• Sonuç bulunamadı

Huzûrî-Müdâmî Karşılaşması

Belgede Artvin âşıklık geleneği (sayfa 151-186)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. ARTVİNLİ ÂŞIKLARIN SANATI ve ESER VERDİKLERİ TÜRLERDEN ÖRNEKLER

4.3. Karşılaşmalar

4.3.2. Huzûrî-Müdâmî Karşılaşması

Yöre âşıklarının sanatındaki kudreti göstermesi açısından aşağıda tam metnini vediğimiz “Huzûrî-Müdâmî Karşılaşması” çok önemli bir örnektir. Şüphesiz yörede yaşamış âşıkların bu karşılaşmadan daha orijinal karşılaşmaları olmuş olabilir. Ancak bunlardan kayıt altına alınamadığı için unutulup gitmiş olanlar çoktur.

Yakın dönemde yaşamış pek çok âşığın karşılaşmaları bile böyle bir talihsizliğe kurban giderek unutulmuştur. Pervânî’nin ifadesiyle (Artvinli, 2001: 194-206) 1954 yılı aralık ayında Yusufeli’de yapılan “Pervânî-Deryâmî Karşılaşması” ile 1960’ta Kars’ta Demirciler kahvesinde yapılan “Bardızlı Nihanî- Pervânî Karşılaşması” kaydedilemediği için unutulmuştur.

Aşağıdaki karşılaşmanın durumu ise farklıdır çünkü bütün aşamalarıyla kayıt altına alınabilmiştir. Karşılaşma iki ayrı meclis hâlinde Kars’ta gerçekleşmiştir. Dizdaroğlu’nun (1949: 165) belirttiğine göre birinci karşılaşma 07 Temmuz 1941’de Kars’ta M. Fahrettin Kırzıoğlu’nun evinde yapılan karşılaşmadır. Kırzıoğlu gibi bir âlimin de hazır olduğu bir mecliste yapılmış olması karşılaşmanın bütün safhalarıyla kayda alınmasını sağlamıştır. Diğeri ise 13 Ağustos 1941’de Kars’ta Kâzımpaşa Caddesindeki “Pehlivanın Kahve”de ve aynı gün öğleden sonra Kars Halkevi’nde yapılmıştır.

Âşık sanatının maddi-manevi bütün inceliklerini göstermesi açısından bu karşılaşmayı tam metin olarak alıyoruz.

1. Meclis

1

Huzûrî:

Faslı nevbaharın ey ter goncası Hoş geldin merhaba canım Müdâmî Görüşmeyi arzu ederdim çoktan Bahşeyledin neva canım Müdâmî.

137 Müdâmî: 66

İlmi riyazette aşkın hocası Size lazım Tuba baba Huzûrî Zümrei uşşakın kadri yücesi Hoş olasın safa baba Huzûrî. Huzûrî:

Canımızı aşkın narına yaktık Sular gibi her bir havaya aktık Bizler bu âlemden usandık bıktık Sana kaldı dünya canım Müdâmî. Müdâmî:

Hat(ı) rı nâşâdımı eyleyince yâd Virane gönlümü eyledin abad Hece, aruz, satranç, şeki, müstezad Misali bîhemta baba Huzûrî

Huzûrî:

Huzûrî gözünden dökmekte kan yaş Piri fani olduk bin renc ü telaş Sever birbirini her bir meslektaş Olmalı aşina canım Müdâmî. Müdâmî:

Der Müdâmî sinem gama tuş geldi Ah ettikçe didelerden yaş geldi Fasih kelamınız gayet hoş geldi Biz değil her cana baba Huzûrî.

66 1914 yılında Posof’un Demirdöven (Varzına) köyünde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Sabit Yalçın’dır. 8 Kasım 1968’da vefat etmiştir.

2

Huzûrî:

Çiçekler açılmış faslı nevbahar Seyran sana kaldı âşık Müdâmî Biz ihtiyar olduk geçti çağımız Her yana sana kaldı âşık Müdâmî. Müdâmî:

Gene kıymet olur eski cevherde Meydan sana kaldı baba Huzûrî Şecaat görülmez her şîri nerde Divan sana kaldı baba Huzûrî. Huzûrî:

Girdik hulus ile aşk diyarına Yaktık serimizi aşkın narına Rahmet yağdırırsan Bitpazarı’na İhsan sana kaldı canım Müdâmî. Müdâmî:

Biz de düştük hicran gam belasına Çünkü meyil verdik hublar hasına Bir deva kıl aşkın mübtelâsına Derman sana kaldı baba Huzûrî. Huzûrî:

Bülbülü ağlatan bir tek goncadır Âşıkların kıyl ü kalı incedir

“Dünya gençten gence dinçten dincedir” Lokman sana kaldı canım Müdâmî. Müdâmî:

Âşık yahşi bilir figan çekmeği Didelerden kanlı yaş tökmeği

139

Genç başarmaz “kumdan urgan bükme” yi67

“Aman” sana kaldı baba Huzûrî. Huzûrî:

Biz ezel severiz uşşakı aşkı Pervane misali müştakı aşkı Boş koyma bâdema esvakı aşkı Güman sana kaldı canım Müdâmî. Müdâmî:

Hub kelamdır dilde fesahatiniz Âlemde söylenir belagatınız Yüz kitap doldurdu rivayetiniz Cihan sana kaldı baba Huzûrî. Huzûrî:

Seyreyle yürekte olan dağıma Rahmeyleyip ihtiyarlık çağıma Huzûrî’yim hazan düştü bağıma Gülşan sana kaldı canım Müdâmî.

Müdâmî:

Der ki Müdâm ülfetimiz duyarlar Sözü derceyleyip meydan koyarlar Elliden öteye nakit dayarlar

Cihan sana kaldı baba Huzûrî.

67 Kumdan urgan bükme hikâyesine telmih yapılıyor. Hikâyede ülkenin birinde gençler, “toplumun sırtına yük oldukları” düşüncesiyle ihtiyarları öldürürler. Ülkenin hükümdarı buna çok kızar ve onları bir su kenarında toplayarak cezalandırır. Üç gün süre vererek “kumdan gemi urganı” yapmaları, beceremezlerse üçüncü günün sonunda kılıçtan geçirileceklerinin söyler. Çaresiz kalan gençler yakınlardaki bir ihtiyardan “Hükümdarım, urganların kalınlık inceliğinin bir örnekle siz gösterin ona göre yapalım.” aklını alırlar. Yaşlıların çok gerekli olduğunu anlayan gençler affedilir (Dizdaroğlu, 1949: 168-169).

3

Huzûrî:

Yangın ateş gibi yârın ruhları Bir saat yanında durabilmezsin Gayet hiddetlidir o çeşmi âfet Korkudan bir tek söz sorabilmezsin. Müdâmî:

El çek tabip el çek sinem püryandır Gizlindendir yaram görebilmezsin Aşkın râhı zahir değil pinhandır Sen de bak bu râha girebilmezsin. Huzûrî:

İhtiyar yaşımda uğrattı derde Hecr ile sinemi etti azürde

Sen kendi evinde yâr başka yerde Böylece muhabbet kurabilmezsin. Müdâmî:

Gönül elin varmaz gonca harına Bugünkü işini salma yarına Dedim gönül girme aşk bazarına Yürüyüp maksuda erebilmezsin. Huzûrî:

Huzûrî yanarsın özü özüne Ezel meyyal idin ala gözüne Sendeki talih yok girse yüzüne Turnayı gözünden vurabilmezsin. Müdâmî:

Sinem püryan oldu bu hicran şişten Mest oldu dideler kan ile yaştan

141

Ne çıkar Müdâmî geçti iş işten Eski gibi davran sürebilmezsin.

4

Huzûrî:

Kıpkızıl entari yemyeşil gömlek Alâmeti vefa değil ya nedir Sapsarı topuklar bembeyaz bilek Nişane-i safa değil ya nedir. Müdâmî:

Bunca cilve bunca eda, şive, naz Âşıklara cefa değil ya nedir Gerdan bağı sedef sine bembeyaz Aşk ehline vefa değil ya nedir. Huzûrî:

Turunç meme yeni çıkmağa başlar Yüzü güneş, aya güzellik aşlar Boyu uzun, bel ince, kapkara kaşlar Yerden göğe cefa değil ya nedir. Müdâmî:

Melekte görmedim böyle letafet Bunca cilve, eda bunca nezaket “Şimdiki güzelde olmaz sadakat” Âşıka bîvefa değil ya nedir. Huzûrî:

Huzûrî mislini görmemiş cihan Ne mutlu saate doğmuş nagehan Dil şeker, dudak bal, değirmi dehan Hastalara şifa değil ya nedir.

Müdâmî:

Müdâmî ne düşmüşsün gama, sevdaya İktidadın tam et bari Hüda’ya

Aklın olsa Mecnun olma Leyla’ya Akılsız bir kafa değil ya nedir.

5

Huzûrî:

Sona erdirelim bu muhabbeti Söyle bir destanı âşık Müdâmî Çok söylesek korkam eyleriz tasdi Ahbab-ü yâranı âşık Müdâmî.

Müdâmî:

İstersen bu faslı kılak muhtasar Dinleyek ihvanı baba Huzûrî İkinci mecliste hakiku mecaz Kuralım divanı baba Huzûrî Huzûrî:

İlletliyem sabru karar kalmadı Bugün husuf oldu güneş çalmadı Neden üstümüze saye salmadı Güzeller sultanı, âşık Müdâmî. Müdâmî:

Âşık olan düşer ah ile zara

Bülbül de müştaktır goncaya hara Âşıkın derdine bulmaya çare Arıyor dermanı, baba Huzûrî. Huzûrî:

Ehli dil hatadan saklar dilini Çar etraftan gözetiriz yolunu

143

Neden sormaz ehli derdin hâlini Muhabbet Lokman’ı, canım Müdâmî. Müdâmî:

Âşık ehline murad almak güç imiş Kader kudretinden bahtı tuç imiç Onun da arzusu candan pac imiş Eder hep talanı, baba Huzûrî. Huzûrî:

Huzûrî’yem derdü mihnetim artar Hayıf gelmektir gün günden beter Fasıla verelim bu kadar yeter Teneffüs zamanı canım Müdâmî. Müdâmî:

Müdâm hakka yarar bir iş işliyak Yaranın ahbabın gönlün hoşliyak Fasıl tamam oldu ülfet başlıyak Çekelim dühanı, baba Huzûrî.

2. Meclis

6/ İlişme

Huzûrî:

Bir ikiden başka yok müşterimiz Açtık bu pazarı canım Müdâmî Her biri bir mesirede keyf çeker Bu şehrin kibarı anım Müdâmî. Müdâmî:

Gene arif bilir arif kıymetin Zerger bilir zeri baba Huzûrî

Şimdi de ne yanın edelim mehdin Kalsın yadigârı baba Huzûrî. Huzûrî:

Merhem olmaz sinemdeki yaraya Felek yâr olmadı bahti karaya Rağbet eyler huba yahut paraya Hep yarı ağyarı canım Müdâmî. Müdâmî:

Bu imiş takdirim bezm-i ezelde Sararmıştır benzim misli gazelde Şimdi hürmet zengin ile güzelde Eylemiş kararı baba Huzûrî. Huzûrî:

Nice bir mazharı feryad olalım Yeter kocalıktan azad olalım Olmaz mı Poskof’a damad olalım Ver bir kısır karı canım Müdâmî. Müdâmî:

Biz yetiğiz aşk ehlinin hâline Sakın dokunmasın gönül teline Sen Poskof’a ben de Yusufeli’ne Varup kılak kârı baba Huzûrî. Huzûrî:

Zararı yok yahu halef selefin Lezzeti başkadır her bir tarafın İl yığılsın görsün her bir masrafın Edersen ikrarı canım Müdâmî.

145 Müdâmî:

Muattarlık yoktur damağımızda Gül açılmıştır öz bağımızda Hele bir bağ vardır ayağımızda Gam eyledi yârı baba Huzûrî. Huzûrî:

Nevlehçe baharsız kısız olmasın Çalışkan isterim işsiz olmasın Benim gibi ağzı dişsiz olamsın Sevmem ihtiyarı canım Müdâmî. Müdâmî:

Ezelden başladık harf-ü heceye Esrar-ı Hak budur gündüz geceye Genç gence lazımdır koca kocaya Eylesin şikârı baba Huzûrî

Huzûrî:

Aşkı olmıyanlar yahu kaynamaz Arifler her sözde fehm eyler biraz İki çıplak bir hamada oynamaz Sen bozdun efkârı canım Müdâmî. Müdâmî:

Yiğitler kuşanur meydan cengine Yiğit olan karşı varır hengine Derler bu dünyada dengi dengine Gezsen her diyarı baba Huzûrî. Huzûrî:

Yetişir sinemi odlara yakma Firkat çengelini boyuma takma

Gönlüme denk olsun vücuda bakma Az da lazım varı canım Müdâmî. Müdâmî:

Çünki ihtiyarlık vardır başında Daha ne gezersin güzel peşinde Meşhur bir meseledir görür düşünde Aç tavuklar darı, baba Huzûrî. Huzûrî:

Yârim sarhoş, gözü baygın olmasa Mükemmel nâzenin soygun olmasa Bakarım, gönlüme uygun olmasa Atarım dışarı, canım Müdâmî. Müdâmî:

Âşıklar sözünü söyler Bâri’den Şüphesiz bal denge gelir arıdan Gördün mü ki sen kaçkınsın karıdan Etmişsin firarı baba Huzûrî.

Huzûrî:

Niyetim haylidir değilim bedbin Sözüm latifedir bu da bir ayin Yaşı otuzundan olursa geçkin Almazsın içeri canım Müdâmî. Müdâmî:

Sağalmaz yürekte hicran yaradır Âşıka aşk maşukunu aratır Zaten âşıkların bahtı karadır Alır topal körü baba Huzûrî

147 Huzûrî:

Eski âşıkların sözün açmalı Hekimane uslup yüzün açmalı Marifet kör alıp gözün açmalı Sanki Lokman vari canım Müdâmî. Müdâmî:

Haçan ki gelüben dünyaya erdik Nice çarh çenberden içeri girdik Ahiret azabın dünyada gördük Yakmasın ol Bari baba Huzûrî. Huzûrî:

Huzûrî âlemde gam üstüne gam Bırakmasın anda didesi pürnem Olsun şefimiz Habib-i Ekrem Haydar-ı Kerrar’ı canım Müdâmî.

Müdâmî:

Müdâmî serinden eksilmez duman Çünki Hak buyurdu külli şey’in fan Yetirsin cümleye selamet, iman Cennet-ül kararı baba Huzûrî

7

Müdâmî:

Üstad-ı mükerrem al sazı ele Diyelim bir ayak bir baba Huzûrî Sevinçle tezene dokunsun tele Yiyeceğiz dayak baba Huzûrî Huzûrî:

Gözüm uyku aldı ben ihtiyarım Söyle ufak ufak canım Müdâmî

Kim söyler söylesin neme lazımdır Tütsün de bu ocak canım Müdâmî. Müdâmî:

Eserli gönlüme bir dalga gelir Gönül sefinesi zulmette kalır İster gam, ister saz, olacak olur Gamı baştan savak baba Huzûrî. Huzûrî:

Her zaman hatırım kırıp ezmekte Cevrü cefa tedbirlerin düzmekte Bilmem evde midir yoksa gezmekte Bizim yeni oynak canım Müdâmî. Müdâmî:

Bülbül teki viran koydum yuvanı Aşk ile askere kıldık revani Boşa menzil olmaz dolanır Van’ı Size olduk yamak baba Huzûrî.

Huzûrî:

Kirpikler hançerdir gözler afetli Konuşur dür saçar pek nezaketli Azeri şiveli, Türk kıyafetli

Zülfü salkım saçak canım Müdâmî. Müdâmî:

Kul Müdâmî aşk yolunda düşkündür Akıl serde değil baştan aşkundur İzinin müddeti geçer beş gündür Başa patlar kabak baba Huzûrî.

149 Huzûrî:

Ezeli çektiğim ah-ü zâr ise Âşıkın hahişi nazlı yâr ise El içinde bir adın var ise

Bulursun bir konak canım Müdâmî.

8

Huzûrî:

Kanaat riştesin elden bırakma Devlet ister isen canım Müdâmî Çalışıp herkesin hoş tut hatırın İzzet ister isen canım Müdâmî Müdâmî:

Olursan misafir kalma üç beş gün Hürmet ister isen baba Huzûrî Çalışan âlemde hiç olmaz düşkün Servet ister isen baba Huzûrî. Huzûrî:

Herkes bu âlemde bıkar özünden Âşık neler çeker hicran yüzünden Sükûtunu fazla eyle sözünden Rağbet ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Kafasız güzelin aşkına düşme Tarikın doğru tut yanlış koşma El ne iş görürse gidip karışma Rahat ister isen baba Huzûrî. Huzûrî:

Kimse bilmez bu sevdanın bendini Oku öğren her usulün fendini

Herkesten alçak tut kendi kendini Rif’at ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Bülbülün feryadı belki gelsin yaz Güle karşı bülbül eyliyor avaz Güzel giyin kuşan hep ol tirendaz Avrat ister isen baba Huzûrî Huzûrî:

Guşunda tut bu sözlerim kail ol Hoş adamlar dergehinda sâil ol Tasarrufsuz temaşaya mail ol Lezzet ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Her ne iş yaparsan iktidarınca Oku bir salavat hülya sarınca Senden incinmesin yerde karınca Cennet ister isen baba Huzûrî. Huzûrî:

Bazı dem eylerim sözümü tekrar Hayret eyler buna yâr ü hem ağyar Götür bir tenhaya seccadeyi ser Hikmet ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Dahi eksilmedi bu gönül tayı Aşk ile aklımı eyledi yavı Sizi gücendirmiş belki Halkevi Hiddet ister isen baba Huzûrî.

151 Huzûrî:

Çektirir âşıka feryadı âhı Şaşırttı aklımı güzeller şahı Bir burçta seyr eyle hurşidi, mahı İbret ister isen baba Huzûrî. Müdâmî:

Okudum başladım elif heceye Diz çöküp usulca vardım hocaya Hurşidi gündüze mahı geceye Zulmet ister isen baba Huzûrî. Huzûrî:

Gerçe nazü nezakette faiktir Lakin ahlakında namuvafıktır Yaz kış gitme başka vakit açıktır Hikmet ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Kubbe-i eflake geçer ahımız İnşallah her yana varır rahımız Bu da senin benim kem talihimiz Bedbaht ister isen Baba Huzûrî. Huzûrî:

Kirpiğinden yaralansan tuz eker Söylemez söylese pek tatlı şeker Bir yüzün gösterir beş geri çeker Ülfet ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

O hercayi çünkü bakmadı size İltifat etmedi sohbete söze

Öyleyse öylesi gerekmez size Hicret ister isen baba Huzûrî. Huzûrî:

Bundan böyle bırakalım şakayı İstemez fenayı seven bekayı İyisi hiç baştan verme yakayı Gayret ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Müdâmî yerinde ebsem ol otur Bulursan bir çöp evine getir Paran çoksa Halkevi’ne yatır Hayrat ister isen baba Huzûrî. Huzûrî:

Huzûrî yaralı gönlümü yıkma Yeni alevlendim canımı sıkma Kız gelinden savuş, camiden çıkma Töhmet ister isen canım Müdâmî. Müdâmî:

Müdâmî ümidin kesme şahından Dü âlem sahibi o penahından Yolunu azıtıp çıkma rahından Rahmet ister isen baba Huzûrî.

9 /Tekellüm

Huzûrî:

Yeni bir tekellüm yâdıma geldi Kabakta iki kaf bala Müdâmî İy’ce dikkat ettim saldatta68

yoktur Kazakta iki kaf bala Müdâmî.

68

153 Müdâmî:

Uzandıkça uzanmakta semaya Kavakta iki kaf baba Huzûrî Arabada yoktur baktım oraya Kızakta iki kaf baba Huzûrî Huzûrî:

Derdü gam alıptır sol ile sağı Yine hezar oldu yüreğim dağı O yâr külek olsun ben de kapağı Kapakta iki kaf bala Müdâmî.

Müdâmî:

Âşıkın takdiri karadır ezel

Çünkü böyle yazmış Halik lem yezel O yâr sam yel olmuş ben de bir gazel Kopakta iki kaf baba Huzûrî.

Huzûrî:

Derd ile mihneti feramuş etsek Garip kaldık burada gönül hoş etsek Bir hayır sahibi olsa nuş etsek Konyakta iki kaf bala Müdâmî.

Müdâmî:

Yüz bin hublar ile olsan hemnişin Ayrılıktır bil ki sonu her işin Daha fazla gelir efkârın cuşun Kaynakta iki kaf baba Huzûrî.

Huzûrî:

İrfan meclisinde olur hünerler Sözünden bellidir âlemde erler

Külhanbeyleri ne bizlerde derler Kıvrakta iki kaf bala Müdâmî. Müdâmî:

Meydan yerde oynar hep arap atlar Arkasından kükrer koçak yiğitler Sarardı ekinler bitmedi otlar Kurakta iki kaf baba Huzûrî.

Huzûrî:

Çorapta, çarıkta, meste bulunmaz Dudakta, dehanda, seste bulunmaz Külahta, kaskette, feste bulunmaz Kalpakta iki kaf bala Müdâmî.

Müdâmî:

Şitada, baharda, yazada bulunmaz Ellide, altmışta, yüzde bulunmaz Dürüstte, doğruda, düzde bulunmaz Kaypakta iki kaf baba Huzûrî.

Huzûrî:

Hava serinlesin muhkeme otur Benden ehli aşka bir selam götür Bir de çocukluğun aklına getir Kundakta iki kaf bala Müdâmî.

Müdâmî:

Ezelden gam vurdu sineme dağı Bütün gazel döktü ömrünün bağı Çocuktan beterdir kocalık çağı Kaymakta iki kaf baba Huzûrî.

155 Huzûrî:

Gönül sevda ile yandı tutuştu Bülbül gibi bağ içinde ötüştü Sen kaymak deyince aklıma düştü Kuymakta iki kaf bala Müdâmî. Müdâmî:

Âşıklar her zaman pirin öğerler Kendini bilmezlert harta değerler Örerken her zaman üstten eğerler Kalakta iki kaf baba Huzûrî.

Huzûrî:

Huzûrî gözünden akıtır yaşı Feryadı inletir dağ ile taşı Tabakan bozuktur cebinde taşı Kaçakta iki kaf bala Müdâmî. Müdâmî:

Âşıklar âlemde sayılmaz naşi Akıtır gözünden kan ile yaşı Müdâmî dünyada korkmaz er kişi Koçakta iki kaf baba Huzûrî.

10/ Tekellüm

Huzûrî:

Düşelim bir yola hak versin uğur Beş huruf bir nokta baba Huzûrî Her zaman isterim ceza-yi mevfûr Beş huruf bir nokta canım Müdâmî. Müdâmî:

Ayakta çıkmazsa görelim mazur Beş huruf bir nokta baba Huzûrî

İstikbar eyleyip olmayın mağrur Beş huruf bir nokta baba Huzûrî. Huzûrî:

Derd-i aşk hayatı eylermiş mamur Bazılar bu işe diyormuş menfur Gazeli sevmekte var mı bir mahzur Beş huruf bir nokta canım Müdâmî. Müdâmî:

Görmedim gençlikte eyyamı mesrur Yaradan son demde eyliye mağfur Geçmekte ömrümüz dün ü gün mazur Beş huruf bir nokta baba Huzûrî. Huzûrî:

Der Huzûrî olsun sayiniz meşkur Hem nıki nam ile olasın meşhur Olasın her iki âlemde me’cur Beş huruf bir nokta canım Müdâmî. Müdâmî:

Şi’riniz âlemde söylenir meşhur Aruz, hece ile her yandan mamur Müdâmî son çağında olacak mehcur Beş huruf bir nokta baba Huzûrî.

11/ Tekellüm

Huzûrî:

Biraz da gidelim hesabı ebced Bir baş dört ayaklı bala Müdâmî Serveri enbiya Hazreti Ahmed Bir baş dört ayaklı bala Müdâmî.

157 Müdâmî:

Eğer penah olsa Halik-i ahad Bir baş dört ayaklı baba Huzûrî Hak sakladığı kul sarsılmaz ebed Bir baş dört ayaklı baba Huzûrî. Huzûrî:

Hak kerimdir dergehinden etmez red Lutfu layuhsadur dahi layuad

Hep onun kuludur edallü erşed Bir baş dört ayaklı baba Müdâmî. Müdâmî:

Tekke dervişleri giyinir lebed Harama sunmazlar asla onlar yed Hüdanın azabı eşeddül eşed Bir baş dört ayaklı baba Huzûrî. Huzûrî:

Huzûrî vasfını etmekte mümted Hicranı canımdan olmakta müşted Yanağı ahmerdir kaşları esved Biş baş dört ayaklı bala Müdâmî. Müdâmî:

Kim diyer âşıka bir ef’ali bed Yarın Hak rûyunu eyler esved had Müdâmî talimiz hak etsin es’ad Bir baş dört ayaklı baba Huzûrî

12/ Tekellüm

Huzûrî:

Hatırıma düştü eski bir sanat

İşitmeyenler der bu nasıl hikmet. Tar’da, ter’de, tir’de, tor’da, mana var. Müdâmî:

Eski tekellümü eylediniz yad

Çar’da, çer’de, çir’de, çur’da mana var Çer derttir, çir sudur, çur da sermaye Zâr’da, zer’de, zîr’de, zor’da mana var. Huzûrî:

Sözlerimi bir bir edem netice Yığıldı meclise çok kadri yüce Dar yapıdır, der kapıdır, dir Türkçe Dâr’da, der’de, dir’de, dûr’da mana var. Müdâmî:

Yeni bir tekellüm yâdıma geldi

Kar’da, ker’de, kir’de, kür’de mana var Nazar kıl aşk ile bak bünyadıma

Har’da, her’de, hır’da, hor’da mana var. Huzûrî:

Herkes kulak versin bu bir sanattır Hiç işitilmeyen eski sohbettir, Zâr ağlamak, zûr yalandır, zîr alt’tır Zâr’da, zer’de, zîr’de, zûr’da mana var. Müdâmî:

Herkes nazar kılsın bu da bir düştür Dinleyen ahbaba latife hoştur Sar kuştur, sır gizli, ser dahi baştır Sar’da, ser’de, sır’da, sur’da mana var.

159 Huzûrî:

Hakikat arş’ına başını değdir Muhabbet lezzeti her şeyden yeğdir Mar yılandır, mur karınca, mir beğ’dir Mar’da, mer’de, mir’de, mur’da mana var. Müdâmî:

Görmemişler mala sarılır kıvrak Düşünmez sonumuz olacak toprak Par ciladır, per kanattır, pur yaprak Par’da, per’de, pîr’de, pur’da mana var. Huzûrî:

Huzûrî söz söyle iktidarınca Ehl-i kemal çoktur arşa varınca

Belgede Artvin âşıklık geleneği (sayfa 151-186)