• Sonuç bulunamadı

Muhafazakârlık kavramının anlamına ilişkin farklı yaklaşımlardan bir diğeri de onu gericilikle özdeşleştiren yaklaşımdır. Bu yaklaşımın en temel özelliği muhafazakârlığa olumsuz bir anlam yüklemesidir. Bu iki kavramın kolaylıkla birbirinin yerine kullanılmasına, bunların sahip oldukları bazı ortak noktalar imkân vermektedir. Gerçekten, muhafazakârlık ve gericilik benzer bazı özellikleri taşıdıkları için çoğu zaman bu iki kavramın aynı olduğu düşünülmekte ve rahatlıkla birbirlerinin yerine kullanılmaktadırlar126. Oysa, bu iki kavram kesinlikle birbirinin aynısı değildir. Bu kavramların örtüştükleri noktalar bulunsa da bunların birbirlerinden kesinlikle farklı olan yön ya da özellikleri vardır. Kısacası, bu kavramlar birbirlerinden ayrı, müstakil kavramlardır. Ancak, bunlar değerlendirmelerde hiç düşünülmemekte ve kesinlikle hesaba katılmamaktadırlar.

Muhafazakârlık ve gericilik kavramlarının birbirlerinin yerine kullanılabilmelerini sağlayan en temel unsur, her iki kavramda da muhafaza etme ve değişimden şüphe etmenin ortak payda olmasıdır. Muhafazakârlık,

126 Esasında muhafazakârlık kavramını karşılaması için gericilik kavramının kullanılması sadece bir kafa karışıklığından kaynaklanmamaktadır. Gericilik kavramı, aynı zamanda, bilinçli bir biçimde olumsuzlama amacıyla da kullanılmaktadır. Bu kavram kullanılmak suretiyle muhafazakârlık kavramının itibarsızlaştırılması hedeflenmektedir. Bu çabanın kaynağının, aydınlanmacı düşünceden ve onun ilericilik anlayışından beslendiği açıktır. Aydınlanmanın temel hedefinin ilericilik anlayışı uyarınca yeni bir düzen kurmak olduğu hatırlanırsa, bu hedefe engel olması muhtemel her tür düşünce ve eylemin ilerleme karşıtı şeklinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Nitekim de öyle olmuş ve aydınlanma projesini eleştirenler ve ona muhalif olanlar gerici etiketiyle damgalanmışlardır.

Görüldüğü üzere, gericilik kavramını aydınlanma düşüncesine ve onun projesine borçluyuz. Bkz.

Bengül Güngörmez: a.g.m., s. 15-17

taşıdığı muhafaza etme dürtüsünden ve değişime mesafeli oluşundan hareketle “gericilikle” özdeşleştirilmektedir. Bu yanlış kanaat sonucunda da muhafazakârlık, birçok kesim tarafından patolojik bir kavram olarak görülerek tehlikeli kavramlar arasına yerleştirilmektedir. Muhafazakârlığın bu muameleye maruz kaldığı ülkelere verilecek en iyi örneklerden biri, Fransa’dır. Muhafazakârlık, Fransa’da cereyan eden bir olaya, Fransız Devrimine yönelik tepkilerden doğmuşsa da, bu ülkede olumsuz bir anlama sahiptir. Bu bağlamda, Fransa’da muhafazakârlık geçmişte gericilikle özdeşleştirilerek aşağılayıcı ve kötüleyici bir kavram haline getirilmiştir127. Bu ülkede muhafazakârlığın bugünkü durumu da geçmişten çok farklı değildir128. Bunun en temel nedenlerinden biri, felsefidir. Fransa’nın, Anglo Sakson ya da ılımlı muhafazakârlık diye anılan muhafazakârlıktan belli ölçüde farklı olan Kıt’a Avrupası muhafazakârlığına129 ya da gerici muhafazakârlığın De maistre, De Bonald, Maurras gibi önemli ve belirleyici düşünürlerine sahip olmasının, muhafazakârlığın bu ülkedeki algılanışında büyük payı bulunduğu söylenebilir130.

Muhafazakârlığın üzerine yanlış bir biçimde, sık sık tutuculuk veya gericilik etiketinin yapıştırılmasının en önemli nedeni, yukarıda da belirtildiği gibi, gericiliğin de yenilik ve değişimlere karşı olmasıdır131. Oysa, Viereck’in de işaret ettiği gibi, gericilikle muhafazakârlık arasında önemli bir fark vardır.

Şöyle ki, gericilik bilinçsizce ve de ayrım gözetmeksizin değişime toptan itiraz edip, hemen her şeyi korumaya çalışmaktadır132. Ayrıca, gericilik geçmişte ya da tarihteki belli bir döneme mükemmellik atfedip, onu altın çağ olarak

127 Philippe Beneton: Muhafazakarlık, s.8

128 Fransız muhafazakârlığının gelişim süreciyle ilgili daha fazla bilgi için bkz. Philippe Beneton:

Muhafazakarlık, s. 50-65

129 Fransa’da liberal geleneğin güçlü köklere ve geçmişe sahip olmaması, liberal nitelikli muhafazakârlığın bu ülkede gelişmesini engelleyen en temel faktördür.

130 Gerçekten de bilhassa de Maistre ve de Bonald görüşleriyle muhafazakârlıktan ziyade gericiliğe daha yakın durmakta ve gericiliğin önemli temsilcileri arasında gösterilmektedirler. Bkz. Barrie Axford, Gary K. Browning, Richard Huggins, Ben Rosamond: Politics: An Introduction, Second Edition, Routledge, 2006, s. 264

131 Barbara Goodwin: a.g.e., s.147

132 Süleyman Seyfi Öğün: “ Değişim Ethosu, bürokratik skolâstik ve Gandhi”, Zaman Gazetesi, 22-05-2010.

niteleme gayretindedir. Gericinin asıl istediği, eskinin kurum ve zihniyetini yeniden kurarak söz konusu döneme geri dönmektir. Gericiler, zamanın ya da tarihin akışını geri çevirmeye çalışarak geçmişi olduğu gibi, bir bütün halinde içinde bulunulan zamanda yeniden inşa etmeyi düşleyenlerdir133. Muhafazakârlık ise, öncelikle her şeyi değil, bilinçli bir biçimde bazı şeyleri korumayı hedefler134. Bu açıdan bakıldığında, muhafazakârlık için önemli olan, tarihin ya da geçmişin ve onların beraberinde getirdiklerinin, yani geleneklerin bir bütün halinde korunması ve devam ettirilmesi değildir.

Muhafazakârlık kendini, toplumun bütünü için önemli ve değerli olan ve bu yüzden de toplumun ihtiyaç duyacağına inandığı değerlerin ve kurumların korunmasına adar135, yoksa ne var ne yok her şeyin korunmasına değil.

Zaten, Burke’ü de modern muhafazakârlığın ilk metnini yazmaya, temel fikirlerini oluşturmaya iten onun değişen her şeyin değil, toplum için çok büyük önemi olduğuna inandığı değerlerin kaybolup gitmesine seyirci kalmama isteğidir136. Bu açıdan bakıldığında, gericiliğin aksine muhafazakârlık seçici bir ideolojidir.

Muhafazakârlık, aynı zamanda, geçmişi bugünde yeniden inşa etmeyi de hayal etmez. Muhafazakârlar gericilerin bu boş hayalini pek taşımazlar.

Muhafazakârlar geçmişe ve onun taşıdıklarına önem vermekle birlikte, asıl bugünde yaşarlar. Tabir caizse, muhafazakârların amacı saatleri, yani zamanı geri döndürmek/çevirmek değil, onun muntazam bir biçimde ve kesintiye uğramadan çalışmasını sağlamaktır. Onlar için geçmiş sadece geçmiş olduğu için önemli değildir. Geçmişin önemli addedilmesi için bazı faydalar taşıması ve sunması gerekir. İşte, muhafazakârlara göre, bu fayda, geçmişin bugünü aydınlatması; yaşanılan zamanın insanına rehber olmasıdır. Geçmiş, içinde bulunulan zamanda insanların davranışlarına yol gösterebiliyorsa, işlevseldir. Yoksa, muhafazakârlar için geçmişin hiçbir

133 Ahmet Çiğdem: Taşra Epiği: Türk İdeolojileri ve İslamcılık, Birikim Yayınları, 2001, s.37;

Bengül Güngörmez: a.g.m., s. 17

134 Peter Viereck: “Conservatism Revisited”, s.,70

135 Peter Viereck: “Conservatism Revisited”, s.73

136 Philippe Beneton: Muhafazakarlık, s. 11

anlam ve önemi yoktur. Hatta geçmişin belli bir bölümünün ve onun beraberinde taşıdıklarının zararlı görülmeleri bile mümkündür. Bu durumda, muhafazakârlar söz konusu geleneksel kurum ve değerlerin değiştirilmemeleri için herhangi bir sebep aramazlar.

Bununla birlikte, muhafazakârlığı gericiliğe indirgeyen yaklaşım bütünüyle yanlış değildir. Yani, bu yaklaşımda belli bir doğruluk payı bulunmaktadır. Gerçekten de, gericiliğin muhafazakârlığın bütünüyle dışında olduğu, dolayısıyla muhafazakârlığın kesinlikle gerici unsurlar barındırmadığı söylenemez. Nitekim, muhafazakârlığın genel bir özelliği olmamasına rağmen gericiliğin izlerine geleneksel ya da ana akım diye anılan muhafazakârlıkta bile rastlamak pekâlâ mümkündür. Dolayısıyla, he ne kadar, muhafazakârlık türleri arasında “gerici(reaksiyoner) muhafazakârlık”

olarak adlandırılan bir akım bulunsa bile gericilik muhafazakârlığın sadece tek bir koluna has değildir. Zira, bir gözü sürekli geçmişte olan bir ideolojinin geçmişin bir dönemini olduğu gibi yeniden kurmayı isteyenlere şemsiye vazifesi görmemesi imkânsızdır. Bu nedenle, muhafazakârlığın az ya da çok, güçlü ya da zayıf reaksiyoner yani, gerici bir damara sahip olması neredeyse kaçınılmazdır137. Kısacası, muhafazakârların bir kısmının bireysel ya da kolektif nedenlerden tepkiciliğe, yani gericiliğe savrulmamalarını beklemek fazla iyimserlik olur. Ancak, muhafazakârlar zaman zaman gericiliğe kaysalar da, bu çok arızi bir durum olup kesinlikle muhafazakârlığın değişmez ve temel bir özelliği değildir. Zaten gericilik sahip olduğu özelliklerinden dolayı

137 İşte muhafazakârlığa değişime bütünüyle kapalı ya da gerici görünümünü veren bu damardır. Zira, reaksiyoner muhafazakârlık, özü itibariyle, siyasi ve toplumsal düzenin statik ve insan iradesinin büyük ölçüde dışında olduğu inancına dayanır. Bu inancın belki de en önemli dayanağı, gerici/reaksiyoner duruşun siyasi düzenin istikrarının ancak gerçek/doğru spiritüel değerlerdeki uzlaşmayla sağlanabileceği iddiasıdır. İşte, üzerinde uzlaşılması gereken söz konusu değerler, siyasi ve toplumsal düzene statik, yani durağan özellik kazandırmaktadır. Düzenin, istikrarı söz konusu gerçek/doğru spiritüel değerlere ve onlara uyulmasına bağlıdır. Bu yüzden de siyasi ve toplumsal düzen keyfi bir biçimde, insanların isteklerine dayalı olarak değiştirilmemelidir. Reaksiyoner duruşun bu varsayımlarının geleneksel ya da klasik muhafazakârlıkla örtüşen noktaları olduğu hemen göze çarpmaktadır. Gerici muhafazakârlık ile geleneksel muhafazakârlık arasındaki benzerliğe örnek olarak her ikisinde de siyasi ve toplumsal düzenin keyfi biçimde insan iradesi tarafından şekillendirilemeyeceği ya da şekillendirilmemesi gerektiği inancı gösterilebilir. Aslında, her iki kavramın birbirinin yerine kullanılmasına yol açan husus da değişim ve muhafaza noktasındaki bu örtüşme ya da benzerliklerdir.

kitleler nezdinde ikna edici bulunmamış, yeterince taraftar toplayamamış ve marjinal kalmışken138, muhafazakârlık bugün de kendinden yaygın bir biçimde söz ettirmektedir.