• Sonuç bulunamadı

Aynı Dava veya Kesin Hüküm (Yargı) Bulunmaması

2.2. SORUŞTURMA İŞLEMLERİNE SON VERİLMESİ KARARININ

2.3.9. Aynı Dava veya Kesin Hüküm (Yargı) Bulunmaması

CMK m. 223/7’ye göre, ilk derece ceza mahkemeleri tarafından verilebilecek hüküm türlerinden birini de davanın reddi oluşturmaktadır

330

. CMK m. 223/7’ye göre, davanın reddi hükmünün, iki hâle istinaden verilmesi mümkündür. İlk olarak, aynı fiile ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye yönelik, aynı türden bir dava

öngörülmediği başka bir suçu oluşturmasına binaen, soruşturma işlemlerine devam edilmiş, iddianame düzenlenmiş ve bu iddianame, mahkeme tarafından kabul edilmiş olabilir. Mamafih, iddianamenin kabulüyle birlikte başlayan kovuşturma evresinde, fiilin, esasen başka bir suçu oluşturduğu anlaşılmış olabilir. Bu durumda, artık kovuşturma evresine geçildiği için Adalet Bakanının, iddianame düzenleme koşulu olarak öngörülen izni vermesine gerek yoktur. Bk. Özgenç, Genel Hükümler, 9.

Bası, s. 618, s. 618’de dipnot 1196; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 81, dipnot 44;

Artuk/Gökcen/Yenidünya, 7. Baskı, s. 550.

329 Donay, Yargılama, s. 282; Artuk/Gökcen/Yenidünya, 7. Baskı, s. 550; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 81, s. 81’de dipnot 44; Özgenç, Genel Hükümler, 9. Bası, s. 618; Eryılmaz, s. 342.

330 CMUK m. 253’te de davanın reddi, bir hüküm türü olarak düzenlenmişti. Bu maddenin gerekçesinde, davanın reddine ilişkin olarak, şu ifadeler yer almaktaydı: “… Bu tâdillerden faydalanılarak, davanın ikinci bir defa açılması hâlinde, birinci davanın muhakemesi ister sona ermiş, ister devam etmekte bulunmuş olsun, ikinci davada ne karar verileceği hakkında kanunlarımızdaki boşluğun doldurulmasını sağlamak üzere, davanın reddi kararı verilmesi kabul edilmiş ve böylece 1.

dava devam ediyorsa, ona tesir etmeyecek bir karar verilmesi mümkün kılınmıştır. …” Madde gerekçesi için bk. Osman Yaşar, Açıklamalı ve İçtihatlı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu: (Ceza Yargılama Yasası), Cilt: 1, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 1998, s. 1004.

91 görülmekteyse düzenlenen ve kabul edilen bir iddianame

331

dolayısıyla açılan yeni kamu davasında, davanın reddi kararı verilecektir

332

. İkinci olarak, aynı fiile ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye yönelik, aynı türden bir dava dolayısıyla verilip kesinleşmiş bir hüküm, bir ifadeyle, yargı varsa

333

artık düzenlenen ve kabul edilen bir iddianame dolayısıyla açılan yeni kamu davasında, yine davanın reddi kararı verilecektir

334

. Belirtilmelidir ki, bu özellikleri itibarıyla, davanın reddi kararı, ceza hukukuna hâkim ilkelerden biri olan, non bis in idem ilkesi ile doğrudan bağlantılıdır; zira non bis in idem ilkesi de bir kişinin, aynı suç dolayısıyla ancak bir kez yargılanabilmesini ve ceza hukuku yaptırımlarına tabi tutulabilmesini ifade etmektedir

335

.

Aynı dava veya yargı bulunması hâlinde, aynı fiil ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye yönelik bir ceza davasının tekrar açılamamasının nedeni, yargılama birliğinin bir sonucudur. Bir uyuşmazlığı, bir hâkim görürken veya gördükten sonra, yargılama birliği nedeniyle, bu uyuşmazlığın tekrar görülmesine gerek bulunmamaktadır. Hatta bu hâlde, eğer uyuşmazlık tekrar görülecek olursa delillerin iki ayrı mahkemede kullanılması gibi, muhakeme ekonomisine uymayan bir hareket

331 Şüphesiz ki, mahkeme, davanın açılmasından; diğer ifadeyle, iddianamenin kabulünden önce, aynı fiil ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye yönelik bir dava açıldığını, bir ifadeyle, derdest dava bulunduğunu biliyorsa iddianamenin iadesi kararı verecektir. Bk. Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 86.

332 Kunter, s. 118, kn. 66; Tosun, Cilt: 1, s. 194; Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden, s. 63; Donay, Yargılama, s. 388; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 86;

Turhan, Muhakeme, s. 132, 133; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 617. Daha önce, aynı fiile ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye yönelik olan, aynı türden bir kamu davasının bulunması, literatürde, derdest dava olarak da adlandırılmaktadır. Nitekim derdestin kelime anlamı, elde bulunan, yapılmakta veya görülmekte olan şeklindedir. Bk. Gündoğdu/Adıgüzel/Önal, s. 475.

Öğretide, derdest dava tabirinin kullanıldığını belirten yazarlar için bk. Tosun, Cilt: 1, s. 194 (Öğretide Tosun, bu kavram yerine, açık dava bulunmaması kavramını tercih etmiştir. Bk. Tosun, Cilt: 1, s.

194.); Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 86; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 617.

333 Yargı, kesin veya kesinleşmiş hükmü ifade etmektedir. Diğer ifadeyle, ceza muhakemesi sürecinin sonunda verilen karar, kanun yollarına gidilmesi mümkün olmadığı için kesin hüküm niteliğinde olursa veya kanun yollarına gidilmesi mümkün olduğu hâlde, bu yola gidilmeyerek veya gidildikten sonra kesinleşmiş hüküm hâlini alırsa artık bir yargıdan bahsedilir. Bk. Tosun, Cilt: 1, s. 193; Kunter, s. 41.

334 Tosun, Cilt: 1, s. 193; Kunter, s. 112, kn. 65; Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden, s. 63; Donay, Yargılama, s. 388; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 86;

Turhan, Muhakeme, s. 133; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 617. Öğretide, açık dava ve yargı bulunmaması, bir muhakeme koşulu olarak, tavsif edilmektedir. Bk. Kunter, s. 67;

Tosun, Cilt: 1, s. 178, 193, 194, 195; Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden, s. 63; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 72, 84, 85, 86; Turhan, Muhakeme, s. 131, 132, 133; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, 609, 617.

335 Kunter, s. 112, kn. 65; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 86; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 617; Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Muhakeme, s. 134; Mustafa Özen,

“Non Bis In Idem (Aynı Fiilden Dolayı İki Kez Yargılama Olmaz) İlkesi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XIV, Sayı: 1, 2010, s. 390, 391.

92 söz konusu olabileceği gibi, hâkimlerin farklı karar vermesi de söz konusu olabilecektir

336

.

Aynı dava veya yargı bulunması hâlinde, tekrar ceza davası açılamamasının bağlantılı olduğu non bis in idem ilkesi ise hukuki güvenlik ilkesinin ve dolayısıyla hukuk devletinin bir gereğidir. Bireyin, hakkında, suç teşkil eden bir fiil dolayısıyla açılmış bir dava varsa veya bu suç dolayısıyla hakkında verilip kesinleşmiş bir hüküm varsa tekrar aynı suç isnadıyla yargılanabileceğinin kabul edilmesi, bir belirsizliğe, öngörülemez bir duruma yol açacaktır. Bu nedenle, non bis in idem ilkesi yoluyla, bu şekilde bir yargılamanın tekrar yapılamayacağı belirtmiş, böylelikle, öngörülebilirlik, belirlilik sağlanmıştır

337

. Non bis in idem ilkesinin, hukuki güvenlik ilkesi ve hukuk devleti için gerekliliği, ilkenin hem ulusal mevzuatta hem uluslararası mevzuatta doğrudan veya dolaylı hükümlerle düzenlenmesi sonucunu doğurmuştur

338

.

336 Tosun, Cilt: 1, s. 193, 194.

337 Özen, “Non Bis In Idem”, s. 389, 390.

338 İlkenin, ulusal mevzuatta dolaylı bir hüküm olarak düzenlendiği yer, CMK m. 223/7’deki davanın reddine ilişkin hükümdür. CMK m. 223/7–“(7) Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.” İlkeye, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne (İHAS) Ek 7 Numaralı Protokol m. 4/1’de de yer verilmiştir. İHAS Ek 7 Numaralı Protokol m. 4 (Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı)–“1. Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez.” TCK’da, non bis in idem ilkesine; ancak ulusal hukukta geçerlilik tanındığı hâlde, Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesi ile Ceza Kovuşturmalarının Aktarılması Konusunda Avrupa Sözleşmesi’nde, non bis in idem ilkesi, uluslararası hukuk anlamında da geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir. TCK’da, non bis in idem ilkesine, ulusal hukukta geçerli bir ilke olarak yer verildiği yönünde bk.

Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Muhakeme, s. 134; Özen, “Non Bis In Idem”, s. 395. Mezkûr uluslararası sözleşmelerin, non bis in idem ilkesine, uluslararası hukuk anlamında da geçerlilik tanıyan hükümleri için bk. Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 85, 86; Özen, “Non Bis In Idem”, s. 403, 404, 405, 406. Non bis in idem kuralının, asıl olarak iç hukukta geçerli bir kural olduğunu belirten görüş için bk.

Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 84. Buna karşılık, öğretide Centel/Zafer, non bis in idem ilkesine, Türkiye’nin, yurt dışında işlenen suçlar açısından da ikili veya çok taraflı sözleşmeler yoluyla geçerlilik tanıdığını ifade etmektedir. Bk. Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 731;

Öğretide Centel/Zafer/Çakmut, Türk vatandaşının, yabancı ülkede suç işlemesi ve yabancı ülke mahkemesi tarafından hakkında hüküm verilmiş olması hâlinde, bu kişinin, kanuni düzenleme bulunmadığı dönemde dahi Türkiye’de yeniden yargılanamayacağının, Yargıtay tarafından kabul edildiğini belirtmektedir. Bk. Centel/Zafer/Çakmut, 7. Bası, s. 167. Öğretide bazı yazarlar, Türkiye’de işlenen suçlar dolayısıyla yabancı ülkede yargılanıp hakkında hüküm verilen kişinin, Türkiye’de yeniden yargılanacağını, bu nedenle, TCK’da, Türkiye’de işlenen suçlar hakkında, non bis in idem ilkesine geçerlilik tanınmadığını belirtmektedir. Bk. İçel, İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6.

Bası, s. 155 (Öğretide İçel’e göre, kanun koyucu buna ilişkin düzenlemelerle, mülkilik ilkesini, non bis in idem ilkesine üstün tutmuştur. Bk. İçel, İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Bası, s. 155.);

Koca/Üzülmez, 6. Baskı, s. 715.

93 Açık dava ve yargı bulunmamasının, ceza muhakemesi sürecinin, artık aynı fiil ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye yönelik olarak, hiçbir zaman tekrarlanamayacağı şeklinde de düşünülmemesi gerekir. Şöyle ki, ceza muhakemesi sürecinde, kovuşturma evresinin bir parçası olan hüküm devresi gerçekleşmiş olsa öz bir ifadeyle, hüküm verilmiş olsa da yeni delil ve olayların

339

ortaya çıkması hâlinde muhakemenin yenilenmesi mümkündür ki, bu yol, muhakemenin yenilenmesi olarak adlandırılmaktadır. Keza, iddianamenin düzenlenmesine yer olmadığı kararından sonra da yeni delillerin meydana çıkması hâlinde, soruşturma işlemlerine tekrar başlanması ve aynı fiilden dolayı bu kez iddianamenin düzenlenmesi mümkündür

340

.

Aynı davanın bulunması veya aynı davaya ilişkin olarak kesin hükmün, bir kelimeyle, yargının bulunması hâlinde, davanın reddi kararı verilecekse davanın reddi kararı verilebilecek bir hâlde, Cumhuriyet savcısının da iddianameyi düzenlememesi gerekir. Mamafih, belirtilen hâllerden biri söz konusu olduğunda, iddianamenin düzenlenebilip düzenlenemeyeceği tartışmasının yapılmasına dahi gerek bulunmamaktadır. Bu hâllerde, Cumhuriyet savcısının, delillerin elde edilmesi işlemlerini gerçekleştirmesi dahi söz konusu olmaksızın, soruşturma işlemlerine derhâl son verilmesi gerekmektedir. Diğer ifadeyle, aynı fiile ve fail olduğu düşünülen aynı kişiye karşı, zaten açık bir dava bulunuyorsa veya kesinleşmiş bir

339 Öğretide, yeni delil veya yeni olay ile kastedilenin, hükmün verildiği tarihte, yargılama makamınca bilinmeyen delil veya olay olduğu ifade edilmektedir. Bk. Kunter, s. 120; Tosun, Cilt: 1, s. 196;

Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden, s. 63; Toroslu/Feyzioğlu, s.

389; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 85; Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 511, 822 (Öğretide Centel/Zafer, öğretide Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden’den farklı olarak, daha önce mahkemeye bildirildiği hâlde, mahkeme tarafından inandırıcı bulunmamasına binaen, nazarı itibara alınmayan delil veya olayların, yeni olmadığını ifade etmektedir. Bk. Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 822.);

Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Muhakeme, s. 136; Roxin/Achenbach, s. 135;

Kleinknecht/Meyer-Goβner, s. 699, kn. 6. Öğretide bazı yazarlar, önceki muhakemede hiç ileri sürülmemiş delillerin yanı sıra, ileri sürülmüş olup da üzerinde durulmamış delillerin de yeni delil olduğu belirtmektedir. Bk. Tosun, Cilt: 1, s. 196; Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden, s. 63; Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Muhakeme, s. 136.

340 Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Saygılar Kırıt/Özaydın/Alan Akcan/Erden, s. 63; Şahin, Muhakeme, 5. Bası, s. 85; Turhan, Muhakeme, s. 385. Nitekim İHAS Ek 7 Numaralı Protokol m. 4/2’de, bu hâlde, yargılamanın yenilebileceği ifade edilmiştir. İHAS Ek 7 Numaralı Protokol m. 4/2 – “2. Yukarıdaki fıkra hükümleri, yeni veya yakın zamanda ortaya çıkarılan delillerin veya önceki muamelelerde davanın sonucunu etkileyebilecek esaslı bir kusurun varlığı durumunda, ilgili devletin ceza yargılaması usulü ve yasasına uygun olarak davanın yeniden açılmasını engellemez.”

94 dışında kalan ve yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanunda öngörülen hapis

341 Öğretide Centel/Zafer, bu hâllerde, Cumhuriyet savcısının vermesi icap eden kararın, kovuşturmaya yer olmadığı kararı olduğunu ifade etmektedir. Bk. Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 617. Mamafih, belirtilmelidir ki, nasıl ki, bu hâller kovuşturma evresine geçildikten sonra fark edildiği takdirde, işin esasına dahi girilmeden davanın reddi kararı verilmesi icap ediyorsa aynı şekilde, soruşturma işlemlerine başlandıktan sonra bu hâllerin varlığı tespit edildiği takdirde de soruşturma işlemlerine son verilmesi kararı verilmesi gerekir. Diğer ifadeyle, bu hâllerde, Cumhuriyet savcısının, soruşturma evresinin en önemli işlemi niteliğindeki delil elde etme işlemini yerine getirmesine, iddianamenin düzenlenmesine yer olup olmadığını tartışmasına, yeterli şüphenin varlığına veya yokluğuna ilişkin bir tespit yapmasına bile gerek yoktur. Aynı gerekçeyledir ki, öğretide Centel/Zafer, bu hâllerde, kovuşturmaya yer olmadığı kararı değil, soruşturmanın başlatılmaması kararı verilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Buna karşılık, kanaatimizce, bu hâllerin tespitiyle dahi bir soruşturma işlemi gerçekleştirilmiş olduğu için verilmesi icap eden karar, soruşturma işlemlerine son verilmesi kararıdır. Öğretide, Centel/Zafer’in görüşü için bk. Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 507. Öğretide, davanın reddi kararının, işin esasını çözmeyen; fakat uyuşmazlığı dolaylı olarak çözen; diğer ifadeyle, onun çözülemeyecek bir uyuşmazlık olduğunu belirten bir hüküm türü olduğunu ifade eden görüş için bk. Toroslu/Feyzioğlu, s. 308.

342 TCK m. 75–“(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili; a) Adli para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını, b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için otuz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı, c) Hapis cezası ile birlikte adli para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adli para cezasının aşağı sınırını, Soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığına yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.

Taksirli suçlar hariç olmak üzere, önödemeye bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına veya kamu davasının düşmesine karar verildiği tarihten itibaren beş yıl içinde önödemeye tabi bir suçu işleyen faile bu fıkra uyarınca teklif edilecek önödeme miktarı yarı oranında artırılır. (2) Özel kanun hükümleri gereğince işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi hâlinde de fail, hâkim tarafından yapılacak bildirim üzerine birinci fıkra hükümlerine göre saptanacak miktardaki parayı yargılama giderleriyle birlikte ödediğinde kamu davası düşer. (3) Cumhuriyet savcılığınca madde kapsamına giren suç nedeniyle önödeme işlemi yapılmadan dava açılması veya dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle madde kapsamına giren bir suça dönüşmesi hâlinde de yukarıdaki fıkra uygulanır.

(4) Suçla ilgili kanun maddesinde yukarı sınırı altı ayı aşmayan hapis cezası veya adli para cezasından yalnız birinin uygulanabileceği hâllerde ödenmesi gereken miktar, yukarıdaki fıkralara göre adli para cezası esas alınarak belirlenir. (5) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez. (6) Bu madde hükümleri; a) Bu Kanunda yer alan; 1. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (98 inci maddenin birinci fıkrası), 2. Genel güvenliğin taksirle