• Sonuç bulunamadı

3. GAZNE’NİN İSİMLERİ

3.3. Gazne’nin Sıfatları

1.2.5. Bağlar

Bağ ve bahçeler bir şehrin güzelliğini yansıtması bakımından son derece önemlidir. Çünkü bu tür bağlara sahip olan şehrin refah, huzur ve gelişmişlik düzeyi yüksektir.

Gazne bağları konusunda ilk bilgiler bizzat Gazne’de yazılmış olan Gazneli dönemi tarihçilerinin eserlerinde, özellikle de Târîh-i Beyhâkî’de yer almaktadır. Söz konusu bu eserlerde bilhassa Sultanlar tarafından yapılmış olan bağlarlarla ilgili tavsif niteliğinde bilgiler verilmekte olup özellikle Sultanlar’ın eğlenmek, dinlenmek için gittikleri bu bağların hem şehir içi ve hem de şehir dışında olduğuna işaret edilmektedir.

Gazne’nin güzelliğini yansıtan bu bağların içerisinden ırmaklar geçmekteydi. Söz konusu bu bağlarla ilgili zikredilen bilgilere bakıldığında daha çok devlet erkanına ait bağlarla ilgili bilgiler aktarıldığına şahit olunmaktadır. Şehrin Gazneliler dönemi öncesi ile ilgili bilgi veren kaynaklara baktığımızda Gazne,

736

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 485. 737 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 475.

738 Mededî, Vaz’ı İctimâ’-i Devre-yi Gazneviyân, s. 426. 739 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 229.

bağlardan yoksun740

ve ağaçları çok az741 bir şehir olarak tanımlanmaktadır. Belki mezkûr görüşü savunan müelliflerin bu yaklaşımlarında Gazne’nin soğuk ikliminin etkisi olsa gerektir.742 Bu da şehrin her alanda olduğu gibi bağlarla donatılmasının da şehrin Türklerin eline geçtikten sonra gerçekleştiğini göstermektedir. Ancak şehirle ilgili malumat sunan bazı müelliflerin şehrin havasının özelliğine, suyunun tatlı ve toprağının verimli olduğunu ifade etmektedir.743

Ayrıca şehrin, Emîrî ismiyle tanınan meşhur elmasının tavsifleri744

şehrin havasının bitki bitmeyecek derecede soğuk olmadığını göstermektedir. Gazne’nin bağları ile ilgili aşağıda başlıklar halinde bilgi sunulacaktır.

1.2.5.1. Bâğ-i Fîrûzî-یزوریف غ اب

Bağ-ı Pîrûzî şeklinde de yazılan Gazneli Mahmûd ve Mesud dönemlerinde Gazne’nin en mamur bağlarından biri olan bu bağın Beyhakî’nin şu ifadelerinden “ Emîr Mesud 4. Muharem 430/06.09.1038’de Gazne’den devlet çadırının kurulduğu Bâğ-i Fîrûzî’ye konakladı”745, “ … Ata bindi Sipistzâr mevkiinde bulunan Bâğ-i Fîrûzî’ye gitti…”746

Gazne dışındaki Sipistzâr747 bölgesinde olduğu anlaşılmaktadır. Fîrûz kasrı ve bağının olduğu bölge bugün Ravza bölgesi olarak bilinmektedir.748 Ravza’nın, günümüz Gazne şehrinin iki mil mesafeyle kuzeyinde bulunduğu749

ve hangi tarihten itibaren bu şekilde isimlendirildiğinin belli olmadığı ifade edilmektedir. Ancak Sultan Mahmud’un vefatının ardından Sultan Mahmud’un türbesinin orada olmasından dolayı bu ismin yaygınlık kazanmış olabileceği üzerinde

740

İstahrî, el-Mesâlik Ve’l-Memâlik, s. 280; İbn Havkal, Sûretü’l-Arz, II, 450. 741

Şehebüddîn el-Ömerî, Mesâlikü’l-Ebsâr, III, 169. 742 Yâkût el-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldân, IV, 201. 743 Kazvînî, Âsârü’l-Bilâd, s. 428.

744 Seâlîbî, Letâifü’l-Maarif, s. 123. 745 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 510. 746

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236. 747

Yoncalık anlamına gelen Sipistzâr’ın günümüz Gazne’nin Ravza bölgesinde olduğu beyan edilmektedir. bkz; Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, s. 151.

748 Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, s. 455. 749 Halîlî, Saltanat-i Gazneviyân, s. 177.

durulmaktadır.750

Nitekim Bâbürşâh da kendi hatıratında Sultan’ın kabrinin burada olması dolayından buraya Ravza denildiğini aktarmaktadır.751

Ayrıca Gazne’nin en ihtişamlı iki bağından biri olduğuna,752 Sebük Tegin’in hayatta olduğu dönemlerde yapıldığına işaret edilen bu bağın753 Sultan Mahmûd tarafından çok sevildiği ve hatta kendisinin oraya defnedilmesini vasiyet ettiği aktarılmaktadır.754

Ferruhî Sîstânî’nin Sultan Mahmûd için yazdığı mersiyesindeki “ âhu derdâ artık Onsuz asla bakamam; Bâğ-i Fîrûzî’nin baharda açılan lale ve güllerine, Ey Şâh kalk Bâğ-i Fîrûzî’de güller açmıştır”755 ifadelerinden Sultan Mahmud’un Bâğ-i Fîrûzî’ye defnedildiği anlaşılmaktadır.

Sultan Mahmud dönemindeki önem ve değerini sonraki dönemlerde kaybettiğine işaret edilen bu bağın,756

Sultan Mesud döneminde sadece türbe ziyareti için açık tutulduğunu Beyhakî’nin, Sultan Mesud’un babasının türbesini ziyaret ettiğinde Nasr b. Halefe verdiği emrini içeren şu rivayetten anlaşılmaktadır: “ Bu insan topluluğu için bir şeyler düşünülmesi gerekiyor. Yapılması buyrulan bu Ribat hemen yapılsın, bu türbenin vakfiyelerinin doğru yollarda harcanması için iyi şeyler düşünülmesi lazımdır. Babam bu bağı sevdiği için buraya defnedilmesini buyurmuştu. O yüzden, ona olan saygımız için, biz burayı kendimize mahrem kıldık ve ziyaret-i türbe dışında buraya gelmeyeceğiz. Buraya eğlenmeye gelmemeleri için buradaki yeşillikleri koparın.”757

Ancak Sultan Mesud’un bundan sonra da bu köşke, çeşitli vesilelerle uğradığı görülmektedir.758

Hatta söz konusu bu bağla ilgili bilgi aktarılan bir takım eserlere bakıldığında bu bağın, Gazneli Devleti’nin son dönemlerine kadar ihtişamını muhafaza ettiği görülmektedir. Nitekim Gazneli

750

Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, tsh. Server Mevlâyî, s. 155. 751

Bâbürşâh, Baburnâme, çev. Reşit Rahmeti Arat, II, 214.

752 Kayyûmî, Mihirdâd, “Bâğhâyî Horasan der Târîh-i Beyhakî” Soffeh: Şehid-i Bihiştî Üniversitesi Şehircilik ve Mimari Fakültesinin Bilimsel ve araştırma Dergisi, Dönem: Bahar, Yaz, Tahran, 1387/2008, Sayı: 46, s. 7.

753 Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, tsh. Server Mevlâyî, s. 152. 754

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 22. 755

Ferruhî Sîstânî, Divân-ı Hekîm Ferruhî-i Sîstânî, s. 91.

756 Kayyûmî, Mihirdâd, “Bâğhâyî Horasan der Târîh-i Beyhakî” Soffeh, Sayı: 46, s. 8. 757 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236.

Devleti’nin sondan üçüncü Sultan’ı olan Behramşâh’ın, Bâğ-i Fîrûzî köşkünde verdiği benzeri görülmeyen bir törenden övgüyle bahsedilmektedir.759

Söz konusu bu bağ alanının, savaşa gidecek orduların Sultan’ın önünden resmî törenle geçtiği bilgileri dikkate alınacak olursa, çok geniş olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Beyhakî Bâğ-i Fîrûzî’de bulunan Emîr’in önününden çok sayıda piyade ve süvariden oluşan Hint ordusunun resmî geçitle geçtiğini nakletmektedir.760

Bağın içerisinde herhangi bir kasır ve köşkün bulunup bulunmadığı sorusuna ise Ferruh-i Sîstânî’nin şu mısraları açıklık getirmektedir. “ Gece gündüz senin tabutunun üzerinde, sana olan hasretinden- Kâh-i Fîrûzî, sağanak halinde yağmur taneleri döken, bulutlar gibi hüzünle ağlamaktadır.”761

Ayrıca Unsûrî’nin “ Felek onun müstahkem kalesini ve cennet gibi bağını Fîrûzî’de inşa etmiştir” mısraları da bağın köşk ve bir takım müzeyyen kasırlara sahip olduğunu belirtmesi bakımından önem arz etmektedir.762 Hatta Sultan Mahmud’un türbesinin de bu kasrın içerisinde olduğu Sîstânî’nin şu mısralarından anlaşılmaktadır: “ Ey tüm Emîrlerin Emîri ve Cihan Şâh’ı-Kalk ve hücrenden dışarı çık çok uyudun.”763

Diğer taraftan şairin şu mısraları da “ Ey Şah kalk, her sene olduğu gibi bu sene de senin kasrının arkasına ve bağına iki bin fille selama geldiler”764

büyük Fîrûzî kasrının bağın kenarında veya son kısımlarında olduğuna işaret etmektedir.

Beyhakî’nin 12 Muharrem 432/20 Eylül 1040 yılındaki gelişmeleri anlatırken kaydetmiş olduğu “ O zaman mamur ve kendi halinde olan bina ve meydanların bugün tahrip olmuştur.”765

haberi söz konusu bağın içerisinde bir dizi binanın mevcudiyetine işaret etmesi bakımından önem arz etmektedir. Buna göre Beyhakî’nin kitabını yazmış olduğu 470/1077 tarihi ile yukarıda zikredilen rivayetin tarihi arasında yaklaşık 37 yıl gibi bir süre bulunmaktadır. Bu da söz konusu bağın içerisindeki binaların bu süre zarfında yıkılmış olduğunu göstermektedir. Ayrıca

759 Mübârekşâh, Âdâbü’l-Harb, s. 49 760 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 370. 761

Ferruhî Sîstânî, Divân-ı Hekîm Ferruhî-i Sîstânî, s. 91. 762

Unsûrî, Divân, s 270.

763 Ferruhî Sîstânî, Divân-ı Hekîm Ferruhî-i Sîstânî, s. 91. 764 Ferruhî Sîstânî, Divân-ı Hekîm Ferruhî-i Sîstânî, s. 91. 765 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 603.

Beyhakî söz konusu bağın arkasında bir dükkanın olduğundan da bahsetmektedir. Bu dükkan-ناکد- kelimesinin anlamı da oturma yeri, askerlerin eyvanı ve ay ışığında oturdukları evin veya bir ağacın kenarında yapılan yer olarak ifade edilmektedir.766 Yani bu kelimenin karşılığının stad benzeri bir takım kutlamaların yapıldığı yer olması muhtemeldir. Zira ihtişamlı saraylarının olduğu bir bağın böyle bir yere sahip olması kaçınılmazdır. Ayrıca Beyhakî’nin Sultan Mesud’un konaklayacağı Sultan çadırının Bâğ-i Fîrûzî’nin aşağı tarafında olan bu stadın yanına kurulduğunu beyan etmesi767 de söz konusu bu kelimenin böyle bir yer olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Söz konusu bağın çeşitli güllerinin, yeşillik alanlarının ve meydanlarının varlığına dair rivayetlere de bizzat şahit olarak bu bilgileri aktaran Beyhakî tarihinde rastlanılmaktadır. O, bağın gülleri ile ilgili tespitini Emîr Mesud’un söz konusu bağda eğlendiği bir zamanı tavsif ederken şu sözlerle kaydetmiştir: “… Emîr Bâğ-i Fîrûzî de gül üzerinde meşrubat içiyordu; sayısız güllerin yapraklarını koparmışlardı ki adedinîn izahı yoktu. Ve bu ay yüzlü sakiler ikişer ikişer sırayla geliyorlardı.”768 Beyhakî’nin Hadrâ-ارضخ- kelimesi ile aktardığı yeşillik alanlarının günümüz parklarına denk geldiği ifade edilmektedir.769

Dolayısıyla Beyhakî’nin Bâğ-i Fîrûzî’nin yeşillikleri ile ilgili naklettiği bilgilerinden de söz konusu bağın şahane bir parka sahip olduğunu anlayabiliriz. Ayrıca taraftan bağa düzenli bir şekilde servi ağaçlarının dikildiği ve içindeki güzelliklerden dolayı Firdevs cennetine benzetildiği görülmektedir.770 Nitekim Beyhakî Emîr Mesud’un 12 Muharrem 432/20 Eylül 1040 tarihinde Bâğ-i Fîrûzî’ye gelerek aşağıdaki parkta konakladığını haber vermektedir.771 Diğer taraftan “Bağın açık alanları ve şelalesini etrafı mermer taşlarıyla döşenmişti. Potları da en iyi mermerden ve devrinin en iyi taş ustaları tarafından yapılmıştı. Kenarları hendesi şekillere uygun bir şekilde tezyin edilen bu potlarda bağın dört kısmetine sayıları binleri geçen meyve veren ve meyve vermeyen

766 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 700; Amîd, Ferheng-i Amîd, s. 605. 767

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 510. 768

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 233.

769 Kayyûmî, “Bâğhâ-î Horasan der Târîh-i Beyhakî” Soffeh, Sayı: 46, s. 9. 770 Şebânkâreyi, Mecmau’l-Esnâb, II, 67.

fidanlar dikilmîştir. Güzel sedalı kuş türlerinden de örneğin: Kumru, Sare-هراس- kuşu, Bayağı Guguk, Sığırcık veya Kaya Kuşu gibi güzel sesli ötücü kuş ve serçelerin sesleri bağın dört köşesinde yankılanıyordu.” İfadesinin söz konusu bağ ile ilgili olduğu kaydedilmektedir.772

Bir takım araştırmacılar Beyhakî’nin, Emîr’in konakladığı parkı “aşağıdaki meydanin parkı” olarak tanımlamasından, söz konusu bağın birden fazla geniş meydana sahip olabileceği anlamını çıkartmışlardır.773 Ayrıca bugün Nehr-i Ravza olarak bilinen nehrin bu bağın tam ortasından geçerek hem bağın ve hem de bölgenin su ihtiyacını karşıladığı belirtilmektedir.774

Yukarıda da geçtiği üzere Sultan’ın yapılmasını emrettiği Ribat’ın775

yapılıp yapılmadığıyla ilgili herhangi bir bilgiye rastlanılmaktadır. Bugün Gazne bağları ile Bâd dağının arasında bulunan ovanın, söz konusu bu bağ ve köşklere ev sahipliği yaptığı ve dolayısıyla söz konusu bu sahanın, ovanın en meskûn, tarım ve yeşillik alanı olduğu anlaşılmaktadır.776

1.2.5.2. Bâğ-i Mahmûdî-یدومحم غاب

İsminden de anlaşılacağı üzere Sultan Mahmud tarafından inşa edilen bu bağın Gazne şehrinin hemen dışarısında olduğu Beyhakî’nin “ … Emîr Mesûd Bâğ-i Mahmûdî’den şehirde bulunan Köşk-i Kühen-i Peder’e döndü,777Sultan Mesud Bâğ-i Mahmûdî’ye gitti;778

başka bir defasında da avlanma dönüşü şehre girmeden önce

772

Ancak Celâlî’nin Târîhu Yemînî’den aktarmış olduğu bilgiye söz konusu kitapta rastlanılmamaktadır. Müellifin dipnot göstermeksizin paragraf başında “ O devrin yazar ve tarihçilerinden olan Târîhu Yemînî yazarı Utbî bu bağla ilgili yazdığı izahında (şerhinde) şöyle demektedir” şeklinde sunmuş olduğu bilgiler elbette konumuz açısından önemlidir. Bizim çalışmamızda istifade ettiğimiz Târîhu Yemînî’nin Cürfedakânî tarafından Farsçaya çevrilen 1986 basımlı nüshasıdır. Ayrıca elektronik olarak indirme imkanı bulduğumuz İntişârât-i İlmî ve Ferhengî yayınlarından Cafer Şuar’ın tashihinde basılan nüshasının elektronik aramaya müsait olması dolaysıyla, Utbî’ye ait olduğu ileri sürülen bilgileri kelime kelime tarama fırsatı sunması bakımından işimizi kolaylaştırmıştır. Arama sonucunda mezkûr malumatın Utbî’nin eserinde yer almadığı görülmüştür. bkz. Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, s. 152-153.

773 Kayyûmî, “Bâğhâ-î Horasan der Târîh-i Beyhakî” Soffeh, Sayı: 46, s. 9. 774

Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, s. 151. 775

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236. 776 Celâlî, Gazne ve Gazneviyân, s. 151. 777 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 373. 778 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236.

Bâğ-i Mahmûdî’ye geldi…”779

ifadelerinden anlaşılmaktadır. Diğer taraftan bir takım araştırmacılar söz konusu bu bağın Gazne’nin içinde olduğunu kaydetmişlerdir780 Buradaki görüş farklılığı belki de söz konusu bu bağın şehre olan yakınlığından kaynaklanmış olmalıdır.

Gazne bağlarının her birinde Sultan’ın konaklayacağı köşkler ve diğer bir takım binaların var olduğu bilgisi781

söz konusu bu bağın da bu tür özellikten mahrum olmadığının delilidir. Beyhakî’nin konuyla ilgili naklettiği rivayetlere bakıldığında bu bağın Sultan Mesud tarafından ya avlanma dönüşü veya eğlence için tercih edildiğine şahit olunmaktadır. Örneğin “Sultan Mesud 20 Cemaziyelâhir 422/10 Nisan 1031 tarihinde Bâğ-i Mahmûdî’ye gitti ve orada meşrubat içti eğlendi…”782

ifadeleri bağın fonksiyonunu ifade etmesi bakımından önemlidir. Diğer taraftan devamlı Gazne dışında olan Sultan Mesud’un bu bağda geçirdiği toplam zamanın bir aydan az olduğu vurgulanmaktadır.783

Ferruh-i Sîstânî’nin şiirlerinde Gazne’de Sultan Mahmud tarafından yaptırılan Bâğ-i Nev ismiyle bir bağdan söz edilmektedir. Ona göre bu bağ nehrin kenarında olup çeşitli gül ve ağaçlarla süslenmiş ve ortasında Sultan’ın savaş ve avlanma sahnelerinin çizilmîş olduğu bir eyvanından da bahsedilmektedir.784

Bu bağ ile ilgili bilgilerle Bâğ-i Fîrûzî hakkında kaydedilen bilgileri kıyas ettiğimizde Bâğ-i Mahmûdî ile ilgili zikredilen malumatın daha az olduğu görülmektedir. Söz konusu bu malumat az da olsa Gazne’de bu isimde bir bağın olduğunu belirtmesi bakımından önemlidir. Günümüzde herhangi bir izi kalmadığı ifade edilen bu bağ785

ile ilgili bilgiler Beyhakî’nin, Sultan Mesûd dönemini kapsayan bölümlerinde Sultan’ın dinlenme,786

eğlenme787 ve ziyafet verdiği bir bağ

779

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 241.

780 Halîlî, Saltanat-i Gazneviyân, s. 383; Hisâriyân, Edebiyât-i Fârisî-i Dârî der Devre-i Gazneviyân, s. 49.

781 Bombaci, Hüner-i Sâmânî ve Gaznevî, s. 84. 782 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236.

783

Kayyûmî, Mihirdâd, “Bâğhâ-î Horasan der Târîh-i Beyhakî” Soffeh, Sayı: 46, s. 10. 784

Sultaniye, Furûğ, “Bâztâbi Târîhi Ahd-i Gaznevî der Divân Ferruhî”, Kühennâme-i Edeb-i Farsî, Tahran, yıl: 5, sayı: 1, Bahar 1393/2014, s.129-130.

785 Mededî, Vaz’ı İctimâ’î Devre-i Gazneviyân, s. 424. 786 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 321, 370, 492,

olarak, söz konusu eserin satır aralarında yerini almıştır. Eserin diğer bölümlerinin günümüze kadar ulaşamamış olması söz konusu bağla ilgili detaylı bilgilere vâkıf olmamıza engel teşkil etmektedir. Bu ve diğer bağların Sultan’ın teşrifi ile adeta devletin yönetildiği bir saraya dönüştüğü görülmektedir. Nitekim Sultan Mesud 20 Cemaziyelâhir 422/10 Nisan 1031 tarihinde Bâğ-i Mahmûdî’ye gelmiştir. Onun gelmesi ile beraber saray gulamları ve nedimleriyle Divân-ı Arz, Divân-ı Vezaret, Divân-ı Risâlet ve Divân-ı Vekâlet’in görevlileri de buraya gelmiş ve bir takım kararlar alınmıştır.788

1.2.5.3. Bâğ-i Sadhazâre/Sadhazâr-رازهدص/هرازه دص غاب

Bu bağın da diğer iki bağ gibi Sultan’ın bağlarından biri olduğuna işaret edilmiştir. Beyhakî’nin konuyla ilgili olarak “ … Emîr Mesud avlanma dönüşü Bâğ-i Sadhazare’ye döndü ve orada yedi gün kalarak dolu dolu eğelenerek meşrubat içti…”789

haberlerinden bu bağın da şehir dışında olduğu anlaşılmaktadır. Hatta bu bağın şehre olan mesafesinin diğer bağlara nazaran daha uzak olduğuna vurgu yapılmaktadır.790

Söz konusu bu bağın ne zaman yapıldığı konusunda net bilgiler olmamakla birlikte Sultan Mahmud döneminde inşâ edildiği ifade edilebilir.

Bu bağın böyle bir isimle anılma sebebi ile ilgili de bilgi bulunmazken; Nizâm- i Ârûzî’nin Sultan Mahmud’un Bin Ağaçlı bağındaki dört kapılı köşkünde oturduğu bir sırada Bîrûnî ile yaşamış olduğu bir olayı anlatmaktadır.791

Müellifin zikrettiği bağ ile Bâğ-i Sadhazâr aynı bağlar mıdır yoksa farklı bağlar mıdır? Bu sorunun cevabını açıklayıcı bilgilere ne yazık ki rastlanılmamaktadır. Utbî’nin eserinin bir yerinde Mescid-i Arûsu’l-Felek’in yapımı sırasında Hind ve Sind’den getirilen ağaçların bir bağ alanına dikildiğinden söz edilmektedir.792

Fakat bağın isminin zikredilmemesinden dolayı bu bağın da hangi bağ olduğunu söylemek imkansız

787 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236. 788 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 236. 789

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 241. 790

Halîlî, Saltanat-i Gazneviyân, s. 383; Hisâriyân, Edebiyât-i Fârisî-i Dârî der Devre-i Gazneviyân, s. 49. Kayyûmî, “Bâğhâ-î Horasan der Târîh-i Beyhakî” Soffeh, Sayı: 46, s. 11.

791 Nizâm-i Arûzî, Çehâr Makale, s. 89-90. 792 Utbî, Târîhu’l-Yemînî, s. 388.

gözükmektedir. Bâğ-ı Sadhazâr Direht isminin Beyhakî tarihinde geçmemesi; ayrıca konuyla ilgili bilgi aktaran eserlerde Bâğ-i Sadhazâr kelimesi yerine, yukarıda zikrettiğimiz bağlarla birlikte, Bâğ-ı Sadhazâr isminin kullanılmış olması Bâğ-ı Sadhazâr ile Bâğ-ı Sadhazâr Direht’in aynı bağlar olabileceğini göstermektedir.

Beyhakî’nin konuyla ilgili anlatımlarına bakıldığında Sultan Mesud’un söz konusu bağa uğradığı sırada onunla ilgili bilgileri aktarırken; bağla ilgili de bilgi vermektedir. Yani müellif bu ve diğer bağlarla ilgili ayrı bir başlık altında bilgi vermemektedir. Dolayısıyla bağlar ile ilgili bilgiler müellifin eserinin farklı yerlerinde çok özet bir şekilde geçmektedir. Ayrıca bu bilgiler de Sultan’ın orada yaptıkları ile ilgili olduğu için bağın sahip olduğu özellikler ile ilgili de çok fazla bilgi verilmemektedir. Diğer bir takım eserlerde söz konusu bu bağlarda cereyan etmiş olan önemli bir olay varsa; o olayla ilgili bilgi verilirken az da olsa bağlarla ilgili de bir kısım bilgilerin geçtiği görülmektedir.

1.2.5.4. Bâğ-ı Bû Nasr/رصن وب غاب

Gazne’de Sultanlara ait bağların dışında diğer devlet görevlilerine de ait bağlar bulunmaktaydı. Bunlardan birisi de Beyhakî’nin hocası olan Ebû Nasr Müjgân’ın bağıdır. Söz konusu bu bağın ne zaman yapıldığıyla ilgili malumat yoktur. Ancak Gazneli Devleti’nin önemli şahsiyetleri arasında yer alan Bû Nasr’ın kendi bağında Sultan Mahmud’u misafir ettiğine dair nakledilen rivayetler dikkate alınacak olursa bağın inşasının da onun döneminde yapılmış olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir.793 Ayrıca içerisindeki türlü çiçekleriyle cennete benzetilen bu bağın bir ribatı da bulunuyordu. Nitekim 431/1040 yılında Herat’ta vefat eden Bû Nasr’ın naşı Gazne’ye getirildikten sonra söz konusu ribata defnedilmiştir.794

Gazne’nin mezkûr bağlar dışında da birçok bağa sahip olduğu nakledilmektedir. Örneğin Bû Sehl Zevzenî 3 Zilhicce 432/4 Ağustos 1041 yılında Gazne’den Büst’e doğru sefere çıktığında şehrin kenarında olan bir bağda

793 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 307.

konaklamıştır.795

Diğer taraftan Sultan Mesud’un Gazne’de yaptırdığı köşkünün de güzel bir bağa sahip olduğu nakledilmektedir.796

Söz konusu mezkûr bağların Gûrlûlar, Moğollar ve Timurluların şehre saldırdığı ve yağmaladığı esnada tahrip edildiği söylenmektedir.797

Yukarıda coğrafî ve fizikî durumları hakkında malumat verdiğimiz Gazne şehrinin sınırları, günümüzdekinden daha geniş olduğu anlaşılmaktadır. Makdisî’nin yerleşim birimleri hakkında bilgi verdiği Gazne şehrinin söz konusu dönemdeki sınırları Gazne’nin yerel hâkimi Levik’in idaresi altında olan topraklar mıdır? Yoksa Alp Tegin ve Sebük Tegin’in Gazne’ye ilhak ettiği bölgeler mi olduğu net değildir. Söz konusu yerleşim birimlerin bazıları günümüz Gazne’sinin komşu illerinde kalırken; bazıları da farklı isimlerle ayrı bir il oldukları görülmektedir. Gazne’nin Horasan veya Sîstân’ın kimi bölgelerinden daha geç İslâm’la tanışması, özellikle onun İslâm öncesi durumları hakkında detayılı bilgi edinmemizi de zorlaştırmaktadır. Çünkü Gazne, yaklaşık üç asır boyu İslâm ordusuyla çatışan bir bölgede yer almaktaydı. Ancak şehrin fizikî yapısıyla ilgili bilgilere bakıldığında şerhin iç ve dış kısımları olmak üzere iki kısma ayrıldığı, daha çok üst sınıfın yaşadığı iç kesimi nüfusundan dış kısım ve nahiyelerinde yaşayan insanların daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Şehir merkezinde devlet binasının yanında bulunan caminin hemen önünde genişçe bir meydanın bulunması şehrin fizikî görünüşü itibarıyla diğer İslâm şehirlerinden fazla uzak olmadığını göstermektedir. Ancak söz konusu caminin banisi ve inşâ ediliş tarihi hakkında aydınlatıcı bilgiler bulunmaktadır.

Konjöktürel şartlara göre Sîstân, Hindistân, Horasân ve Zabülistân bölgelerine bağlı olduğu söylenen Gazne’nin en parlak dönemi Gazneliler döneminde olmuştur. fizikî çehresinin Gazneli Sultanları tarafından yaptırılan imaretler neticesinde kısa bir sürede değişen Gazne mimârî açıdan da daha sonra kurulan Türk-İslâm devletlerine örnek teşkil etmiştir.

795

Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 595. 796 Beyhakî, Târîh-i Beyhakî, s. 495.

797 Azîmî, Muhammed Azîm, Âşinâ-i bâ Binâhâyî Târîh-i Afganistan, nşr. İntişârât-i Horasan 2. baskı, Kabil, hş.1391/2012, s. 127.

İKİNCİ BÖLÜM