• Sonuç bulunamadı

6. Literatür Değerlendirmesi ve Araştırmanın Kaynakları

1.1. Antik-Yunan- Roma ve Hristiyan Düşüncesinde Vicdan

1.1.1. Antik Yunan ve Roma Düşüncesinde Vicdan

Vicdan kavramına milattan önce yazılan metinlerden itibaren ulaşmak mümkündür.

Yunanca’da synesis kelimesi ile ifade edilen vicdan, en erken Euripides (M.Ö. 480-M.Ö.406)’in Orestes dramasında geçmektedir.32 Yunan edebiyatı oyun yazarlarının eserlerinde vicdan MÖ. 5. yüzyıldan itibaren standart bir terim olarak kullanılmıştır.33 Kavramın daha sonraları Zülkifl pasajında geçen synteresis kelimesine yapılan yorumlarla geliştirildiği düşünülmektedir.34 Ahlâk alanında yapılan çeşitli yorumlarla günümüzde ahlâki bilinç anlamında vicdan, İngilizce’de conscience, Fransızca’da ise conscience morale ile ifade edilmektedir. Kavram ile ilgili yapılan etimolojik tahlillerde vicdanın Yunanca’da suneidenai, sun “paylaşmak”, eidenai ise “bilgi” kelimesi ile karşılandığı görülmektedir. Yunanca’da vicdan, kişinin başkası ile değil sadece kendisi ile paylaştığı bilgi anlamında kullanılmıştır. Bu bilgi ile kişinin iç benliği ikiye bölünmüş, bir yanı kusurunun tamamen farkındadır diğeri ise kusuru paylaşmak için isteksizdir.35

32 Şengül Çelik, “Batı Felsefesinde Genel Hatlarıyla Vicdan”, İslam Düşüncesinde Vicdan Kavramı, ed.

Yunus Cengiz - Selime Çınar (Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2018), 77.

33 Richard Sorabji, Moral Conscience through the Ages: Fifth Century BCE to the Present (United Kingdom: Oxford University Pres, 2015), 2.

34 Çelik, “İ. D. Vicdan”, 78.

35 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, 1.

Suneidenai terimi kişinin kendi kendisine atıfta bulunduğu, kişinin kendisini anlamaya yönelik bir ifade olarak kullanılmaktadır. Örneğin M.Ö. Aristophanes’in metinlerinde terim, evlilikte aldatma, yanlış görüş bildirerek bir sanığın serbest bırakılmasına neden olma gibi işlenen kötü eylemleri kendi kendine paylaşması veya itiraf etmesi şeklinde kullanılmıştır. Bu iki durumdan birincisinde evlilik yemininin bozulduğunun farkındadır.

Diğeri ise yanlış yönde şahitlik yaptığının farkındadır ve bu bilgiyi kendilerine itiraf etmektedirler. Karakterlerin kendilik bilgisi başlangıçta sunesis olarak adlandırılmıştır.

Bu bilginin genel formudur. Fakat vicdan kavramına “kişinin kendi kendisini bilmesi”

şeklinde atıfta bulunulmuştur. Bu oyun yazarlarının verdiği vicdan örnekleri ahlâki bir başarısızlık içermektedir. Daha erken dönem oyun yazarı Sophocles (M.Ö.496-406) ise normalde daha erdemli biri için kabahatli olduğu bilgisini kendisi ile paylaşması korkunç bir duygu olduğu görüşündedir.36 Vicdanın bu anlamı ile her birimiz iki kişiye bölünmüş gibidir ve bu iki kişiden biri hatalı veya kusurlu olduğu bilgisini saklayan diğeri ise bu gizli sırrın bilgisini paylaşandır. Sonraki dönemlerde bu anlamlara kişiyi gelecekte işleyeceği fiillere karşı uyaran güç anlamı da eklenmiştir.

Vicdanın kavramsal gelişiminde Antik Yunan ve Roma oyun yazarları önemli rol oynamışlardır. Yunan oyun yazarları, synderesis kelimesini ahlâken yanılmış halinin bilgisini paylaşmak anlamında kullanmışlardır. Sorabji, vicdanın en erken yorum biçimini “daha çok kusurlarda ortaya çıkan bir kendilik farkındalığı” şeklinde tanımlamakta ve vicdanın öznel yani kişiye has oluşuna dikkat çekmektedir.37

Kavramdaki “kişinin kendi bilgisini paylaşma” ve insanın içinin ikiye bölünmüşlüğü anlamları vicdanın hata ve kusurları içinde saklayan ve ortaya çıktığı takdirde kendini utanma ve suçluluk ile gösteren yapıdadır. Vicdanın bu özelliği Euripides (MÖ. 480- MÖ. 406) tarafından iyi ve kötü utanç şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

İyi utanç (aidos) M.S. Stoacı Epiktetos’da öne çıkan bir kavram haline gelir ve kişinin kötülük yapmasına engel olma özelliği vardır. Epiktetos erken dönem Yunan kültüründe utancın kültürü şekillendiren bir unsur olarak “Yunan kültürününün suçluluk değil utanç kültürü” olduğuna dikkat çekmektedir. Vicdanın utanma duygusu ile ilişkisi bu metinlerde kurulmaktadır. Suçluluk ve utanç farklı değerlendirilmiştir. Sorabji, Homer’den sonraki oyun yazarlarının eserlerinde verdiği örneklerde utancın suçluluktan pek ayrılmadığına dikkat çekmektedir. Hristiyanlıkda da utanç ve suçluluk duygusu

36 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b. s.4.

37 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, Giriş 2.

birbirine eşlik etmektedir. Sorabji, Yunan tasvirlerinde utanç meydana getiren tavırların suçluluktan ayırt edilmediğine dikkat çekerek vicdanla ilgi kurmaktadırlar.38

Vicdanın anlamına katkı sunan ilkçağ Yunan Felsefesi öncülerinden Sokrates (M.Ö. ö.399)’in kullandığı diamonion kavramı, kalple bütünleştirilerek vicdanla yorumlanmıştır. Hakikati dile getiren “Tanrısal ses” vicdanın sesidir. Aynı kökten türeyen içi ile dışı barışık olan rahat ve huzurlu anlamında eudaimoniadır. Grekçe eu, “iyi denge”

anlamında eudaimonia ile ifade edildiğinde kişinin yapması gereken insanlık ödevini gerçekleştirdiğinde iç huzuru duyması yani vicdanı ile barışıklığı şeklinde yorumlanmıştır. Kişinin mutluluğu için iyi bir daimona sahip olması gerekmektedir.39 Yunan Mitolojisinde diamon, kişiye doğumla birlikte iliştirilen, o kişinin iyi ya da kötü kaderini belirleyen bir özelliğe sahiptir. Kişinin diamonu iyi ise o kişi yanlışta değildir.40 Bu ifadeler vicdana yüklenen anlamlardan Tanrısal ses, ödevini tamamladığında iç huzuru, yapmadığında ise iç sıkıntısı veya huzursuzluk veren anlamları karşılamaktadır.

Yunan mitolojisinde diamonun insana doğuştan verilen bir özellik olması ve vicdanla yorumlanması vicdanla ilgili temel teorilerden doğuştan mı sonradan mı kazanıldığı sorununu akla getirmektedir.

Yunan filozofu Platon (M.Ö. ö.348/347)’nun “bilgiyi kendisiyle paylaşmak” için kullanılan vicdan ifadesini eserlerinde dokuz yerde kullandığına dair yapılan tespitte kavramın, kişinin kendi kusuru ya da zayıflığı hakkındaki bilgiye atıfla kullandığı görülmüştür. Platon eserlerinde, korkaklık veya adaletsizlik durumlarında kendi suçluluk bilgisini paylaşmak istemeyen insanlardan bahsederken bu kavramı kullanmıştır.

İnsanların suçla ilgili bilgiyi kendileriyle paylaştıklarını açıkça vurgulamak için dönüşlülük zamiri olan “kendi” ifadesine dikkat çekilmiştir. Suçla ilgili fiilleri dönüşlülük zamiri ile kullandığı yerler irdelendiğinde, bilgiyi başka birisi ile paylaştığı dört yerde bu bilginin kötü davranışlar hakkında olduğu tespit edilmiştir.41 Platon eserlerinde insanın kusurları ile vicdan arasında ilişki kurulmuştur. Fakat bu kusur her zaman ahlâk ile ilgili değildir. Platon sonrası oyun yazarlarında ise suçluluk duygusu “kendisi ile paylaşılan bilgi” ahlâki bir kusur olarak yorumlanmıştır.42

38 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1. s.5.

39 Hakan Poyraz, “İnsanın Kendini Gerçekleştirmesi Olarak Ahlâk”, Ahlâkın Temeli, ed. Ömer Türker (Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık, 2016), 60.

40 Poyraz, “Ahlâkın Temeli”, 60.

41 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1. s.6.

42 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1 s.6.

Platon ile vicdan “içimizdeki ahlȃk yasası” yorumunu kazanır. Platon ahlȃklı davranışlar sergilemeyi bir zorunluluk kabul etmektedir. Onun düşüncesinde ahlȃk,

“oynamak zorunda olunan bir oyun”, toplumla birlikte yaşama uyum göstermek bakımından ödenen bir bedeldir. Ahlâk, itaat gerektiren kurallar bütünüdür. Bu kurallar vasıtasıyla güçlünün istediği şeyi yapmasının önüne geçilir. Platon, gücü elinde tutanların suçluluk hissetmedikleri sürece istediklerini yapabileceklerine dikkat çeker. O, yasaya yakalanmadığı sürece her şeyi yapmayı mubah görenler için şu soruyu sorar: “Peki ya içimizdeki ahlȃk yasasından kaçabilir miyiz?”43

Özet olarak Yunan düşüncesinde vicdanı ifade eden en temel özellikler kişinin kendisi ile bilgisini paylaşması ve ikiye bölünmüşlük hali, vicdanın suçluluk ve kusur durumunda ortaya çıkması, itiraf etme, ahlâken suçlu durumlar için kullanılması, utanç ve suçluluk duygusu ile kendini göstermesi, insandaki tanrısal ses, kişinin ödevini yaptığında huzur, yapmadığı takdirde huzursuzluk hissi duyması, vicdanın kişiye doğuştan verilmesi, vicdan için kendi kavramının önemi ve içimizdeki ahlâk yasası gibi özelliklerle ifade edilmiştir. Günümüzdeki vicdan tariflerinin pek çok özelliği söylenmiş gibidir.

Vicdan kavramının Latince’ye geçişi ise M.Ö. ikinci yüzyıla rastlamaktadır.

Latince’de conscientia kavramı ile ifade bulan vicdan, Yunancadaki anlamını koruyarak kullanılmaya devam etmiştir. Timotthy Potts, conscientia kelimesinin, (syn-con) öneklerinin anlamlarına işaret ederek bu eklerin kelimede bazen değişiklik yapmadığını bazen de kelimenin bizzat kendisine işaret ettiğini vurgulamaktadır. Scientia “bilgi ile”

anlamındadır. Potts, farkındalık (conscientisation) ve vicdan (conscience morale) arasında kurduğu bağı iki aşamada incelemektedir. Birinci aşama kişinin kendi bilgisinin farkına varması; ikincisi ise başkasının bilgisinin farkına varmasıdır.44 Conscientia ile

“bilgi” arasında ilişki kuran bu görüşe göre vicdanın hem bireysel hem de toplumsal boyuta bakan yönleri olduğu şeklinde yorumlandığı görülmektedir.

Romalı devlet adamı Marcus Tullius Cicero (ö. M.Ö. 43) döneminde ise hukukçular arasında vicdana atıf yapmak yaygınlaşmıştır. Cicero, önceleri kavramın daha çok suç ortakları ve tanıklarla başkasının suç bilgisini paylaşmak yönüyle ilgilenmiştir.

Eserlerinde pekçok yerde kullandığı vicdana adli tıp savunmalarında da

43 Poyraz, “Ahlâkın Temeli”, 61.

44 Çelik, “İ. D. Vicdan”, 82.

başvurmaktadır.45 Ona göre iyilik ve kötülük fikri insana doğmadan önceki yaşamından mirastır, insan sonradan değil çoktan oluşturulmuş bir varlıktır. Cicero bu düşüncesinde Platon’dan esinlenmiştir.46

Lucius Annaeus Seneca (ö. M.S. 65) ise kişinin iyi veya kötü her yaptığının gözlemcisinin Tanrı olduğunu söyler. Ona göre insan sanki biri onu gözlemliyormuş gibi yaşamalıdır. Bir yandan da Tanrı’ya hiçbir şeyin gizli olmadığını belirtir. Seneca, insana kendi kontrolünü sağlayan iç gözlemci önermektedir. Bunlar arkadaş, akıl hocası olarak bir filozofun kişiyi izlemesini hayâl etmesidir. Böylece kişi iç kontrolününü sağlayabilir.

Ona göre günahın ne olduğunun tanınması kurtuluşun başlangıcıdır.47 Seneca vicdana, daha çok yanlış davranışı önleme ve yeniden gözden geçirme ve kişinin kendini sorgulaması işlevi yüklemiştir.48 Latince yazan Cicero ve Seneca Yunanlıların vicdana verdikleri bilgiyi paylaşmak anlamından daha fazlasını yüklemişlerdir.49 Cicero ve Seneca vicdanı insan davranışlarını ahlâki niteliğine göre suçlayan ve savunan iç ses olarak yorumlamışlardır.50 Özetle Latince kullanımında vicdanın doğuştan insana verilen bir yeti olması fikri pekişmiştir. Ayrıca Seneca ile kişinin içsel gizli bilgisine tanrının şahitliği fikri eklenmiştir. Kişinin ahlâken yanlışa düşmemesi ve kendini kontol edebilmesi için arkadaş, akıl hocası gibi bir denetimci belirleyerek ahlâki eylemlerinde onu tahayyül etmesi fikrini eklemiştir. Vicdan, yanlış davranışı engelleyen ve kişinin kendini gözden geçirmesini sağlayarak kendi kendini sorgulaması vicdana kazandırılan diğer anlamlardır.

Sorabji’ye göre vicdan fikri M.Ö. V. Yüzyıldan M.S. birinci yüzyıla kadar altı yüzyıllık süreç içinde belirlenmiştir. O kavramın değişen yorumları olmakla birlikte vicdanın sekiz özelliğinin istikararını koruduğunu iddia etmektedir. Bu sekiz özelliği eserinin birinci bölümünün sonunda şöyle sıralamaktadır.

- Vicdanın birinci özelliği, kişisel öz farkındalığın bir biçimidir. Kişisel bir kusurun farkında olma anlamı vardır.

- Vicdanın ikinci özelliği, vicdan, başkaları tarafından paylaşılmayan değerlerden yararlanır.

45 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1.s.3.

46 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1.s.13.

47 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1 s.10.

48 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1 s.13.

49 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, b.1.s.11.

50 Gafarov, “Metafizik, Epistemolojik ve Psikolojik Boyutlarıyla Vicdan”, 259.

- Vicdanın üçüncü özelliği, gizli bilgiye sahip kişiyi (ben)i ifade etmektedir. Bu benlik ikiye bölünmüş bir kişi fikrini içerir. İçte yargılayan ve yargıç olan benlik olarak ifade edilebilir. Bu aynı zamanda kişinin kendini yargılayabileceği fikrini vermektedir. Sonraki dönemlerde A. Smith, Kant ve Freud bu fikri savunmuştur.

- Vicdanın dördüncü özelliği, işlevi geriye dönük bir sorgulama olmasına rağmen sonra ileriye dönük eylemler için de işleve sahiptir.

- Vicdanın beşinci özelliği, genel değerlere dayanmasına rağmen, belirli bir bağlamda belirli birey için neyin yanlış olduğu veya olacağı bakımından kişinin içinde bulunduğu özel koşullarla ilgilidir.

- Vicdanın altıncı özelliği, vicdan karakter olarak bilişsel olmasına rağmen motive edici yönüyle duygularla da ilgilidir.

- Vicdanın yedinci özelliği, vicdan tanrısal ses değil kendi değer yorumlarımızın kaynağı olduğu için seküler bir kavramdır.

- Vicdanın sekizinci özelliği ise hataya açık olmasıdır.51

Vicdanın sayılan bu özellikleri ile kendimizi tanıma ve değerlendirme, kendimiz hakkında düşünme ve ahlâki davranışlarımıza atıfta bulunma gibi işleve sahip olduğu sonucunu çıkarılabiliriz. Vicdan sayesinde kendimizi iç yargıcımızmış gibi sorgularız.

Vicdanın sorgulaması sayesinde kendimizdeki bilgiyi Tanrı ile veya tahayyülümüzdeki tanık ile paylaşarak ahlâki bilinci dinamik tutabiliriz. Örneğin Epicurus’a göre hayranlık duyulan bir filozof, Hristiyanlık veya diğer dinlerde Tanrı ile paylaşma buna dahildir.52 Duygu vicdanın temel bir parçasıdır. Vicdanın işlevi bir yargıç olarak değil kişinin davranışlarını belli bir ahlâki standarta bağlayan bilişsel içerikli bir duygudur. Bu gibi durumlarda duygular bize yaptığımız veya yapmayı düşündüğümüz şeyin yanlış olduğunu bildirir.53

Vicdanın rolü sadece davranışlarımız ve kendi karakterimiz hakkında bilgi edinmek değildir. Söz konusu bilgi vicdan tarafından ahlâki bir değerlendirmenin de temelidir. Bir kişinin davranışını gözlemlerken vicdan ilgisiz bir gözlemciden ziyade yargıç gibidir.

Ancak kendine dair bir onay veya onaylamama duygusu yaratır.

51 Sorabji, Moral Conscience through the Ages, 17.

52 Alberto Giubilini, The Stanford Encyclopedia of Philosophy, 2021, “Conscience”, b. 2.

53 Giubilini, “Conscience”, b.2.