• Sonuç bulunamadı

1.4. Sayıltılar

2.2.2. Gagauzların Türk Olduğuna Dair Görüşler

Gagauzların bir Türk boyundan veya birkaç Türk boyunun birlikteliğinden oluştuğuna dair kuramlar vardır.

2.2.2.1. Gök Oğuz Kuramı

Bu kurama göre Gagauzlar IX. ve X. yüzyıllarda Moldova, Muntenia ve Erdel bölgelerinde gözükmeye başlayıp Bizans tarihçilerinin belirttiklerine göre 1046 ve 1048 yıllarından itibaren Bizans imparatoru Constantin Monomah tarafından Dobruca ve Bulgaristan’a yerleştirilmiş olan Peçeneklerin arasında en saygılı olan Uzların varisleri olmaktadırlar. Dolayısıyla bu kuram Gagauzların eski Gök Oğuzlar olduklarını, ancak Dobruca ve Bulgaristan’ın Kuzeydoğu bölgelerine yerleştirildikten sonra Hristiyan Ortodoks dinini kabul etmeye başladıklarını göstermektedir (Mahmut, 1991, s. 148).

Karatay (2004), bu kuram doğrultusunda Gagauzların soyunu Oğuzlara bağlamanın zor olacağını savunmaktadır. Ona göre, Oğuzlardan daha kalabalık olan Peçenek ve Kumanların Balkan yerlileri arasında eriyip gittikleri düşünüldüğünde, sayıları çok daha az olarak verilen Oğuzların, hem de özellikle Osmanlı millet sistemi içinde, Türk olmayan Hristiyan

26

Balkanlılar arasında erimeyi hızlandıracak Hristiyanlık gibi bir etken varken, bu zamana kadar varlıklarını korumaları tarihî düzenlilik içinde bir çelişki olarak görülmektedir (Karatay, 2004, s. 59).

2.2.2.2. Kıpçak-Kuman Kuramı

Bu kurama göre Gagauzların ataları XII-XIII. yüzyıl arasında bugünkü Romanya’nın arazisine yerleşerek Hristiyanlaşmış olan Kıpçak-Kuman Türkleridir (Mahmut, 1991, s. 148).

2.2.2.3. Keykavus Menşe Kuramı

Türkiye’de en kabul gören bu kuram, “Selçuklu Kuramı” olarak da adlandırılır. Buna göre Gagauzlar, XIII. yüzyılda Sultan Keykavus tarafından Dobruca’ya göçürülen ve Türk dilli Kumanlarla beraber Güney Rus çöllerinde “Oğuz Devleti”ni kuran Küçük Asya (Anadolu) Türklerinin torunlarıdır (Radova, 2004, s. 7). Ünlü Türkolog Paul Wittek tarafından ileri sürülen bu kurama göre Gagauzlar, XIII. yüzyılda yaşayan Konyalı Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus’un evlatlarıdır (Mahmut, 1991, s. 148). Moğol istilasından (İnalcık, 2005, s. 21) veya taht kavgaları yüzünden ülkesinden artık umudu kesip Konya’yı terk etmek zorunda kalan Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus (Ercilasun, 1989, s. 477), Bizans İmparatoru Mihael Paleologos (Faslıyos)’a durumu bildirmek ve ondan yurt talebinde bulunmak üzere adam göndermiştir (Demir, 2011, s. 17). Demir (2011, s. 18)’in Selçukname’den aktardığına göre talebi olumlu karşılayan Faslıyos, Türklere Dobruca’yı göstermiştir. Bizans imparatorunun kabul etmesi üzerine Anadolu’daki Selçuklu hükümdarına bağlı oymaklar gizlice çağrılmış, onlar da kalabalık bir halde İznik’e inmişler, oradan Üsküdar’a geçmişler, Üsküdar’dan Boğaz’ı geçip mahiyetiyle birlikte gemilerle Dobruca/Varna’ya gelen Keykavus, 1262-1263 tarihinde Uzların başına geçerek bir devlet kurmuştur. (Sümer, 1991a, s. 12; Ercilasun, 1989 s. 477). Kısa sürede 30-40 civarında Türk oymağı Dobruca’da yurt tutmuş, iki veya üç Müslüman şehri kurulmuştur. (Sümer, 1991a, s. 12; 1991, s. 4) İzzeddin II. Keykavus ile Dobruca yöresine giden Müslüman Türkler de gelişen siyasi ve sosyal şartlarla Hristiyanlığı kabul edip bu yörede kalmışlardır (Demir, 2011, s. 18). Gelişen olaylardan birini Sümer (1991a, s. 12) şöyle anlatmaktadır:

27

İstanbul’da verilen bir ziyafette bazı yakınları Sultan İzzettin Keykavus’a halkının çok güçlü olmasından faydalanarak imparatoru devirip yerine geçmesini telkin etmişlerdir. Fakat bunun haber verilmesi üzerine imparator kumandanlardan birini öldürüp öbürünün gözlerine mil çekmiş, diğerlerinden de ancak Hristiyanlığı kabul edenlerin canlarını bağışlamıştır (Sümer,1991a, s. 12).

2.2.2.4. Türk Toplulukların Karışmasından Meydana Gelme Kuramı

Bu kuram da Gagauzların ayrı bir etnik topluluk oluşturmasında, hem Kuzey (Kıpçak- Kumanlar) , hem Güney (Uzlar-Oğuzlar, Peçenekler veya Karakalpaklar, Berendeyler, Kaepiçiler, Türpeyler, Kovuylar, Boutlar nitekim Selçuklu ve Osmanlı) tipi birçok eski Türk kabilelerinin katıldıkları fikri ileri sürülmektedir (Mahmut, 1991, s. 148). Benzer olarak Demir (2011, s.19), Gagauzları; kuzeyden gelen Bulgar Türkleri, Kuman Türkleri, Peçenek Türkleri ve Oğuz Türkleri ile Anadolu’dan Müslüman olarak gidip orada Hristiyanlığı kabul eden Türklerin oluşturduğu bir Türk topluluk olarak tanımlamaktadır. Ercilasun (1989, s. 476, 477) da bu görüşü desteklemektedir. Gagauzlar da bizim gibi Oğuzlardır. Azerbaycan ve Anadolu’daki Türklerden farkları güneyden değil Karadeniz’in kuzeyinden batıya göçmüş olmalarıdır. 1065 yılında Tuna boyunda beliren Uzlar (Oğuzlar), kayıklarla Tuna’yı geçerek Kuzey Doğu Bulgaristan ve Dobruca bölgesine yerleştiler. Daha sonra gelen bazı Kuman ve Peçenek Türkleriyle de kısmen karışmakla beraber asıl kütleleri Uz’dur. İşte bu Uzlar Bizans’ın etkisiyle Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine girdiler. Moşkof (aktaran, Argunşah, 2002, s. 230) da Gagauzların Oğuzların soyundan olduklarını ve Orhun taraflarından geldiklerini; Rus yazılı kaynaklarında Karakalpak adıyla bilinen Uz-Türkler ile diğer Türklerin karışımından oluşan bir halkın torunları olduğunu belirtmektedir.

Cebeci (2008, 160) Gagauzların Selçuklu Türklerinin torunları olduğu görüşüne sahip olanların Gagauz tarihi coğrafyasını göz ardı ettiğini ifade etmekte ve bölgede Peçenek ve Uzların varlığından söz etmektedir:

Ancak, bugünkü Gagauzlar kesinlikle Selçuklu Türklerinin torunlarıdır tezini savunanlar (P. Wittek, A. Decei, F. Sümer vb.) Gagauz tarihî coğrafyasını unutuyorlar. XIII yy. sonlarında Dobruca’ya yerleşen 12.000 konar-göçer çadır halkı Türkler, aşağı yukarı 100.000 kadar bir nüfusa sahiptiler. Bulgar tarihçiler bu sayıyı 50-60 bin olarak da gösterdiler. Tabiî ki, günümüz mantığı ile Türk çadırında ancak 5 kişi yaşayabilir düşüncesiyle. Halbuki bu çadırlarda çok çocuklu ailelerin yaşadığını ve en az ortalama 8 kişi bulunduğunu düşünmek ve l2.000 çadırda 100.000 kişinin barındığını kabul etmek gerekir. Dobruca Oğuz Devleti’nin kurulduğu topraklar, tarihçilerin verdiği bilgiye göre, Tuna deltasından başlayarak Emine (Emona) burnunda, yani Koca Balkan dağının Karadeniz’deki en uc noktasında son bulurdu. Bu topraklara daha önce yerleşmiş, eski Yunan kolonilerinin kalıntıları Rumlar, Bulgarlar, Kuzey Dobruca’da az da olsa bir Romen nüfus vardı. Tahminen 150-200 bin kadar Uz ve 300 bin kadar da Peçenek vardı(Cebeci, 2008, 160).

Gagauzların Türk boylarının karışımı olduğunu dile getiren bir diğer bilim adamı da Tadeusz Kowalski’dir. Kowalski (1949, s. 499), Gagauzların üst üste geçmiş üç tabakadan meydana

28

gelen bir topluluk olduğunu ileri sürer. Kowalski’ye (1949) göre Gagauz kimliğini oluşturan en eski tabaka, kuzeyden gelen bir Türk topluluğunun kalıntısıdır. İkinci tabaka Osmanlıların Balkanlara gelişlerinden daha önceki bir devre uzanan güneyden gelen kuvvetli bir gruptur. Üçüncü tabaka ise Osmanlı devrinin Türk kolonilerinden ve Türkleşmiş unsurlarından teşekkül eder. İlk tabaka ile karşılaşan ikinci tabaka güneyden gelen dil karakterlerinin izlerini bütün topluluğa yaymıştır. Gagauzların Hristiyanlığı, menşei Tuna ötesi olan eski tabakadan gelmektedir. Gagauzlarla büyük benzerlikleri bulunan Deliorman Türklerinin Müslümanlığı ise güney kaynaklı ikinci ve üçüncü tabakadan gelir.

Sonuç olarak, yukarıda da belirttiğimiz gibi Gagauzlar, kuzeyden gelen Bulgar Türkleri, Kuman Türkleri, Peçenek Türkleri ve Oğuz Türkleri ile Anadolu’dan Müslüman olarak gidip orada Hristiyanlığı kabul eden Türklerin oluşturduğu bir Türk topluluğudur (Demir, 2011, s. 19). Bir Gagauz atasözü (Bizim aramız Türklan bir sovan zarı kadardır.) Gagauzların kendilerini ne olarak gördüklerini ve ne hissettiklerini net olarak ortaya koymaktadır (Köksal, 2014, s. 57). Gagauzları kendi soyundan gösteren veya asimile etmek isteyen Bulgar, Rum, Rus ve Romen bilim insanlarının çabalarının yersiz olduğu bir gerçektir.