• Sonuç bulunamadı

Âşıklık Geleneğinde Öne Çıkan Bölgelerin Mülki Tarihçesi

Belgede Artvin âşıklık geleneği (sayfa 43-47)

1.2. Artvin’in Tarihi

1.2.3. Âşıklık Geleneğinde Öne Çıkan Bölgelerin Mülki Tarihçesi

Artvin yöresi tarih boyunca hep savaş, istila ve göçlere sahne olmuştur. Bugün Artvin iline bağlı pek çok ilçe tarihî seyir içinde hep el değiştirmiş; aynı otoriteye bağlı iken bile değişik mülki-idari yapılar göstermiştir. Bundan dolayı değişik kaynaklarda yörenin bazı âşıkları çevre illerde özellikle Erzurum’da doğmuş-yaşamış gibi gösterilmektedir.11

Bu karışıklığın bir nebze de olsa önüne geçebilmek için bu başlık altında Artvin âşıklık geleneğinde öne çıkan bazı bölgelerin idari/mülki tarihçesi hakkında bilgi verilecektir.

1.2.3.1. Artvin’in Mülki Tarihi

Günümüzün il merkezi bulunan Artvin, bundan 400 yıl önceleri ufacık bir köydü. 1549 yılı sonbaharında Çıldır (Ahıska) Atabekleri elinden alınıp Osmanlı devletine katılınca Livana Sancak Beyliği kuruldu. Bu örgütün ilk merkezi şimdiki Yusufeli Pert-Eğrek’ti (Çevreli kalesi).

Osmanlı devletinin Tanzimat Fermanı’ndan (1839) sonra Artvin, Livana Kazası’nın merkezi olmuş ve Batum Sancağı’na bağlı kalmıştır. Bu durumu 1878’de -Üç Sancak’la birlikte- Rusya’ya bırakılmasına kadar sürmüştür.

Ana vatana bağlanmasından sonra 26 Şubat-4 Temmuz 1921 (1337) arasında Ardahan Sancağına bağlı Artvin kazası (ilçe), 7 Temmuz 1921’den sonra Artvin Sancağı (mutasarrıflık) örgütünün merkezi olmuştur.

1924 yılında Türkiye’de sancak örgütleri kaldırılıp yerlerine vilayetler (il) konulunca Artvin de aynı adı ile il merkezi oldu. Aradan dokuz yıl geçtikten sonra Artvin Vilayeti kaldırıldı. Bu değişmeyle 1933 Haziran başında Rize merkezli Çoruh Vilayeti’ne bağlı Artvin Kazası (ilçe) kurulmuş oldu. Üç yıl sonra da 1936 yılı başında Artvin, yeni kurulan Çoruh İlinin merkezi olmuştur.

11 Mesela pek çok kaynakta Şerîfî Erzurumlu olarak gösterilmektedir. Mâhirî de Özarslan’ın eserinde (2001: 363) Erzurumlu olarak kaydedilmiştir.

29

Yirmi yıl sürece kullanılan Çoruh il adı 17 Şubat 1956’da 6668 numaralı kanunla Artvin adına çevrilmiştir (Özder ve Aydın, 1969: 4; Artvin Tarihi, 2007: 155).

1.2.3.2. Ardanuç’un Mülki Tarihi

Ardanuç ve çevresinde yerleşmenin çok eski olduğu görülür. MÖ 2000 yıllarında Hurriler ve Mitanniler Çoruh havzasına egemen olmuşlardır. Ardanuç ve çevresinin ilk defa yazılı tarihe geçmesi Urartular döneminde olmuştur. Tuşpa (Van) Kalesi’ndeki taşlara yazdırılan Urartu devleti yıllığından anlaşıldığına göre; Urartu Kralı II. Şarduri MÖ 753’te Çoruh boyundaki Kulkhi krallığını yenerek itaat altına almıştır. Ardanuç adının da Urartu “Güneş Tanrısı” “Ardini” adına yapılan tapınaklarla ilgili olabileceği düşünülmektedir. MÖ VII. yy.’de Ardanuç ve çevresine İskit (Saka) Türkleri boyundan Taoklar’ın yerleştiğini görülmektedir. Tayk ve Dayk adlı eski eyalet adları ile Tavusker gibi coğrafi isimlerin bunlardan kaldığı söylenebilir.

Saka yerleşmesinden yaklaşık beş asır sonra Ardanuç ve çevresine tarihte “Eski Oğuzlar” denilen Arsaklı Hanedanı hükmetmiştir. Bu hanedanlık, hâkimiyeti altındaki bu bölgeyi sancaklara bölerek yönetmiştir ki Tavusker olarak adlandırılan Ardanuç kesimi bu son sancak idaresinin merkezidir. V. yy. ortalarından itibaren çevreye Hazarlar, Kalaçlar, Barseller, Tukharlar, Bulgarlar gibi Türk boylarının yayıldığı görülür. 575 yılında Bizans İmparatoru II. Justinyen eski Oğuzlar diye anılan Bagratlı soyundan Guaram’ı Ardanuç ve çevresine il beyi olarak tayin etmiştir. Ardanuç Gevhernik Kalesi Bagratlılar Hanedanı döneminde inşa edilmiştir. Bagratlılar, Emevi Halifesi II. Mervan döneminde itaat altına alınmıştır. Ardanuç Bagratlıları bazen Bizans hâkimiyetine geçip Selçuklular’a başkaldırmışlar, bazen de Bizans’ın kışkırtmalarına aldırmadan Selçukluların hâkimiyetini tanımak zorunda kalmışlardır. Sultan Melikşah’ın 1080 yılında gönderdiği Emir Ahmet, Posof üzerinde Bagratlıları yenerek Kür ve Çoruh boylarını fethetmiştir. Ardanuç Bagratlı krallığı da Apkaz topraklarına atılmış ve yöre İslamlaşmaya başlamıştır.

1124 yılında çoğu Şamanist ve bir kısmı yeni Hristiyan olan Kıpçak Türkleri ile ittifak yapan Bagratlı Kralı II. Davit (1089-1125) 40 bin kişilik Kıpçak-Gürcü ordusuyla Çoruh boyunu ele geçirdiği gibi Oltu ve İspir bölgelerine kadar hâkimiyet alanını genişletmiştir. Erzurum’da kurulan Saltuklu Beyliği ile Bagratlılar arasında sürekli

mücadeleler olmuş, ancak Ardanuç alınamamıştır. Anadolu’nun Moğollar tarafından istilası üzerine Ardanuç ve çevresi de Moğol hâkimiyetine girmiştir. Moğol soyundan İlhanlı hakanı Abaka Han döneminde Gürcistan ve Abkaz Valisi İrencin Noyan tarafından Posof’taki Cak Kalesi beylerinden olan Sargis Bey (1268-1282) ile oğlu I. Beka Bey’e (1285-1306) Yukarı Kür ve Çoruh boylarının büyük bir bölümü ile Acara bölgeleri malikâne olarak verilmiştir. Bu tarihten itibaren vaktiyle Bagratlı Hanedanının oturduğu Ardanuç Kalesi’ne Kıpçak Atabekler Sülalesinden bir kol yerleşmiş ve Osmanlıların 1551’de Ardanuç’u fethetmesine kadar bölgeyi idare etmişlerdir.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa, bu Kıpçak sülalesinin Ardanuç Kalesi’nde oturan ve İran’a tabi olan XIV. Atabek’i II. Keyhüsrev’den 33 günlük bir kuşatmadan sonra Ardanuç Kalesi’ni fethederek Osmanlı ülkesine katmıştır (13 Mayıs 1551).

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Ardanuç, bu savaştan sonra imzalanan Berlin Antlaşması’nın 58. maddesine göre Rusya’ya savaş tazminatı olarak verilen Evliye-i Selâse (Üç Sancak) içinde yer almıştır. Yerli halkımızın “Kırk Yıllık Kara Günler” dediği bu esaret hayatından sonra, Rus Çarlığı’nda patlak veren Bolşevik İhtilali’nin arkasından yeni Sovyet Hükûmeti ile 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması imzalanmış ve Üç Sancak’ta halk oylaması yapılmıştır. Halkın tamamına yakınının isteği üzerine Üç Sancak tekrar Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’nden sonra Üç Sancak İngilizler tarafından işgal edilmiş, 1920 yılı sonralarında İngilizlerin çekilmesiyle Ardanuç ve çevresi Gürcü kuvvetlerinin işgaline uğramıştır.

Doğu Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa’nın Ermenileri yenmesi ve Gümrü Antlaşması’ndan sonra, Gürcü işgalinde bulunan Batum ve Ardahan’ın dışında bütün Doğu Cephesindeki yerlerimiz geri alınmıştır. TBMM Hükûmeti’nin Gürcistan Hükûmeti’ne verdiği nota ile Gürcüler 23 Şubat 1921 günü işgal altında tuttukları topraklarımızı terk etmişler ve Ardanuç, Artvin, Ardahan topraklarımız en son ve ebedî olarak ana vatana katılmıştır. 6 Mart 1921 akşamı Artvin iline ulaşan resmî kuvvetlerimizden bir bölüğün 7 Mart 1921 günü Ardanuç’a girmesi ile kurtuluş ve ana vatana katılma fiilen tahakkuk etmiştir.

31

13 Şubat 1921’den 1945 yılına kadar Artvin’e bağlı bir nahiye olarak yönetilen Ardanuç 1 Ağustos 1945 tarih ve 4769 sayılı kanunla ilçe olmuştur. İlk ilçe merkezi Tütünlü iken 1948 yılı Kasım ayında ilçe merkezi Adakale’ye; 1954 yılında hükûmet binası inşaatının tamamlanmasından sonra da şimdiki merkez olan Meydanlar’a nakledilmiştir (Özdemir, 2000: 13-18).

1.2.3.3. Yusufeli’nin Mülki Tarihi

Osmanlı Devleti’nin fetihleri sırasında (ilki 1538, ikinci ve kalıcı olarak 1549) genel olarak Livane tabiri kullanılan Artvin ve Yusufeli bölgesinde ilk idari teşkilat Pertekrek’te (Peterek) Livane sancağı adıyla kurulmuş ve daha sonra Pertekrek sancağı adını almıştır. Pertekrek sancağının kuruluşundan kısa bir müddet sonra Nısf-ı Livane ve Pertekrek adıyla Sarıgöl tarafında iki, Artvin merkez olmak üzere Nısf-ı Livane veya Livane adıyla bir sancak kurulmuştur. Bu üç sancak yurtluk ve ocaklık sancaklar olup kuruluşlarından kısa bir müddet sonra aynı ailenin bireyleri arasında taksim edilmişlerdir. Bu bakımdan Livane adı ile kurulan iki sancak hisseli sancaklardır. Bunların sancak beylikleri bazen müstakil bazen de müşterek olarak atanmışlardır.

XVIII. yy.’nin başında Yusufeli bölgesinde Kiskim sancağı kurulmuş ve bölgenin idari yapısında bu üç sancak bir müddet birlikte varlıklarını sürdürmüşlerdir. XIX. yy.’de Pertekrek kaza yapılarak Kiskim sancağına bağlanmıştır. Daha sonra Kiskim ve Pertekrek ayrı kazalar yapılarak ikisi de Erzurum vilayeti merkez sancağa bağlanmış, XIX. yy.’nin ikinci yarısında Kiskim ve Pertekrek nahiyeliğe düşürülerek İspir kazasına bağlanmıştır. 1885 tarihinde Kiskim kazası yeniden kurularak kaza merkezi Öğdem köyüne nakledilmiştir. 1892 tarihinde Kiskim kaza merkezi Ersis köyüne taşınmıştır. 1914 tarihinde Kiskim kazasının ismi, Veliaht Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin ismine izafeten Yusufeli (Yusuf İli) olarak değiştirilmiştir.12

1918’de Ersis merkez olmuştur. 29

12 Yusufeli adının hikâyesi şu şekildedir:

Kiskim adı ile Ankara’nın Keskin ilçesinin isim benzerliği yüzünden yazışmalarda meydana gelen yanlışlık ve karışıklıkları önlemek amacıyla zamanın Dâhiliye Vekâletinin (İçişleri Bakanlığı) emri ile ilçeye yeni bir isim bulunması istenir. Bunun üzerine zamanın kaymakamı Necati Bey, İlçe İdare Kurulunu toplayarak, ilçeye yeni bir isim bulunması konusunu tartışmaya açar. Tartışmalar sürerken; Kaymakam, vilayet odasının duvarında asılı duran, devrin padişahı V. Mehmet (Reşat) veliahdı Yusuf İzzeddin Efendi’nin resminden hareketle ilçeye “Yusuf İli” ismini önerir. Kaymakam Necati Bey’in, Yusuf İzzeddin Efendi’nin adına izafeten önerdiği bu isim kabul edilir. Bulunan bu yeni isim Dâhiliye Vekâletine bildirilir,

Haziran 1926 tarihine kadar Erzurum’a bağlı kalan ilçe bu tarihte (877 num. Kanun) Artvin vilayetine bağlanmış ve merkezi tekrar Öğdem’e nakledilmiştir. İlçe 1 Haziran 1933’te tekrar Erzurum’a; Ocak 1936’da tekrar Artvin’e (2885 num. Kanun) bağlanmıştır. İlçe merkezi 11 Şubat 1950’de (5531 num. Kanun) günümüzdeki yeri olan Ahalt’a taşınmıştır13

(Artvin Tarihi, 2007: 154; Demirel, 2010: 63-101).

Belgede Artvin âşıklık geleneği (sayfa 43-47)