• Sonuç bulunamadı

Dört Halife Döneminde Gazne

2. GAZNELİLER DÖNEMİNE KADAR GAZNE

2.3. İslâmî Dönemde Gazne

2.3.1. Sistân Bölgesine Yapılan Fetih Hareketleri ve Gazne’nin Durumu

2.3.1.1. Dört Halife Döneminde Gazne

Özellikle Hz. Ömer’in hilafeti zamanında İran’a yoğunlaşan fetih hareketleri neticesinde Sasânî İmparatorluğunun çökertilmesi Hint ve Horasan kapılarının da İslâm ordusuna açılması anlamına geliyordu. Gazne de bu dönemlerde coğrafî bakımdan Hint, Horasan ve Sîstân bölgelerine sınır olan Zâbülistân eyaletinin başkenti konumunda ve ağırlıklı olarak Hinduizm’in hâkim olduğu sur ve hendeklerle donatılmış özelliğini haiz bir şehir olup mahalli hanedanlıklarca yönetiliyordu. Bu konuyla ilgili en eski kaynak diyebileceğimiz, 24/645 yılında Gazne’yi ziyaret eden Budist hacısı Tsang’dır. O Budist bölgelerini ziyaret etmek için Çin’den Hindistan’a başlattığı yolculuğunun dönüşünde, Zâbülistân’ın başkenti olarak zikrettiği Gazne’ye uğramış ve orada bulunan Budist mabetlerini ziyaret etmiştir. Ayrıca Gazne’de yapılan kazılarda Buda heykellerini çıkması, bölgenin İslâm öncesi inancını kanıtlaması bakımından önem arz etmektedir.172

Raşid Halifeler döneminde bölgeye yapılan fetih akınları ile alakalı iki farklı görüş ve rivayet bulunmakta olup bunların ilki bölgeye ilk akınların yapılması Hz. Ömer döneminde olduğu ve diğeri de Hz. Osman zamanında gerçekleştiğidir.

Rivayetlere göre Hz. Ömer döneminde Sîstân’a akınlar başlamış ve onun Sîstân valisi Âsım b. Amr (v. 29/649) tarafından bölge barış yoluyla ele geçirilmîştir 173

Hatta Âsım b. Amr bazı araştırmacılar tarafından Sistân fatihi olarak tanınmaktadır.174

Diğer taraftan bir kısım tarihçilere göre ise bölgenin fethine 30/650 yıllarından sonra başlandığına işaret edilmiştir. Bu bilgilere göre Rebî b. Ziyâd Basra valisi olan Abdullah b. Amir tarafından Sistân valisi olarak tayin edildikten sonra bölgede kaldığı 2 sene boyunca175

Kerküveyh176, Zâlık177, Şırvâz178 ve Nâşruz’u179

172

Hsüan, Si-Yu-Ki, s.283; Pürfeyiz, Asadullah, Afganistan der Asr-ı Sultan Mahmûdı Gaznevî, s. 23. 173 Taberî, Târîhu’-Ümem, II, 554-555; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II,423-424.

174 Geniş bilgi için bkz. Hattâb, Mahmud Şît, Fethu’s-Sind ve Afganistan, Dâru’l-Endelüs el-Hadrâ Yay. el-Arabiyyetü’s-Sûvûdî, 1998, s. 343-357.

175 İbnül’-Esîr’e göre bir buçuk yıl. Bkn., el-Kâmil, II, 498. 176

Kerküveyh-هیوکرک: Sîstân sınırlarında ve büyük bir ateşkedesi olan eski bir şehirdir. Bkz. Yâkût el- Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, IV, 453; Kazvinî, el-Âsârü’l-Bilâd, s. 246.

177 Zâlık- قِلاز : Sîstân sınırları içerisinde olup büyük bir Rüstak ve müstahkem bir kaleye sahiptir. 30/651 yılında Rebî’ b. Ziyâd tarafından savaşılarak fethedilmiştir. Bkz. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, III, 127.

fethetmiş ve başkent Zerenc’i180 ise barış yolu ile ele geçirmiştir.181 Ancak onun Gazne’ye geldiğiyle ilgili herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Sadece Taberî Abdullah b. Âmir’in Kâbil’e kadar gittiğini ve Hz. Osman’ın yolladığı mektubu bölge halkına okuduğunu rivayet etmektedir.182

Taberî rivayetlerinin devamında yine Sistân valisi olan Abdullah b. Ümeyr el-Leysî’nin 33/654 yılında Kâbil’e kadar savaşarak ilerlediği görülmektedir.183

Hatta bu bağlamda Hz. Osman’ın Zâbülistân halkı ile yaptığı bir barış antlaşmasından da söz dilmektedir.184

Bazı tarihî rivayetlerden Rebî b. Ziyâd’ın (v. 53/673) yerine gelen Abdurrahman b. Semüre'nin (v. 50/670) Hz. Osman'ın vefatına (v. 35/656) kadar bölgede kaldığı ve bu süre içinde Büst ile Zâbül'ü sulh yoluyla ele geçirdiği anlaşılmaktadır.185

İbnü'l-Esir'e göre ise bu bölge Gazne'dir.186 Bazı tarihî kaynaklarda “Kâbil’in Fethi” başlığı altında verilen bilgilerde Sîstân’ın fethinin ardından Kâbil’e doğru ilerleyen Abdurrahman’ın yol üzerindeki bölgeleri ele geçirdikten sonra bizzat Kâbil’i de ele geçirerek hâkimini yakaladığı ve İslâm’ı kabul ettikten sonra eman verdiğine işaret edilmektedir.187

Şâlîzî bu ismi A’rac-جرعا- şeklinde kayderek Hz. Osman’ın vefatının ardından Müslümanlara ödenen haracı ödemekten vaz geçen Çipâl’ın babası olarak zikreder.188

Yukarıda da ifade edildiği üzere Çin kaynaklarında da Gazne’nin Zabülistân’ın başkenti olarak geçtiği dikkate alınacak olursa İbnü’l-Esîr’in ve Şâlîzî’nin izahları

178

Şırvâz-ذاورش: Sîstân sınırları içerisinde bulunan ve Hz. Osman döneminde Rebî b. Ziyâd tarafından fethedilen bir karyedir. Bkz. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, III, 339.

179 Nâşrûz-ذورشان : Sîstân’ın karyelerinden biridir. Bkz. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, V, 251. 180 Zerenc-جنرز: Sîstân’ın başkentidir. Bkz. Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Büldân, III, 138.

181 Halîfe b. Hayyât, Târîhu Halîfe b. Hayat, s. 164; İbn Kuteybe, el-Maârif, s. 568; Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 381-382; Gerdîzî, Zenu’Ahbâr, s. 87.

182

Taberî, Târîhü’l-Ümem, , II, 590. 183

Taberî, Târîhü’l-Ümem, II, 604.

184 Kudâme b. Ca’fer, Ebü’l-Ferec Kudâme b. Ziyâd el-Kâtib el-Bağdâdî (ö. 337/948 [?]), Kitâbü’l- Harâc ve sanati’l-Kitâbe, nşr. Dâru’r-Reşîd, Bağdad, 1981, s. 394.

185 Belazurî, Fütühü'l-Büldan, s. 382; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, s. 129. Ancak Halîfe b. Hayyât ile Ya’kûbî’nin verdiği bilgilere bakıldığında Abdullah b. Semüre’nin Zerenc’ten öteye gidemediği anlaşılmaktadır. Bkz. Halîfe b. Hayyât, Târîhu Halîfe b. Hayyât, s. 98; Ya’kûbî, Târîhu’l-Ya’kûbî, I, 160.

186 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 498. 187 İbn A’sem, el-Fütûh, II, 339-340. 188 Şâlîzî, Târîh-i Husûs-i Gazneyn, vr., 20.

yerinde bir açıklamadır. Mukaddem kaynaklarımızda, Gazne ismi doğrudan geçmiyor olsa bile, Sicistân bölgesinde yaşanan olaylar hakkında aktarılan rivayetlerde detaylı bilgiler mevcut olup İslâm öncesi dönemlerde Gazne’nin başkenti olduğu, Zâbül/Zâbülistân kelimesi de sıkça geçmektedir. Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda İslâm tarihinin en erken dönemlerinde Gazne şehrinin de bölge halkı ile İslâm ordusu arasında yapılan tüm antlaşmalardan nasibini aldığını söylemek yanlış olmasa gerektir. Fakat Şâlîzî’nin Gazne bölgesine İslâmîyetin yayılışı ve kabulü konusunda aktardığı bilgilerinin izaha muhtaç olduğunu söylemek durumundayız. Çünkü bilgilerin devamına baktığımızda Çipâl’ın haraç vermekten kaçındığı ifade edilmektedir. Bu da bölge halkı ve hakiminin cizye karşılığında barış antlaşması yapmış ve sonradan vaz geçmeleri anlamına gelmektedir. Kaldı ki diğer mukaddem kaynaklarda, söz konusu tarihlerde bölgede İslâmîyetin yayılışı ile ilgili bir bilgiye rastlanılmamaktadır.

Mukaddem tarihçilerin rivayetlerine göre Abdurrahman b. Semüre bölgeden ayrılırken, yerine Umeyr b. Ahmer el-Yeşkûrî'yi vekil tayın etmiştir.189

Afganistan'lı çağdaş yazar Kudretullah Hayderî kaynağını belirtmeden, Abdurrahman b. Semüre'nin bölgeden ayrılırken Abbad b. el-Husayın'ı, kendi yerine vekil olarak bıraktığını zikretmektedir.190

Ancak bu bilginin, ilk dönem İslâm tarihi kaynaklarında geçen bilgilerle uyuşmamasından dolayı, güvenli ve doğru bir bilgi olarak görmediğimizi vurgulamak istiyoruz. Çünkü söz konusu ettiğimiz Abbad b. el- Husayn'ın (يطبحلا نیَص حلا نب دابع) şurta görevlisi olduğu kaydedilmektedir.191

Sistân bölgesindeki hareketlilikten bahsederken önce Abdurrahman b. Cez' et- Tâî’yi daha sonra Ribî b. el-Ka's el-Anberî'yi Hz. Ali tarafından vali olarak görevlendirdiğinden bahsedilse de bunların Rutbil ile ilişkileri hakkında her hangi bir rivayet nakledilmemiştir.192

189

Halîfe b. Hayyât, Târîhu Halîfe b. Hayyât, s. 107; Belazurî, Fütühü'l-Büldan, s. 382. 190 Hayderî, Ferhang ve Temeddün-i İslâmî-yi Gaznin der Ahd-i Gazneviyan, s. 38. 191 Belazurî, Fütühü'l-Büldan, s. 384; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 35.