• Sonuç bulunamadı

6. Literatür Değerlendirmesi ve Araştırmanın Kaynakları

1.1. Antik-Yunan- Roma ve Hristiyan Düşüncesinde Vicdan

1.1.2. Hristiyan Dini Düşüncesinde Vicdan

Vicdanın kavramsal gelişimine ve anlaşılmasına katkı sağlayan dini kaynaklardan biri Yeni Ahid’dir. C. A. Pierce Yeni Ahid’de geçen vicdan kavramı üzerine yaptığı değerlendirmesinde sun-eidenai kelimesine “kişinin kendi bilgisini paylaşması” anlamını vermiştir. Sorabji bu açıklama biçiminde kavramda bulunan sun- ekinin ne ifade ettiğinin net olarak açıklamadığına dikkat çekmiştir. Pierce’in tanımında vicdan, sanki iki kişiden oluşuyormuşuz gibidir. O iki kişinin bir yönü, kusuru olan ve onu sır olarak saklıyan, diğer yönü ise sırrı paylaşan gibidir. Pierce’in yorumunda vicdan, ahlâken suçlu durumlara işaret etmektedir.

Vicdanın anlaşılmasına önemli katkı sunan dini kaynakların başında Yahudi ve Hristiyan kutsal metinleri ve bunlara dair yorumlar gelmektedir. Vicdana ilk yorumlara Zebûr’daki ayetlerde rastlanılmaktadır. Zebûr, vicdanın bahsedildiği ilk dini kaynaklardandır. Tahminen M.Ö. X-V. yüzyıllara tekabül etmektedir. Bu nedenle vicdan İlkçağdan itibaren felsefe ve ilahiyat alanlarına konu olmuştur. Vicdan kavramın geçirdiği süreci anlamak ve kavramsal gelişimini takip etmek bakımından bu bilgiler önemlidir. Zebûr’da vicdanın geçtiği ayetlerden bazıları şöyledir: “Övgüler sunarım bana öğüt veren Rabbe, Geceleri bile vicdanım uyarır beni, gözümü Rabden ayırmam.”

(Mezmûrlar 16/7) vicdana verilen “uyarıcı ses” anlamını; “Doğruluğuma sarılacak, onu bırakmayacağım. Yaşadığım sürece vicdanım beni suçlamayacak.” (Eyüp 27/6) ayeti vicdanın suçlama ve yargılama özelliğini; “Adam öldürmekten vicdan azabı çeken mezara dek kaçacaktır. Kimse ona yardım etmesin.” (Süleyman’ın Özdeyişler 28/17)54 vicdan azabını ve bu acıyı çeken kişinin ruhsal durumunu ifade etmesi bakımından değerlendirilebilir. “Yalnız dikkat edin, bu özgürlüğünüz vicdanı zayıf olanların sürçmesine neden olmasın.” (Korintliler 8/9) Ayette vicdanın iman veya inanç düzeyi ve özgürlük ile ilişkilendirildiği görülmektedir. “Senin değil, öbür adamın vicdan huzuru için demek istiyorum. Benim özgürlüğümü neden başkasının vicdanı yargılasın?”

(Korintliler 10/29)55 vicdanın yargılama yönü ve iç huzuru anlamını ve daha sonraki

54 Sorabji, Yeni Ahit’te vicdan Peygamber (Kral) Davud’un, Bat-şeba adlı kadına aşık olması ve kadının kocasının asker olduğunu öğrendiğinde ordu komutanına mektup yazarak onu ön saflarda savaşmasını isteyerek ölümüne sebep olması sonucunda oluşan ahlâki suçluluk durumu vicdanın geçtiği yer olarak yorumlamaktadır. Harman, Hz. Davud’la ilgili bu iddiaların Vehb b. Münebbih’e dayandığını ve israiliyat türünden bir bilgi olduğu ifade edilmektedir. Çünkü Hz. Dâvûd bir kişiyi öldürmek istemesi İslam’daki peygamberlik anlayışına uymamaktadır. Peygamberler ismet sıfatı gereği böyle bir davranışın doğruluğu ve yanlışlığı konusunda ön görüye sahip kişilerdir. Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1.s.2;

Ömer Faruk Harman, “Dâvûd”, TDV İslam Ansiklopedisi, 1994, 9/21.

55 “Mezmurlar Zebur”, Free PDF, EPUB, and Mobi Books (12 Ağustos 2019).

dönemlere konu olan vicdan özgürlüğü kavramının en erken yorumları şeklinde düşünülebilir. Zebûr’da geçen bu ifadeler vicdan kavramına atfedilen pek çok anlamı içermektedir.

Vicdan kavramına İncil’de de rastlanılmaktadır. Özellikle Pavlus (Aziz Paul) (M.S.

64/67) vicdanı, içimizde bulunup da sürekli konuşan ve eylemlerimizi değerlendiren ahlȃki bir gösterge şeklinde yorumlamaktadır. Bir kişinin yapmak istediği şeyin yanlış olduğuna dair kişinin bilgisi değil inancı ve kalplerdeki ahlâki yasanın hatalı bir okuması şeklinde vicdanı ifade etmiştir. Pavlus’a göre vicdan tanrısal ses değil kendi değer yorumlarımızdır. Sokrates’in daimonun uyarılarının şüphe götürmez olmasının aksine Pavlus’un vicdanı yanılabilir özelliğe sahiptir. Ona göre vicdan tanrının sesi değildir.

Bunun yerine vicdan yargı gününde tanıklık eden, birini suçlayan veya mazaret gösterendir. Çünkü tanrı yargı gününde tanık değil yargıç konumundadır.56 Bu ifadeleriyle Pavlus, vicdana yeni bir yorum katmıştır.

Vicdanla ilgili İncil’de geçen bazı âyetler ise şöyledir: “Bu nedenle ben gerek Tanrı gerek insanlar önünde vicdanımı temiz tutmaya her zaman özen gösteriyorum.” (Resuller İşleri, 24: 16); İmana ve temiz vicdana sarıl. Bazıları temiz vicdanı bir yana itmekle iman konusunda battılar. (Timeteosa Birinci Mektup, 1: 19); Temiz vicdanla imanın sırrına sarılmalıdırlar. (Timeteosa Birinci Mektup, 3: 9) şeklinde geçmektedir.57

Vicdan kavramına kutsal metinlerin büyük bir katkısı bulunmaktadır. Pavlus ise vicdanı Hristiyan toplumunun sınırlarını aşan bir anlam yükleyerek insandaki gerçekliğine dikkat çekmiştir. Ona göre her insanın kalbine yazılan ahlâki bir yasa bulunmaktadır ve yasanın gerektirdiklerine vicdan şahitlik etmektedir. Yasa ile çelişen durumlar söz konusu olduğunda vicdan onları ya suçlar ya da savunmaktadır.58

Hristiyan teolojisinin önemli isimlerinden Aziz Jerome (ö. 419-420) vicdanı Yunanca ve Latince dillerinde kullanmış ve çelişkili özellikleri ile tartışmaların odak noktası olmuştur.59 Aziz Jerome, Özdeyişler kitabındaki Zülkifl peygamberin görünüşünün anlatıldığı yeri vicdanla ilgili şöyle yorumunu şöyle özetleyebiliriz:

56 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1 s.8.

57 İncil: Müjde; İncil’in Çağdaş Türkçe Çevirisi (İstanbul: Yeni Yaşam Yayınları, 2005).

58 Oddbjørn Leirvik, “Hoşgörü, Vicdan ve Dayanışma: Ahlâk ve Din Eğitiminde Küreselleşen Kavramlar”, Değerler Eğitimi Dergisi 2/7 (20 Temmuz 2004), 153.

59 Çelik, “İ. D. Vicdan”, 83.

Zülkifl peygamber bir bulut şeklinde gelmektedir. Görüntüsünde insana benzer her birinin dört yönü bulunan yaratıklar bulunmaktadır. Bu yaratıkların “ön yüzü insan, sağ tarafı aslan, sol tarafı öküz ve arkası kartala” benzetilmektedir. Bu benzerlik, klasik sonrası dönemde Peter Lombart (12.yy. İtalyan teolog) tarafından ön yüzün insanın rasyonel kısmına; sağdaki aslanın insanın duygusal yönüne, öküzün insandaki iştah veya şehvete işaret ettiği şeklinde yorumlanmıştır. Kartal ise Yunanlıların synderesis olarak ifade ettikleri vicdandır.60

Bu yorumdan insanın akıl, duygular, şehvet ve vicdandan oluşan bir terkiple ifade edilmek istendiği söylenebilir. Kabil’in, kardeşi Habil’i öldürdüğünde bile göğsünden hiç çıkmayan şeyin vicdan olduğuna dikkat çekilerek insanın günah işlemeye ve hazlarına yenik düşmeye açık yönüne işaret edilmiştir. Jerome’un bu pasajın başında synderesis kavramını kullanması ve aynı yere referans ile conscientia demesi de her iki kelimenin sanki birbirinden az da olsa farklı bir anlam içerdiği şeklinde yorumlanmaktadır.61

Klasik sonrası dönemin ilahiyatçı yazarlarından İtalyan Aziz Bonaventure (ö.1274), insanın hata yapmaya yatkın yapısının giderilmesi için Tanrı tarafından içine konulmuş doğruluğun iki yönü conscientia ve synderersis olduğunu öne sürmüştür. Ona göre conscientia doğru yargılama ilkesi iken synderesis doğruyu isteme ilkesidir. Conscientia ile bilgi arasında bir ilişki kuran Bonaventure vicdanı, “pratik aklın bir parçası” kabul ederek vicdanın irade ile de ilişkisine dikkat çekmektedir. Vicdanı iki kısma ayırarak birinci kısmın anne babaya saygı, komşulara zarar vermemek gibi genel pratik ilkelerin gerçekliğini keşfetme gücü olduğuna işaret eder. Doğuştan gelen bu kısım hatasızdır ve insan ne kadar bozulursa bozulsun asla kaybedilmeyen bir yöndür. Diğer kısım ise çok genel ilkelerin özel durumlara uygulanmasıyla ilgilidir. Bu da doğuştandır fakat birinci bölümdeki genel ahlâki ilkeler yanlış uygulanabileceği için yanılabilir. Tam da bu özellik nedeni ile vicdan doğrultusunda hareket edilerek kötünün nasıl oluştuğu açıklanabilir.

Dinamik bir okul konumundaki vicdan, insanın iyiye yönelik arzusundan ötürü iyiye ulaşmanın araçlarını da istemektedir. Bu nedenle kötülüğe karşı gösterilen duygusal tepki mahiyetindeki suçluluk ve pişmanlık aslında insanı iyiye götüren şeydir. İnsan buna bağlı kalmadığında iyilik arzusu hayâl kırıklığına bir tepki olarak suçluluk ve pişmanlık hissetmektedir.62

60 Giubilini, “Stanford Encyclopedia” “Medival Theories of Conscience” başlığı.

61 Çelik, “İ. D. Vicdan”, 81.

62 Giubilini, “Conscience”“The Later-Scholastic Tradition” 3. başlık.

Vicdana yenilikçi yorumlarıyla katkı sunan Thomas Aquinas (ö.1274) ise vicdanı, insan aklındaki doğal bilgi ve “insan zihninin doğal mizacı” kabul edilmiştir. Ona göre vicdan, davranışların temel ilkelerini sorgulama yoluyla ve onları kavramakla anlaşılabilir. Vicdanın (synderesis) ilk ilkeleri geneldir. İyilik yapın, kötülükten kaçının Tanrı’nın yolundan çıkmayın gibi birincil düzeyde ilkelerdir. İnsanın daha insani yönlerinin ortaya çıkabilmesi için daha fazlasına ihtiyacı vardır. Bunlar ikincil ilkelerdir ve sağduyu erdemi, deneyim ve öğrenme olmaksızın elde edilmezler. Aquinas için vicdanın işlevi hem ahlâki genel ilkeleri hem de sağduyudan kaynaklı belirli koşullarda gerçekleştirilen içerik yüklü ikincil ilkeleri uygulamaktır.

Aquinas, sağduyu ve irade arasında bağ kurarak vicdanın sağduyu ile hareket etmesine insandaki alışkanlık hissinin engel olabileceği fikrini ortaya atar. Örneğin kişi zina veya fuhuş gibi eylemlerin yanlışlığını bilse de iradesine söz geçiremediği için bunları işlemektedir. Fuhşun yanlışlığının kendi bilgisi dâhilinde bulunması bir yana içinde zevklerinin tadını çıkarmasına dair bir istek veya genel kural vardır. Bu nedenle kendisine zevkle ilgili koyduğu ikinci kurala uyarak arzusunun peşinden koşmayı tercih etmektedir. Böylece fuhşiyat hakkındaki genel kurala karşı körleşir ve alışkanlık haline getirir. Aquinas’ın vicdanı sağduyu ve genel erdemleri iradenin zayıflığı ile ilişkili açıklaması yeni bir yorum mahiyetinde değerlendirilmiştir.

Aquinas’a göre vicdan, kişiyi bazen suçlamakta bazen de savunmaktadır. Onun vicdanı ahlȃki açıdan tarafsız olduğu için tanık görevi görmektedir. Bunu yollardaki tabelalara benzetmektedir. Tabela yol gösterir ama bir görüş ve yargıda bulunmaz. Bu nedenle Aquinas vicdanı ahlȃki bir bilgi kaynağı görmemekle birlikte onun rehberliğini ifade eder. Vicdan yanıltıcı olabilir, kişiyi yanlış yola da sevk edebilir. Vicdan onun sisteminde evrensel ilkeleri yani ilahi yasaları gerçek yaşam durumlarına göre uygulama eylemidir. Bu bir tür bilginin eyleme dönüştürülmesidir. Aquinas için vicdan, bilginin faaliyete geçirilmesiyle ilgiliyse bu bilgiyi nasıl elde ettiğimiz sorusu gündeme gelmektedir.63

Vicdanın Yahudi ve Hristiyan dini metinlerde kavram olarak geçmesi görüldüğü üzere pek çok teolog tarafından farklı biçimlerde yorumlanmasına neden olmuştur. Bu

63 Mark Dimmock - Andrew Fisher, “Aquinas’s Natural Law Theory”, Ethics for A-Level (Open Book Publishers, 2017), 65-77.

yönüyle Yunan ve Roma düşüncesindeki vicdana yeni yorumlar eklenmiştir. Özetle vicdana verilen anlam ve işlevler şöyle sıralayabiliriz.

- Vicdan her insanın kalbine yazılan ahlâki bir yasa olarak yasayla çelişen durumlarda ya suçlamaktadır ya da savunmaktadır.

- Vicdan tanrı tarafından insana koyulan doğruluğun iki yönüdür. İnsan kötülük yapsa bile vicdan kişiden ayrılmamaktadır.

- Vicdan pratik aklın bir parçasıdır. İnsan aklındaki doğal bilgi veya insan zihninin doğal mizacıdır.

- İnsan doğuştan ahlâklı bir varlıktır fakat uygulamada doğuştan olan ahlâk ilkeleri ihlal edildiğinde insan yanlışa düşmektedir. Bu durumlarda vicdan kötülüğe karşı tepki gösterir.

- Vicdan temelde iyiye yönelik arzusu vardır. Bu nedenle suçluluk ve pişmanlık hatadan geri dönmeyi sağlayabilir.

- Doğuştan ve insan zihninin bir parçası olan vicdanın eğitilmesi gerekmektedir.

Eğitim ve deneyimlerle ahlâki davranışları pekiştirilmelidir.

1.1.2.1. Yunanca ve Latinceden Arapçaya: Çeviri Eserlerde Vicdan

Vicdanın Yunanca ve Latince’de kullanımı Arapça’da nasıl karşılık bulmaktadır?

sorusu İnciller’ in Arapça çevirilerini gündeme getirmiştir. Leirvik, el yazma İncillerin Arapça çevirileri, sözlükler ve erken dönem İslami eserlere başvurarak zamirin semantik tahlilini yapmıştır.64 Modern Arapça’da da vicdanla eş anlamda kullanılan zamir, odak kavram olarak belirlenmiştir.

Leirvik’in yaptığı değerlendirmelere göre İncil çevirilerinde syneidesis veya conscientia kavramları Arapça’ya niyet, basîret, rey, zihin kavramları ile tercüme edilmiştir. Bazı çevirilerde ise bilinç duygusu anlamında zamir kavramı ile tercüme edilmiştir. Arapça zamir ne anlama gelmektedir? ve Yunanca ve Latincedeki syneidesis ve conscientia kavramlarına anlam olarak denk düşmekte midir? Bu anlamda Batıda yayınlanan Arap dilinin ilk sözlüğü F. Raphelengius (1613) Lexicon Arabicum’da zamir, Latince, sensus-conscientia (vicdan ya da bilinç duygusu) anlamında kullanılmıştır.65

64 İlgili makale için bknz. Oddbjørn Leirvik, “Conscience in Arabic and the Semantic History of Damir”, Journal of Arabic and Islamic Studies 9/ (2009), 18; Oddbjørn Leirvik, Human Conscience and Muslim-Christian Relations : Modern Egyptian Thinkers on al-damir (Routledge, 2007).

65 Francisci Raphelengii, Lexicon Arabicum (National Central Library of Rome: ex Officinâ auctoris, 1613), 248.

Sözlüğün ek Latin indeksi kısmında conscientia kavramına, zihin ve niyet anlamı da verilmiştir.66 Latin Vulgate temelli çeviri versiyonlarında ise zamir, conscientia (vicdan) şeklinde çevrilip yorumlanmıştır.67 Buna göre zamirin syneidesis kavramına karşılık kullanımı konusunda iki görüş olduğu söylenebilir. Leirvik’e göre zamir kullanımını tercih edip onuncu yüzyıla kadar uzanan tek gelenek Hispano Arapça İncil 68 çevirileridir.

Dokuzuncu ve on beşinci yüzyıllar arasındaki dönemden sadece birkaç Arapça İncil el yazmasına ulaşılabildiğini, bunlardan Hispano-Arapça bağlamından gelen İncil tercümelerinde zamirin moral consciousness (ahlȃki bilinç) anlamında kullanıldığı ifade edilmektedir. Özetle conscientia ve syneidesis kavramları el yazma İncillerin Arapça çevirilerinde niyet, basîret, rey, zihin kelimeleri ile karşılık bulmuştur. Latin Vulgate ve Hispano-Arapça bağlamında yapılan çevrilerde ise zamir, vicdan (ahlâki bilinç) anlamında kullanılmıştır.

Zamir kavramın tarihsel seyri açısından Butrus el-Bustani’nin (ö.1883) Kitabu Muhit al-Muhit adlı sözlüğündeki anlamı dikkat çekicidir. Eserinde zamir kavramına, insanın içinde izin verilen (caiz), izin verilmeyen (caiz olmayan) veya neyin yasak(haram) neyin helâl olduğu konusunda ayırım yapmayı sağlayan dâhili his veya doğaüstü güç69 anlamını vermiştir.

Butrûs el-Bustâni’nin, Kitâb-ı Mukaddes çevirisinde70 syneídēsis kelimesini zamir kavramı ile tercüme etmesi modern Arapça İncil çevirisinde bir dönüm noktası kabul edilmektedir. Böylece zamir, vicdanın modern kullanımda anlamı ahlâki bilinç olarak ifade edilmiştir. Leirvik, sözlük bilimsel açıdan Arapçadaki zamirin batılı anlamda ahlȃki bilinç olarak kullanılmasında bu çevirinin etkisi olduğu kanaatini taşımaktadır. Nihai tahlilde Leirvik, conscientia kelimesi için Arapça’da zamir kelimesinin tercih edilmesinde Arapçayı ortak dil olarak konuşan Mısır Arap İslam-Hristiyan ve Endülüs Arap İslam-Hristiyan kültürler arasındaki etkileşimin etkisi olduğu71 görüşünü savunmaktadır. Arapça’ya çevrilen İncillerde kullanılan zamir kavramı hakkında farklı görüşler ortaya çıksa da erken dönem İslami eserlerde müellifler tarafından zamir gizli saklanmış bir duygu, gizlenmiş henüz açıklanmayan bilgi ve içsel benlik gibi anlamlarda

66 Leirvik, “Conscience in Arabic and the Semantic History of Damir”, 24.

67 Leirvik, “Conscience in Arabic and the Semantic History of Damir”, 27.

68 İspanyolların soyundan gelen ve ilhaktan önce oraya yerleşen güneybatı ADB vatandaşı veya sakini anlamında. “Definition-Hispano” (Erişim 08 Ocak 2021).

69 Butrus ibn Bulus Bustani, Kitab Muhit al-Muhit (Robarts - University of Toronto, 1867), 1255.

70 Ali Şakir Ergin, “Bustânî, Butrûs b. Bûlus” (İstanbul: TDV, 1992), 6/473.

71 Leirvik, “Conscience in Arabic and the Semantic History of Damir”, 18.

kullanılmıştır. Bu anlamıyla kişinin kendisi ile bilgiyi paylaştığı anlamındaki syneidesis ve conscientia kavramlarındaki “kendilik bilgisi” kullanımı ile yorumlanmaya müsaittir.

Ayrıca Muhâsibî’nin zamir kavramını kullandığı bağlam ahlâki bilinç anlamını içinde barındırmaktadır. Bu nedenle zamirin ahlâki bilinç anlamında yorumlanmasına en erken katkıdır.

Vicdanın Yunanca ve Latince’de ilk kullanılan formu, Yahudi ve Hristiyan dini metinlerde gelişen anlamı ve Arapça İslami eserlerdeki zamir kullanımının ortak yönleri değerlendirildiğinde Muhâsibî’nin eserlerinde geçen zamir kavramını vicdan ile yorumlanma zemini oluşmaktadır.