• Sonuç bulunamadı

1.2. SORUŞTURMA EVRESİNİN ÖZELLİKLERİ

1.2.1. Tarihî Süreç İçerisinde Ceza Muhakemesi Sistemleri

1.2.1.3. İş Birliği Sistemi

İş birliği sistemi, itham ve tahkik sistemlerinin olumsuz yönlerinin giderilmesi amacıyla kabul edilmiştir. Bu sistemin uygulandığı bir muhakemede hem itham hem tahkik sisteminden bazı özelliklerin görülmesi mümkündür

88

. İki evreden oluşan muhakemede, birinci evre olan ilk tahkikatın gizli, yazılı ve gıyabi olması özellikleri tahkik sisteminden; ikinci evre olan son tahkikatın aleni, sözlü ve yüz yüze olması özellikleri itham sisteminden gelmektedir

89

.

İş birliği sisteminde, itham sistemindeki gibi, ithamın, herkes tarafından gerçekleştirilebileceği anlayışı terk edilerek, toplum adına; ancak devletin resmî bir organı tarafından gerçekleştirilmesi kabul edilmiştir. Bununla birlikte, toplum adına ithamı gerçekleştirenle, muhakeme süreci sonunda hükmü verenin aynı kişi olması da söz konusu değildir

90

. Bu bağlamda, toplum adına ithamı gerçekleştirecek resmî

86 Erem, Usul, s. 66.

87 Kunter, s. 65, kn. 36; Taner, s. 12.

88 Nitekim öğretide Erem’in karma usul olarak adlandırdığı iş birliği sistemi, itham ve tahkik sisteminin birbiriyle karışımından meydana gelen bir sistem olmayıp, daha ziyade mezkûr iki sistemin bir arada bulunduğu bir sistemdir. Bk. Erem, Usul, s. 66.

89 Taner, s. 13; Kunter, s. 66, kn. 37 (Öğretide Kunter’e göre, son tahkikatın en önemli kısmı olan duruşma devresinin bir özelliği de çelişmeli olmasıdır ki, buradaki çelişmelilik, ilk tahkikata göre, daha yoğundur. Ayrıca son tahkikatın duruşma devresindeki çelişmeye, sadece taraflar değil, aynı zamanda hâkim de katılmaktadır. Bk. Kunter, s. 66, kn. 37; Bu hususta ayrıca bk. Toroslu/Feyzioğlu, s. 44); Erem, Usul, s. 66, 67 (Öğretide Erem, mezkûr evreleri, tahkikat ve hüküm evreleri şeklinde adlandırmaktadır. Bk. Erem, Usul, s. 66.); Toroslu/Feyzioğlu, s. 44.

90 Erem, Usul, s. 66, 70.

24 bir organ olarak savcılık makamı kurulmuştur

91

. Savcının ithamda bulunması üzerine davayı inceleyebilecek olan; diğer ifadeyle, re’sen harekete geçemeyecek ve davaya bakamayacak olan hâkim

92

ise iddia edenin ve savunmada bulunanın ileri sürdüğü delillerle bağlı olmama bakımından itham sistemindekinden, delilleri vicdani kanaatine göre, serbestçe değerlendirebilmesi ve takdir edebilmesi bakımından tahkik sistemindekinden farklı bir konumdadır

93

.

İş birliği sisteminde, hükmün verilmesi de itham ve tahkik sistemlerine göre farklılık arz etmektedir. Bu sistemde, hüküm, resmî bir sıfatı olan savcının yanı sıra resmî sıfatı olmayan fertlerin oluşturduğu iddia etme makamı ile yine fertten oluşan veya toplumsal olan savunma makamının ve hâkimden oluşan yargılama makamının elbirliğiyle; diğer ifadeyle, kolektif olarak verilecektir

94

.

İş birliği sistemi, hukuk devletlerinin ceza muhakemesi hukuklarında uygulanan bir sistemdir

95

.

91 Kunter, s. 66, kn. 37; Toroslu/Feyzioğlu, s. 43. Nitekim CMUK’da kullanılan müddeiumumi kavramı da toplum adına ithamda bulunma anlamına gelmektedir. Sözlükte müddeiumumi “hükümet nâmına dava eden, adâlet ve hukûk-ı umûmiyyeyi muhâfaza maksadıyla huzur-ı mahkemede müttehemleri takip eden adliye memuru” şeklinde tanımlanmaktadır. Bk. Gündoğdu/Adıgüzel/Önal, s.

1011.

92 Öğretide Kunter’e göre, itham sistemi ile birlikte, başlangıçta davacı konumundaki fertler bakımından kabul edilmiş olan muhakemesiz ceza olmaması ilkesi, bu kez devlet bakımından ortaya çıkmış ve devletin, bir mahkeme kararı olmadan suçluları cezalandırmaması kabul edilerek, devlet âdeta kendi kendini kayıtlamıştır. Bk. Kunter, s. 65, kn. 37.

93 Erem, Usul, s. 67.

94 Kunter, s. 65, kn. 37; Toroslu/Feyzioğlu, s. 43. Öğretide Kunter’e göre, “Bu sistemde hüküm verme faaliyeti ne tarafların diyaloğudur, ne hâkimin monoloğudur. Fakat üçünün yaptığı bir kollokyumdur.” Bk. Kunter, s. 66, kn. 37.

95 Toroslu/Feyzioğlu, s. 43; Erem, Usul, s. 66; Kunter, s. 66, kn. 37. Öğretide Erem ise modern sistemin hukuki münasebet olduğunu ve bunun riayet edilmesi gereken önemli bir kural olduğunu ifade etmektedir. Öğretide Erem’e göre, hukuki münasebet veya dava münasebeti ve muhakemedeki diyalektik; ancak itham sistemi içerisinde söz konusu olabilecektir. İtham sistemi ile tahkik sisteminin telif edilmesi mümkün olmadığı gibi, muhakeme hukuku demokratik olduğu nispette itham sistemine yaklaşacaktır. Bk. Erem, Usul, s. 69, 70. Buna karşılık, öğretide Kunter, öğretide Erem’in, karma sistemin, tahkik sistemini yaşatmak için icat edildiği ve tahkik sisteminin bütün özelliklerinin reddedilmesi gerektiği şeklindeki görüşünü eleştirerek, bu görüşe, tahkik sisteminde mevcut olan;

fakat itham sisteminde mevcut olmayan bazı özelliklerle cevap vermektedir. Örneğin, itham sisteminin özellikleri olan, hâkimin dava dışında kalmasının, kendiliğinden delil araştıramamasının veya kesin hükme kadar sanığın tutuklanamamasının söz konusu olup olmayacağı meselesini ileri sürmektedir. Bk. Kunter, s. 65, dipnot 64. Buna karşılık, öğretide Erem, dava münasebetine ilişkin açıklamalarının devamında, soruşturma evresinin, itham usulüne daha fazla yaklaşması gerektiğini, savunma ile iddia etme makamının yetkilerinin eşit kılınması gerektiğini ve daha az gizlilik ile daha çok vicahiliğin bir zaruret hâlini aldığını ifade etmektedir. Bk. Erem, Usul, s. 70.

25 1.2.1.4. Değerlendirme

İş birliği sisteminde, muhakemenin ayrıldığı iki evre olarak ilk tahkikat ve son tahkikat, CMK’da kabul edilen ayrım nazarı itibara alınarak, soruşturma ve kovuşturma olarak adlandırılabilir. Bu durumda, iş birliği sistemindeki soruşturma evresinin, tahkik sisteminin özellikleri olan gizlilik ve yazılılığa sahip olduğu ortaya çıkmaktadır

96

.

1.2.2. Soruşturma Evresinin Yazılılığı

Soruşturma evresinin yazılılığı, kovuşturma evresinin devrelerinden biri olan duruşmanın sözlülüğü için bir zarurettir. Hakikaten duruşmada, soruşturma evresinde yapılan işlemlerin yazılı hâle getirildiği belgelerin okunması suretiyle

97

, bunlar sözlü hâle getirilmekte ve böylelikle, mahkeme huzurunda, iddia etme, savunma ve yargılama makamları tarafından tartışılmaktadır. Bu bağlamda, soruşturma evresinin yazılılık özelliğinin, kovuşturma evresinin duruşma devresinin sözlülüğünden kaynaklandığının söylenmesi de mümkündür. Yazılılık, aynı zamanda bunu sağlayacak olan tutanakta, işlemin ne surette yapıldığının, yapıldığı yerin, tarihinin, başlama ve bitiş saatinin, işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin gösterilmesi ve bu kimselerin imzalarının bulunması sebebiyle, işlemin yok olmadan kovuşturma evresine aktarılabilmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer ifadeyle, yazılılığı sağlayacak olan tutanak ile birlikte, işlem, kayıt altına alınmış olmaktadır

98

.

CMK m. 169’da, soruşturma evresinin yazılılığı, bu evrede yapılan işlemlerin tutanağa bağlanacağının ifade edilmesi suretiyle düzenlenmiştir

99

. CMK m.

96 Taner, s. 13

97 Bu hususta bk. CMK m. 209, m. 213, m. 214, m. 215, m. 216. Ayrıca bk. ACMK m. 243/3–“(3) Bundan sonra savcı iddianameyi okur. …” ACMK m. 243/3 için bk. Feridun Yenisey, Salih Oktar, 1 Şubat 1877 tarihli: Alman Ceza Muhakemesi Kanunu: Strafprozeβordnung: (StPO), 2. Bası, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 320.

98 Kunter, s. 760, kn. 411; Yenisey/Nuhoğlu, 5. Baskı, s. 579; Özen, Muhakeme, s. 591.

99 CMK m. 169–“(1) Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak

26 169/2’nin ilk cümlesine göre, her soruşturma işleminin bir tutanağa bağlanması gerekmektedir

100

. Mamafih, soruşturma evresinin merkez faaliyeti olan delillerin araştırılması, elde edilmesi ve muhafaza altına alınması, bazı hâllerde örneğin, adli kolluğa bir emrin verilmesinde acele davranılmasını gerektirebilir. Kanun koyucu bu gerçeği nazarı itibara alarak, soruşturma evresinde, adli kolluğa verilecek emirlerin acele hâllerde sözlü olarak verilebilmesini de kabul etmiştir; ancak bu hâlde dahi emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilecek, böylelikle, yazılı hâle getirilmiş olacaktır

101

.

1.2.3. Soruşturma Evresinin Dağınıklığı

Soruşturma evresindeki tüm işlemlerin, delillerin araştırılması, elde edilmesi ve muhafaza altına alınması ekseninde gerçekleştirildiğinin söylenmesi mümkündür.

Deliller açısından yapılan belge, belirti ve beyan şeklindeki tasnif nazarı itibara alındığında, her bir türdeki delilin elde edilerek kovuşturma evresine ve bu evrenin yetkili makamı olan mahkeme önüne götürülebilmesi kendi mahiyetine göre, özellik arz etmektedir. Örneğin, olay yeri incelemesi sonucunda, suçun işlendiği düşünülen mahalden alınan bir saç teli veya kan izi, laboratuvar ortamında incelenecektir

102

.

görevlendirilebilir. (2) Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adlî kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir. (3) Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir. (4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, tarihi, başlama ve bitiş saatini ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir. (5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir. (6)

100 Alman öğretisinde Kleinknecht/Meyer-Goβner, hazırlık soruşturmasının, bir yazılı soruşturma olduğunu ifade etmektedir. Buna göre, tüm delil elde etme işlemleri ve soruşturma makamlarının yaptığı tüm önemli gözlemler, herhangi biçimde kayıtlı olarak yapılır. Bk. Kleinknecht/Meyer-Goβner, s. 646, kn. 18.

101 CMK m. 161/3–“(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirir.” Anlaşılabileceği üzere, Cumhuriyet savcısının, soruşturma evresinde adli kolluğa sözlü emir verebilmesi, acele hâllere münhasır kılınmıştır. Kaldı ki, bu hâlde dahi sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilecek dolayısıyla yazılı hâle getirilmiş olacaktır.

102 Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, s. 287, 288; Bu hususta ayrıca bk. Oğuz Karakuş, Bülent Ünal, “Olay Yeri İnceleme”, içinde: Kriminalistik, Editör: Oğuz Karakuş, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 77, 78.

27 Suçu işlediği düşünülen kişi olarak şüphelinin ifadesi ise kollukta veya Cumhuriyet savcısı tarafından adliyede

103

alınacaktır.

Tabiidir ki, delilleri elde etme işleminin, delilin türüne göre, farklı yerlerde yapılacak olması, soruşturmanın ayrı zamanlarda, ayrı yerlerde ve ayrı kişilerce yapılması sonucunu doğuracaktır. Kovuşturma evresinin özellikle duruşma devresinin, mahkemede ve iddia etme, savunma ve yargılama makamlarını oluşturanlar ve muhakemeye katılanlar (tanık, bilirkişi vb.) ile daha önceden belirlenen duruşma gün ve saatinde; daha açık ifadeyle, belli zamanda, belli yerde ve belli kişilerce gerçekleştirilmesine karşılık, soruşturmanın, bu şekilde ayrı zamanlarda, ayrı yerlerde ve ayrı kişilerce gerçekleştirilmesi, bu evrenin yapı itibarıyla dağınık olduğunu göstermektedir

104

. Bu bağlamda, Alman öğretisinde, hazırlık soruşturmasının işleyişinin, son soruşturmada olduğu gibi, sıkı bir şekilde düzenlenmediği ifade edilmektedir

105

.

Soruşturma evresinin dağınıklığı, farklı delil türleri için farklı kişilerin, farklı yerlerde işlem gerçekleştirmesi nedeniyle söz konusu olduğu gibi, aynı veya farklı işlem nedeniyle farklı ve dolayısıyla birden fazla kişinin görevlendirilmesi nedeniyle de söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda, AYMK m. 17, 18 ve 20’nin incelenmesi gerekir. Mezkûr maddelere göre, kamu davasının açılmasına yer olup olmadığına karar vermek üzere soruşturma yapmak veya yaptırmak, Cumhuriyet Başsavcılığının görevidir

106

. Mamafih, Cumhuriyet Başsavcılığına terettüp eden bu görev, Cumhuriyet başsavcısı tarafından görevlendirilen, Cumhuriyet savcıları tarafından yerine getirilmektedir. Başsavcının, bir soruşturma için yalnızca bir savcıyı görevlendirmesi mümkün olduğu gibi birden fazla savcıyı görevlendirmesi de mümkündür. Bu durumda, soruşturma, birden fazla savcı tarafından yerine getirilecek, örneğin, ayrı zamanlarda, ayrı şüphelilerin, ayrı savcılar tarafından

103 Öğretide Ünver/Hakeri’ye göre, savcıların veya hâkimlerin, soruşturma sırasında, görev yerleri dışında faaliyette bulunmaları da mümkündür. Öğretide Ünver/Hakeri, bu görüşe dayanak olarak CMK m. 147/1-i’yi göstermektedir. Bu hükme göre, “İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır: 1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih. …” Buna göre, savcının ifade alma işlemi için hâkimin de sorgu işlemi için duruşma salonunu kullanması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bk. Ünver/Hakeri, 13. Baskı, s. 490, 491.

104 Feridun Yenisey, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku: Hazırlık Soruşturması ve Polis, 2. Baskı, Beta Yayıncılık, İstanbul, 1991, s. 13; Ünver/Hakeri, 13. Baskı, s.

490; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, s. 107.

105 Klesczewski/Schlegel, s. 47, kn. 135.

106 Bk. AYMK m. 17.

28 ifadelerinin alınması söz konusu olabilecektir

107

. Keza, bir ifade alma işleminin yerine getirilmesi için istinabe müessesesine başvurulduğunda

108

da ifade, ayrı yerdeki ayrı savcı tarafından alınmış olacaktır

109

.

1.2.4. Soruşturma Evresinin Gizliliği

CMK m. 157’ye göre, “(1) Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.”

İş birliği sistemine göre, icra edilen bir soruşturma evresinin özelliklerinin, itham sistemindeki soruşturma evresi ile aynı olduğu nazarı itibara alındığında, bahis konusu özelliklerden birinin de gizlilik olduğu ifade edilmelidir. Gizlilik ile kast edilen, soruşturma evresindeki işlemlerde, örneğin, ifade almada, yer göstermede vs.

yalnızca bu işlemin muhatabının/muhataplarının hazır bulunabilmesi, keza, soruşturmanın sonuçlarının da kamuya kapalı olmasıdır

110

.

Soruşturmanın gizliliği, şüphelinin savunma hakkı ile devletin bir suç şüphesini soruşturmakla görevli makamlarının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ve medyanın kamuoyunu bilgilendirme amacı ile haber verme hakkının arasında bir çatışmanın ortaya çıkmasına neden olmaktadır

111

. Bununla birlikte, soruşturmanın gizliliği ile hem iddia etme makamının hem savunma makamının lehine hareket edilmiş olmakta, böylece her iki makamın menfaatleri de güvence altına alınmaktadır. Kaldı ki, savunma makamı açısından bakıldığında,

107 Ünver/Hakeri, 13. Baskı, s. 490.

108 CMK m. 161/1–“… Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.” CMK m. 162–“(1) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. …”

109 Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, s. 107.

110 Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, s. 103.

111 Güneş Okuyucu-Ergün, “Soruşturmanın Gizliliği”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 59, Sayı: 2, 2010, s. 248.

29 CMK’nın 157 nci maddesinde, soruşturma evresindeki usul işlemlerinin, savunma hakkına zarar vermemesi koşuluyla gizli olduğu ifade edilmiştir

112

.

Soruşturmanın gizliliğinin, savunma makamının menfaatleri açısından getirdiği güvencelere bakıldığında, belirtilmelidir ki, soruşturma evresinde, bir suçun işlendiğine ilişkin olarak henüz bir şüphe bulunmaktadır. Bu şüphenin, mahkeme nezdinde tartışılmaya değecek bir şüphe yoğunluğuna; diğer ifadeyle, yeterli şüpheye ulaşmaması hâlinde ise soruşturma sona erdirilmektedir. Bir suçu işlediğine dair şüphe ile hakkında bazı işlemler gerçekleştirilen şüphelinin, gizliliğin ihlal edilmesi suretiyle kamuya teşhir edilmesi, onun henüz bir hüküm olmadığı hâlde, suçlu olarak damgalanmasına yol açabilecektir

113

. Bu nedenle, soruşturma işlemlerinde, yalnızca işlemin muhatabının/muhataplarının hazır bulunması ve soruşturmanın sonuçlarının kamuya kapalı olması kabul edilerek, şüphelinin lekelenmeme hakkı koruma altına alınmış ve suçsuzluk karinesinin etkinliği sağlanmış olmaktadır

114

.

112 TCK m. 285’te, 6352 numaralı Kanun m. 92 ile gerçekleştirilen değişikliğin gerekçesinde de aynı hususa, işaret edilmiştir. “… Soruşturma evresindeki işlemlerin gizliliği, soruşturmanın tarafları bakımından ve sair kişiler bakımından ikiye ayrılarak değerlendirilmesi gerekmektedir. // Her şeyden önce bu gizlilik, savunma hakkını kısıtlar bir şekilde uygulanamayacaktır. Soruşturma evresindeki işlemler ve içerikleri, soruşturmanın taraflarından şüpheliye ve müdafiine karşı, savunma hakkının kullanılmasını engelleyecek şekilde gizli tutulamayacaktır. …” Madde gerekçesi için bk. 6352 numaralı 6352 Numaralı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Madde Gerekçeleri, (Erişim) http://www.adaletbiz.com/iik/6352-sayili-kanunun-tam-metni-h4312.html, 20 Ekim 2015.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Esas: 2010/5233, Karar: 2012/5399 numaralı ve 07.03.2012 tarihli kararında, soruşturmanın gizliliğinin, hukukun genel kurallarından olduğunu ifade etmiştir. “…

Soruşturmanın gizliliği hukukun genel kurallarından olup, ayrıca 5271 sayılı CYY’nın 157.

maddesindeki “Kanunun başka hüküm koyduğu hâller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir” biçimindeki düzenlemeden

kaynaklanmaktadır, …” (Karar için bk.

https://www.hukukturk.com/Goster.aspx?v=JBH6PCA7Y452SA7BX65ZPD326CZES7BWCESDM8 H5ZFMAW4EFES8Q, (Erişim) 07 Ocak 2018.).

113 Süheyl Donay, Güncelleştirilmiş Ceza Yargılaması Hukuku, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2015, s.

298.

114 Tozman, s. 341. Nitekim TCK’nın (Soruşturmanın) Gizliliğin(in) İhlali başlığını taşıyan 285 inci maddesinin 5 inci fıkrasında, “(5) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak algılanmalarına yol açacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” hükmü yer almaktadır. Belirtilmelidir ki, 285 inci maddede, 02.07.2012 tarihli ve 6352 numaralı Kanunun 92 nci maddesi ile değişiklik yapılmıştır. Değişikliğe ilişkin madde gerekçesindeki, “… soruşturma işlemlerinin gizliliğinin ihlalinin suç olarak tanımlanmasıyla, masumiyet karinesi ve kişilerin özel hayatına ilişkin bilgilerin gizliliği, koruma altına alınmaktadır.

Soruşturma evresindeki işlemlerin gizliliği, … suçsuzluk karinesinin sağlam tutulabilmesi yönünden vazgeçilemez niteliktedir. … Bu suçun işlenmesiyle, masumiyet karinesinden yararlanma hakkı … ihlal edilen kişi, mağdurdur. …” şeklindeki ifadeler de soruşturmanın gizliliğiyle ve bu gizliliğin ihlalinin suç olarak tanımlamasıyla, suçsuzluk karinesinin etkinliğinin sağlandığını açıklamaktadır.

Madde gerekçesi için bk. 6352 Numaralı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı

30 Soruşturmanın gizliliği ile bireysel savunma makamı olan şüphelinin menfaatlerinin yanı sıra, bir suç şüphesini soruşturmakla yükümlü makamlar açısından da belli menfaatler koruma altına alınmaktadır. Şöyle ki, soruşturma evresinde icra edilen en önemli işlem, mahkeme nezdinde tartışılabilecek bir ceza uyuşmazlığı şüphesinin bulunup bulunmadığına yönelik olarak bir araştırma yapılmasıdır. Bu araştırma faaliyeti ise muhakemedeki ispat vasıtaları olan delillerin araştırılması, elde edilmesi ve muhafaza altına alınması şeklinde gerçekleşmektedir.

Soruşturmanın gizli olmayıp, bilakis duruşma gibi aleni olarak yürütülmesi, şüpheyi yenecek ve kesinliğe kavuşturacak olan delillerin gizlenmesi suretiyle, bunların elde edilmesini güçleştirilebileceği gibi, yok edilmesi suretiyle hiç ulaşılamaması sonucunu, öz bir ifadeyle delillerin karartılması tehlikesini doğurabilecektir

115

. Cumhuriyet savcısının, karartılması tehlikesi olmaksızın, delilleri araştırabilmesi, elde edebilmesi ve muhafaza altına alabilmesi, soruşturmanın gizliliğine bağlıdır. Bu bağlamda, soruşturmanın gizli olma özelliğinin, toplumsal iddia makamını oluşturan Cumhuriyet savcısı için de önemli olduğu ifade edilmelidir

116

.

Kanun koyucu, soruşturmanın gizliliğini kural olarak kabul etmekle birlikte, bu gizliliği, yapılacak işleme, işlemin muhatabına/muhataplarına ve soruşturmanın bölümlerine göre, farklı düzenlemiştir

117

. Bu noktada, kanun koyucunun amacının, devletin etkili bir soruşturma yürütebilmesinin, şüphelinin savunma hakkının ve medyanın haber verme hakkının sağlanmasının telif edilebilmesi olduğu söylenmelidir

118

. Özellikle, yapılacak işlemlerde hazır bulunma yetkisi bakımından, yetkinin daraltıldığı veya genişletildiği veya farklı bir usulün kabul edildiği hâller bulunmaktadır. Örneğin, CMK m. 153/2’de, müdafiin dosya içeriğini inceleme ve dosyadan örnek alabilme yetkisi kısıtlanarak, gizlilik ilkesi açısından geniş ölçü kabul edilmiş; diğer ifadeyle, gizlilik yoğunlaştırılmıştır

119

. Buna karşılık, CMK m.

84/2’de, tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı veya

Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Madde Gerekçeleri, (Erişim) http://www.adaletbiz.com/iik/6352-sayili-kanunun-tam-metni-h4312.html, 20 Ekim 2015; Bu hususta bk. Tozman, s. 341, 342.

115 Donay, Yargılama, s. 298; Yenisey, Hazırlık Soruşturması, s. 12.

116 Murat Ceyhan, “Soruşturmanın Gizliliği ve Müdafiin Dosyayı İnceleme Yetkisi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 109, 2013, s. 468.

117 Yenisey, Hazırlık Soruşturması, s. 12.

118 Okuyucu-Ergün, s. 248.

119 Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 14. Bası, s. 103, 104.

31 oturduğu yerin uzaklığı nedeniyle bulunmasının güç olduğu anlaşılırsa, bunların dinlenmesinde şüphelinin ve onun müdafiinin de hazır bulunabileceği belirtilerek, işlemin muhatabı dışındaki kişilerin de hazır bulunabilmesi şeklinde, gizlilik ilkesi yumuşatılmıştır

120

.

Kanun koyucu, CMK m. 157 hükmündeki, soruşturma evresindeki usul

işlemlerinin gizliliğine verdiği önemin bir ifadesi olarak, bu işlemlerin gizliliğinin,

bazı hâllerde işlemlerin muhatabı olan, bazı hâllerde ise işlemlerin muhatabı olmayan

kişiler tarafından ihlalini suç olarak düzenlemiştir. TCK m. 285 hükmü, 02.07.2012

Kanun koyucu, CMK m. 157 hükmündeki, soruşturma evresindeki usul

işlemlerinin gizliliğine verdiği önemin bir ifadesi olarak, bu işlemlerin gizliliğinin,

bazı hâllerde işlemlerin muhatabı olan, bazı hâllerde ise işlemlerin muhatabı olmayan

kişiler tarafından ihlalini suç olarak düzenlemiştir. TCK m. 285 hükmü, 02.07.2012