• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

4.4. HALKEVLERĠNĠN KAPATILMASI

CHP’nin kültür kolları olarak kurulan ve pratikte bu partinin propaganda araçları gibi iĢlev gören Halkevleri, kuruluĢlarını izleyen ilk on yıllık dönemde eriĢtikleri hevesi ve coĢkuyu giderek yitirmeye baĢlarlar. Halkevleri tüzüğünde Parti’nin denetimini arttırıcı değiĢiklikler yapılması ve 1939-1940 yıllarında Halkodalarının kurulması, Halkevlerinin etkinliklerini daha standart ve rutin hale getirir. Halkevinin ulaĢtığı baĢarıyı değerlendirmede, nitelikten ziyade nicelik temel ölçü haline gelir. Bürokratik ayrıntıların çokluğu ve getirilen katı niceliksel ölçüler, bir kurumun amaçlarında ve yapısında belli bir dejenerasyona yol açabilmektedir, ki bu durum Halkevlerinde de görülür.

Halkevlerinin amaçlarında ve stratejisinde meydana gelen bir baĢka olumsuz durum ise, 1942 yılında Ülkü’nün yayın politikasında yapılan değiĢiklik olmuĢtur.

Dokuz yıl süren ve 108 sayıyı kapsayan ilk yayın döneminden sonra derginin boyutları, biçimi ve yayımlanma sıklığı değiĢtirilir. Ancak asıl önemlisi, derginin izlediği stratejidir. Yani ikinci serinin ilk sayısı, birinci sayının aksine Partinin ilkeleri ve Altı Ok’u gibi ideolojik yönleri ağır basan konuları iĢlemekte ısrar etmiyordu. Yeni serinin temel amacı, yerel folklor ve etnografya değerlerini gün ıĢığına çıkararak ulusal kültürün geliĢmesine ve zenginleĢmesine hizmet etmek olarak belirlenmiĢti.

Bir diğer unsur da, tiyatro ve öteki Halkevi etkinliklerinde ortaya çıkmıĢtır.

Özellikle 1940 yılından itibaren politik piyeslerin sayısı hızla düĢmeye baĢlamıĢ, onların yerine, toplumsal çeliĢkileri, aile iliĢkilerini ve bireysel sorunları konu alan komediler, melodramlar temsil edilir olmuĢtu.

1940’ların baĢında Halkevi etkinliklerinde meydana gelen bu değiĢim ulusal ve uluslararası siyasal durumla da paralellik göstermektedir. ġöyle ki:19 Ġkinci Dünya SavaĢı’nın sonlarına doğru demokrasilerin zaferi ortaya çıkınca bütün dünyada demokrasi rüzgârları esmeye baĢlamıĢtı. Elbette müttefiklerin zaferi, otoriter (tek partili) rejimlere karĢı demokrasinin zaferini simgelemekteydi. Artık tüm

_____________________________________________

19 Sefa ġimĢek, Bir İdeolojik Seferberlik Deneyimi Halkevleri 1932-1951, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, Ġstanbul, 2002, s. 204-205.

Avrupa’da “demokrasiye” dayanan rejimler kurulacaktı. Batı ülkeleri savaĢı kazanırken kendi rejimlerinin üstünlüğünü diğer ülkelere gösteriyorlar ve büyük bir demokrasi kampanyasına giriĢiyorlardı. Dünya SavaĢı’nın sona ermesi bütün ülkeleri etkiliyor ve geleceğe dönük hazırlıklara yöneltiyordu. Türkiye de, savaĢan büyük ülkelerin yanı baĢında olan bir komĢu olarak bu geliĢmelerden etkileniyordu. Ayrıca Batıda yer almak isteyen bir ülkenin bu geliĢmelerin dıĢında kalması düĢünülemezdi.20

Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün, baĢından bu yana sürekli amacı çağdaĢ bir demokrasi ve Cumhuriyet rejimine ülkesini kavuĢturabilmekti. Bunun için iki kez çok parti olayının denemesine giriĢiyor ve ikisinde de Cumhuriyet karĢıtı gerici güçlerin büyük siyasal giriĢimleri ortaya çıkınca, Cumhuriyet rejimini koruyabilmek ve yeniden imparatorluk günlerine dönmemek üzere önlem olarak bu denemelere son vermek zorunda kalınıyordu. Cumhuriyet karĢıtı güçler, Atatürk’e doğrudan karĢı çıkmaktan çekinirken dolaylı yolları deniyorlar ve onun kurumlarına saldırıyorlardı.

Kemalist Devrim’in en yaygın kitle örgütü Halkevleri olduğu için, bu tür tepkilere en çok Halkevleri hedef oluyordu. Demokrasiye geçiĢ aĢamaları ile beraber rejim yumuĢadıkça Atatürk’e ve onun eserlerine, karĢıt güçler seslerini yükseltiyorlardı.

Ülkede demokrasi arayıĢlarına yanıt getirebilmek için yapılan iki denemenin baĢarısız kalmasına karĢın, yönetim gene de eĢraf ve aydınlarla iĢbirliği yaparak halka dönük yeni atılımlar hazırlıyordu. Devlet yöneticilerinin öncülüğünde aydın ve halk kaynaĢması yaratılmaya çalıĢılıyor ve bu yönden toplumun Halkevleri çatısı altında kaynaĢması için çaba gösteriliyordu. Halkevi yöneticilerinin aynı zamanda devlet ve parti yöneticisi olması çalıĢmaların geliĢmesi açısından ne kadar yarar sağlıyorsa, halkla kaynaĢma açısından da o kadar zararlı oluyordu. Halk, vali veya

_____________________________________________

20 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Yurt Yayınevi, Ankara, 1986, s. 381;

Çeçen, a.g.e., s. 195. Bu günlerde Türkiye’nin dıĢ politikası, Sovyet tehdidine karĢı ABD ve müttefikleriyle ittifak kurma hedefi üzerine inĢa edilmiĢti. Türkiye’nin, Sovyet tehdidi dolayısıyla yaptığı askeri harcamalar ülke maliyesi üzerine ağır bir yük bindiriyordu. Türkiye’nin bütçeyi dengeleyebilmek için dıĢ yardım alması gerekmekteydi. Bu nedenle Türkiye’nin savaĢ sonrası ABD’nin Truman Doktrini’nden sonra Marshall Planı’na da dahil olması, hem politik hem de stratejik olarak Batı bloğuna katılması anlamına geliyordu (Cemil Öztürk, Yahya Akyüz, Mustafa Kaçar, Türk Tarihi ve Kültürü, Pagem Yayıncılık, Ankara, 2006, s. 169-170; Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, Der Yay., Ġstanbul, 2008, s. 936). (Ayrıca Bkz.: Necdet Ekinci, ІІ. Dünya Savaşı’ndan Sonra Türkiye’de Çok Partili Düzene Geçişte Dış Etkenler, Toplumsal DönüĢüm Yay., Ġstanbul, 1997, s. 286-289).

belediye baĢkanının baĢkanlık yaptığı Halkevi çatısı altında kendisini fazla rahat hissetmiyor, özgürce hareket edip konuĢamıyordu. Bu gibi durumlar bazı bölgelerde önemli toplumsal rahatsızlıklar yaratıyor ve beraberinde sorunlar getiriyordu.21

Genel olarak kabul edildiği gibi, 1942 yılından itibaren savaĢın seyri çok partili rejimlerle yönetilen ülkelerin lehine dönerken, içeride de CHP’nin çatısı altında bir araya gelen yöneticiler koalisyonunda ciddi bir Ģekilde çatırdama baĢlamıĢtı.22 Hiç kuĢkusuz Türkiye’de liberal demokrasiye geçiĢ sürecini baĢlatan hareketin lokomotifi, CHP içindeki muhalefet olmuĢtu23 ve 1945’ten önce dünya Ģartlarının da yardımıyla CHP’ye karĢı muhalefet kitlesi hazırdı.24 Demokrat Parti’nin doğumuna yol açan rejim içi muhalefet, yeni demokrasi akımına uygun olarak 1945 ortalarında da iyice su yüzüne çıktı.25

Görüldüğü üzere çok partili demokrasiye geçiĢ adımı ile beraber ülkede çok Ģey değiĢir ve Halkevleri ile CHP’nin karĢısına baĢka önemli sorunlar da çıkmaya baĢlar. Siyasal yaĢamda güdüm kalkar ve özgürlük gelir. Bu havadan yararlanan değiĢik düĢüncedeki kimseler ve kesimler, partiler veya dernekler kurarak örgütlenirler. Örgütlenme özgürlüğünün tanınması ülkedeki muhalefeti de dağınıklıktan ve suskunluktan kurtarır. Artık birçok Ģey açıkça söylenmeye ve yazılmaya baĢlanır. Yıllardan beri Halkevlerinin uzağında kalan bir kesim bu kuruluĢlara doluĢurken, baĢka partilerin kurulmasıyla beraber diğer kesimler de Halkevlerinden ayaklarını çekerler. Halkevlerinin bir siyasal partiye bağlı kuruluĢlar olması tek parti döneminde sorun yaratmazken, çok partili demokrasiye geçiĢ ile beraber büyük bir sorun olarak ortaya çıkar.26

7 Ocak 1946 yılında Demokrat Parti’nin kurulup çok partili siyasi hayatın

_____________________________________________

21 Çeçen, a.g.e., s. 195-196.

22 ġimĢek, a.g.e., s. 205.

23 Öztürk, Akyüz, Kaçar, a.g.e., s. 166. SavaĢ yıllarının çeĢitli zorlukları karĢısında iktidarın uyguladığı Varlık Vergisi (11 Kasım 1942), kent burjuvazisinin tepkisine; bu tedbire paralel olarak tarım kesimine uyguladığı politika da (Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu 1945), büyük toprak sahiplerinin tepkisine yol açmıĢtır. Bu durum da, bu kesimlerin devletçilik ve CHP iktidarıyla ittifakının sona eriĢinin bir ifadesi olmuĢtur (Muzaffer Sencer, Türkiye’de Siyasal Partilerin Sosyal Temelleri, GeçiĢ Yay., Ġstanbul, 1971, s. 191-192).

24 Ġsmail Cem, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi, ĠĢ Bankası Kültür Yay., Ġstanbul, 2011, s. 321.

25Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, Ġmge Kitabevi, Ankara, 2003, s. 25.

26 Çeçen, a.g.e., s. 196.

baĢlamasıyla birlikte, CHP Halkevlerine karĢı daha özerk ve tarafsız kuruluĢlarmıĢ gibi yaklaĢmaya baĢlar. Bu mesafe çok partili hayatın kendine özgü toplumsal ve siyasal dinamiklerinin etkisiyle daha da artmaya baĢlar. Ġktidara bir baĢka siyasal partinin de gelebileceği düĢüncesi, halkın önemli bir kesiminin Halkevlerinden uzaklaĢmasına yol açar. Diğer yandan, DP üyeleri kendi partileri lehine Halkevlerinin imkânlarından yararlanmak amacıyla bu kuruluĢlara gelmeye baĢlarlar.

Bu durumda Halkevlerinin statüsü, DP ile CHP arasında önemli bir ihtilaf konusu haline gelir.27

Halkevlerinin karĢılaĢtığı bir diğer sorun da mâli kaynakların yetersizliği olur.

Artık çok parti dönemine girildiğinden, karĢıt partililer devletin bütçesinden Halkevlerine ödenek ayrılmasına karĢı çıkmaktadırlar. Bazı illerde ve ilçelerde belediye yönetimi bazı partilerin eline geçince, bunlar da Halkevlerine yaptıkları yardımları kesmiĢlerdir. Parasızlık darboğazına girilince CHP Genel Merkezi ancak Londra ve büyük kent Halkevlerine para vermiĢ ve diğerlerine yardımı kesmek zorunda kalmıĢtır. Parasızlık bu kültür ocaklarının belini bükerken, ülkede yaratılan yeni hava içinde bazı aydın ve eĢraf kesimleri de Halkevlerinden ellerini çekerler ve bir uzaklaĢma süreci baĢlar. Halkevi çalıĢmalarına katılan kesimler bu kuruluĢlardan uzaklaĢırken, bu kez Halkevlerine giremeyen bazı kesimler de hınç ve öfke ile bu kuruluĢlara doluĢurlar. Maddi kaynak kesilince Halkevleri dergileri çıkamaz, köy gezileri yapılamaz, diğer sosyal yardım ve kültür çalıĢmaları yürütülemez bir noktaya gelir. ġubelerin adı var kendileri yok duruma düĢtükleri görülür.28

Bu geliĢmelerin sonucu olarak Halkevleri tüzüklerinde bazı değiĢiklikler yapılır. Halkevi Ģubelerinin para kazanmayı amaçlayan etkinlikler düzenlemeleri büyük ölçüde serbest bırakılır. Bazı istisnalar dıĢında kurslar ve yayınlar para karĢılığı verilmeye baĢlanır.29 Ancak Halkevi kitaplıkları çalıĢmalarını sürdürmekte ve gene çevre halkının okumasına yardımcı olmaktadır.

Demokrasiye geçiĢ ile baĢlayan bu olumsuz geliĢmeler Halkevlerini yavaĢ yavaĢ geriletmektedir. Yeni dönemin koĢullarında Halkevlerine yeni bir yapı

_____________________________________________

27 ġimĢek, a.g.e., s. 205-206.

28 Çeçen, a.g.e., s. 196-197.

29 ġimĢek, a.g.e., s. 206.

kazandırılamayıĢı da, yeni dönemde bu geniĢ örgütün geçmiĢin kuruluĢu olarak kalmasına ve değiĢen koĢullara ayak uyduramamasına neden olur.30

Halkevleri ile ilgili olarak iki siyasi parti arasındaki en büyük ihtilaf ise, devlet hazinesinden ve yerel yönetimlerin bütçelerinden transfer edilen paralar konusunda yaĢanmıĢtır. DP üyeleri, Halkevlerine aktarılan paraların CHP üyesi olup olmadıklarına bakılmaksızın bütün vatandaĢlardan toplanan vergilerden kesildiğini ileri sürerek, bu kuruluĢlardan en az CHP kadar kendi partilerinin de istifade edebilmesi gerektiğini savunuyorlardı. Ancak CHP’liler kendi “varlıklarını”

rakipleriyle paylaĢmak istemiyorlardı. Ayrıca bu kuruluĢları çalıĢtırmak CHP’nin inisiyatifinde olan bir konuydu. Böylece CHP ile DP’nin Halkevleri ve Halkodalarına karĢı yaklaĢımları birbiriyle uzlaĢmaz nitelikteydi.

Bu arada özellikle 1949 yılında tekrar açılmalarından sonra Türk Ocakları konusu da yeniden canlandırılmaya baĢlanır. DP, Ocakların 1931 yılında Atatürk tarafından baskı ve zor kullanılarak kapatıldıklarını ve mal varlıklarına bir anlamda CHP tarafından el konulduğunu ileri sürmüĢ ve bu mal varlıklarının demokratik rejimde eski sahiplerine iade edilmesini vurgulamıĢtır. CHP ise bu iddiaların doğru olması halinde bile, Türk Ocaklarının feshini meclisin değil, mahkemenin iptal edebileceğini ileri sürmüĢtür.

DP, Halkevleri ve Halkodalarına ayrılan bütçelerin amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını tespit etmek için bir dizi incelemeler yaptırır. Ġnceleme sonrasında DP yetkilileri bu paraların önemli bir bölümünün usulsüz olarak harcandığını iddia ederler. CHP ise, 27 yıllık bir dönemin incelenmesini olanaklı kılacak bir düzenleme veya kanun maddesi bulunmadığını ileri sürerek incelemelerin yasa dıĢı olduğunu ilan eder.

Çok partili dönemde Halkevlerinin varlığından ve statüsünden kaynaklanan sorunları gören CHP, bu kuruluĢların özerk kamu kuruluĢlarına kavuĢturulması gerektiğini fark etmeye baĢlar. Ancak bu kuruluĢlara sağlanacak yeni konum onların CHP ile olan bağını zayıflatmamalıydı. CHP’nin isteği bu doğrultudaydı. CHP’nin 1947 yılında yapılan 7. kongresinden önce, Parti’nin Halkevlerinden sorumlu bürosu

____________________________________________

30 Çeçen, a.g.e., s. 196-197.

bu kuruluĢlara özerk bir statü kazandırılması gerektiğini belirten bir rapor hazırlayarak genel kurula sunar. Raporda “Tek parti döneminde kurulan Halkevleri çok partili siyasi hayatın koşullarına uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdırlar.”

ifadesi yer almıĢtır. Bu kongre sırasında Halkevlerine yeni bir statü hazırlamak için özel bir komisyon kurulmuĢ ve bu komisyon da, hazırlanan raporu onaylamıĢtır.

Ancak CHP Halkevlerine bağımsız yasal bir statü kazandırmayı ihmal etmiĢ ya da unutmuĢ değildir. Aksine, CHP derneklerin siyasetle ilgilenmesini tamamen yasaklayan Dernekler Kanunu’ndan muaf tutmak amacıyla Halkevlerine bilerek bağımsız bir tüzel kiĢilik kazandırmamıĢtır. Oysa daha önce de belirtildiği üzere siyasi etkinlikler ve propaganda çalıĢmaları Halkevlerinin temel ilgi alanları ve görevleri arasındaydı.31

Halkevlerinin iktidar partisine bağlı yan kültür kuruluĢları olarak çalıĢması, parlamentoya 60 milletvekili ile giren Demokrat Parti muhalefetini tedirgin ediyordu.

Yurt gezisine çıkan DP’liler Halkevi ve Halkodalarına uğramıyorlar, bunlara CHP’nin yan kuruluĢları gözü ile bakıyorlardı. Aslında çok partili rejime geçiĢ ile beraber Halkevlerinin partiye bağımlı olan statüsünün anlamı kalmamıĢtı. Bu durumu, CHP yöneticileri de yavaĢ yavaĢ anlıyorlardı.32

Ġnönü, 17 Kasım 1947’de CHP 7. Kurultay’ını açarken Halkevlerine yeni bir biçim verilmesini önermiĢ; fakat nasıl bir yapılanma öngördüğünü belirtmemiĢti.

Yönetim kurulu ise, Halkevlerinin tüzel kiĢiliğe sahip kuruluĢlar (tesis) haline getirilmesini önermiĢti. Bunun için de Ģu koĢullar saptanmıĢtı:

- Yeni kuruluĢ CHP’ye bağlı olmalı,

- Tesis’in kamu yararına çalıĢır kuruluĢlardan olması yasa ile sağlanmalı, - Düzenlenecek senette Halkevlerinin kapanması durumunda tüm mallarının CHP’ye geri verileceği hükmü yer almalı.

Kurultay, bu önerileri kabul etmiĢ ve parti programında buna iliĢkin madde yeniden düzenlenmiĢti. Fakat tesis için gereken parasal kaynak bulunamadığı için uygulamaya geçilememiĢti. Üstelik Halkevleri salonlarından yararlanmak isteyen

_____________________________________________

31 ġimĢek, a.g.e., s. 206-210.

32 Çeçen, a.g.e., s. 197.

DP’lilere hep olumsuz yanıtlar verilmiĢti. CumhurbaĢkanı Ġnönü’nün bu konuda bilgi istemesi karĢısında CHP Genel Sekreteri T. F. Sılay, yürürlükteki yönetmeliğe göre baĢka partilerin Halkevlerinden yararlanmalarına olanak bulunmadığını bildirmiĢti.

Fakat yönetmeliği değiĢtirme giriĢiminde bulunulmamıĢtı. Yalnızca vaktiyle CHP’ye katılmıĢ olan Türk Ocaklarının yeniden açılmasına olanak tanınmıĢtı. Böylece CHP yönetiminin Halkevlerini partiler dıĢı bir kuruluĢa dönüĢtürme konusunda yavaĢ davrandığı (siyasal olayların hızla geliĢmesi, buna karĢın CHP üst yönetiminin eski bürokratik alıĢkanlıklar nedeniyle ağır iĢlemesi), 1950’ye kadar geçen üç yıl içinde uygulama için ciddi bir giriĢimde bulunmadığı anlaĢılmıĢtı.33

Böylece, CHP’nin iktidarda olduğu ve DP’nin de muhalefette bulunduğu 1946-1950 döneminde hiçbir somut geliĢme sağlanamamıĢ ve CHP’nin Halkevlerini tesis’e dönüĢtürme projesi uygulanamamıĢtır.34

Bu sırada parti ve dernek kurma özgürlüğünün karĢıt düĢüncelere tanınmasıyla ülkedeki hava günden güne değiĢmekte ve yılların birikimi çeĢitli toplumsal olaylar ile gündeme gelmekteydi. Bu özgürlük havasından eski Türk Ocakları yöneticileri de yararlandılar ve Türk Ocağını 1949 yılında yeniden kurdular.

Hamdullah Suphi Tanrıöver 10 Mayıs 1949 tarihinde SaraçhanebaĢı’nda düzenlenen miting ile Türk Ocaklarının yeniden açılıĢını yaptı. Yeniden doğuĢa damga vuran konuĢması ile Hamdullah Suphi, Türk Ocaklarının düĢünce yapısını savunurken, dolaylı olarak Halkevlerine karĢı çıkıyordu. KonuĢmasında dil devrimine karĢı çıkıyor ve Türk dilinin zenginleĢmek için Arap ile Acem kaynaklarına gereksinmesi bulunduğunu belirtiyordu. Devrimleri eleĢtirirken dili yüceltiyordu. Dil devrimine karĢı çıkarken eski harfleri savunuyordu. Dinsel değerleri koruyabilmek için Vatikan ile doğrudan iliĢki kurulmasını öneriyordu. Hamdullah Suphi bu konuĢmasında Atatürk’ü karĢısına alıyor ve açıktan eleĢtiriyordu. 1920’li yıllarda ise herkesten fazla Atatürkçü olan Hamdullah Suphi, o tarihlerde her Türk Ocağı Ģubesinde Atatürk Devrimi’ni öven ve yücelten konuĢmalar yapıyordu. Hamdullah Suphi’nin kısa zamanda Atatürkçü çizgiden Atatürk’e karĢıt bir çizgiye gelmesi ülkedeki geliĢmeleri ve Türk Ocakları vurgusunun hangi noktaya geldiğini göstermesi

_____________________________________________

33 ġerafettin Turan, İsmet İnönü Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2003, s. 241.

34 ġimĢek, a.g.e., s. 209-210.

açısından ilginç bir örnektir.

Demokrat Parti’nin meclise girmesi, karĢıt parti ve derneklerin kurulmaları, ülke düzeyinde miting ve toplantıların geniĢ boyutlarda yapılmaları ülkedeki havayı değiĢtirmiĢti. 1949 yılında ülkedeki hava Demokrat Parti milletvekillerince meclise getirilmiĢ, Halkevlerinin durumu eleĢtirme konusu olmuĢ ve tartıĢmalara yol açmıĢtı.35

Demokrasiye geçilmesiyle beraber baĢlayan süreç ilerliyor ve giderek muhalefet toplum içinde güçleniyordu. Uzun süre tek parti yönetimi ile beraber savaĢ yıllarının zorluk içindeki günleri toplumda belirli bir birikim oluĢturmuĢtu.

Demokrasilerin Dünya SavaĢı’nda galip gelmesi ve giderek demokratik rejimlerin çeĢitli ülkelerde yaygınlaĢması da, Türkiye’de demokratik ortamın geliĢmesine yardımcı oluyordu. VatandaĢ artık ülkede değiĢiklik istiyordu. DeğiĢiklik isteğinin güçlü olması ise muhalefetin iktidar Ģansını arttırıyordu. YavaĢ yavaĢ ülkede oluĢmaya baĢlayan tüccar sınıfı ile beraber eĢraf da artık ülkenin tek egemeni olan CHP’den uzaklaĢıyordu. Dünya koĢullarının değiĢmesi tüccar ve eĢraf kesimlerinin önüne yeni olanaklar açmakta ve bu kesimlerin bürokrasinin vesayetinden uzaklaĢmasına neden olmaktaydı. Dünya SavaĢı sonrasında artık yeni bir dünya kurulmaktadır ve her ülke konumunu buna göre belirlemektedir. Amerika’nın baĢı çektiği Batı bloğu demokrasi rejimini üçüncü dünya ülkelerine de ihraç etmeye çalıĢmakta ve kendi yanlarında yer alan ülkelere büyük yardımlar vaat etmektedir.

SavaĢ sonrası yıllarda ekonominin öne geçmesiyle beraber tüccar ve eĢraf, toplum içinde daha etkin bir düzeye gelir ve siyasal alanda daha büyük bir belirleyici rol üstlenir.

Demokrat Parti hareketi ülkedeki değiĢmeleri yerinde izleyerek değiĢen toplumun yapısına göre bir politika geliĢtirmeye öncelik verir. Bir yandan tüccara, bir yandan toprak ağalarına dayanarak örgütlenmeye çalıĢan Demokrat Parti, CHP’nin katı ekonomik politikasından hoĢnut olmayan eĢrafı da kendi yanına çekince ülke çapında toplumsal etkinliği de kendi yanına çekebilmiĢ olur. Dinci ve Ģeriatçı çevrelerin Atatürk’e ve onun siyasal partisi olan CHP’ye karĢı tutumları da

_____________________________________________

35 Çeçen, a.g.e., s. 199.

toplum içinde yeni arayıĢları beraberinde getiriyordu. Demokrat Parti hem daha liberal, hem de daha dinci bir tutum izleyerek iktidara karĢı olan tüm toplum kesimlerini kendi yanında toplamayı baĢarabilmiĢtir. Yıllar süren tek parti yönetiminin yıpranmıĢlığı ve devletin bürokratik yapısının temsilcisi durumuna düĢmek de, CHP’nin önemli handikaplarından olarak görünüyordu. 1950 öncesinde tüm koĢullar CHP’nin karĢısında, DP’nin ise yanında görünür ve bunun sonucunda ülkede iktidar değiĢimi yaĢanır.36

Türk demokrasi tarihinde 14 Mayıs 1950 genel seçimleri bir dönüm noktası olur.37 Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra toplanan CHP Parti Divanı’nda Halkevlerine nasıl bir düzen verileceği konusu yeniden ele alınır. Öte yandan DP iktidarı, bu konudaki kararını uygulamaya koyabilmek için öncelikle geçmiĢ yıllarda devlet bütçesinden CHP’ye yapılmıĢ olan yardımları açıklamayı uygun görür.38 CHP, Cumhuriyet’in ve Türkiye Devleti’nin kurucusu Atatürk’ün kurduğu ve ölünceye kadar da genel baĢkanlığını yaptığı bir parti olup, bu partiye Atatürk’ün vasiyetnamesi ile önemli miktarda mal varlığı bıraktığı bilinmekteydi. Ayrıca tek parti döneminde, devlet-parti özdeĢliğinin bir sonucu olarak, CHP’nin mal varlığı önemli ölçüde arttırılmıĢtı. DP’ye göre bu durum, CHP’nin mal varlığını da kullanarak, yeniden iktidarı ele geçirmesini sağlayabilirdi. ĠĢte, DP iktidarının bu konudaki bütün korkusu bu düĢünceden ileri gelmektedir.39

Bunun üzerine DP’liler, CHP’ye devlet tarafından yapılan yardımlarını açıklamak üzere çeĢitli konularda hazırladıkları önerileri meclise getirirler. Ġlk öneriler arasında yer alan Erzurum milletvekili Emrullah Nutku ve Antalya milletvekili Akif Sarıoğlu’nun dört arkadaĢı ile beraber verdikleri Halkevlerinin mallarına el konulmasıyla ilgili yasa önerisi, DP yöneticilerinin uyarısı üzerine geri aldırılır. Çünkü Parti yöneticileri bu tasarının yasalaĢması ile Halkevlerinin tümünün ortadan kaldırılamayacağını düĢünüyorlardı. Bu nedenle parti yönetiminin uyarıları doğrultusunda Tekirdağ milletvekili ġevket Mocan ve 53 arkadaĢı Halkevlerini

_____________________________________________

36 Çeçen, a.g.e., s. 203-204.

37 Öztürk, Akyüz, Kaçar, a.g.e., s. 168.

38 Turan, a.g.e., s. 242.

39 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Phoenix Yayınevi, Ankara, 2004, s. 208.

tümden yok eden bir yasa önergesi hazırladılar. Meclis’in 6 Ağustos 1951 tarihli

tümden yok eden bir yasa önergesi hazırladılar. Meclis’in 6 Ağustos 1951 tarihli