• Sonuç bulunamadı

Belirli Bir Sosyal Sınıf, Zümre veya Cinsiyet Egemenliğinin Kılıfı Olarak Muhafazakârlık Kılıfı Olarak Muhafazakârlık

B) Belirli Bir Sosyal Sınıf, Zümre veya Cinsiyet Egemenliğinin Kılıfı Olarak Muhafazakârlık

Muhafazakârlığın bir diğer yaygın yorumlanış biçimi, muhafazakârlığı, belli bir sınıf, zümre ya da cinsiyetin egemenlik, baskı, sömürü ya da iktidar ilişkisini devam ettirmek için başvurduğu bir araç olarak görmektedir. Nitekim, O’Sullivan da muhafazakârlığın, yönetici sınıfların bencilliğini gizleyen bir örtü olarak algılandığına dikkat çekmektedir. Bu örtünün altında, eşitsizlik ve ekonomik sömürü düzeni yatmaktadır. Muhafazakâr söylemde mevcudu muhafaza etmenin faydalarının sıklıkla vurgulanmasının arkasında, yerleşik güç odaklarının iktidar konumlarının korunması niyetinin yattığı düşünülmektedir. Bu yaklaşımı İmmanuel Wallerstein çok net bir biçimde ifade etmektedir: “ Muhafazakârlığın ideolojik köklerini araştırmaya koyulmak günümüzdeki makro iktidar yapılarının işleyiş mantığını da kavramak yönünde atılmış bir adım olacaktır. Çünkü, muhafazakârlık dünya sisteminin destekçisi olarak 19. YY’dan itibaren hâkim bir ideoloji olagelmiş ve liberalizmin sisteme destek olmadığı tarihsel şartlarda bir ikame vazifesi görmüştür”.

Harbour da benzeri ifadelerle muhafazakârlığın, genellikle, statüko savunuculuğu ya da sosyal ve siyasal sistemde temel değişim karşıtlığı olarak algılandığını ifade etmektedir120. Buna göre, bazı toplumsal sınıf ve zümreler ile erkek cinsiyetinin, mevcut toplumsal, siyasal ve ekonomik zihniyet, kurum ve yapıların devam etmesinde çıkar ve faydaları vardır. Onlar mevcut zihniyet ve kurumların değişmesine yol açacak, en yüzeysel olanları da dâhil, her tür yeniliği tehlikeli görerek peşinen reddetmektedirler. Bu kesimler için önemli olan, mevcut iktidar yapısı ve ilişkilerinin korunup kollanmasıdır. Zira, bu sayede kendi çıkarlarının korunması ve devam ettirilmesi garanti edilmiş olur. İşte muhafazakârlık, egemenlerin bu amaçlarına hizmet eden en önemli araçtır. Bu süreçte muhafazakârlık, egemenlerin söylemi haline gelir ve böylelikle de egemenliklerinin devamı sağlanmış olur.

Görüldüğü üzere, bu yaklaşıma göre muhafazakârlar, kendilerine bazı ayrıcalıklar sunan statülerinin zarar göreceği endişesiyle değişimlere ya da en azından ani ve radikal olanlara karşı bir söylem tutturmuş olan egemen sınıf temsilcilerinden ve onların destekçilerinden başkaları değildir.

Egemenliklerin korunmasına dayanan bu yapı, aynı zamanda, muhafazakârlığın varlığının da garantisidir. Sırtını bir güç odağına dayayan muhafazakârlık varlığını devam ettirmeyi başarır121. Kısacası, bu yoruma göre, muhafazakârların asıl kaygısı hâkim sınıfın yerleşik hayatının alt üst olarak dağılması tehlikesi122 olup, muhafazakârlığın rolü egemen sınıfın egemenliğinin devamını sağlamaktan ibarettir123. Buradan, muhafazakârlığın değişimle bir sorununun olmadığı, muhafazakârlar için önemli olanın değişmemek değil, hâkim sınıf ya da güç odağının bazı ayrıcalıklar içeren yerleşik durumunun değişmemesi olduğu şeklinde bir yargıya da varılabilir.

120 William R. Harbour: a.g.e., s.1

121 Şevket Kotan: “Muhafazakârlık, Değişim ve İslam”, Tezkire, yıl.11, sayı 27-28, Temmuz/Ekim 02, s. 82

122 Nuray Mert: “Muhafazakarlar Neyi Muhafaza Etmeye Çalışır?, Tezkire, yıl.11, sayı 27-28, Temmuz/Ekim 02, s. 73

123Nuray Mert, bu yorumu destekler biçimde, muhafazakârlığın sadece hâkim sınıf ya da sınıfların konumunu korumakla görevli olduğunu savunmaktadır.

Dolayısıyla, egemenlerin egemenliği devam ettiği sürece her şey yolunda demektir. Bu bağlamda, yerleşik güç odaklarının egemenlikleri zarar görmediği sürece değişimin ani ya da tedrici; radikal ya da yüzeysel olmasının muhafazakârlık açısından pek bir önemi yoktur. Dahası, muhafazakârlar eğer gerekirse kendi kontrolleri dışında gelişen ani, büyük ve radikal değişimlere bile onay vermeye hazırdırlar. Hatta, bu tarz değişiklikleri bizzat kendileri bile gerçekleştirebilirler.

Ancak, muhafazakârlığı sınıfsal sömürünün aracı ya da gizleyicisi olarak gören bu yaklaşımın da muhafazakâr düşünceyi basitleştirdiği ortadadır. Zira, bu yaklaşım muhafazakârlığın bütün değer ve ilkelerini göz ardı etmekte ve onun ani ve radikal değişikliklere bazı felsefi kaygılar nedeniyle karşı olduğu gerçeğini atlamaktadır. Böylelikle de muhafazakârlık her kalıba kolayca girebilen, sıradan bir tutuma indirgenmiş olmaktadır.

Dolayısıyla da, bir yerde, muhafazakârlığı mizaca indirgeyen yukardaki yaklaşıma benzemektedir124. Oysa, muhafazakarlık sahip olduğu ilke ve fikirler, desteklediği değerlerle insanlığın içinde bulunduğu duruma çok güçlü cevaplar getirmiştir125. Gerçi, muhafazakârlığı belirli bir sınıf ya da toplum kesiminin gerçek çıkarlarını korumayı amaçlayan, hatta bazılarını gizleyen bir perde olarak gören bu yaklaşımın bütünüyle yanlış olduğu da söylenemez.

Gerçekten de, muhafazakârlığın sınıf çıkarlarıyla ve bunların korunmasıyla inkâr edilemez bir bağı vardır. Örneğin 19.YY Fransız ve İngiliz muhafazakârları arasında çok sayıda aristokrat kökenli kimsenin bulunduğu, bilinen bir durumdur. Bunlar, ayrıcalıklarının hızla yitip gidişini durdurmaya çalışan kimselerdi. Hiç şüphesiz onlar düzenin hızlı değişimini önleyebilselerdi, kendi kurulu iktidarlarının ve o iktidara bağlı olan statülerinin devamı için çabalayacaklardı. Ancak, muhafazakârlığın belli sınıflarla olan tarihsel bağlantısına rağmen sınıf çıkarlarıyla bağlı olmak sadece

124 Ancak, arada önemli bir fark vardır. Muhafazakârlığı bir mizaç olarak gören yaklaşım, muhafazakârlığın koruduklarının nitelikleri üzerinde durmazken, muhafazakârlığın bir kisve olarak görüldüğü bu yorumda muhafazakârlık belli çıkar ve düşüncelerin muhafaza aracı olarak görülmektedir.

125 Noel O’Sullivan: “Conservatism”, s.51

muhafazakârlığa özgü değildir. Liberalizm ve sosyalizmin de belirli sınıfların bazı çıkarları için kullanılmadıkları ya da onlara hizmet etmedikleri söylenemez. Nitekim, ekonomik liberalizmin olumlu yöndeki serbest piyasa vurgusunun sermaye ve özgür girişim sahiplerine; sosyalizmin emek-sermaye karşıtlığı vurgusunun ise işçi kesimine çok daha fazla çekici geldiği bir gerçektir.