• Sonuç bulunamadı

2. GAZNELİLER DÖNEMİNE KADAR GAZNE

2.1. Gazne’nin Kuruluşu

Her şehrin bir kuruluş sebebi, amacı, hikâyesi ve öz geçmişi vardır. Her şehrin kuruluşu aslında bir medeniyete dayanır. Başka bir ifade ile şehirler kuruluş dönemindeki medeniyetlerin birer temsilcisi olarak zuhur eder ve o medeniyetin ihtiva ettiği unsurlarla donatılırlar. Şehirler, insanoğlunun sosyal, askeri, ekonomik ve başka bir takım etkenler yüzünden yerleşik hayata geçmeleri ile ortaya çıkmıştır. Yeryüzünde bilinen en eski yerleşim olayı, M.Ö.5000-4700 tarihlerine kadar dayanan Mısır, Suriye, Mezopotamya ve İran topraklarında meydana gelmiş, bu ilkel yerleşimler yavaş yavaş önce köy karakterini almış ve daha sonra, bu köyler şehirlere dönüşmüştür.90

Bir bölgenin beşeri tarihi, arkelojik bulgular ve anıtsal yazıtlar vasıtasıyla daha net bir biçimde belirlenebilmektedir. Bu bakımdan Afganistan coğrafyası da zengin bir mirasa sahiptir. XX. yüzyıldan itibaren arkeloji çalışmalarının yoğunluk kazandığı Afganistan’da keşfedilen eserler bölgenin yerleşik hayatının tarih öncelerine kadar uzandığını göstermektedir.91

Günümüz Gazne şehrinin turistik bölgelerinden olan Deşt-i Nâver’de (Nâver Çölü) m.1967 yılında Afgan ve Hint arkeologları tarafından bulunan ilkel yaşama ait malzemeler ve obsidyenlerin taş

90 Can, İslam Şehirlerinin Fiziki Yapısı, TDV Yay. Ankara, 1995. s. 9. 91

Afganistan’daki kazı çalışmaları hakkında geniş bilgi için bkz. The Archaeology Of Afghanistan: from Earliest Time to the Timurid Period, ed. F. Raymond Allchin ve Norman Hammond, Akademik Press yay. Londora, 1978; Kitâbhân, Feyzî, Tahkikat-ı Bâstânşinâsî der Şemâl Şark-ı Afganistan, nşr. Matbaa-i Bahîr, Kabil, hş.1383/2004, s.1-94.

devirine ait olduklarının saptanması92

Gazne’nin yerleşik tarihini ortaya koyması bakımından önemlidir. Ayrıca şehrin merkezi konumunu oluşturan Tepe-i Serdâr’da keşfedilen bulgular şehrin yerleşik hayatına örnek teşkil etmektedir. Şâhbhâr olarak da bilinen bu tepe Sultan Mahmud’un türbesinin 3 km kuzey batısındadır. Şistlerden oluşan bu tepenin üzeri Budizm’a ait ibadethanelerin harabelerinin bulunduğu bir bölgedir. Tepeden keşfedilen Stupaların Büyük Aşoka (m.ö 304) ve oğlu Hoşika (miladi ilk asır) tarafından yapıldığı arkeologlar tarafından tespit edilmiştir.93

Şekil 1: Tepe-i Serdâr’ın Çizimi.94

92 Davis, Richard, “The Palaeolithic”, The Archaeology of Afghanistan, s. 40; Azîmî, Coğrafya-i Vilâyet-i Gaznî, s. 264.

93

Tepe-i Serdâr üzerinde bulunan arkeolojik bulgular hakkında geniş bilgi için bkz. Dowall, D. W. Mac ve M. Taddei, “The Pre-Muslim Period”, The Archaeology Of Afghanistan, s. 262-280.

94 Dowall, D. W. Mac ve M. Taddei, “The Pre-Muslim Period”, The Archaeology of Afghanistan, s. 280.

Mezkûr bilgiler ve dahi Tepe-i Serdâr’da keşfedilen Budizm’a ait, aşağıda örneklerini sunacağımız, arkeolojik bulgular hem Gazne’nin hem yerleşik hayat ve hem de dinî yapısını göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü tamamen Budizm dinîne ait olan bulgular Gazne ve günümüz Gazne’sinin Gârşâh ve Lûmân mağarasındaki kazı çalışmaları neticesinde ortaya çıkarılan Budizm’a ait kalıntılarda Budizmin bölgedi etkinliğini gözler önüne sermektedir.

Şekil 2: Tepe-i Serdâr’da Budizm’a Ait Bulgular95

Afganistan coğrafyasında çok eski dönemlere ait yerleşik hayatı gösteren diğer bir kaynak da bölgede keşfedilen yazıtsal anıtlardır. Söz konusu bu kitabelerin genel olarak Aramice, Brahmanice, Haşruti, Yunanca ve Pehlevice dillerinde olduğu görülmektedir. Bu kitabelerin en eskilerinden birisi de Samangan ilinde bulunan Hazar Sum kitabeleridir. Hazar Sum kitabelerindeki yazı şekilleri insan ve hayvan azalarını anımsatan bir şekilde olup 50 bin yıllık tarihî bir geçmişe saihptir. Bu

95Dowall, D. W. Mac ve M. Taddei, “The Pre-Muslim Period”, The Archaeology of Afghanistan, s. 282; Filigenzi, Anna, “Buddhist Ghazn” http://ghazni.bradypus.net/buddhist_sites, 20.04.2018, 23:36.

anıtsal yazıt bir dağın yamacında bulunmakta olup yirmi taş parçasından oluşmaktadır.96

Afganistan’ın diğer bölgelerinde de bu tür kitabelere rastlamak mümkündür.

Şekil 3: Hazar Sum Yazıtlarından Örnekler97

96 Basetti, Michele, “The Litich Industry of Hazar Sum: A Brief Geological Note”, The IsIAO( Italian Archaeological Mission in Afghanistan 1957-2007, Fifty Yearss of Research in the Heart of Eurasia, Sepozyomu Bildirileri Kitabı, Ed. Anna Filigenzi and Roberta Giunta, Roma, 2009, s. 19; Habîbî, Abdulhay, Târîh-i Hat ve Nevştehâî Kûhen-i Afganistan ez Asr-ı Kablet-Târîh Tâ Aknûn, nşr. Merkez- i Dânış Âmûzî, 3. Baskı, Peşaver, hş. 1388/2010, s. 6.

97 Hazar Sum kitabeleri hakkında geniş bilgi için bkz. Micheli, Raberto, “The Litich Industry From Hazar Sum (Samangan, Afghanistan): New Perspectives and Old Data”, South Asian Archaeology 2007, Proceedings of the 19th International Conference of the European Association of South Asian Archaeology Ravenna, Italy, Bildiriler Kitabı, Ed. Dennys Frenez ve Maurizio Tosi, nşr.,Archaeopress, England, 2013, I, 193-199.

Örneğin araştrma konumuz olan Gazne’ye yakın Leğmân ilinin Alişing vadisinde 1911 yılında bir kayaç yüzünde keşfedilen diğer bir kitabe, bölgenin yerleşik tarihi bakımından önemlidir. Sekiz adet taş parçasından oluşan bu yazıt aynı zamanda Afganistan’da bulunan yazıtların en eskisidir.98

Söz konusu bu kitabenin yanı sıra başta Gazne olmak üzere Bâmiyân, Belh gibi Afganistan’ın çeşitli bölgelerinde bulunan diğer bir kitabe örneği de sağdan sola yazılan ve geçmişi m.ö. üç asra ulaşan Kharoshthi/Haruşti yazıtlarıdır.99

Şekil 4: Kharoshthi/Haruşti Kitabesinden Örnekler100

Söz konusu dillerdeki kitabelerden birisi de Gazne’ye yakın bölgelerde, Kabil’in doğusundaki Lemğân-Nangarhâr güzergahı üzerinde olan Darunta geçitinde bulunmuştur.101

Üçgen görünüşlü bir taşın üzerine kazınmış olan bu yazıt m. 521 ve 9/630 yılında bölgeye uğrayan Sung-Yun ve Hsüan-Tsang’ın bilgileriyle de uyuşmaktadır.102

Anlam itibariyle Budizm öğütlerinden oluşan bu yazıtlar bölgenin en eski yerleşim hayatını göstermesi bakımından önemlidir. Mezkûr yazıtlar ve 1957 yılında keşfedilen, m.s 160 yıllarına ait olan Surh-i Kûtel yazıtları ve Gazne’nin 20

98 Habîbî, Târîh-i Hat ve Nevştehâî Kûhen-i Afganistan, s. 2-3. 99 Habîbî, Târîh-i Hat ve Nevştehâî Kûhen-i Afganistan, s. 26. 100

Haruşti hakkında geniş bilgi için bkz. Violatti, Cristian, “Kharoshthi Script”, e Makale, https://www.ancient.eu/Kharosthi_Script/, 12.04.2018, 19:31.

101 Habîbî, Târîh-i Hat ve Nevştehâî Kûhen-i Afganistan, s. 12-13. 102 Tsang, Si-Yu-Ki, I, 90-95.

km kuzey doğusundaki Çağatu ile Gazne’nin Deşt-i Nâver bölgesinde bulunan Yunanca ve Harşuti yazıtları bölgedeki yerleşik hayata ışık tutmaktadır.103

Şekil 5: Cağatu Yazıtından Örnekler104

Örneklerde görülen arkeolojik bulguların tümü bir taraftan bölgenin yerleşik hayatına ışık tutarken; diğer taraftan da şehirlerin kuruluş tarihleriyle ilgili ipucları vermektedir. Çalışmamızın bu kısmında mezkûr bilgilerle coğrafya ve tarih kitaplarında geçen rivayetlerle birlikte Gazne şehrinin kuruluşu ve banisi tespit edilmeye çalışılmıştır.

103 Dowall, D. W. Mac ve M. Taddei, “The Pre-Muslim Period”, The Archaeology of Afghanistan, s. 238, 241-243.

Gazne şehrinin kuruluşu hakkında birkaç farklı görüş ve bilgiye rastlanılmaktadır. Bunlardan ilki arkeolojik kazılar vesilesiyle ortaya çıkan bulgulardan hareketle, milattan önce kurulduğu bilgisidir.105 Diğer iki görüşte yazılı kaynaklarda geçmekle birlikte şehrin milattan önce kurulduğu yönündedir. Bu bilgilere göre şehrin banisi Hz. Süleyman veya Keyânîlerin hükümdarı Luhrâsib’dir. Şehrin kurucusunun Hz. Süleyman olduğu yönündeki bilgileri Şâlîzî, Gazne şairlerinin şiirlerinden, şairinin ismini vermeden, aktarmaktadır.106

Aynı şekilde buna benzer bir bilginin Fahr-i Müdebbir tarafından nakledildiği de görülmektedir.107 Ancak mezkûr müellif Gazne kalesinin Hz. Süleyman tarafından inşa edildiği bilgilerine yer verirken; Şâlîzî’nin kaynak olarak gösterdiği şiirde ise şehrin Hz. Süleyman tarafından kurulduğuna işaret edilmektedir. Ayırıca Şâlîzî Tesmiyetü’l- Bilâd isimli eserden naklen şehrin banisinin Luhrâsib olduğunu da dile getirmektedir.108 Bunlara ilave olarak şehrin Rüstem tarafından kurulmuş olduğuna da işaret edilmektedir.109

Yukarıda zikri geçen Luhrâsib, Keyânîler’in dördüncü Şehinşâhı olarak karşımıza çıkmaktadır.110

Konuyla ilgili mukaddem tarih kitaplarına bakıldığında Keyânîlerin ikinci Şahı olan Keykâvus döneminde Sîstân ve Zâbülistân bölgelerinin Rüstem’e ikta olarak verildiği görülmektedir.111

Gazne’nin kuruluşuyla alakalı zikredilen diğer bir görüşte şehrin banisinin Saffârîler olduğu yönündedir.112

Ancak söz konusu bu bilgilerin, aşağıda da tartışıldığı üzere, doğruluk payının düşük olduğu görülmektedir.

105 Konukçu, Enver, “Gazne”, DİA, TDV Yay. İstanbul, 1996, c. XIII, 479. 106 Şâlîzî, Târîh-i Husûsî-i Gaznîn, vr. 25.

107 Mübârekşâh, Muhammed b. Mansûr b. Saîd es-Sıddîkī et-Teymî el-Kureşî Fahr-i Müdebbir (v. VII. /XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde), Âdâbü’l-Harb ve’ş-Şecâ’a, tsh. Ahmed Süheylî Huânsârî, nşr. İntişârât-i İkbâl, byy., 1346/1967, s. 10.

108 Şâlîzî, Târîh-i Husûsî-i Gaznîn, vr. 25.

109 Söz konusu bu bilgi Josef Maquart’ın G. J. E.Blochet’den naklen aktardığı bilgidir. Bkz. Josef Maquart, Ērānšahr nach der Geographie des Pseudo-Moses Khorenaci, çev. Maryam Mîr Ahmadî, İntişârât-ı İtlaat, Tahran, 1373/1994-5, s. 87.

110

Bîrûnî, Ebû Reyhân Muhammed b. Ahmed (v. 440/1048), el-Âsârü’l-Bâkiye Ani’l-Kûrûni’l- Hâliye, yayınlayan, C. Eduard Sachau, nşr. F. A. Brockhaus, Leipzig, 1878, s. 109.

111 Taberî, Târîhü’l-Ümem, I, 299; Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 49.

112 Târîh-i Sistân, haz., Melikü’ş-Şûara-yi Bahar, nşr. Çaphâne-i Ferdîn ve Birâder, Tahran, 1314/1935, s. 24.

Bu konuda özellikle Gerdizî’nin naklettiği “ ناتسراش رفس نیمه رد یرافص بوقعی ...دمآ زیدرگ هب و دنکف اپب ار نینزغ/ Ya’kûb Saffârî bu seferinde Gazne’nin Şarıstânını befâ efkend ( yaptı/yıktı) ve Gerdiz’e geldi” rivayetinin Gazne’nin onun tarafından kurulduğuna işaret olarak anlaşıldığı gibi, onu tahrip ettiği olarak da algılanmıştır.113 Halbuki Ensârî’nin de dediği gibi, Gazne ile ilgili aktarılan bilgilere Saffârîler’den önce de rastlanılmak mümkündür.114 Gerdizî’nin eserinde geçen “efkend/دنکفا” kelimesinin, sözlüklere bakıldığında bozmak, yıkmak, dağıtmak gibi anlamlar için kullanıldığına şahit olunmaktadır.115

Diğer taraftan da Gerdîzî’nin, Saffârî Emîr’i Ya’kûb Leys’in Rutbil ile yaptığı iki savaşı birbirine karıştırdığı vurgulanmış, Gazne şarıstân’ının ( iç kalesinin) kendisi tarafından kurulduğuna dair aktardığı bilgilerinin doğruluk ihtimalinin çok düşük olduğu sorgulanarak aksine onun o kaleyi tahrip ettiği savunulmuştur.116

Gerdîzî’nin, Gazne ile ilgili nakletmiş olduğu söz konusu bilgiyi, Ya’kûb’un kaleyi tahrip ettikten sonra bir takım onarım veya genişletme faaliyetlerinde bulunmuş olabileceği, yine, araştırmacılar tarafından tekit edilen bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.117

Nitekim Beyhakî’nin konuyla ilgili aktarmış olduğu bilgilere bakıldığında Saffârî Emîri Ya’kûb Leys’ten daha önceleri var olan bu iç kaleyi onun kardeşi Amr’ın onardığına işaret edilmektedir.118

Mezkûr bilgilere göre şehrin milattan öncü kurulduğu görülmektedir. Özellikle arkeolojik çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılan eserlere bakıldığında Budizm inancının bakın olduğu bariz bir şekilde görülmektedir. Ancak Gazne ve bölgesine Budizm’in yayılması büyük Aşoka ile m.ö 304 yılından sonra olmuştur. Bu olay da şehrin kurulduğu dönem olan Keyâniler döneminden altı yüz sene sonra vuku bulmuştur. Zerdüşt olan Keyâniler’e ait herhangi bir izin bulunmadığı şehrin Aşko döneminde kurulduğuna dair net bilgilerin bulunmaması şehirn daha sonraları Budizm inancına göre şekillendiği inancını uyandırmaktadır. Sonuç olarak şehir

113 Gerdîzî, Zeynu’l-Ahbâr, s. 306.

114 Ensârî, Gazne ve Gazneviyân er Târîh, s. 51.

115 Âjang, Nasrullah, Gencine-yi Lûgât, nşr. İntişârât-i Gencîne, Tahran, hş.1379/2000, I, 96; Etik, Arif, Farsça Türkçe Lûgât, Salâh Bilgi Kitabevi Yay. İstanbul, 1968, s. 43.

116

Bosworht, C. Edmund, The History of the Saffarids of Sistan and the Maliks of Nimruz, nşr. Mazda Publishers. Costa Mesa, 1994. s. 102.

117 Ensârî, Gazne ve Gazneviyân der Târîh, s.51. 118 Beyhâkî, Târîh-i Beyhakî, s. 240.

Keyânîler döneminde yani milattan önce kurulmuş olup; Saffârîler döneminde olduğu gibi bir takım yıkım ve onarım süreçlerini atlatmış ve Gazneliler döneminde ise en parlak dönemini yaşamıştır.