• Sonuç bulunamadı

Bölünme sonrası 

 

Üye Devlet X Üye Devlet Y

A’ nın pay 

sahipleri

B şirketi(bölünen A şirketinin  aktiflerinin bir

Kısmı) 

C Şirketi

C şirketinin  işyeri (bölünen A

şirketinin  aktiflerinin bir 

kısmı)

Üye Devlet X Üye Devlet Y 

A’ nın pay 

sahipleri

A Şirketi

135 

Devir yoluyla bölünme işlemi aşağıdaki şekilde gerçekleştirilecektir. 

Bölünme öncesi 

  Bölünme sonrası 

 

Üye Devlet X Üye Devlet Y

A’nın pay 

sahipleri 

B Şirketi C Şirketi

A Şirketi  

Üye Devlet X  Üye Devlet Y 

A’nın pay

sahipleri  

BŞirketi C  Şirketi

B şirketi nin işyeri     (bölünen A şirketinin

aktiflerinin bir kısmı) 

 

C şirketinin işyeri  (bölünen A şirketinin aktiflerinin bir kısmı) 

136 

(A)  şirketi,  mevcut  veya  yeni  kurulan  iki  veya  daha  fazla  şirkete  bölünmüştür.  Bu  bölünme  işlemi  neticesinde  infisah  olan  (A)  şirketinin  ortaklarına,  (A)  şirketinin  malvarlığını  devralan  şirketlerin  sermayesini  temsil  eden  yeni  hisseler  verilmiştir.  Burada  verilecek  hisselerin,  (A)  şirketinin  aktif  ve  pasiflerinin  devralan  şirketlerce  elde  edilen  ilgili  kısmı  ile  oranlı  olması  gerekmektedir.  Bir  bölünme  işleminin,  bölünen  şirketin  eşit  kısımlarından  oluşması  gerekli  değildir,  ancak  burada  aktiflerin  bir  şirkete,  pasiflerin  diğer  şirkete keyfi şekilde tahsisi söz konusu olmayacaktır.    

b. Malvarlığının bir kısmının devrini öngören işlemler  aa. Aktif devri 

Aktif  devri,  artık  amaçlarına  uygun  olmayan  bir  faaliyet  dalını  terk  etmek  veya  hukuki  açıdan  bağımsızlığı  bulunmayan  bölümleri  yavru  şirket  haline  getirmek isteyen şirketler tarafından uygulanmaktadır396. Her ne kadar işlem aktif  transferi olarak nitelenmiş olsa da bu işlemin özgünlüğü ve yararı, özellikle pasifin  de devrine imkân vermesinden kaynaklanmaktadır397

Direktifin 2‐c maddesinde aktif devri, bir şirketin infisah etmeksizin faaliyet  dallarının  tümünü  veya  bir  veya  birden  fazlasını  başka  bir  şirkete,  bu  şirketin  sermayesini  temsil  eden  hisse  senetleri  karşılığında  devretmesi  işlemi  olarak  tanımlanmıştır.  Aktif  devri  ile  birleşme  ve  bölünme  işlemleri  arasındaki  temel  farklılık,  aktif  devri  işleminde  devreden  şirketin  infisah  etmemesidir.  Devreden  şirket,  tüm  mallarını  devretmiş  olsa  bile  bir  tüzel  kişilik  olarak  varlığını  sürdürmeye devam edecektir. 

 

      

396  GUYON  Yves,  Prospectives  du  Droit  Economique,  Dialogues  avec  Michel  Jeantin,  Paris  1999,  s.237. 

397 GUYON, s.240. 

137 

Aktif devri işlemlerini aşağıdaki gibi bir şema ile özetleyebiliriz: 

Devir öncesi 

  Devir sonrası 

 

Üye Devlet X Üye Devlet Y 

A Şirketi B Şirketi

Bni n pay  sahipleri

A Şirketi’nin’  faaliyet dalı  (B şirketinin 

işyeri) 

Üye Devlet X  Üye Devlet Y 

B’nin hisseleri

A’ nın pay sahipleri

A Şirketi  B Şirketi 

B’ nin pay   sahipleri

 

A Şirketi’nin  faaliyet dalı 

138 

Direktif  2‐d  maddesinde,  bir  şirketin  infisah  etmeden  tüm,  bir  ya  da  daha  fazla faaliyet dalını başka bir şirkete devredebileceğini ifade edilmektedir. Esasen  kısmi  bölünme  ile  aktif  devri  arasındaki  farkı  ortaya  koyan  da  budur.  Zira  Direktif’in  2‐c  maddesinde  kısmi  bölünmede  de  devir  işleminin  faaliyet  dalı  bağlamında yapılacağı belirtilmekte olup Direktif burada en az bir faaliyet dalının  devreden  şirkette  bırakılması  şartını  koymuştur.  Aktif  devri  işleminde,  devreden  şirketin  hukuki  varlığı  sona  ermediği  için,  devralan  şirketin  sermayesini  temsil  eden  hisse  senetleri  ortaklara  değil  devreden  şirkete  verilmektedir398.  Devreden  şirketin tüm aktif ve pasiflerini devretmesi ihtimalinde, devreden şirket, devralan  şirkete  iştirak  eden  bir  holding  haline  gelecektir399.  Eğer  devralan  şirket  yeni  kurulan  bir  şirket  ise  devreden  şirket  aktif  devri  neticesinde  tek  pay  sahibi  olacaktır.  

Direktif’in  2‐a  maddesinde  yer  alan  birleşme  tanımında  olduğu  gibi  2‐j  maddesinde  devralan  şirketin  işlemden  önce  mevcut  bulunup  bulunmamasına  ilişkin  herhangi  bir  belirleme  bulunmamaktadır.  Devredilen  malvarlığı  unsurları,  esas itibarıyla yeni kurulan bir şirketin başlangıç sermayesini oluşturabilir. Gerek  aktif  devri  gerekse  kısmi  bölünme  işlemleri,  bir  şirkete  diğer  bir  şirketin  ayni  sermaye  koymasını  ifade  etmektedir.  Direktifin  aktif  devrine  ilişkin  hükmü  bir  işletmenin  aktif  ve  pasif  her  unsurunu  dilediği  her  şirkete  devretmesi  ve  karşılığında o şirketten hisselerin alınması şeklinde düzenlememiş, bunun yerine 

“bütün,  bir  veya  birden  fazla  faaliyet  dalı”  ifadesini  kullanmıştır.  Direktifin  2‐j  maddesi  uyarınca  faaliyet  dalı,  “bir  şirketin,  organizasyon  açısından  bağımsız  işletmesini  teşkil  eden  bir  bölümünün  aktif  ve  pasif  unsurlarının  bütünü”  olarak  tanımlanmıştır. Burada bağımsız işletme, kendi imkânları ile işlev gören bir bütünü  ifade  etmektedir.  Bu  durumda  tek  bir  aktifin  devri  Direktifin  2’nci  maddesi  bağlamında bir aktif devri oluşturmayacaktır. 

      

398  LONG  Yves, EC  Corporate Tax  Law,  Commentary on  the  EC  Direct  Tax Measures  and  Member  States’ Implementation, Binder 1, Amsterdam 2000, Country Chapters, France, s.12. 

399 LE GALL/DIBOUT, RDAF, s.995; THÖMMES, s.76. 

139 

Tanım  itibarıyla,  aktif  devri  bir  şirketin  aktif  ve  pasiflerinin  bir  kısmı  ile  sınırlandırılabilir veya tümüne hasredilebilir. Buna karşın, “faaliyet dalı” testi, aktif  ve  pasiflerin  devreden  şirketin  tüm  malvarlığı  içinden  rastgele  seçilmesini  engellemektedir400.  ABAD,  faaliyet  dalını  Andersen  og  Jensen401  kararında  şu  şekilde yorumlamaktadır: “Bir şirketin bağımsız işletmeleri öncelikle işlevsel açıdan  ve  ikincil  olarak  mali  açıdan  değerlendirilmelidir.  Burada  işlevsel  bakış  açısı,  devredilen malvarlığının (aktif) herhangi bir müdahaleye, bu amaçla ek yatırım veya  kıymet  transferine  ihtiyaç  duyulmadan  bağımsız  bir  işletme  olarak  faaliyet  gösterebilmesini  belirlemektir.  Bu  davada,  pasiflerin  tahsisi  kritik  bir  husus  olarak  ortaya  çıkmıştır.  Olağan  piyasa  koşulları  kapsamında  devralan  şirketin  bir  banka  kredisi alması halinde, devralan şirketin ortakları bu şirketteki hisselerini kredi için  teminat  olarak  kullansalar  da,  sadece  bu  durum  devredilen  işletmenin  bağımsız  olmadığı anlamına gelmez”402. Buna karşın, devralan şirketin finansal durumunun  kendi  olanakları  ile  ayakta  kalamayacağı  sonucunu  doğurması  kaçınılmaz  ise,  yukarıda varılan sonuç değişecektir403. Bu durum devralan şirketin geliri, borçları  dikkate  alındığında  anapara  ve  faiz  ödemelerini  karşılamaya  yeterli  olmaması  ihtimalinde söz konusu olabilir.  

Andersen  og  Jensen  davasında  ABAD,  devreden  şirketin  kredi  getirisi  ve  yükümlülüğünü ayırmak üzere bir kredi aldığında aktif devrinin söz konusu olup 

      

400 THÖMMES, s.77. 

401 C‐43/00, Andersen og Jensen ApS., 15.1.2000, [2002] ECR I‐379. Bu karara konu olan dava sabit  kıymet devri ile ilgilidir (olayda yavru şirkete devir söz konusudur). Devreden şirket bir kredi almış  (10 milyon DKK), kredinin anaparasını elinde tutarak borç yükümlülüğünü devralan şirkete (yavru  şirkete) devretmiştir. Mahkeme bu işlemin Direktifin 2‐c maddesi uyarınca şirket/dal tanımları ile  çatışır bulmuş ve aynı zamanda Direktifin 2‐i maddesi uyarınca olması gerekli bağımsızlık şartı ile  bir çelişme olmadığına karar vermiştir. Ulusal mahkeme işletmenin bağımsız olup olmadığına karar  vermeli ve bunu her münferit vakanın özel koşullarını dikkate alarak yapmalıdır.  

402 C‐43/00, para. 35‐36. 

403 ALHAGER Eleonor, Restructures of Companies in Swedish Income Tax Law – What is a Branch of  Activity?, Scandinavian Studies in Law, Vol‐44, 2003, s.14. 

140 

olmadığı  sorusuna,  tüm  aktif  ve  pasiflerin  devredilmesi  gerektiğini  belirterek  kredinin  anaparası  ve  yükümlülüğü  arasında  herhangi  bir  ayırım  yapılamayacağı  şeklinde cevap vermiştir404. Bu şekilde ABAD, şirketin aktif ve pasifleri arasında bir  bağlantı bulunması şartını ortaya koymuştur. ABAD, ulusal mercilerin anapara ve  borçların ayrılmasını reddedebilecekleri üç sınır tanımlamaktadır. İlk olarak şirket  kavramının tanımı gereğince devir konusu tüm şirket ise hangi aktif ve pasiflerin  devredileceğini açıklamaya gerek yoktur zira tüm malvarlığı devredilecektir. İkinci  olarak şirketin bazı faaliyetlerinin devri söz konusu ise şirketin bir bölümünden ne  anlaşılması  gerektiğinin  Direktif  2‐i  maddesi  uyarınca  tanımlanması  gerekmektedir.  Son  olarak  ise  işlemin  asıl  amacı  Direktifin  11’inci  maddesi  (yeni  madde  15)  kapsamında  vergi  kaçırma  veya  vergiden  kaçınma  değilse  ağırlıklı  olarak ticari kaygılarla yapılan aktif kıymet devirleri mümkün olabilir405

Her  ne  kadar  Andersen  og  Jensen  kararı  faaliyet  dalının  yorumlanmasına  yardımcı olacak ifadeler içermekte ise de bu karar ışığında dahi faaliyet dalı terimi  hala  yeteri  kadar  açık  değildir.  Dolayısıyla  ABAD,  bir  işletmenin  bağımsız  olup  olmadığının  belirlenmesini  davaya  ilişkin  özel  koşulları  dikkate  alabilecek  ulusal  mahkemelere bırakmıştır. 

Direktifteki  faaliyet  dalı  terimine  ilişkin  Alman  ve  Fransız  hukuklarındaki  yorumlar dikkate değerdir. Birleşme Direktifinin Almanca versiyonu, faaliyet dalı  terimi  için  Alman  Federal  Vergi  Mahkemesinin  birçok  kararına  konu  olan 

“Teilbetrieb”  ifadesini  kullanmaktadır.  “Teilbetrieb”  terimi,  UmwStG  (Umwandlungssteuergesetz  ‐  Yeniden  Yapılanmalarda  Vergilendirmeye  İlişkin 

      

404  VINTHER Nikolaj/WERLAUFF Eric, “Community Law and the Independent Business Interpreted  by the ECJ in Andersen & Jensen ApS”, European Taxation, October 2002, s.443. 

405  ABAD,  Andersen  og  Jensen  kararında  faaliyet  dalı  devrinin,  devir  hisse  değil  nakit  karşılığı  yapılmışsa, Direktif kapsamında olmadığına karar vermiştir. Devreden şirketin önemli ölçüde borç  alarak, sadece işletmeyi değil borç yükümlülüğünü de devretmesi ve anaparanın devreden şirkette  kalması  ekonomik  gerçeklikte  devralan  şirketin  borç  alarak  devreden  şirketin  işletmesini  satın  almasıdır. 

141 

Kanun)  madde  15’te  yer  almaktadır:  UmwStG,  faaliyet  dalı  terimini  bölünme  ve  aktif  devrine  ilişkin  kurallar  bağlamında  içermekte  olup  bu  kavramı  tanımlamamıştır. Bu meyanda, Birleşme Direktifi anlamında faaliyet dalı, bölünme  ve  aktif  devri  işlemleri  kapsamında  aynı  anlama  gelmektedir.  Birleşme  Direktifi  uygulamasında  faaliyet  dalının  devri  gerekmektedir.  Alman  vergi  mercilerinin  yorumuna  göre  bir  faaliyet  dalının  devri,  ancak  bir  işletmenin  faaliyeti  için  vazgeçilemez  olan  malları  devredildiğinde  gerçekleşmiş  kabul  edilmektedir.  Bir  işletme  için  vazgeçilemez  nitelikte  olmayan  varlıklar  devreden  şirketçe  kendi  bünyesinde  alıkonabilir406.  Bir  varlığın,  bir  işletme  için  esaslı  nitelikte  olup  olmadığının  tespitinde  devredilen  işletme  için  fonksiyonu  esas  alınmaktadır  (fonksiyonel  görüş).  Faaliyet  dalı‐“teilbetrieb”  kavramının  Alman  hukukunda  kullanımı,  herhangi  bir  örgütsel  bağımsızlık  gerektirmemesi  sebebiyle  Direktifin  tanımından  ayrılmakta  olup  fonksiyonel  bağımsızlık  temel  kriterdir407.  Alman  hukukundaki  anlamıyla  faaliyet  dalının  devri,  faaliyet  dalının  satışına  ilişkin  olup  Direktifin  sağladığı  vergi  ertelemesi  ile  karşılaştırıldığında  vergi  yükünü  daha  geniş  kapsamlı  olarak  hafifletmektedir408.  Bu  durumda  Alman  vergi  hukukunda  faaliyet dalının daha kısıtlayıcı bir şekilde yorumlanmış olması anlaşılmaktadır. 

Öte  yandan  Fransız  Vergi  İdaresi,  faaliyet  dalı  kavramını  yorumlarken 

“teknik açıdan şirketin kendi imkânlarıyla işlev gören bağımsız bir işletme teşkil eden  bir bölümüne yatırılmış unsurlar bütünü”  409 ifadesini kullanmıştır. Burada, sadece  bir faaliyet dalına doğrudan bağlı pasif unsurların devredilebileceği ve devredilen  faaliyet  dalının  faaliyeti  için  gerekli  unsurların,  faaliyet  dalı  tarafından  kullanılan  markalar  ve  faaliyet  için  gerekli  binalar  haricinde  tam  mülkiyet  şeklinde  devri 

      

406 ERNST & YOUNG,  s.628. 

407 EICKER Klaus, EC Corporate Tax Law, Commentary on the EC Direct Tax Measures and Member  States’ Implementation, Country Chapters, Germany (Germany), Binder 1, Amsterdam 2000, s.25. 

408 THÖMMES, s.79. 

409 BOI 4 I‐1‐93, Droit Fiscal, 1993, no.39, 10970. 

142 

öngörülmektedir410.  Bu  faaliyet  dalına  bağlı  olmayan  pasiflerin  devri,  bir  nakdi  ödeme anlamına geleceği için, ayrıcalıklı birleşme rejiminin uygulanmasına engel  teşkil  edecektir.  Ticari  markalar  münhasıran  devredilen  faaliyet  dalı  tarafından  kullanılmıyor,  devreden  şirketin  başkaca  faaliyet  dalları  ile  ortak  şekilde  kullanılıyorsa  bunların  tam  mülkiyet  şeklinde  devri  zorunlu  değildir411.  Aynı  şekilde  idare,  devreden  şirketin,  devredilen  faaliyet  dalının  faaliyeti  için  gerekli  binaların  mülkiyetini,  bu  binalar  üzerinde  devralan  şirkete  devredilen  faaliyet  dalını  bağımsız  ve  sürekli  bir  şekilde  işletebilmesine  imkân  verecek  bir  kullanım  hakkı tanıması halinde tutabileceğini ifade etmiştir412. Nitekim Fransız Yargıtay’ı,  bir  kararında  faaliyet  dalını  organizasyon  açısından  değerlendirildiğinde,  gerçek  üretim  aracı  teşkil  eden  binaların  mülkiyetinin  devrini  gerektireceğini  belirtmiştir413.  

Benzer şekilde Alman Hukukunda da, bir faaliyet dalının işlev görebilmesi  için  ihtiyaç  duyduğu  malvarlığı  gayrimenkulleri  kapsıyorsa,  bu  gayrimenkullerin  üzerindeki yasal hakların da devri söz konusu olmalıdır. Ancak, devralan şirkete bu  gayrimenkuller uzun vadeli bir kira sözleşmesi yoluyla kullandırılabilirler414.  

Aktif  devri  işlemlerinin,  Direktif  rejiminden  yararlanabilmesi  için  ilk  şart,  Direktifin  1’inci  maddesi  uyarınca  devreden  ve  devralan  şirketlerin  farklı  üye 

      

410 De GIVRÉ Yann,  “La notion de “branche complète d’activité” dans les opérations d’apport partiel  d’actif et de scission. Vers un durcissement de la doctrine administrative”, Droit Fiscal, 1997, no.22,  s.706; RENAULT Olivier, Les Nouveaux Contours de la Notion de Branche Complète et d’Autonome  d’Activité – Un essai de clarification de la Notion par l’Administration ou une tentative d’imposer  des  sous‐jacents  restrictifs?,  JCP‐La  Semaine  Juridique  d’Affaires,  No:8‐9,  21  Février  2002,  s.365; 

VILLEMOT  Dominique,  Le  Régime  Fiscal  de  Faveur  des  Fusions  et  des  Apports  Partiels  d’Actifs,  Droit Fiscal, 1993, no.46, s.1834. 

411 PLAGNET Bernard, “Apport d’une branche complète d’activité”, Bulletin Fiscal, 2/91, s.89. 

412  De GIVRÉ, s.706; RENAULT, s.365. 

413 Cass. Com. 30 oct 1989, no.89‐19766, Droit Fiscal, 1989, no.51, comm.2464. 

414 THÖMMES, s.79. 

143 

devletlere ait olması gereğidir. Buna karşın, devre konu olan malların bulunduğu  yerin bir önemi bulunmamaktadır415. Buradan çıkarılacak sonuç şu olacaktır: aynı  üye  devlet  şirketleri  arasında,  başka  bir  üye  devlette  yer  alan  aktiflerin  devrine  ilişkin  işlemler,  Direktifin  kapsamında  yer  almayacaktır.  Direktif  kapsamındaki  aktif  devri  işlemleri  Direktifte  öngörülen  vergi  ertelemesi  rejiminden  yararlanabileceklerdir.  Birleşme  ve  bölünme  işlemlerinde  olduğu  gibi  aktif  devri  işlemleri de devredilen aktif unsurlarının gerçek değeri ile mali değeri arasındaki  fark  olarak  ifade  edilebilecek  değer  artışlarında  herhangi  bir  vergilendirmeye  neden  olmamalıdır416.  Direktifin  9’uncu  maddesi  uyarınca,  birleşme  ve  bölünme  işlemlerinde  uygulanacak  vergisel  rejim,  aktif  devirlerine  de  uygulanacaktır. 

Birleşme,  bölünme  ve  aktif  devirlerine  uygulanacak  vergisel  rejim  başlık  III’te  açıklanacaktır.   

bb. Kısmi Bölünme 

Birleşme  Direktifinin  sistemine  2005  yılı  değişiklikleriyle  dâhil  olan  kısmi  bölünme  işlemi,  Direktifin  2‐c  maddesinde,  bir  şirketin  infisah  etmeden  bir  veya  daha fazla faaliyet dalını, bir veya daha fazla mevcut ya da yeni kurulacak şirkete,  en  az  bir  faaliyet  dalı  devreden  şirkette  kalacak  şekilde,  devralan  şirketlerin  hisselerinin  ortaklarına  verilmesi  veya  gerekirse  nominal  değerin  %10’unu  aşmayan  nakit  ödeme  yapılması  ve  nominal  değerin  olmaması  durumunda  bu  hisse  senetlerinin  değerini  karşılayan  paranın  ortaklarına  verilmesi  karşılığında  devretmesi olarak tanımlanmıştır. Kısmi bölünme işlemi bir bakıma, bir veya daha 

      

415  De  WAAL  Allard,  “Fusions  et  opérations  assimilées:  les  dispositions  françaises  à  l’épreuve  du  droit  communautaire”  (Les  Dispositions  Françaises),  Revue  de  Droit  des  Affaires  Internationales  /International Business Law Journal, 1999, no 7, s.846. 

416 LE GALL/DIBOUT, La Semaine Juridiue, s.22. 

144 

fazla  şirketin  mevcut  bir  şirketle  birleşmesi  işleminin  tersi  olarak  da  tanımlanabilir417.   

Kısmi bölünme işlemi aşağıdaki şema ile şu şekilde açıklanabilir: