• Sonuç bulunamadı

DOKUZUNCU BÖLÜM

9. BATI ANADOLU’DA FRİG KÜLTÜR ETKİLERİ

9.2. Frig Tapınakları ve Kaya Anıtlarının Etkileri

Frig kaya anıtları arasında büyük öneme sahip olan ve araştırmacılar tarafından fasad, alnaç gibi tanımlarla ifade edilen cephe işlemeleri kültürler arasında ilişki ve etkileşimlerin farklı unsurlar çerçevesinde yansıtılmasını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bir önceki bölümümüzde ayrıntılı olarak ele aldığımız Frig Fasadları arasında en önemlisi şüphesiz Midas Anıtı olarak adlandırılan ve bir tapınağın ön cephesinin ana kayaya işlenmesi yoluyla oluşturulmuş olan fasaddır. Fasadların tarihi için günümüze değin ortaya konan öneriler oldukça farklıdır. Anıtlar, Dağlık Frigya Bölgesi’nde gerçekleştirilen birkaç kısa süreli kazı çalışması, bazı anıtlar üzerinde yer alan yazıtlar, yapısal özellikler ya da anıtlar üzerinde betimlenen tanrıça tasvirlerinin stil kritiği gibi yöntemler aracılığıyla tarihlenmeye çalışılmıştır. Dağlık Frigya’da en uzun soluklu araştırmaların sahibi olan Haspels, anıtların en erkenini İÖ 8. yy sonlarına, diğer 1021 Güvenç 1996, 126. 1022 Zıllıoğlu 1995, 35. 1023 Güvenç 1996, 126-127. 1024 Zıllıoğlu 1996, 35-36.

pek çok anıtı ise İÖ 6. yy’a tarihlemektedir1025. Işık ise fasadları, Kybele kabartmaları ışığında değerlendirmekte ve Haspels ile benzer düşüncelerle İÖ 8. yy sonlarına tarihlemektedir1026. Konu ile ilgili pek çok araştırması bulunan Mellink’de en erken anıt olarak gördüğü Midas Anıtı’nı Gordion tahrip tabakası megaronları ile karşılaştırmakta, mimari bezemeler ve çağdaş tabakada bulunan tümülüslerden elde edilen ahşap eserler üzerinde yer alan oymalardaki benzerlikler aracılığıyla anıtı İÖ 8. yy’a tarihlemektedir1027. Tüfekçi Sivas’da Dağlık Frigya Bölgesi’nde yer alan anıtlar ile ilgili kapsamlı çalışmasında bilim insanlarının Midas Anıtı’nın tarihlendirilmesi konusunda bir “fikir birliğine varmış gibi” göründüklerine ve anıtın İÖ 8. yy sonlarına tarihlendirildiğine değinmektedir1028.

Yukarıda kısaca değindiğimiz üzere fasadların tarihlendirilmesi konusu uzun bir süre boyunca bilim dünyasını meşgul etmiş, kapsamlı ve değerli çalışmalar sonucunda anıtların en bilineni olan Midas Anıtı çoğunlukla İÖ 8. yy’ın sonlarına tarihlendirilmiştir. Yapılan bu tarihlendirme sonucunda Midas Anıtı’nın ve yapısal özelliklerinin özgünlüğü bir bakıma tartışmaya açılmış, anıtın oluşturuluş düşüncesinde etkinin alınan mı yoksa verilen mi olduğu noktasında bir boşluk oluşmuştur.

Frig başkenti Gordion’da sürdürülen çalışmalar çarpıcı sonuçlar vermeye başlamıştır. Bunlardan en önemlisi son yıllarda gerçekleştirilen incelemeler sonucunda kentin ve sunduğu eserlerin önemli bir bölümünün tarihlerinin değişmesi ile ilgili olanıdır. Çalışmamızın önceki bölümlerinde kapsamlı olarak değindiğimiz bu değişim yaklaşık bir yüzyıllık süreyi kapsamaktadır. Özellikle tahrip tabakası ve tümülüslerin tarihlerinin yeniden belirlenmesi, dolaylı yollardan fasadların da tarihlerinin yeniden değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Öyle ki Midas Anıtı’nın tarihlendirilmesi konusunda gerçekleşen çalışmaların büyük çoğunluğu Gordion’dan elde edilen yan bulgular aracılığı ile yapılmıştır. Bu noktada eski kronolojiye dayanan tarihlendirme metodları önemini korumakla birlikte, tartışmaya açılmış durumdadır.

1025 Haspels 1971, 103-105. 1026 Işık 1989, 15. 1027 Mellink 1993, 154. 1028 Tüfekçi Sivas 1999, 206.

İster erken, isterse yüzyılın sonlarına tarihlensin, Midas Anıtı form ve yapısal özellikleri itibariyle Batı Anadolu Arkaik Çağ tapınak mimarisi açısından öncül konumdadır. Bu konudaki ilk örneğimiz Midas Anıtı’nın orta dikmesi üzerinde yer alan akroterdir. Alınlığın köşelerinde ya da tepesinde, kimi zaman da taban üzerinde yer alan çıkıntılı bezeme öğesi olan akroterler, Midas Anıtı aracılığıyla Anadolu’daki en erken örneklerinden birini sunmaktadır1029. Sams bu tür akroterlerin tanrıça Kybele kültünün görsel bir parçası olduğunu belirtmektedir. İÖ 9. yy sonlarına tarihlenen ve Gordion Megaron 2’ye ait olduğu düşünülen taş akroter, yapının tapınım amaçlı kullanıldığına dair düşünceleri destekler niteliktedir1030. Dağlık Frigya bölgesi içerisinde yer alan ve genel olarak İÖ 8 ila İÖ 6. yy’lar arasına tarihlendirilen pek çok fasad üzerinde örneklerini gördüğümüz akroterler farklı form, biçim ve mimari eleman olarak Batı Anadolu Demir Çağ uygarlıklarını etkilemiş görünmektedir.

Berndt Ersöz, Frig kaya anıtları üzerine yayınladığı kapsamlı çalışmasında anıtlar üzerinde yer alan akroterleri de ayrıntılı olarak incelemiştir1031. Berndt Ersöz Dağlık Frigya Bölgesi’nde yer alan fasadların toplam 17’sinde akroterlerin bulunduğunu belirtmekte, bunları “içeri kıvrımlı volüt akroterler”, “boynuz/kanat biçimli akroterler”, “basit biçimli akroterler” ve “floral akroterler” olarak dört ana grupta değerlendirmektedir1032. Anıtların genel özelliklerini değerlendirdiğimiz bir önceki bölümümüzde ayrıntılı olarak ele aldığımız Frig kaya fasadları, özellikle de anıtsal yapıdakiler, akroterli örneklerin yoğun olarak görüldüğü formlardır.

Çalışmamız kapsamında incelediğimiz Batı Anadolu’da, ilkin Arkaik Dönem tapınak mimarisinde kullanımı başlayan akroterlerin erken örneklerinin pişmiş topraktan yapıldığı, Sardis1033, Lesbos1034 ve Larisa1035 örnekleri aracılığıyla görülmektedir. Özellikle İÖ 6. yy ortalarına tarihlendirilen Larisa örnekleri ile Dağlık Frigya anıtları arasında bağlantılar bulunmaktadır. Fakat burada temel sorun önceden de değindiğimiz üzere başta Midas Anıtı olmak üzere anıtlar için günümüze değin yapılan

1029 Akroterlerin Frigler tarafından İÖ 9. yy ortalarında kullanımı için bkz. Sams 2012, 57-58, 63. 1030 Sams 2012, 64. 1031 Berndt Ersöz 2006, 29-30, 105-108. 1032 Berndt Ersöz 2006, 29-30. 1033 Ramage 1978, 34-35; fig. 119-122. 1034 Akerström 1966, Taf. 11; 1-2. 1035 Akerström 1966, Taf. 35; 1-2.

tarihlendirmelerin çeşitliliğidir. Örneğin anıtlar ile ilgili kapsamlı çalışmasına sıklıkla atıfta bulunduğumuz Bernd Ersöz, Midas Anıtı’nı İÖ 570-560 yılları arasına çekmektedir. Bu sayede Berndt Ersöz akroterler ve diğer yapı elemanlarını hemen hemen Batı Anadolu Arkaik Çağ tapınakları ile aynı tarihlere denk getirmekte, böylece Friglerin etkiyi veren değil, tam aksine bir İon alaşımıyla kültürel etkiyi alan olduğu sonucuna ulaşmaktadır1036. Oysa ki Berndt Ersöz çalışmasında akroterler ile ilgili karşılaştırmaları yaparken İÖ 9. yy ortalarına tarihlenen Megaron 2 çizimlerinden faydalanmış, Dağlık Frigya’daki örneklerden farklı olduğunu belirttiği çizimlerde tasvir edilen akroterlerin yine de “basit biçimli akroterlere” benzediğine değinmiştir1037.

Sams, İÖ 9. yy içlerinde hız kazandığı beliritilen Gordion’un anıtsal yapılaşma sürecinin başlangıcından itibaren var olan akroterleri Frig mimarisini megaron yapı planıyla beraber temsil eden başlıca iki ögeden biri olarak görmektedir1038. Bize göre aynı kültüre ait iki farklı bölgede akroter kullanımı için yaklaşık olarak 240 yıl fark olmasını beklemek olası görünmemektedir.

Bilim dünyasında var olan genel kanı disk ve volüt biçimli akroterlerin İÖ 625 yıllarında Mora Yarımadası sınırları içerisinde kalan Laconia Bölgesi’nde oluşarak geliştiği yönündedir1039. Erken örnekleri pişmiş topraktan üretilen akroterlerin figüratif formlarının da İÖ 6. yy başlarından itibaren Güney İtalya ve Sicilya yöresinde geliştiği düşünülmektedir1040. Çalışmamız kapsamında Frig örnekleri ile karşılaştıracağımız Larissa örneği ise İÖ 550-525 yılları arasına tarihlendirilmektedir1041.

Bir Aiol kenti olan Larisa, İzmir ili, Menemen ilçesi, Buruncuk köyü yakınlarında yer almaktadır. 12 Aiol kentinden biri olduğu bilinen kentte yerleşimin İÖ 7. yy’da başladığı bilinmektedir. Akerström ve Öncü tarafından ayrıntılı bir şekilde

1036 Berndt Ersöz 2006, 94.

1037 Berndt Ersöz 2006, 105. 1038

Sams 2012, 57.

1039 Oxford Encyclopedia of Ancient Greece and Rome, ilgili madde. 1040 Palagia 2012, 164 vd.

incelenen Larisa akroterlerinden volütlü bir örnek1042. (Levha 69a) özellikle Midas Anıtı ile karşılaştırılabilir durumdadır1043.

Volütler arası açıklık benzerliği ve bu açıklıkta yer aldığı düşünülen palmet bezeme yukarıda değindiğimiz iki merkez arasındaki tek benzerlik değildir. Bunun dışında Dağlık Frigya’dan iki fasad üzerinde yer alan akroterlerdeki rozet uygulaması Larisa pişmiş toprak tepe akroterleri ile benzerlik göstermektedir. Akroter uygulamasının görüldüğü Areyastis Anıtı ve Bitmemiş Anıt üzerinde yer alan rozet uygulamasının Larisa’daki yansıması, burada rozetin doğrudan volütün merkez noktasına çekilmesiyle oluşturulmuş görünmektedir. Areyastis Anıtı alınlık üzerinde yer alan akroteri “içe kıvrık volütlü akroterler” grubuna girmektedir. Burada tepe akroterinin volütlerinin alt kısmında, simaların birleşme noktasını oluşturacak noktada dairesel formda bir alan oluşturulmuş, bu alanın iç kısmı rozet motifi ile doldurulmuştur.

Larisa örneğinde ise (Levha 69b) değindiğimiz üzere rozet, volütün merkezine çekilmiş durumdadır. Kabartma tekniği ile oluşturulmuş volüt akroterin merkezinde yer alan rozet teknik ve biçim açısından Dağlık Frigya örneklerinden sonra bir tarihe işaret etmektedir. Öncü aynı yöreden benzer örnekler ışığında yaptığı değerlendirmeler sonucunda İÖ 550-525 yılları arasını önermektedir1044.

Areyastis (Levha 70a) ve Bitmemiş Anıt (Levha 70b) çağlar boyunca Anadolu’da sevilerek kullanılacak1045, farklı form ve biçimlerde karşımıza çıkan akroter-rozet bütünleşmesinin belki de en erken örneğini sunmaktadır. Rozetler, tanrıça Kybele ile yakın ilişkisi bulunan, onun Kargamış Kubaba’sı formundaki polosundan (Levha 71a) bu yana tanıdığımız, Salmanköy Kybele’si (Levha 71b) ve Gordion tümülüslerinde yer alan ahşap eserler üzerinde de işleme olarak görülen (Levha 72a) bir

1042

Akerström 1966, Taf. 35, 1-2; Öncü 2013, Kat. No: AKBG1. 1043

Berndt Ersöz bu benzerliği “Larisa’dan bir akroter özellikle Midas Anıtı ile benzer durumdadır. Midas

Anıtı’nın volütlü akroteri kısmen tahrip olmuş ve volütler arasında yer alan açıklıkta ne olduğu belirgin değildir. Midas Anıtı akroter volütleri arasındaki açıklık yöredeki diğer iki örnek olan Areyastis ve Bitmemiş Anıt ile karşılaştırıldığında oldukça geniştir. Bu noktada benzer geniş bir açıklığın bulunduğu Larisa akroterinin ortasında yer alan palmet motifi bizlere bu konuda bir fikir vermektedir” sözleriyle

açıklamaktadır. Berndt Ersöz 2006, 106. 1044 Öncü 2013, Kat. No: AKBG3.

tasvirdir. Tanrıçanın tacını yansıttığı düşüncesini daha önceki bölümlerimizde ele aldığımız rozetlerin, tanrıçaya adanmış Dağlık Frigya anıtları üzerinde yer alması tesadüf sayılmamalıdır. Bu noktada önemli olan yine anıtların tarihlendirilmesi ile ilgili sorundur. Gerek Haspels, gerekse Berndt Ersöz, Areyastis Anıtı ve Bitmemiş Anıt için İÖ 6. yy’ın ortalarını önermektedir. Bu tarih yaklaşık olarak Frig coğrafyasının Lidya siyasi egemenliğine girdiği dönemle örtüşmektedir. Burada üzerinde durulması gereken konu Lidya baskısı ve yönetimi altında olan Frigler’in bu denli önemli iki anıtı oluşturabilecek maddi ve sosyal yeterliliğe nasıl sahip olduklarının açıklanamamasıdır. Aynı zamanda eğer bu anıtlar kabul edildiği gibi Lidya egemenliği altında üretilmişse, çekirdek Lidya coğrafyasında da kült benimsenmiş olmasına karşın niçin herhangi benzer bir örneğe rastlanılmamaktadır sorusu da cevap arayan bir başka soru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Akroterli yapılar yüzyıllar boyunca Gordion ve Dağlık Frigya örnekleri başta olmak üzere Sams’ın da belirttiği üzere Frig mimarisinin ana elemanlarından biri olagelmiştir. Dağlık Frigya örneklerinin, Gordion kanıtlarının ortaya koyduğu üzere daha erken bir tarihe çekilmesiyle akroterlerin düşünsel kökeninin Frig coğrafyasından yayılarak geliştiği görülebilmektedir. Frig kültüründe akroterler salt mimari dekorasyon amacıyla değil, aynı zamanda doğadaki herşeyi kendisine bağladıkları tanrıçaları Kybele ile de ilişkilendirilerek kullanılmıştır. Tanrıçanın başta Ankara stelleri olmak

üzere tapınağının önünde betimlendiği pek çok sahne akroterlerle tamamlanmıştır (Levha 72b-c). Bu kompozisyon çalışmamızın ilerleyen bölümleride inceleyeceğimiz

üzere Frig sanatını aşarak İÖ 6. yy içinde İon dünyasına giriş yapmış, son örneğini ise İÖ 4. yy’a tarihlendirilen ve Gordion’da ele geçmiş bir altın yüzük üzerinde bizlere sunmuştur (Levha 73a)1046.

Goldberg, Arkaik Dönem Hellen tapınaklarında görülen akroterler üzerine gerçekleştirdiği çalışmasında1047 bu mimari unsurun çıkış noktası hakkında çalışmamız açısından oldukça önemli tespitlerde bulunmuştur. Bunlardan en önemlisi özellikle volüt akroterlerin kökeni ve yayılımı noktasında kültürel etkinin yönü ile ilgili olanıdır.

1046 Dusinberre 2005, 76-77, Cat. No. 74, Fig. 84. 1047 Goldberg 1982, 193-217.

Goldberg volütlü akroterlerin çıkış noktasının Frig ahşap mimarisi ile ilgili olduğunu ve en erken örneklerin burada oluştuğunu belirtmektedir1048. Gürgezoğlu, akroter üzerine yaptığı incelemeler sonucu Goldberg’e katılmakta, Gordion örnekleri ışığında volüt akroterlerin Frigler tarafından kullanılmaya başlanarak Batı Anadolu’ya taşınmış bir gelenek haline geldiğini belirtmektedir1049. Aynı zamanda Gürgezoğlu, Batı Anadolu Demir Çağ uygarlıklarının Frigler’den aldıkları bu ögeyi kendi yorumlarını katarak geliştirdiklerine değinmektedir1050. Bu sonuç bizim de üzerinde durduğumuz önemli bir ayrıntıdır. Öyle ki çalışmamız içerisinde değineceğimiz pek çok öge Batı dünyası tarafından salt haliyle Frigler’den alınmış, üzerinde yeni eklemelerle kullanım görmüştür.

Son yıllarda Frig anıtları ile ilgili olarak artan çalışmalar anıtların ve anıtlara bağlı ögelerin köken, gelişim ve etkileşim konularında yeni ufuklar açmıştır. Frig kaya fasadları, özellikle de bizim İÖ 8. yy başlarına tarihlendirilebileceğine inandığımız Midas Anıtı’na bağlı “stoa” oluşumu (Levha 23a-b), bu bağlamda Işık tarafından ayrıntılı olarak ele alınmaktadır1051. Tarihsel gelişim süreci içerisinde Anadolu’da Hitit dünyası ile başlayan ve Geç Hitit, Urartu örnekleriyle Erken Demir Çağı içerisinde de varlığını sürdüren revaklı yapıların bir örneği de Dağlık Frigya Bölgesi’nin belki de en önemli yapısı olan Midas Anıtı’dır1052. Burada, anıtın hemen güneyinde doğu-batı uzantılı kayadan oyulmuş, 17 m boyunda, 2.50 m. genişliğinde bir alan yer almaktadır (Levha 73b)1053. Alanın kuzey kısmında 1 x 1 m boyutlarında, 0.25 m. genişliğinde dört adet sütun kaidesi yer almaktadır1054. Tüfekçi Sivas, bölgede gerçekleştirdiği çalışmalar kapsamında ayrıntılı olarak incelediği anıtın güney kısmında yer alan bu üstü kapalı, sütunlu galerinin hemen karşısında, anıtın kuzey kesiminde güneyde yer alan galeriyi karşılayan üstü kapalı bir başka alanın daha var olabileceğine değinmektedir1055. Işık ise bu görüşü destekleyecek arkeolojik kaynakların yetersizliğine değinmekle beraber alanın dar bir mihrapla Midas Anıtı’na bağlanmasına karşın bağımsız, Kybele törenleri 1048 Goldberg 1982, 206 1049 Gürgezoğlu 2000, 60. 1050 Gürgezoğlu 2000, 61. 1051 Işık 2012, 263-273. 1052 Tüfekçi Sivas 1999, 52-65. 1053 Işık 2012, 267. 1054 Tüfekçi Sivas 1999, 55. 1055 Tüfekçi Sivas 1999, 56-57.

için katılımcılara güneşten ve kötü hava koşullarından korunmak amacıyla oluşturulmuş olabileceğini belirtmektedir1056.

Işık, İÖ 8. yy’a tarihlendirdiği Midas Anıtı etrafında, araştırmacılar tarafından revak, galeri ve stoa gibi farklı terimlerle anılan mimari oluşumun İon revaklarının ortaya çıkması noktasında etkileri olduğu düşüncesine sahiptir. Işık, bu etkiyi şu sözlerle açıklamaktadır; “İÖ geç 8. yy. yapıtı bu Frig revakı ile İÖ 7. yy’ın İon revakına

geçiş; yapının biçiminde, onun bir tapınak ya da kült alanıyla bağlantılı konumunda, kült katılımcıları için barınma mekanı işlevi oluşturmasında ve herhalde aynı zamanda adak armağanlarının konulması için de hizmet vermiş olmasından apaçık bellidir”1057. Işık bu görüşleri doğrultusunda Midas Anıtı’nda görülen uygulama ile Samos İÖ 7. yy revağını bir arada değerlendirmekte, 69.95 m. uzunluğunda ve 5.91 m. enindeki Samos Güney Stoa’sının (Levha 74a) temelde karşılaştırılabilir özellikleri olduğunu belirtmektedir1058. Karşılaştırılabilir ve benzer özellikler arasında burada yer alan revaklı alanın da Midas Anıtı’nda olduğu gibi barınma ve adak armağanlarının konulduğu yer olma özelliğine değinilmekte, bunun yanısıra her iki örnekte de tapınak ve destekli revakların batı uçtan birbirlerine çok yakın bir şekilde konumlanıdırılmış olduklarına vurgu yapılmaktadır1059.

1961-1970 yılları arasında Didyma kazılarını Tuchelt ile birlikte yöneten R. Naumann tarafından gerçekleştirilen Didyma Stoa (Levha 74b) çizimleri de Işık tarafından Samos Güney Stoa’sının küçük bir örneği şeklinde yorumlanmaktadır1060. Bu doğrultuda başta Didyma, Smyrna ve Larisa olmak üzere İÖ 7. yy son çeyreğinde Ege dünyasında görülen stoaların kökeni Anadolu’da, Urartu ve Frig dünyasında aranmaktadır1061.

1056

Işık 2012, 267-268. 1057 Işık 2012, 269.

1058 Işık 2012, 269. Buna karşın stoaların kendi içerisinde herhangi bir etkiye bağlı olmaksızın Hellen coğrafyasında İÖ. 7. yy’da ortaya çıktığı düşüncesi için bkz: Coulton 1976.

1059

Işık 2012, 269. 1060 Işık 2012, 270.

1061 Işık kökenin batıya etkisini “ Tapınak etrafında ya da önünde duvarla çevirili bir avlunun, dört yönde

sütunlarla taşınan bir örtmeyle döşenmesi anlamında “peristyl”, İÖ 8. yy’ın ikinci yarısından Altıntepe ve Arinberd örneklerinin açıkça ortaya koydukları gibi, bir Urartu buluşudur. Etkisi, hemen ardından ve doğrudan Göllüdağ’la Yeni Hitit mimarisinde ve eşzamanlı olarak Midas Kent’le, Frigler’de görülür. Frigya’da ilk kez tapınağın Açıkhava kült alanının bir kenarında, temenos duvarının önünde tek başına bir yapı gövdesine dönüştürülmüştür. İonia’da ise ilk bundan sonra, İÖ 7. yy’ın ikinci yarısında, kısmen

Basamaklı Anıtlar Frig kültür etkilerini çok net yansıtabilmeleri açısından son derece önemli bir başka anıt tipidir1062. “Frig Kültür Ögeleri” başlıklı bölümümüzde ayrıntılı olarak açıkladığımız pek çok basamaklı anıt Batı Frigya, diğer bir ifadeyle Dağlık Frigya’da yer almaktadır. Toplam 93 basamaklı anıtın yer aldığı yörede anıtların dağılımı değindiğimiz üzere diğer kaya anıtlarından farklı olarak Kütahya ve çevresinde yoğunluk göstermektedir. Tarihleri konusunda pek çok farklı görüş bulunan basamaklı anıtların bir kısmının üzerinde yer alan Paleo-Frig’çe yazıtlar aracılığıyla İÖ 7-6. yy’lara tarihlendikleri bilinmektedir. Basamaklı anıtların, aynı olmasa da pek çok benzeri Batı Anadolu olarak değerlendirdiğimiz bölge sınırları içerisinde yer almaktadır. Çalışmamız içerisinde inceleyeceğimiz Batı Anadolu basamaklı anıtları, araştırmacıları tarafından Frig örnekleri ile benzetilen ve karşılaştırılan örneklerden oluşacaktır. Bunların dışında, Zeus kültünde de var olduğu bilinen basamaklı anıtlara çalışmamız içerisinde yer verilmeyecektir. Yine Frig örnekleri ile karşılaştırılan, fakat “chamasorium” gibi uygulamalar ile karıştırıldığını düşündüğümüz Myous1063 benzeri örnekler çalışmamızda yer almayacaktır.

Balıkesir ili Erdek ilçesinin hemen karşısındaki sahilde yer alan Zeytinliada (Kera Panagia) küçük bir alanda olmasına karşın arkeolojik açıdan zengin buluntulara sahiptir. Çalışmamız açısından Zeytinliada’nın önemi Batı Anadolu’nun en kuzeyindeki basamaklı yapıya ev sahipliği yapıyor olmasıdır. Burada 2007 yılında başlayan kazılarda basamaklı bir anıt (Levha 75a) gün yüzüne çıkarılmıştır1064. Öztürk tarafından “basamaklı sunak alanı” olarak adlandırılan alanda yürütülen çalışmalarda yapının 5 basamağı olduğu saptanmıştır. Basamak ölçüleri; 1. Basamak 97x31cm, 2. basamak 104x37cm, 3. basamak 104x37cm, 4. basamak 105x39cm. ölçülerinde olup sıvalı olarak

II. Heraion’un güney temenosunu oluşturarak ve köşeli ahşap direklerle desteklenerek, yani Frig etkisinde, Samos’ta çıkacaktır gün yüzüne; ardından, İÖ geç 7. yy’da, aynı kültür çevresinde ve komşu Aiolia’da, Didyma, Smyrna ve Larisa temenoslarında, aynı şekilde –tapınaktan fiziksel bağlamda- soyutlanmış, bağımsız bir yapı olarak büyük beğeni kazanacaktır. Frigler ve İonlar arasındaki sıkı sanatsal ilişkiler, yani ilkinin ikincisine başka alanlarda da görülen etkileri, bu olguyu vurgulayarak doğrulamaktadır” sözleriyle açıklamaktadır. Işık 2012, 270 vd.

1062

Batı Anadolu’da oldukça fazla sayıda basamaklı anıt ya da kaya kült alanı yer almaktadır. Salt Frigler ile değil, Anadolu’yu iskan etmiş pek çok kültürün benzer anıtlar oluşturduğu bilinmektedir. Bunlar her ne kadar biçimsel olarak birbirlerinden ayrılsa da çalışmamızın literatür taraması sırasında bazı merkezlerde Pers ateş sunaklarının, Frig basamaklı anıtları ile karıştırıldıkları görülmüştür. Çalışmamızda yer verdiğimiz basamaklı anıtlar, araştırmacıları tarafından Frig etkili ya da benzeri olarak tanımlanan ve bizim de hemfikir olduğumuz örneklerden oluşacaktır.

1063 Greaves 2010, 104-105, Figure 5.1. 1064 Öztürk-Kavaz 2012a, 53 vd.

ele geçtiği bildirilmektedir1065. Altta üç basamağının ana kayadan oyularak oluşturulduğu belirtilen anıtın üstteki iki basamağı tuğladan yapılmıştır. 5. ve son basamağın yapısal yönden diğerleri ile farklılıkları bulunmaktadır. Öztürk bu basamağın düzenlenmesindeki farklılıklara değinmekte, basamağın bir yarısının niş, diğer bir yarısının ise merdiven olarak düzenlendiğini belirtmektedir1066. Farklı uygulamaya