuyu kendisi de itiraf etmişti. CIA ile oynadığını çünkü paraya ihtiyacı olduğunu ama konunun ciddi bir şey olmadığını söylemişti. Ulyanovsky ile bu konuda yaptığı toplantı metninin çözümü belge olarak Karen Nersesovich’de bulunmaktadır.

Amin Taraki’yi öldürdükten sonra ona karşı Sovyet liderliğinin davranışları değişmiştir. Onun kendilerini terk ederek Amerika ve Pakistan ile işbirliği yapabileceğinden korkmuşlardır. Fakat aynı zamanda sosyalist söylemlerine de devam etmiştir. O Amerika yanlısı bir sosyalist olarak Rusların adamı olmamıştır.91