• Sonuç bulunamadı

Birinci Dünya Savaşında Artvin

Belgede Artvin âşıklık geleneği (sayfa 39-42)

1.2. Artvin’in Tarihi

1.2.2. İslam Fetihlerinden Bugüne

1.2.2.2. Selçuklu Dönemi

1.2.2.3.2. Birinci Dünya Savaşında Artvin

Tarihlerimizde “Cihan Harbi, Umumi Harp, Büyük Harp” gibi adlarla anılan 1914-1918 savaşı, Osmanlı Devleti’nin tarihten silinme nedenlerini hızlandırdığı gibi, 1878’den sonraki Artvin yöresinin de unutulmaz acı anılarla dolu yıllarını, perişanlık devrelerini teşkil eder. Bu savaşın yöreyi ilgilendiren başlıca dört yönü vardır:

1-Türk “Teşkilât-i Mahsusa”sının savaş başlamadan önce çevrede yaptığı çete faaliyetleri

2- Savaşın başlamasıyla resmî ve gönüllü kuvvetlerimizin savaşları 3- Çevreden başlayan göçler9

7

İleride de görüleceği gibi o dönemde hayatta olan pek çok âşık cephede bilfiil hem savaşmış hem de şiirleriyle askerin moral gücünü yüksek tutmaya çalışmıştır. Muhacirlikte ise âşıklar da göç etmişlerdir.

8 Savaş yıllarında 60 yaşlarını geçmiş olan Şavşat’ın Mirye (Veliköy) köyünden Hoca âşık Hacı Dîdârî Efendi; milis zabiti olan Şavşat’ın Çoraklı köyünden İsmail Hakkî (1828-1907); Şavşat’ın Tibet (Cevizli) köyünden Sefilî mahlaslı âşık Molla Habil (1865-1935)… vb.

9

Bu göçmeler yöre âşıklarını da derinden etkilemiştir. Âşıklar destanlarında bu acı günleri işlemişlerdir. Bunlardan en meşhuru Yusufeli Zor (Esenyaka) köyünün muhtarı Âşık Mustafa İznî’nin (1856-1928) 60 yaşlarındayken sırtında bir çuval yüküyle hem yürüyüp hem yüksek sesle okuduğu zincirleme düzendeki “Muhacirler Destanı”dır. Tam metni ileride -Dördüncü Bölümde- verilecek olan destanın başlangıç ve bitiş bölümleri şu şekildedir:

25

4- Yerlerinde kalan bir kısım bölge halkına Rusların uyguladıkları zor tedbirler (sürgün, idam… vb.).

Göçemeyip Artvin, Ardanuç ve Berta köylerinde düşman elinde kalan yerliler arasında ekim yapılamadığı için, 1916 kışında yokluk ve açlık da başlamıştı. 1915 Nisan sonlarında Artvin’e gelen Rus Tahkikat Heyeti, gönüllü olarak savaşa katılanlardan yakalayabildiklerini “Vatan haini” damgasını vurarak Batum Harp Divanına göndermiştir. Tutuklananlar 18 yıla kadar hapis ve sürgün cezalarına çarptırılmış; bir kısmı idam10

edilmiştir.

1914 yılı Haziran ayında Birinci Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı Devleti de bu savaşa katılmıştır. Bu sırada Çarlık Rusya orduları da 1 Kasım 1914’te sınırları aşarak Osmanlı üzerine saldırıya geçmiştir. 93 Harbi’nden 36 yıl sonraki bu ikinci Rus taarruzunda da halk Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış ve bu ikinci göçe de “İkinci Vayna-Küçük Vayna” veya “Kaçakçılık-İkinci Kaçakaçlık” adı verilmiştir (Abanoz, 1966: 10).

Çarlık Rusya’da Bolşevik İhtilali başlayınca 18 Aralık 1917 günü Erzincan Mütarekesi imzalanmıştır. Bunun üzerine 1918 Ocak ayı içinde cephelerden Rus birlikleri çekilmiş, yalnız mütareke heyetine memur Rus subayları kalmıştır. Bundan sonra ordumuz

Hayır ede encamın Cenabı Mevla Meydanlarda kaldık sahibimiz yok Sarardı elvanı muhacirlerin Köle satılsak talibimiz yok Hep musavi oldu bay ede geda Er-avrat söyleriz ayıbımız yok Bozuldu devranı muhacirlerin Hayâ edebi kalmadı muhacirlerin. Devran-ı âlemin aksine döndü Biçare İznî'nin feryad-u ahı Miliyon haneler mahf oldu soldu Vilayet Erzurum çoktur günahı Gonca gülümüze baykuşlar kondu Zor köyünde sakin muhtar penahı Soldu gülistanı muhacirlerin. Hatm oldu destanı muhacirlerin.

Bu savaş sonucu göçmek zorunda kalmış Şavşatlı Firakî Hoca (1854-1939) da o günleri bir ağıtında anlatır: Sene üçyüz otuz birin devrinde, Nevcivan olanlaryekûn kartlanmış,

Vasf edeyim size ben neler gördüm: Yüklenip gam yükün gider atlanmış, Bîgafilden millet oldu tarumar, Nicelerin kapıları kitlenmiş.

Sanırsın mahşerdir, fenalar gördüm. Ağlayıp sızlaşan analar gördüm. Ferman olup harp alayı açıldı, Der Firâkî geldi âhir zamanlar, Cümle asakire libas biçildi, Çıktı alâmetler, geçti gümanlar, Sılasından, vatanından geçildi, Yârinden ayrılan taze civanlar, Baykuş öter viran haneler gördüm. Âh-ü feryad eden Sunalar gördüm

10 Yusufeli Erkinis köyünden meşhur âşık Muhibbî’nin torunu Âşık Aziz de 1915’te Rus askerlerince tutuklanmış ve İşhan’da kurşuna dizilerek idam edilmiştir (Özder ve Aydın, 1969: 66).

Erzincan-Erzurum çizgisinde kalan Ermeni kuvvetleriyle savaşacaktır. Birinci Kafkas Kolordusu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa, 11 Mart 1918 günü karargâhı ile Erzurum’a yetişerek Ermeni saldırganlığına son vermiştir. Bundan sonra 17 Mart günü Narman ilçe merkezi de Karabekir’in bir alayı tarafından ele geçirilmiş ve 23 Mart’ta Türk birlikleri 1878 sınırlarımıza dayanmıştır.

Erzincan Mütarekesinden iki buçuk ay sonra Bolşevik Rusya ile Osmanlı Hükûmeti arasında Brest-Litovsk anlaşması imzalanmıştır (3 Mart 1918). Bu Anlaşmayla Rusya, ahalinin oyları alındıktan sonra, 1878 sonunda elimizden çıkmış olan yerlerin Türkiye’ye geri verilmesini kabul etmiştir. Yapılan genel oylama sonunda Üç Sancak ahalisinin % 99’dan çoğu Türkiye’ye bağlanma isteğini belirtmiştir. Bu işlemden sonra Türk Ordusu 1918 Mart sonlarına doğru Üç Sancakla birlikte Artvin, Borçka, Ardanuç ve Şavşat kazalarımızı da almıştır.

Trabzon Muahedesi: Erzincan ve Erzurum’daki kanlı Ermeni saldırganlığı önlenip bu şehirler Karabekir Paşa tarafından kurtarıldıktan sonraki aylarda Trabzon’da kurulmuş bir Gürcü Millî Komitesi ile Osmanlı Hükûmeti arasında 18 Haziran 1918 günü Trabzon Muahedesi imzalanmıştır. Bu muahede ile aynı zamanda Brest-Litovsk Antlaşması’yla Türkiye’ye iade edilen Üç Sancak haklarını Gürcü Millî Hükûmeti de kabul etmiş sayılıyordu. Ermeniler de muahede hükümlerini uygun bulduklarını sonradan teyit ederek artık bir Türk-Ermeni düşmanlığı kalmadığı kanısını uyandırmış bulunuyorlardı.

Mondros Mütarekesi: Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri ile yenik sayılan Osmanlı Hükûmeti arasında 30 Ekim 1918 günü Limni Adasında imzalanan bu mütarekeyle savaş sona ermiş sayılıyordu. Mütarekenin Üç Sancağı ilgilendiren başlıca hükümleri, günümüzün diliyle şunlardır:

“Müttefik Devletler, güvenliklerini tehdit edecek bir durum karşısında herhangi bir noktayı işgal edebileceklerdir (Md.- 7)./ İran’ın kuzeybatı kesimindeki Türk Kuvvetleri derhâl savaştan önceki sınır gerisine çekilecektir (Md.- 11)./ Osmanlı Hükûmeti Batum ile Bakü’nün işgaline itiraz etmeyecektir (Md.- 15).

27

İngiliz ve Gürcü işgalleri: Mütarekenin imzasından sonra aradan bir ay geçmeden İngilizler 27 Kasım 1918 günü Batum’a asker çıkarmışlar ve 17 Aralık 1918 günü de Batum’un resmen işgal olunduğu ilan edilmiştir. Hemen sonra da Artvin, Borçka, Ardanuç ve Şavşat’a İngiliz işgal birlikleri yerleşmeye başlamıştır.

İşgal kuvvetlerinin başında bulunanlar ilk iş olarak kendilerine karşı koyan sözü geçer kimseleri takip ve sindirmeye başlamışlardır. Ancak nihayetinde yerel direnişler sonucu İngilizler Nisan 1920 sonunda Artvin, Ardanuç ve Şavşat kesimlerini boşaltıp Batum’a çekilmişler, 7 Nisan 1920’de de Batum’u boşaltmışlardır. İngilizlerin ayrılmasını fırsat bilen Gürcüler, bölgeyi işgal etmişlerdir (Özder, 1973: 35-42).

Belgede Artvin âşıklık geleneği (sayfa 39-42)