• Sonuç bulunamadı

2. MİMARLIK MESLEĞİNE YÖNELİM MESLEK SEÇİMİ

2.3 Meslek Seçimini Etkileyen Bireysel Faktörler

2.3.1 İlgiler

Meslek seçiminde ve mesleki eğitim sürecinde, bireyin o alana yönelik ilgi ve isteklilik düzeyi, öğrenme davranışının yönünü, şiddetini ve sürekliliğini belirlemede etken olan motivasyonel faktörlerdir. Bu boylamsal araştırmada, birbiri ile çok yakından ilişkili olan ilgi, isteklilik, içsel motivasyon (intrinsic motivation) kavramlarından, literatürde meslek seçimini etkileyen faktörler arasında yer alması ve psikometrik araçlarla ölçülebilir olması nedeniyle “ilgi” (interest) kavramının kullanılması uygun görülmüştür. İlgi kavramı teorik ve deneysel çerçevede tartışılmadan önce motivasyon olgusu kuramsal temelleriyle açıklanacaktır.

Morgan (1977), güdülenme (motivation) kavramını, gereksinimlerle harekete geçen ve hedeflere yönelmiş davranımları ifade eden genel bir tanım olarak açıklamaktadır. Goleman (1995), güdülenme (motivation) ile güdü (motive) arasındaki ayrımı, güdülenme, eylemde bulunma eğilimi, güdü ise bu eğilime neden olan belirli bir ihtiyaç veya istektir ifadesi ile vurgular. Cüceloğlu (1996), motivasyon kavramını, arzuları, gereksinimleri, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavram olarak açıklamakta, güdülerin öncelikle, organizmayı uyararak faaliyete geçirdiğini ve ardından, organizmanın davranışını belirli bir amaca doğru yönelttiğini vurgulamaktadır. Arık (1996), motivasyon terimini, insan organizmasını davranışa iten, bu davranışların şiddet ve enerji düzeyini tayin eden, davranışlara belirli bir yön veren ve devamını sağlayan çeşitli iç ve dış sebepler ve bunların işleyiş mekanizmaları ile açıklar.

İlgili literatürde, motivasyon teorilerinin kapsam teorisi ve süreç teorisi olmak üzere iki temel grup altında sınıflandırıldığı görülebilir. Kapsam teorileri, bireyi harekete geçirerek davranışını yönlendiren bireysel etmenleri inceleyen içsel faktörlere, süreç teorileri ise, davranışın nasıl harekete geçirilip yönlendirileceğini açıklamaya çalışan dışsal faktörlere

ağırlık vermektedir. Kapsam (içerik) teorileri kapsamı altında sınıflandırılan Çift Faktör Teorisi (Motivasyon - Hijyen teorisi), motivasyonu belirleyici faktörlerin içsel ve dışsal (hijyen) olmak üzere iki tür olduğunu kabul eder. Teoreme göre, başarı, takdir edilme, yapılan işin niteliği, ilerleme, gelişme gibi doyum sağlayan etmenler içsel faktörler arasında sınıflandırılırken, doyum sağlayan bu etmenlerin olması durumunda bireyin o alana yönelik ilgi ve isteklilik düzeyi artacaktır (Hertzberg vd., 1959). Çevreden gelen pekiştirme ve ödüllendirmeye yönelik olan hijyen faktörlerin motive edici özellik olarak kalıcılığı içsel faktörlere göre daha düşük olacaktır. Öğrenme ortamında içsel motivasyon kaynağını bireyin kendi duyuşsal özelliklerinden alır ve organizmanın doğrudan kendisi etkendir (Colins ve Amabile, 1999). Hijyen faktörler ise, kaynağını organizmaya dışarıdan etki eden somut ölçütlerden alır. İçsel motivasyon kavramı, sadece son ürünün ortaya konmasıyla elde edilen somut ölçütlerin değil, sürecin kendisinden duyulan hazzın da yalnız başına doyum sağlayabileceğini önerir. Ödül, sürecin kendisinden kaynaklanmaktadır. Araştırmalar, yaratıcı düşüncenin ortaya çıkışında, içsel motivasyonun dışsal motivasyona oranla daha etken olduğunu ortaya koymaktadır (Amabile, 1983). İçsel motivasyonu yüksek olan bireylerin, davranışa yönelmedeki istekliliği, süreç üzerine odaklaşmadaki kararlılık ve azmi, süreç boyunca duygularının yoğunluğu ve öğrenme güdüsü de yüksek olacak, ilgi dikkat ve istekliliğinde süreklilik görülecektir. Bireyin gerek meslek seçiminde gerekse mesleki eğitim sürecinde kendi içsel yeteneklerini tanıması, gizil güçlerini ortaya çıkararak geliştirmesi ve kullanılabilir kılması ancak ilgi, isteklilik ve içsel motivasyonla gerçekleşebilir.

İlgi, Strong’ a (1959) göre, bir nesne, etkinlik ya da başka bir ifade ile uyarıma karşı gösterilen hoşlanma, hoşlanmama, kayıtsız kalma gibi olumlu ya da olumsuz tepkilerdir. Betz ve Hackett (1981), güdü (motive) ile çok yakından ilişkili olan bu kavramın, bireyi başarıya güdülemede oldukça etken bir etmen olduğunu belirtmekte, yeteneklerle beraber dikkate alındığı zaman, başarı ve doyum için önemli bir gösterge olabileceğine işaret etmektedir. Bireyin bir alana yönelişinde etken olan isteklilik düzeyi olarak tanımlanabilen ilgiler yeteneklerin kullanım alanıdır (Low vd., 2005). Kuzgun’ a (2000) göre ilgi, yetenekleri kullanmaktan ve geliştirmekten duyulan doyumdur. Birey kalıtım yolu ile getirdiği gizilgüçlerini, yeteneklerini ancak, ilgi faktörü ile değerlendirebilir. Roe (1956), bireyin bir uyarıma isteyerek yönelmesi, başka uyarımlara tercih etmesi ve bunu özel bir çaba sarf etmeksizin doyum gerçekleştikçe bilinçsizce yapması gibi durumları ilgi kavramı ile açıklar. İlginin ne olduğunu açıklayan bir kuram henüz geliştirilmemiş olmasına rağmen, gerek mesleğe yönlendirmede gerekse bireyin genel olarak ilgi alanlarını saptamada kullanmak üzere psikometrik ölçme araçları (Strong Mesleki İlgi Envanteri - Strong Vocational Interest

Blank; Kuder İlgi Alanları Tercihi Envanteri - Kuder Vocational Preference Inventory; Holland Kendini Araştırma Ölçeği - Self Directed Search) geliştirilmiştir.

İlgi ile gerek eğitim başarısı, gerek meslek seçimi, gerekse iş tatmini arasında yüksek düzeyde anlamlı bir ilişki beklenmesine rağmen, literatürde ilgi envanterlerinin kullanıldığı deneysel araştırma sonuçları çelişkili bulgular ortaya koymaktadır. Bazı araştırmacılar, başarıyı önceden kestirmedeki güçlülük derecesine göre ölçme araçlarını sıralarken, ilgi envanterlerinin başarı ve yetenek testlerine göre daha etkili olduğunu vurgularken, Holland (1995) ise, envanterle ölçülen ilgilerin yordama gücünün, sözle ifade edilen ilgilere oranla daha düşük olacağını belirtmektedir. İlgi envanterlerinde faaliyetin özüne karşı duyulan istek ile faaliyet sonucu elde edilebilecek doyumun birbirine karışabileceği ifade edilmekte, bu nedenle, toplumsal beğenirlik, sosyal istenirlik (social desirability) faktöründen bağımsız bir ölçme yapılamayacağı düşünülmektedir. İlgi ile okul başarısı arasında yüksek düzeyde korelasyon beklenirken, araştırma sonuçları çelişkilidir. Buna neden olarak, ilgi envanterlerinin güvenirlik düzeylerinin yüksek olmadığı yargısının yanı sıra, ilgiye ek olarak yetenekler gibi başarıyı etkileyen pek çok faktörün olduğu düşüncesi gösterilmektedir. İlgi envanterleri doyumu ölçmeye yönelik olup, doğrudan başarıyı ölçmeye yönelik olarak hazırlanmamıştır. Doyum ise, sosyal istenirlik faktörleri göze alındığında ilgi dışında çok farklı kaynaklardan elde edilebilir. Örneğin, Kuzgun’ un 1977 yılında yapmış olduğu bir araştırmada, üniversite sınavına giren tüm adayların toplam % 75’ inin tercih listesinde ilk sırada Tıp Fakültesi yer almaktadır. Araştırmaya katılan örneklem, “mesleğin ilgilere uygun olması” değerini öncelikli olarak sıralamasına rağmen, ilgileri ne olursa olsun, toplumsal saygınlık düzeyinin yüksek olması nedeniyle, tercih listesinde tıp eğitimine ilk sırada yer vermektedir (Kuzgun, 2000). Toplumların sosyo – ekonomik düzeyine göre, meslekler arasında saygınlık düzeyini belirleyen ve doyum sağlayan faktörler (sosyal güvence, rahat yaşama, ekonomik doyum) arasındaki belirgin farklılıklar azaldıkça meslek seçiminde ilgi alanlarına uygun mesleklere yönelme oranı artmaktadır. Strong’ a (1959) göre, mesleki ilgi, bireyin o anda ilgi duymuş olduğu eylemden öte, meslek hayatı boyunca kendini gösteren yönelişlerin toplamı olarak değerlendirildiği sürece kararlılık gösterebilir.