• Sonuç bulunamadı

3. KENTLEŞME SÜRECİNDE ALEVİLİK

3.3. Geleneksel Alevilik

3.3.1. Gelenek Kavramının izahı

Gelenek, belli bir yolu takip etme, belli bir çerçevede hareket etme veya daha önceden birisinin ortaya koyarak gelenekselleştirdiği şeyi devam ettirme olarak tanımlanmaktadır. Konuşma dilinde geleneğin en popüler kullanımı, örf, adet ve töre anlamında kullanılmaktadır.263

Kavram, bir toplulukta kuşaktan kuşağa geçen kültür mirasları, alışkanlıklar, bilgiler, töreler ve davranışlar264

olarak da tarif edilmektedir. Gelenek kavramı, sosyal bilimlerde yoğun kullanılan ama üzerinde sistemli bir çalışma yapılmamış bir kavramdır. Günlük dilde genel olarak, geçmişe ait pratik ve değerleri tanımlamak için kullanılan bir kelimedir. Fakat gelenek yalnızca

262 Alperen, Abdullah: Alevi(lik) Modernleşmesine Dair Düşünceler, Dem Dergi, Yıl 2, Sayı 6, İstanbul, Mart-Ağustos, 2009, ss. 76-82, s. 76-79

263

Armağan, Mustafa: Gelenek, Ağaç Yay., İstanbul, 1990, s. 11. 264 Örnek, Sedat, Veyis: Etnoloji Sözlüğü, Ankara 1970, s. 94.

geçmişle değil bugün ve gelecekle de alakalıdır265

Bu kavram, sosyal bilimciler tarafından, dinamik olmadığı ve toplumun değişen yapısını ifade etmediği gerekleri ile ihmal edilmiştir. Ancak gelenek önce, geçmişi ve durağanlığı anımsatsa da esasen dinamik bir kavramdır ve bugüne ve geleceğe ilişkindir. Geleneği tanımlarken yaşanan sorun, kavramı belli bir zaman dizgesine yerleştirirken fazla tutarlılık aramaktan kaynaklanır. Bir davranış ya da düşünce belli sayıdaki kuşakları gerektirmeden de gelenek sayılabilir. Buna karşın daha fazla kuşağın bildiği ve bir şekilde gelenek olduğu konusunda mutabakata varılan bir şey de gelene olarak kabul edilmeyebilir. Zira toplumların uzun bir geçmişe dayandığını sandığı ve gelenek olarak gördüğü pek çok pratik aslında görece olarak yakın dönemlere aittir.266

Gelenek kavramı, temel olarak, intikal etme, aktarma anlamlarında kullanılır. Bunun sebebi kavramın etimolojik manasının geçmişle olan bağlantıyı ifade etmesidir. Kelimenin İngilizcede karşılığı “tradition” nakletme manasına gelir. Nakletme, bilgiyi uygulamayı, teknikleri, hukukları, şekilleri, sözlü ve yazılı iletişim gibi birçok diğer özelliği kapsamaktadır. Gelenek canlı bir varlık gibidir, iz bırakır ancak bıraktığı bu izler geleneği bütünüyle açıklamak için kafi değildir. Dolayısıyla gelenek geçmişten ibaret değildir. Bunun gibi o geçmişe özlemden ibaret de değildir.267

Bu kavram, en genel anlamıyla folklorik veya toplumsal boyutlarıyla bir sürekliliğe işaret etmektedir. Gelenek var olduğu toplumda süreklilik özelliğine sahiptir. Dolayısıyla kavram, daha önce belirtildiği gibi, gelecek olan nesillere aktarılma özelliğine sahiptir. Bu bakımdan Gordon Marshall geleneği “belirli davranışsal norm ve değerleri benimseyip aşılayan, gerçek ya da hayali bir geçmişle süreklilik gösteren ve genellikle yaygın biçimde benimsenen ritüeller ya da başka sembolik davranış biçimleriyle ilişkili toplumsal pratikler kümesi”268

olarak tanımlamaktadır.

265

Glassie, Henri: Turkish Traditional Art Today, Ankara: Ministry of Culture of the Turkish Republic-Indiana Universty Pres, 2002, s. 8-9.

266 Gökalp, Emre (Editör): Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2012, s. 9.

267

Tatar, Taner: “Gelenek ve Gelecek”, Sosyoloji Konferansları, 26. Kitap, İstanbul, 2000, s. 199. 268

Marshall, Gordan: Sosyoloji Sözlüğü, ( Çcv. O. Ak ı n h a y – D. Kömürcü), Ankara, 1999, sh.258-259.

Gelenek, en sade ifade ile geçmişten günümüze aktarılan ya da miras bırakılan her hangi bir şeydir. Fakat bu geçmişten aktarılan şeyin ne olduğu ile ilgili pek açıklayıcı biliye ulaşamayabiliriz. Yani bu, nesne mi yoksa kültürel bir yapı mı olduğu hususunda hiç bir şey söylemez, yazılı ya da sözlü olarak mı miras alınmış bunu da söylemez. Geleneğin kesin kriteri insan eylemlerinin, düşünce ve muhayyile aracılığıyla yaratılmış olması ve bir kuşaktan diğerine aktarılmasıdır.269

Kuşaktan kuşağa aktarılırken, gelenek her seferinde canlılığını muhafaza edebilmektedir.

Gelenek kavramı örf ve adetler denkliğinde açıklanamaz. Örf ve adet denkliğinde yapılan gelenek tanımı kapsayıcı bir tanım olmanın uzağında kalacaktır. Gelenek kavramı örf ve adetleri de kapsayan, içine alır. Bir başka değişle, gelenek milletin hayatındaki ortak inanç ve pratiklerin düzenlenme biçimleridir270

. Diğer tanımlardan da anlaşılacağı gibi, gelenek yalnızca kalıplardan meydana gelmez. Esas itibariyle gelenek ayrıca bir ruha da sahiptir.271

Geleneğin, geçmiş ile olan ilişkilerde ve geçmişin izlerini günümüze taşımada bir vasıta olmasına dikkat çeken Antony Giddens, kavramın, “bir şeyi saklaması için bir başkasına iletme ya da verme” manasına gelen “tradere”272

kelimesinden türediğini belirtmektedir. Yukarıda verdiğimiz tanımlamalarda dikkati çeken husus, geleneğin, maziyle olan ilişkisi, kuşaklara aktarılması ve toplumdaki herşeyin, bir geleneğinin olduğunun ortaya çıkması gerçeğidir. Bu gerçek şöyle ifade edilmektedir: “Biz, kendi kendimizi inceleme süreci yoluyla anlamadan önce, kendimizi çok açık bir şekilde yaşadığımız aile, toplum ve devletle anlarız...”.

273Diğer bir değişle geleneği olan bir toplumda başlayan yaşantımız, geleneği olan

bir toplumda sona ermektedir.

269 Shıls, Edward: “Gelenek”, İnsan Bilimlerine Prolegomena, Dil, Gelenek ve Yorum, (Çev. Der. Hüsamettin Arslan) , İstanbul, 2002, s. 156-157.

270

Gürsel, Deniz: Gelenekselci Çevrecilikten Gclcnekselci Liberalizme, Ankara, 1995, s. 91. 271 Tatar, Taner: A.g.m, s. 199.

272 Gıddens, Anthony: Elimizden Kaçıp Giden Dünya, ( Çev:Osman Akınhay ), Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 2010, s. 52.

273

Mısgell, Dieter: “Gadamerin Hermeneutiği Üzerine” Hermeneutik ve Hümoniter Disiplinler, (Çev. Der. Hüsamettin Arslan), İstanbul, 2002, s. 79

Gelenek ve kültür geleceğe uzanma ve kendi unsurlarını geleceğe aktarma bakımından ortak özelikler taşır. Gelenek bir bakıma kültürü geleceğe aktaran en önemli vasıtadır. Nitekim geleneksiz bilimden, sanattan, istikrarlı bir toplum hayatından bahsetmek olanaklı görünmemektedir. Geleneğin geçmişe olan ilişkilerine bakarak, onu, donmuş olarak görmek olanaklı değildir. Gelenek, geçmişin değil, bugünün hayatı, düşüncesi, duyuşudur. Geleceğin değişen kültürü, geleneğin içinden çıkar. Gelenek olmazsa, kültüre yapılan değerli katkılar durur; kültür ilgisiz öğelerin rast gele değişen, fakat geleceğe hiçbir değerli katkı yapmayan yığınından ibaret olurdu. Oysa, bugün geleneğin; toplumda etkili, geçerli ve ruhları saran bir varlığı varsa bu sosyolojik bir olgu olduğu ifade edilebilir. Yaşayan bir geleneğin değişme gücü vardır.274

Fakat bu değişim rastgele olmaz. Değişimin olması için, bunun ihtiyaç olarak belirmesi gerekir. Yani cemiyet hayatında mevcut olan bir kültür unsurunun, fertlerin ihtiyacına cevap vermemesi halinde değişimden söz edebiliriz. 275

Gelenek sadece kültürle değil, onu gelecek kuşaklara aktaracak bireyler de yakın münasebet içindedir. Geleneğin, geleceği açısından birey de mühimdir. Geleneklerde söz konusu kurallar, geleneğin felsefesi içerisinde, sosyalleşme sürecinde insanlara verilir; neyin bilinip neyin bilinemeyeceği, neyin iyi, neyin kötü olduğu ve neye itaat edip neye edilmeyeceği vs. hep bu süreç içerisinde ferde aşılanır. Çözümler geleneğin içerisinde verilir. Böylece fert, gelenek varlığını ve sıhhatini koruduğu müddetçe, geleneğin dışında bir çözüm arama lüzumunu hissetmez ve geleneğin gücünü kabul etmeye devam eder. Gelenek, meydana getirdiği yapıya, bu yapının gereklerine, kurallarına kayıtsız şartsız uyum ister. Zaten gelenek bu itaat olmadan var olmayacağı gibi, varlığını da sürdüremez. Bu itaat zoraki, dayatılmış bir boyun eğme tavrı değildir. Aslında yumuşak ideolojilerin özelliği olan içselleştirilmiş bir itaat söz konusudur.276

Sonuç olarak gelenek toplumun sosyal ve kültürel birçok unsurunu geçmişten, şimdiye ve geleceğe taşıyan en önemli sosyal işleyiştir. Bu nedenle her

274

Özakpınar, Yılmaz: İslâm Medeniyeti ve Türk Kültürü, İstanbul, 1997, s. 115 275

Dönmez, Mehmet: A.g.e, s.37-38. 276 Armağan, Mustafa: a.g.e., s. 20-21.

hangi bir toplum kendine has sosyal normları, refleksleri ve içeriklerini gelenekler ile güncel tutar. Ancak gelenek toplumun tecrübe ettiği dönüşümlere yeni vaziyetler alabilir ve etki alanında gerilemeler mümkün olabilir. Fakat bütün toplumlar, her gelen “yeni” ile dönüşse de, mutlaka geleneklere sahiptir. Bu gelenekler sosyalleşme vasıtası ile bireylere aktarılır ve gelecek nesillere nakledilir. Ancak kentleşme ile birlikte, modern kurumların etkisi altına giren cemiyetlerde geleneğin etki alanı daralmaktadır. Gelenek, eski ve şehir hayatına uymayan olarak algılanmakta, geleneğin yerine her geçen gün modern öğeler ikame edilmektedir.