• Sonuç bulunamadı

Hukuksal Nitelik ve Sonuç  1. Birleşme

II­ HUKUKSAL ÇERÇEVE  A. Türler

B.  Hukuksal Nitelik ve Sonuç  1. Birleşme

a. Genel olarak 

Usulüne  uygun  bir  şekilde  gerçekleştirilen  birleşme  işlemi,  bu  işlemin  tarafları  olan  ortaklıklar,  bunların  pay  sahipleri  ve  alacaklılar  üzerinde  bir  takım  hukuki sonuçlar doğurmaktadır.  

      

148 GÜVEMLİ Oktay, Kurum Bölünmeleri İle İlgili Avrupa Topluluğu Konseyi'nin 6 Sayılı Direktifi Ve  Türkiye'deki Gelişmeler, Vergi Dünyası, S.123, Kasım 1991, s.22. 

149 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Gerekçesi, Madde Gerekçeleri, madde 159, s.59. 

60 

Birleşmenin hukuken sonuç doğurması devir yoluyla birleşmede devralınan  ortaklık/ortaklıkların,  yeni  kuruluş  yoluyla  birleşmede  yeni  kuruluşa  katılan  ortaklıkların  malvarlıklarının  tamamının,  birleşmenin  türüne  göre  devralan  veya  yeni kurulan ortaklığa geçmesidir. Birleşmenin sonucu, malvarlığının başkaca bir  işleme  gerek  kalmadan  el  değiştirmesi  ve  buna  bağlı  olarak  devralınan  ve  yeni  kuruluşa  katılan  ortaklıkların  pay  sahiplerinin  devralan  veya  yeni  kurulan  ortaklığın pay sahibi olmalarıdır. Devir yoluyla birleşmede en az bir, yeni kuruluş  yoluyla birleşmede ise en az iki ortaklığın malvarlığı, devralan veya yeni kurulan  ortaklığa  intikal  etmekte,  malvarlığını  devreden  ortaklıkların  pay  sahipleri  devralan‐yeni  kurulan  ortaklıkta  pay  sahibi  olmakta  ve  devir  yoluyla  birleşmede  en  az  bir,  yeni  kuruluş  yoluyla  birleşmede  en  az  iki  ortaklık  tasfiye  edilmeksizin  infisah etmekte, varlığını yitirmektedir150

b. Tasfiyesiz infisah 

İnfisah  yasada  veya  esas  sözleşmede  öngörülen  sebeplerden  birinin  gerçekleşmesi ile karar alınmasına veya ihbarda bulunulmasına gerek olmaksızın  anonim  ortaklığın  kendiliğinden  sona  ermesidir151.  TTK  md.  434  b.7  uyarınca,  birleşme  anonim  ortaklık  açısından  bir  infisah  sebebidir.  TTK  md.  439  hükmü  uyarınca,  normal  olarak  infisah  eden  şirket  tasfiye  haline  girer.  Ancak  anılan  maddede  anonim  şirketin  diğer  bir  şirketle  birleşmesi,  limited  şirkete  çevrilmesi  ve amme hükmi şahsı tarafından devralınması hallerinde, infisah eden şirketlerin  tasfiye sürecine girmeyecekleri belirtilmiştir.  

Türk  Ticaret  Kanununun  anonim  ortaklıkların  tasfiyesini  düzenleyen  yedinci  kısmının  (C)  bölümünde  tasfiyesiz  infisaha  ilişkin  hükümler  yer  almaktadır.  TTK  md.  451  devir  yoluyla  birleşmelerde,  md.  452  ise  yeni  kuruluş  yoluyla  birleşmelerde  tasfiyesiz  infisah  öngörmüştür.  Devralma  yoluyla 

      

150 TÜRK, Birleşme, s.106. 

151 TEKİNALP/POROY/ÇAMOĞLU, s.769. 

61 

birleşmede,  devreden  anonim  ortaklık,  yeni  kuruluş  yoluyla  birleşmede  ise  birleşen  anonim  ortaklıkların  tamamı  tasfiyesiz  infisah  eder.  Diğer  bir  ifade  ile  devir  yoluyla  birleşmede  en  az  bir,  yeni  kuruluş  yoluyla  birleşmede  ise  en  az  iki  ortaklık  tasfiyesiz  infisah  etmektedir152.  Yeni  TTK’nın  birleşmeyi  düzenleyen  hükümlerinde sona ermenin tasfiyesiz gerçekleşeceğine dair herhangi bir hüküm  bulunmaması  eleştirilmesi  gereken  bir  durumdur153.  Kanun  tasarısının  md. 

136/4’e ilişkin gerekçesinde, “Dördüncü fıkranın birinci cümlesi, hem tasfiyesiz sona  ermeyi  hem  de  üçüncü  fıkrada  yer  alan  külli  halefiyeti  öngörmüştür”  ifadesi  yer  almaktadır. Ancak madde metninde, “Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketi  bir  bütün  halinde  devralır.  Birleşmeyle  devrolunan  şirket  sona  erer  ve  ticaret  sicilinden  silinir”  denilmiştir.  Madde  metninin  bu  haliyle,  maddede  birleşmenin  tasfiyesiz  infisah  yoluyla  gerçekleşeceğinden  bahsedildiğini  söylemek  zordur. 

Kanımızca,  Tasarı  kanunlaşırken  madde  metnine  sona  ermenin  tasfiyesiz  gerçekleşeceğine  dair  bir  ifadenin  eklenmesi,  birleşmenin  temel  unsurlarından  olan tasfiyesiz infisahın kanun metninde tereddüde mahal vermeyecek şekilde yer  almasını  sağlayabilirdi.  Bu  yönüyle  md.  136 eksik  bir  düzenleme  olarak  kanunda  yer almaktadır. 

Tasfiye, hukuki ve mali ilişkilerin çözülmesi amacına yönelik bir işlemdir154.  Tasfiye  faaliyetine  son  veren  bir  teşebbüsün  bütün  hesaplarının  kesin  olarak  kapatılması,  malvarlığının  elden  çıkarılması,  alacakların  tahsili,  borçların  ödenmesi,  olumlu  bir  bakiye  varsa  bunun  pay  sahiplerine  tasfiye  hükümleri  dairesinde  dağıtılması  ve  şirketin  kaydının  sicilden  silinmesi  işlemlerinin  tamamıdır.  Tasfiye  sürecine  giren  ortaklığın  hukuki  varlığı  sona  erdirilir. 

Ortaklığın  faaliyet  konusu,  tasfiye  ile  sınırlanır  ve  ortaklık  varlığını  ortadan  kaldırmaya çalışır. Birleşmede ise durum bunun tersidir. Birleşen ortaklık varlığını 

      

152 YASAMAN, Birleşme, s.19. 

153 TÜRK Hikmet Sami, Tasarı, s.26. 

154 TEKİL, s.505. 

62 

ortadan  kaldırmayıp  faaliyetini  diğer  birleşilen  veya  yeni  kurulan  ortaklıkla  sürdürmeyi istemektedir155

c. Malvarlığının intikali ve külli halefiyet  aa. Malvarlığı kavramı 

Malvarlığı,  bir  hukuk  süjesinin  sahip  olduğu  ekonomik  gücün  tamamını  ifade  etmektedir156.  Diğer  bir  deyişle,  bir  gerçek  veya  tüzel  kişinin  para  ile  ölçülebilen hak ve borçlarının toplamı malvarlığını oluşturmaktadır157. Malvarlığı  kavramı,  haklar  kadar  borçları  da  yani  aktifler  kadar  pasifleri  de  içermektedir. 

Malvarlığı  dendiğinde  içinde  aktif  ve  pasif  öğelerin  birlikte  bulunabildiği  bir  bütünlük anlaşılmalıdır. Ancak malvarlığı sadece aktif veya sadece pasiflerden de  oluşabilmekte;  bu  halde  de  malvarlığının  içinde  aktif  veya  pasif  öğeyi  aynı  anda  bulundurma  olanağının  varlığından  söz  edilmektedir158.  Malvarlığının  pasifinin  aktifinden  fazla  olması,  o  şahsın  bir  malvarlığına  sahip  olmadığı  anlamına  gelmemektedir159

Malvarlığı  bir  bütün,  bir  küldür.  Ancak  özel  kurallar  aksini  öngörmedikçe,  bir kül ve bütün olarak devredilemez. Ayni haklar için geçerli olan belirlilik ilkesi  uyarınca, malvarlığının tamamına etkili olacak şekilde bir ayni hak kurulamaz160.  Bu  nedenle  bir  malvarlığı  üzerinde  ayni  hak  tesis  edilebilmesi  için  malvarlığına  dâhil  olan  unsurların  her  birinin  kendisine  ait  şekil  şartlarına  uyulması  gerekir. 

Malvarlığının  bir  bütün  olarak  bir  hak  konusu  teşkil  etmemesi,  onun  bir  hukuki  bütün  olmasına  engel  değildir161.  Birleşme  ve  devirde,  malvarlığının  bir  bütün 

      

155 YASAMAN, s.20. 

156 ACEMOĞLU, s.9. 

157 TÜRK, Birleşme, s.62. 

158 HELVACI, Bölünme, s.99. 

159 ACEMOĞLU, s.10. 

160 ERDEM, s.43. 

161 ACEMOĞLU, s.10. 

63 

olarak hak konusu teşkil etmemesinin istisnası olarak, malvarlığı bir bütün olarak  tüm aktif ve pasifleriyle diğer şirkete geçmektedir. 

bb. Külli halefiyet 

Külli halefiyet, bir kişiye ait malvarlığının, her bir hakkın devri için kanunun  aradığı  özel  şartların  gerçekleşmesi  aranmaksızın,  tüm  olarak,  tek  bir  olayla,  tek  bir  işlemle  (uno  actu)  başkasına  intikalidir162.  Bu  kavramın  karşıtı  olan  cüz’i  halefiyet  ise  münferit  hak  veya  hukuki  ilişkilerin  bir  kimseden  diğerine  geçmesi  için  kullanılır.  Kural  olarak  hak  ve  borçların  bir  hukuk  öznesinden  bir  diğerine  naklinde  izlenen  olağan  yol,  cüz’i  halefiyettir163.  Diğer  bir  deyişle,  cüz’i  halefiyet  kural, külli halefiyet istisnadır. Ayni haklar açısından geçerli olan “belirlilik” ilkesi  bir  malvarlığının  tamamına  yönelik  ayni  hak  kurulmasına  imkân  vermez164.  Bir  malvarlığı  üzerinde  ayni  hak  tesis  edebilmek  için,  malvarlığına  dâhil  bütün  unsurlara ilişkin şekil şartlarına uyulması gerekmektedir. Olağan dışı bir devir yolu  olan  külli  halefiyet  ancak  kanundan  doğabilir.  Nitekim  TTK  md.  151  uyarınca,  birleşmelerde külli halefiyet benimsenmiştir.  

Bir  işletmenin  malvarlığına  dâhil  olan  çeşitli  hak  ve  borçların  ayrı  ayrı  ve  her birine özgü devir işlemleriyle başka bir işletmeye intikali, devreden işletmenin  hacmine  göre  son  derece  zaman  alıcı  ve  külfetli  olabilir165.  Birleşmede  külli  halefiyet  ilkesinin  benimsenmesinde  tasfiyesiz  infisah  ilkesinin  benimsenmesine  ilişkin benzer kaygılar rol oynamaktadır.  

Miras  hukukunun  bir  kavramı  olan  külli  halefiyet  ilkesi,  şirketler  hukukunda  bir  tüzel  kişiliğin  tasfiyesiz  infisahı  ilkesinin  tamamlayıcısı  olarak  benimsenmiştir.  Murisin  malvarlığının  tamamını  devralan  mirasçılar  gibi,  bir 

      

162 KOCAYUSUFPAŞAOĞLU Necip, Miras Hukuku, İstanbul 1987, s.41. 

163 TÜRK, Birleşme, s.152. 

164 ERDEM, s.43. 

165 TÜRK, Birleşme, s.153. 

64 

birleşme işlemi çerçevesinde, infisah eden şirketin malvarlığının tamamı devralan  şirkete  intikal  etmekte,  infisah  eden  şirket  adeta  devralan  şirket  bünyesinde  devam  etmektedir166.  Gerçekten  de  birleşme  amacıyla  dağılan  şirketin  ortakları,  devralan şirketin ortağı haline gelmekte ve dağılan şirketin malvarlığı ile ortakları  arasındaki dolaylı hukuki ilişki, devralan şirket bünyesinde daha geniş bir ortaklar  çevresinde  sürdürülmektedir167.  İşletmenin  bütünlüğünü  koruyarak  özne  değiştirmesine imkân sağlamak ve cüz’i halefiyetin yol açtığı külfetli, zaman alıcı ve  masraflı  devir  işlemlerinden  kurtarmak  amacıyla  Türk  birleşme  hukukunda  külli  halefiyet ilkesi benimsenmiştir. 

d. Pay sahipliğin devamı 

Devralan  ortaklık  pay  sahipleri  ya  da  yeni  kuruluş  yoluyla  birleşmede  kuruluşa katılan şirketlerin pay sahiplerine önceki ortaklıkta sahip oldukları mali  ve  ortaksal  haklara  karşılık  hesaplanan  bir  değişim  oranına  göre  devralan  ya  da  yeni kurulan ortaklıkta pay verilir168.  Buna pay sahipliğinin devamı denilmektedir.  

Gerek  TTK,  gerekse  Yeni  TTK  anlamında  birleşmeden  söz  edebilmek  için  sadece  devrolunan  şirket  malvarlığının  geçişi  yeterli  değildir169.  Birleşme  sonucunda  yeni  kurulan  ortaklık  ya  da  devreden  ortaklık  pay  sahiplerine  değiştirme  birimine  göre  pay  verilmiyorsa  ya  da  devralınan  malvarlığının  karşı  edimini  pay  değil  de  para  oluşturuyorsa  birleşmeden  söz  etmek  mümkün  değildir170.  Ancak  yukarıda  da  açıkladığımız  üzere,  Yeni  TTK  md.  141’de  düzenlenen  ayrılma  akçesi,  pay  sahipliğinin  devamı  ilkesinin  istisnasını  teşkil  etmektedir.  

      

166 JEANTIN Michel, La Transmission universelle du patirmoine d’une société; Les Activités et les  Biens de L’Entreprise, Mélanges Offerts à Jean Deruppé, Paris 1991, s.287. 

167 TÜRK, Birleşme, s.156. 

168 YASAMAN, Birleşme, s.32. 

169 KILIÇ, s.46. 

170 YASAMAN, Birleşme, s.32. 

65  2. Bölünme 

a. Genel olarak 

Bölünme  işleminin  usulüne  uygun  olarak  gerçekleştirilmesi  neticesinde,  bölünmeye  katılan  tüm  ortaklıklar  ve  bunların  pay  sahipleri  ile  çeşitli  hak  sahipleri, alacaklıları ve çalışanları üzerinde çeşitli sonuçlar ortaya çıkmaktadır171.  Bölünmenin  ticaret  siciline  tescili  ile  bölünmenin  sonuçları  gerçekleşmektedir. 

Bölünme işleminin sonuçları, bölünmenin infisahla gerçekleşip gerçekleşmemesine  göre değişecektir. 

b.  Tam bölünmede bölünen şirketin tasfiyesiz infisahı 

Tam bölünme infisahla sonuçlanan bölünme olarak adlandırılmaktadır. Tam  bölünmede,  bölünen  şirket,  malvarlığını  bölümler  itibarıyla  iki  veya  daha  fazla  şirkete devrederek sona erer ve unvanı ticaret sicilinden silinir. Nitekim KVK md. 

19/3‐a’da tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz olarak infisah ederek tüm  malvarlığını kayıtlı değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak iki veya daha  fazla  tam  mükellef  sermaye  şirketine  devretmesi  tam  bölünme  olarak  tanımlanmıştır.  Yeni  TTK  md.  159  ise  tam  bölünen  şirketin  sona  ereceğini  ve  unvanının ticaret sicilinden silineceğini öngörmektedir.  

c. Kısmi külli halefiyet 

Bölünmede, malvarlığı bölümleri aktif ve pasif değerlerin devri için gerekli  işlemler  yapılmaksızın  kanundan  dolayı  kül  halinde  devralan  ortaklıklara  intikal  etmektedir172.  Bölünmede  birleşmenin  aksine,  malvarlığının  tamamı  bir  bütün  olarak devredilmemektedir. Malvarlığı devirden önce bölümlere ayrılmakta ve bu  bölümler bir bütün olarak devredilmektedir173. Bir kişiye ait hak ve borçlar diğer 

      

171 HELVACI, Bölünme, s.97. 

172 ÇOŞTAN, s.113. 

173 ÇEBİ, s.23. 

66 

bir  kişiye  cüzi  halefiyet  veya  külli  halefiyet  yoluyla  devredilebilmektedir174.  Külli  halefiyette  bir  kişiye  ait  hak  ve  borçlardan  oluşan  malvarlığı  veya  işletme  ekonomik ve hukuki bir bütün halinde tek bir işlemle devredilmektedir175.  

Külli halefiyetin uygulanabilmesi için, devir konusu malvarlığı ekonomik ve  hukuki  bir  bütün  teşkil  etmelidir176.  Bölünmede,  külli  halefiyet  ilkesinin  uygulanabilmesi  için  bölünme  sözleşmesinde  devralan  ortaklıklara  intikali  öngörülen aktif ve pasiflerin bütün oluşturacak şekilde belirlenmesi zorunlu olup  aralarında ekonomik ve hukuki  bir bütünlük  bulunmayan aktif ve pasiflerin külli  halefiyet  yoluyla  intikali  mümkün  olmamalıdır177.  Nitekim  Yeni  TTK  md.  159’da  malvarlığının  bölümlere  ayrılacağını  ifade  edilerek  bu  gerekliliğe  işaret  etmiştir. 

Yeni  TTK’nın  159’uncu  maddesinin  gerekçesinde  de  hem  tam  hem  de  kısmi  bölünmede devredilen malvarlığının, bölünme sonucunda kısmi küllî halefiyet yolu  ile devralan şirketlere geçeceği belirtilerek ayni sermaye konulmasının söz konusu  olmadığı  ifade  edilmiştir.  Gerekçede  kanunun,  bölünmenin  genel  kabul  gören  modelini  izleyerek,  KVK’nın  ayni  sermaye  konulması  sisteminden  ayrıldığı  belirtilmektedir.   

KVK  md.  19/3‐b,  kısmi  bölünme  işlemini  ayni  sermaye  koyma  olarak  tanımlamıştır. Ancak maddenin bu şekliyle kaleme alınışı ticaret hukuku açısından  çeşitli  sorunlar  doğurmaktadır.  Kısmi  bölünme  işleminde  sadece  aktiflerin  devri,   TTK  açısından  ayni  sermaye  koyma  işlemine  uygun  olmakla  birlikte  bölünme  işleminin mahiyetine uygun değildir178. Zira bölünmede kısmi külli halefiyet ilkesi  geçerlidir.  Taşınmaz  ve  iştirak  hisselerinin  ayni  sermaye  olarak  konması  yoluyla  gerçekleştirilen  kısmi  bölünmelerde  ise  devredilen  kıymetlerin  bunlarla  sınırlı 

      

174 TÜRK, Birleşme, s.150. 

175 TÜRK, Birleşme, s.150. 

176 ÇOŞTAN, s.113. 

177 ÇOŞTAN, s.114. 

178  NAZALI  Ersin,  Kurumlar  Vergisi  Açısından  Anonim  Şirketlerde  Tasfiye,  Devir,  Birleşme  ve  Bölünme İşlemleri, İstanbul 2008, s.198. 

67 

olduğu anlaşılmaktadır179. Zira kanun üretim veya hizmet işletmelerinin devrinde,  devralan  şirket  hisselerinin  devreden  şirketin  ortaklarına  verilmesi  halinde,  bu  taşınmaz  ve  iştirak  hisselerine  ilişkin  borçların  da  devredileceğini  belirtmiştir. 

Dolayısıyla  devralan  şirketin  hisseleri,  devreden  şirkette  kalıyorsa  bu  durumda  borçların  devri  zorunluluğu  bulunmamaktadır.  Görüldüğü  gibi  Yeni  TTK’nın  159’uncu madde gerekçesinde de belirtildiği üzere KVK sisteminin ayni sermayeyi  esas  alan  sistemi  ile  TTK  sistemi  özellikle  gayrimenkuller  ve  iştirak  hisselerinin  devrinde  birbirlerinden  ayrılmaktadırlar.  Esas  itibarıyla  gayrimenkul  ve  iştirak  hisselerinin  devrinde,  devralan  şirketin  hisseleri  ortaklara  verilmeyip  devreden  şirkete  veriliyorsa  borçların  da  devri  zorunlu  olmadığından,  bir  kısmi  bölünme  işleminin mevcudiyetinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.  

İştirak hisselerinin bir diğer şirkete ayni sermaye olarak konulması halinde  de  benzer  değerlendirmelerde  bulunmak  mümkündür.  İştirak  hisselerinin  ayni  sermaye olarak konulmasında bir şirketin hisse senetleri ile diğer bir şirketin hisse  senetleri  yer  değiştirmektedir180.  Bahsi  geçen  işlem,  esas  itibarıyla  bir  hisse  değişimi  işlemidir.  Ancak  hisse  değişiminden farklı  olarak  iştirak  hislerinin  devri  ile  yönetim  ve  hisse  çoğunluğunun  devralan  şirkete  geçme  zorunluluğu  yoktur. 

Yönetim  ve  hisse  çoğunluğunun  el  değiştirmesi  ile  sonuçlanacak  hisse  devirleri,  KVK  md.  19/3‐c  anlamında  hisse  değişimi  olarak  nitelendirilirken  iştirak  hisselerinin bir başka şirkete bu şirketin hisseleri karşılığında devri ayni sermaye  konulması yoluyla kısmi bölünme olarak tanımlanmıştır. 

Yeni  TTK  hükümleri  çerçevesinde  kısmi  bölünmede  malvarlığının  kısmi  külli  halefiyet  çerçevesinde  intikali  söz  konusu  iken  KVK  sistemi  ayni  sermaye  konulmasını esas almıştır. Devredilen malvarlığının başka bir şirkete ayni sermaye  olarak konulması, Yeni TTK sisteminde yavru şirket kurma yoluyla kısmi bölünme 

      

179 ÖZBALCI Yılmaz, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları (Kurumlar Vergisi Kanunu),  Ankara 2010, s.589. 

180 ÖZBALCI, 4684 Sayılı Kanun’da Yapılan Değişiklikler, s.62. 

68 

olarak  adlandırılmış  olup  malvarlığı  kısmi  külli  halefiyet  yoluyla  devredilmemektedir. Ancak KVK, ayni sermaye sistemini esas alarak ve devredilen  varlıklara  karşılık  edinilen  devralan  şirket  hisselerinin  devreden  şirkette  kalabileceğini  hüküm  altına  alarak  yavru  şirket  kurma  yoluyla  bölünmeyi  kısmi  bölünmenin esas türüymüş gibi ifade etmektedir.  

d. Pay sahipliğinin devamı 

Bölünmede  bölünen  ortaklığın  pay  sahiplerinin  aynen  birleşmede  olduğu  gibi  devralan  veya  yeni  kurulan  ortaklıklarda  pay  sahipliğine  devam  etmeleri  gerekir.  Pay  sahipliğinin  devamı,  bölünme  için  belirleyici  bir  niteliğe  sahiptir181.  Devreden  ortaklığın  pay  sahiplerine,  yeni  kurulan  ortaklıkların  veya  devralan  ortaklıkların paylarının verilmesi gereklidir. 

e. Devrin bütünlük teşkil eden bölümler itibarıyla yapılması 

Bölünmede,  bölünen  ortaklığın  malvarlığının  aktif  ve  pasifleri  ile  bütün  oluşturan bir bölümünün devralan ortaklıklara devredilmesi gerekir. Yeni TTK md. 

159’da  bu  gereklilik  üzerinde  durulmuştur.  Her  ne  kadar  bir  ortaklığın  tüm  malvarlığı  bir  bütün  teşkil  etmekteyse  de  bölünme  işleminde  bu  malvarlığının  kendisi içerisinde bütün oluşturan bölümlere ayrılarak bu bölümlerin de tüm aktif  ve  pasifleri  ile  devri  söz  konusudur182.  Bu  devir  kısmi  külli  halefiyet  ilkesi  çerçevesinde gerçekleştirilecektir. 

Şirket yeniden yapılandırmaları, sadece şirket ortaklarını değil, alacaklıları,  çalışanları,  potansiyel  yatırımcıları,  kredi  kurumlarını  ve  rekabet  düzenini  yakından  ilgilendirmekte  ve  bu  bağlamda  ticaret  hukuku,  sermaye  piyasası  hukuku,  rekabet  hukuku  hatta  çalışanlar  itibarıyla  iş  hukukunun  konusuna 

      

181 ÇEBİ, s.25. 

182 ÇEBİ, s.26. 

69 

girmektedir183. Dolayısıyla vergi hukuku bu tür işlemlerin bizatihi kendisi ile değil,  yaratacağı  sonuçların  vergisel  boyutu  ile  ilgilenmek  durumundadır184.  Özellikle  bölünme  müessesesinin  maddi  hukuk  boyutu  ihmal  edilerek  vergi  kanunlarında  düzenleme  yapılmaya  çalışılması,  bölünme  müessesesinin  tam  olarak  yaşama  geçirilmesine  engel  olmuştur.  6102  sayılı  Türk  Ticaret  Kanununun  yürürlüğe  girmesi  ile  birlikte  maddi  hukuk  düzenlemelerindeki  eksiklikten  kaynaklanan  uygulama sorunları ortadan kalkacaktır.  

Şirket  yeniden  yapılanmalarının  vergisel  boyutu  Avrupa  Birliği  adayı  ülke  statüsünde bulunan Türkiye açısından önem taşımaktadır. Zira Avrupa Birliğinde  farklı üye devlet şirketlerinin birleşme, bölünme, aktif transferi ve hisse değişimi  işlemlerinde  vergisel  açıdan  tarafsızlığı  sağlamaya  yönelik  ortak  vergilendirme  rejimi  bulunmaktadır185.  Türkiye,  Avrupa  Birliğine  tam  üye  olduğunda  AB  mevzuatında  yer  alan  hükümleri  iç  hukukuna  aktarmak  durumundadır.  Nitekim  4684 sayılı Kanunun Genel Gerekçesinde Avrupa Birliği Mevzuatına uyum sağlama  çalışmaları  çerçevesinde  dolaysız  vergiler  alanında  yapılması  gereken  düzenlemelerden birisinin de vergi kanunlarında şirketlerin bölünmesini ve hisse  değişimini  kolaylaştırıcı,  kalıcı  mahiyette  hükümler  getirmek  olduğu  ifade  edilmiştir186.  Tam  üyelik  halinde,  AB  Direktif  hükümleri  ile  uyumsuz  vergi  kanunlarının,  Direktiflerin  iç  hukuka  aktarılma  yükümlülüğü  gereği  Direktif  hükümleri  ile  uyumlu  olacak  şekilde  değiştirilmesi  gerekmektedir.  Bu  sebeple  2009/133/EC  sayılı  Direktif’te  yer  alan  sistemin  incelenmesi  önem  taşımaktadır. 

Çalışmamızın  ikinci  bölümünde  Avrupa  Birliğinde  şirket  yeniden  yapılandırmalarına  ilişkin  ortak  vergilendirme  rejimi,  dolaysız  vergilerdeki  uyumlaştırma  çalışmaları  ve  Avrupa  Birliği  Adalet  Divanı  kararları  çerçevesinde  incelenecektir. 

      

183 DOĞRUSÖZ, Tam Bölünme, s.39. 

184 DOĞRUSÖZ, Tam Bölünme, s.39. 

185 2009/133/EC sayılı Direktif. 

186 4684 sayılı Kanunun Genel Gerekçesi, s.24. 

70 

İKİNCİ BÖLÜM 

AVRUPA BİRLİĞİ VERGİ HUKUKUNDA BİRLEŞME, BÖLÜNME VE HİSSE