• Sonuç bulunamadı

3. KENTLEŞME SÜRECİNDE ALEVİLİK

3.4. Muhalefet Aracı Olarak Alevilik

3.4.1. İdeoloji Kavramının İzahı

İdeoloji kavramı, günlük sosyal, politik ve akademik alanlarda en çok kullanılan kavramlardan biridir. Kavram, döneme ve kullanımına göre farklılık göstermekte ve değişik anlamlarda kullanılmaktadır. Bu kavramın etimolojik anlamı üzerinde bir fikir birliği olmasına karşın herkesin üzerinde uzlaştığı bir tanım bulunmamaktadır. Kavramı ilk defa Fransız filozofu Destutt de Traccy, fikirleri, düşünceleri inceleyen bilim olarak kullanmıştır. Fakat kısa bir süre sonra kavram ilk manasından uzaklaşarak, dünyaya, topluma ve insana yönelik duygular, tutumlar ve düşünceler sisteminin bütünü anlamında kullanılmaya başlanmıştır.290

Kavram değişik anlamlarda kullanılmasına karşın, ideoloji, “genel olarak bir siyasi partinin inançlarını, değerlerini, temel ilkelerini ifade eden bir politik bir anlamda kullanıldığı gibi, bir ölçüde tutarlı inançlar kümesi; siyasi ve toplumsal eylemi yönlendiren düşünce, inanç ve görüşler sistemi; bir toplumsal durumu yansıtan düşünceler dizgesi; insanların kendi varoluş koşulları ve ilişkilerinden doğan yaşam tarzlarıyla ilgili tasarımların tümü”291

olarak da tanımlanmaktadır.

Kimi düşünürler, ideolojinin, mevcut siyasi ideallere ters, ayrı bir çeşit inanç sistemi, statükonun devamıyla özdeşleşmiş veya tersine onu değiştirmeye kalkan fikir yapıları olduğunu iddia eder. Bilgi sosyologları ve kimi Marksistlere bütün düşüncelerin ideolojik olduğunu savunur.292

İdeolojide, bilimsellik iddiası mevcuttur. Bu iddia bilimin tartışılmaz gerçek olma özelliğinden yararlanmak amacından kaynaklandığı ifade edilebilir. Fakat, bilim ideal olarak formel işlemlerden meydana gelmiş bir metoda sahiptir. İdeoloji, bilimden ayrı olarak, belirli doğruları olmasına rağmen, kesin ve değişmeyen doğrulardan ziyade, sürekli

290

Kızılçelik, Sezgin-Erjem, Yaşar: A..g.e, s. 213. 291

Cevizci, Ahmet: Felsefe Ansiklopedisi, Paradigma yayınları, İstanbul 2002, s. 533. 292 Dönmez, Mehmet: A.g.e, s. 42.

bir arayış mantığını kapsar.293

İlk zamanlar felsefî bir kategori olan ideoloji süreç içinde tam bir kavramsal karışıklığa düşmüş ve herhangi bir düşünceyi ifade etmek için kullanılmaz hale geldiği söylenebilir.294

Sabri ÜLGENER, İdeolojiyi, “grup, sınıf, mezhep, meslek vs. gibi belli bir toplum kesiminin, statüleri ile uyum halinde ve yerine göre davranışlarını haklı ve meşru göstermek üzere, paylaştıkları ortak düşünceler, mitoslar ve değer yargıları toplamı” olarak tanımlar. Grup temelli yapılan bu tanımlamada, belli bir toplumsal grubun kendi varlığı ile ilgili değerler, tutumlar ve meşruiyet refleksleri önem kazanır. Kavramsallaştırması oldukça güç olan ideoloji kavramını en temelde özne ile nesne arasındaki ilişkide, özne açısından bir “anlamlar sistemi” inşa etme ve yerleştirme süreci olarak da ifade edilebilir. Özne ile nesne arasında anlam inşası, bireyin algı süzgecinde gerçekleşmektedir. Ancak bireyin algısının da toplumsal bir inşa olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda, ideoloji sürecini, toplumsal etkenler içerisinde özne olmaya itildikleri toplumsal evreni anlamlandırma ve bunu muhtelif göstergeler, işaretler, değerler, ilgi ve çıkarlar aracılığıyla ortaya koyma süreci olarak görmek mümkündür.295

Marx’ın, toplumsal bilincin bir tarzı olarak ideoloji üzerinde yürüttüğü tartışmaların önemli bir kısmı, onun idealist ve materyalist felsefî yaklaşımlar arasında çizmeye çalıştığı sınır çabalarından kaynaklanır.

Karl Marx ideolojiyi, görünüşte mantıklı olan, fakat gerçekte bir toplumdaki egemen sınıfın çıkarlarını haklılaştırmaya yarayan fikirler sistemi olarak tanımlar. Tanımdan da anlaşılacağı gibi Marks, ideolojiye olumlu bir yaklaşım göstermez. Marks’ın aksine Lenin, ideolojiye daha olumlu yaklaşır. Lenin için ideoloji, işçi sınıfının sınıfsal ilgilerinin bir ifadesi olarak halk ideolojisinin aksine, bilimsel sosyalizmin sonuçlarının stratejik ve bilinçli bir şekilde uygulanmasına imkan sağlayan bir aracı konumundadır.296

Lenin bu anlamda, ideolojiyi bir stratejik

293 Mardin, Şerif: İdeoloji. 16. Baskı. İletişim Yay. Ankara, 2013, s. 16.

294Türköne, Mümtazer: “ideolojik İslâm”, Türkiye Günlüğü Dergisi, sayı 16 Güz, 1991, s. 59-60.

295 Çeğin, G, Arlı, A : İdeoloji“ Kavramının Aşınması ve Bourdieu‟nün Kuramsal Seçenekleri, Doğu Batı dergisi, 2004/sayı:28.

296

Topakkaya, Arslan: “İdeoloji Kavramının Tarihsel Gelişim Sürecine Kısa Bir Bakış”, EÜHFD, C. XI, S. 1-2 , 163-180, 2007, s. 167-168

anlamlar yükleyerek olumlar ve gaye için önemli bir araç olarak kabul eder. Marx’ın, toplumsal bilincin bir tarzı olarak ideoloji üzerinde yürüttüğü tartışmaların önemli bir kısmı, onun idealist ve materyalist felsefî yaklaşımlar arasında çizmeye çalıştığı sınır çabalarından kaynaklanır. Marx’ın ideoloji tasavvuru, dönemin idealist-mataryalist felsefe farklılaşması polemiklerinin izini taşır.297

Yine Marks’ın en önemli yorumcularından olan Althusser, ideolojini yanlış bilinç olmadığını, ideolojiyi öznel nitelikte zihinsel bir kurgu olduğunu ifade eder. Althusser için ideoloji; kendine göre bir mantığı olan, belli bir toplum içerisinde tarihi bir varlığı ve tarihi bir görevi bulunan bir tasavvurlar, imajlar, mitler, fikir ve kavramlar, bütünü olarak tarif eder. Althusser ideolojinin temel işlevini, iktidarlar tarafından zor kullanmadan, mevcut toplumsal formasyonu sürdürmek olarak görür. Bu bağlamda ideoloji, egemenler tarafından yığınları kontrol etmek için kullanılan bir aygıttır.298

Karl Mannheim ideolojiyi, tarihin belirli bir anında bir sosyal sınıfın çıkarlarının az çok aldatıcı olarak evrenselleştirmesi olarak tanımlamaktadır.299

Mannheim, ideolojiyi birey ve yaşanan zaman, tarihsel süreçler temelinde “kısmi” ve “bütüncül” ideoloji diye iki şekilde tanımlar. Kısmi ideolojiyi, bireylerin psikolojik gereksinimlerini karşılayan ve karşı tarafın belirli düşüncelerine inanılmaması gereğine işaret eden ve gerçeğin bilinçli veya bilinçsiz şekilde saklanması olarak tanımlar. Bütüncül ideolojisi ise çağdan veya tarihsel toplumsal bir çerçevede somut olarak tanımlanan grubun bütüncül bilinçlerine göre tanımlar.300

Cemil Meriç, ideolojiyi, şuurumuza giydirilen deli gömlekleri olarak ifade eder. Yine ideolojileri “hakikatleri” gölgeleyen, çarpıtan fikir kapıları olarak belirten Meriç, ideolojilerin hakikati barındırmasına karşın, esas olarak hakikate bir

297 Üşür, Serpil Sancar: İdeolojinin Serüvenleri, İmge Kitabevi, Ank., 1977, s. 11.

298 Güngör, Süleyman: “Althusser’de İdeoloji Kavramı, Süleyman Demirel Üniversitesi”, İİBF Dergisi, C 6, S 2, s. 221-231, 2001, Isparta, s. 222-230

299

Kızılçelik, Sezgin, Erjem, Yaşar: A.g.e, s. 213. 300

Tatar, Taner: Kutsalın Siyasallaşması ve Alevilik”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S.45, Kış 2008, s.117.

başkaldırı olduğunu savunur.301

İdeolojiyi kutsallık mefhumu ile karşılaştırarak ifade eden bir sosyolog, İdeolojinin bizzat kendisinin kutsallık iddiasında olduğu için; kutsal olanı beşeri doğrulara indirgediğini iddia eder. Kutsalın kendisini mefhumlarla ifade ettiğini belirten, ideolojinin ise mefhumlarla yüklü olduğu belirtilmiştir. Bundan dolayı kutsalda anlam bütünlüğü ve zenginliği, ideolojilerde ise vehimlerin olduğu savunulmuştur. Kutsalın takipçisi olan insan, fehmederek yaşarken, ideolojinin takipçisi vehmederek hayatını sürdürmeye çalıştığını ifade etmiştir. Ayrıca kutsal ve ideoloji içerdiği mana bakımından da ayrılır. Kutsal olan “aşk”’ı içerirken ideoloji “hırsı” içerir. Bu içerik aslında ideolojinin daha maddi, kutsal ise daha manevi olduğunu belirtmesi açısından önemlidir. Bahsi geçen doğruların aslında ideolojilerde olduğu vurgulanır. Bu ayrıca, ideolojilerin, toplum ya da insanlık adına ortaya çıkmakla birlikte, belirli bir grup, elit, sınıf ya da devletlerin amaçlarına hizmet ettiğini belirtir.302

İdeoloji kavramı, insanın sosyal, siyasal ve ekonomik yaşantısında önemli bir yer kaplamaktadır. Diğer bir deyişle, ideoloji fertlerin dünya görüşlerinin oluşmasından ziyade; fertlerin toplumla, tarihle ve diğer sosyal kurumlarla olan ilişkisinin belirlenmesinde de oldukça etkindir. İdeolojiler bireylerin yaşam pratiklerine yön verir ve sadece bireyin zihinsel dünyasında olup biten bir olgu değildir. Birey yaşadığı toplumdaki bütün ilişkilerinde, toplumsal kurum ve yapılar içinde bunu öğrenir ve toplumsal meseleleri edindiği bu bilinç durumuyla değerlendir. Dolayısıyla bir çok düşünürün de belirtiği gibi, bireylerin ideolojilerini şekillendirmek veya belirlemek, toplumu dizayn etmek için en önemli araç olacaktır. Bu araç, gerçekte tecrübe etmediği ve günlük yaşamda karşılığı olmayan, tutumların bireylerde oluşmasına neden olabilir. Birey, medya, edebiyat, mitler, efsaneler, anlatılar ile oluşturulan ideoloji ile bir gruba dahil olup, diğer gruptan nefret edebilir. Bu nokta, kentleşme ile birlikte, birey yeni dâhil olduğu, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik kent alanlarında, sürekli bir algı dönüşümü içerisindedir. Bu dönüşümler, bireyin, sosyal ve kültürel olarak kentte konumlandığı ve karşı durduğu yapılara göre şekillenebilen ve yapılandırılan ideolojiler ile hızlanır. Bu süreç bir taraftan

301

Meriç, Cemil: Bu Ülke. (Yay. Haz. M. A. MERİÇ). İletişim Yay. İstanbul, 1992, s. 174. 302 Tatar, Taner: A.g.e, , s. 116-117.

geleneğin yerine ikame edilen yeni yapıları ve kurumları oluşturur. Elazığ Yıldızbağların Mahallesinde, kentleşme ile birlikte dönüşüme uğrayan geleneksel Alevilik yerine gelişen ideolojik Alevilik, bu duruma somut bir örnek olarak verilebilir.